Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/192 E. 2023/335 K. 23.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/192 Esas
KARAR NO : 2023/335

DAVA : Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 30/05/2022
KARAR TARİHİ : 23/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/05/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin doku üretimi ve allugreft alanında faaliyet gösteren bir firma olduğunu, … sayılı “…” markası üzerinde 10 ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerde hak sahibi olduğunu ve markasal kullanımlarının bulunduğunu, davalı tarafın “…” şeklindeki bir marka ile faaliyet gösterdiğini, müvekkili markası ile davalı kullanımları arasında tek bir harf farkı olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı yanın müvekkili firma ile aynı iş kolunda faaliyet gösteren bir şirketin yetkilisi olduğunu, yani davalının müvekkilinin faaliyetlerini bilebilecek bir kişi olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalı yanın tıpatıp müvekkili markasına benzer bir markayı seçmesinin kötü niyetli bir eylem olduğunu, davalıya …. Noterliği’nin 14.02.2022 tarih ve …yevmiye sayılı ihtarnamesinin keşide edildiğini, mezkur kullanımlarını durdurmasının ihtar olunduğunu, davalının bu ihtara karşı herhangi bir eylemde bulunmadığını, taraflar arasında … sayısı ile görülen bir davanın daha mevcut olduğunu belirterek; davalıya ait … sayılı markanın hükümsüzlüğüne, 100,00 TL maddi tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 19/10/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2010 yılında kurulmuş ve doku sektöründeki faaliyetleri ile tanınan “…” isimli doku bankası firmasının tek ortağı olduğunu, müvekkilinin ayrıca aynı alanda başkaca şirket ve markalara da sahip olduğunu, müvekkili markasındaki “…” sesinin, “…” yani doku kelimesinden geldiğini, “…” ön sesinin ise “…” kelimesinden alınarak dava konusu markanın türetildiğini, müvekkili markasındaki “…” sesinin “…” kelimesinden gelmesinin temelinde markanın sektörü hakkında bilgi verme amacı yattığını, ilgili sektörde bu son sesi çok sayıda markanın kullandığını, müvekkilinin markası ile davacı yanın markası arasında bir benzerliğin mevcut olmadığını, davacı yanın “…” markalarını taşıyan herhangi bir ürününün bulunmadığını, dolayısıyla davacı yanın markasını kullanıp kullanmadığının araştırılması gerektiğini savunarak; davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Davacının marka hakkı ihlali iddiasından kaynaklı 100,00 TL talepli istemi, iş bu dava dosyasından tefrik edilerek mahkememizin … sayısına kaydedilmiş, 30.03.2023 tarih… sayılı karar ile söz konusu istemin usulden reddine karar verilmiştir.
Tefrik işleminden sonra eldeki dava; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 25.maddesine göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıya ait … sayılı “…” ibareli marka ile davacıya ait … sayılı marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı tarafından ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, bunlara bağlı olarak davalıya ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı olarak tebliğ edilmiş, tarafların sundukları deliller alınmış, marka tescil kayıtları getirtilmiş, … Esas sayılı dosyası UYAP üzerinden temin edilmiş, dava dışı … A.Ş.’ye ait ticari sicil kayıt bilgileri dosya arasına alınmış, … ile yazışma yapılmış, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6769 sayılı SMK m.25/1 hükmüne göre; 5’inci veya 6’ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması halinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka tescil belgeleri, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu, … cevabi yazısı ve tüm dosya kapsamına göre;

İlk olarak; davalı yanın, davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet marka hakkında ileri sürdüğü kullanmama def’i irdelenmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde …’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından …’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Buna göre somut olayda yapılan incelemede; davacıya ait … sayılı hükümsüzlük iddiasına mesnet markanın 23.12.2015 tarihinde tescil edildiği, dava tarihi itibariyle söz konusu markanın beş yılı aşkın süredir tescilli olduğu, bu nedenle davacı yanın ileri sürülen kullanmama def’i tahtında, mesnet markasını, dava tarihinden önceki son beş yıl içinde, tescilli olduğu emtialar üzerinde ciddi surette kullanım külfeti altındadır.
Davacıya ait ticari defterler, ileri sürülen kullanmama def’i tahtında, mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyeti vasıtasıyla yerinde incelenmiştir.
Dosya kapsamında davacı yanın markasal kullanımlarına yönelik olarak yer alan delillerin doğrudan davacı tarafça hazırlanmış açıklayıcı bilgilendirme ve ürün ambalajı olduğu belirtilen ambalaj görsellerinden ibaret olduğu görülmektedir.
Davacı tarafça sunulan bilgi ve belgelerden, davacı yanın, dilekçelerinde de belirttiği üzere “insan kaynaklı doku üretimi” alanında faaliyetlerinin olduğu, bu faaliyetlerinin tescili kapsamında 10. Sınıftaki emtialar ile ve özellikle “Yapay organlar ve protezler” ve bunların satışı hizmetleri ile örtüştüğü, ancak davacı yanın faturalarında doğrudan “…” markasını kullanmadığı, fatura örnekleri üzerinde bu markaya dair hiçbir açıklamanın yer almadığı, bununla birlikte davacı yanın ambalaj görsellerinde, markasal unsur olarak “…” ibaresinin kullanıldığı, ancak buna dair sunulan görseller üzerinde tarih bilgisinin yer almadığı, tarih bilgisi yer almayan ambalaj görsellerinin tek başlarına ciddi suretli markasal kullanımın ispatına mesnet alınamayacakları, … tarafından mahkememize gönderilen 13.06.2023 tarih …. sayılı cevabi yazı ve ekleri incelendiğinde; davacının, doku merkezinde üretimi gerçekleştirilen ürünler için “…” ve “…” ismini kullanmak istediği talep edilmiş olup, 21.04.2022 tarih ve … barkodlu yazı ile söz konusu talebin uygun bulunduğunun anlaşıldığı, davacının, “…” markasını kullanma talebinin uygun bulunduğu tarih olan 21.04.2022 ile dava tarihi olan 30.05.2022 tarihi arasında iki aydan daha az süre bulunduğu, adı geçen kurumun müzekkere cevabına göre; 21.04.2022 tarihinden önceki faturalarda satışı yapılan ürünlerin “…” markalı olduklarının söylenemeyeceği, 21.04.2022 ile dava tarihi olan 30.05.2022 tarihi arasında ise; davacının “…” markasını pazar payı oluşturacak şekilde yoğun ve ciddi bir şekilde kullandığı hususunun tüm dosya kapsamı itibariyle ispatlanamadığı, bu nedenle; davacıya ait … sayılı marka nedeniyle dava konusu markanın SMK m.6/1 hükmü uyarınca hükümsüzlüğünün istenemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın önceki tarihli markasının tanınırlığı hususunda iddialarını somutlaştırır nitelikte yeterli nitelik ve nicelikte delil mevcut olmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markanın SMK m.25/7 hükmü uyarınca SMK m.6/1 hükmü bağlamında iltibas değerlendirmesine konu olamayacakları, davalının, dava dışı…’nin yetkilisi olduğu, …. Esas sayılı dava dosyası ile dava dışı … ile iş bu dosyanın davacısı arasında husumet bulunduğu, ancak husumetin; “…” ibaresinden kaynaklı olduğu, iş bu davanın konusunu oluşturan “…” veya “…” ibarelerinden kaynaklı olarak söz konusu dava dosyasında yargılama yapılmadığı, bu nedenle; salt davalının yetkilisi olduğu şirket ile davacının, başka bir uyuşmazlığa ilişkin olarak husumetli olmaları nedeniyle, davalı yanın, iş bu davaya konu marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olduğunun söylenemeyeceği, dosya kapsamında; davalı yanın, ticari dürüstlük kurallarına aykırı hareket ettiğine ilişkin delil bulunmadığı, bu nedenle davalı yanın, davaya konu markayı kötü niyetli olarak tescil ettirdiği iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; dava konusu markanın hükümsüzlüğü şartları oluşmadığından, davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 260,60 TL harçtan mahsubu ile arta kalan 80,70 TL’nin talebi halinde davacıya iade edilmesine, davacı tarafından mükerrer yatırıldığı anlaşılan 179,90 TL başvurma harcının talebi halinde davacıya iade edilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 179,90 TL karar ve ilam harcı, 48,60 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 3.500,00 TL bilirkişi ücreti, 320,50 TL müzekkere ve posta masrafı olmak üzere toplam 4.175,12 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza