Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/182 E. 2023/103 K. 03.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/182 Esas
KARAR NO : 2023/103

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/05/2022
KARAR TARİHİ : 03/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/05/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı şirketin 2011 yılından itibaren başta telefon kılıfları olmak üzere teknoloji aksesuarları tasarlayan ve üreten … merkezli bir şirket olduğunu, günümüzde çok sayıda farklı tasarımlara sahip telefon kılıflarına ek olarak, kulaklık kılıfları, elektronik saat kayışları, telefon askıları ve boncukları, şarj aletleri ve kabloları, su mataraları ve ultraviyole dezenfektan ürünleri gibi birçok ürünün tasarım ve satışını yaptığını, bu ürünleri “…” markası altında dünya çapında tanınır hale geldiğini, davacı şirketin ürün portföyünün sadece telefon kılıflarıyla sınırlı olmadığını, saat kordonları, ekran koruyucular, kamera lens koruyucuları, maske gibi oldukça geniş olduğunu, bu markanın gerçek hak sahibi olduğunu ve bu kapsamda anılan markasının … de dahil olmak üzere dünya çapı kullanımları olduğunu, 2014’ten bu yana … de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerine çevrim içi satış yapan “….” alan adlı global internet sitesi bulunduğunu, bu markanın tüm dünyada kesintisiz, sürekli ve ciddi surette kullanıldığını, davacı ürünlerinin kendi internet sitesi ve uygulamasının yanında global satış kanallarını da kullanarak tüketicilere ulaştığını, “…” markasının 15’ten fazla ülkede tescilli olduğunu, “…” markası ile ünlü kişiler ve markalar ile dünya çapında ortaklıklar kurulduğunu ve bu işbirlikleri ile davacı markasının daha da tanınır hale geldiğini, davacı şirketin sosyal medya platformlarındaki hesaplarını da aktif olarak kullandığını ve milyonlarca takipçisi bulunduğunu, “…” markasının …’de de ilgili kesimce tanındığını ve belirli bir tanınmışlığa ulaştığını, bu markalı ürünlerin 7 yıldan uzun zamandır …’de de aktif bir şekilde satıldığını, davacı şirkete ait marka ile tescili istenen dava konusu markanın birebir aynı olduğunu, marka kapsamlarının aynı/benzer olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu öne sürerek, … ‘nun 16.03.2022 tarih ve … sayılı … kararının iptali ile tescili halinde … sayılı marka başvurusunun hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı … vekili 13/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Kuruma itiraz aşamasında yapılan inceleme sonucunda davacının cep telefonu kabı ve kılıfı ürünleri bakımından 2015-2019 yıllarında ülkemize satışının gerçekleştiği ve bu nedenle de cep telefonu kabı ve kılıfı bakımından eskiye dayalı kullanımının bulunduğunun tespit edildiğini, dava konusu başvurunun ise “Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler.” malları bakımından tescil edilmek istendiğini, eskiye dayalı kullanımın tespit edildiği cep telefonu kabı ve kılıfı ile dava konusu markanın kapsamında yer alan 14. Sınıfta yer alan emtiaların benzer ya da ilişkili olmadığını, başvuru ve dava aşamasında kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığını, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu öne sürerek … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … San. Ltd. Şti. vekili 13/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Gerek …’ın tanınmış marka tanımı, gerekse …’nin 2. maddesi dikkate alındığında, dava konusu “…”ın tanınmış marka olarak nitelendirilemeyeceğini, davacının sadece tek bir mağazası olduğunu, onun da kuruluş yerleri olan… ’da olduğunu, davacının bahsettiği diğer ülkelerde mağazası olmadığını, davacının …’de bir satış kanalı da bulunmadığını ve davacının delil dilekçesi ekinde sunduğu satış kanallarının tamamının yabancı menşeli olduğunu ve yerel satış kanalı bulunmadığını, davacının …’ın ürünlerinin …. , …. ve benzeri pazar yerlerinde davacı tarafından satışının olmadığını ve bu ürünlerin dava dışı başka firmalar tarafından satıldığını, dava konusu “…” markasının …’de tescilli olmadığından ülkesellik ilkesi gereği davacının …’de koruma talep edebilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacının başka ülkelerde yapmış olduğu marka tescili nedeniyle koruma talep edemeyeceğini, davacının dava dilekçesinde belirttiği ve … bağlantılı web sayfasında da açıklandığı üzere, …; … cep telefonu aksesuarları, şarj cihazları ve kabloları, telefon askısı, kamera lens koruyucuları, ekran koruyucuları gibi telefon kılıf ve aksesuarları sattığını, dava konusu davalı marka başvurusunun ise 14’üncü sınıf kuyumculuk eşyalarını (taklitleri dahil); altınları, mücevherleri, kıymetli taşları ve bunlardan mamul takıları, kol düğmelerini, kravat iğnelerini ve heykelleri, bibloları, saatleri ve zaman ölçme cihazlarını kapsadığını, ilgili mallar arasında herhangi bir benzerlik bulunmadığını, kötü niyetin de ispat edilemediğini öne sürerek … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu bakımından davacının SMK m.6/3 hükmü uyarınca gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, SMK m.6/4 hükmü koşulunun mevcut olup olmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusu esnasında SMK m.6/9 hükmü uyarınca kötü niyetli olup olmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 14.sınıftaki emtiaların tescili amacıyla 22.11.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 06.08.2020 tarihinde 6769 sayılı SMK’nın m.6/3, m.6/4, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 03.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın …. ‘nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 14.05.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …. ‘nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 21.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 17.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın işlem dosyasına ve gerçek hak sahipliği iddiasına dayanak gösterdiği deliller incelendiğinde:
1-Davacı yana ait sosyal medya hesaplarındaki davacı markasını (…) içeren 2017-2020 yıllarına ait paylaşımlar (paylaşımların hususiyetle telefon kılıfı/kaplarına yönelik olduğunu görülmüştür),
2-“…” ibaresine yönelik uluslararası tescil belgeleri,
3-2015-2019 yılları arasına ait çoğunlukla …’deki müşterilere yönelik satışları gösterir fatura örnekleri (fatura içeriklerinin telefon kılıflarına yönelik olduğu görülmüştür),
4-“…” markasının sosyal medya hesaplarının (… vs) takipçi sayılarına ilişkin bilgileri içeren ekran görüntüleri,
5-Davacı markasına ilişkin bilgilerin yer aldığı Wikipedia sayfasına ilişkin görsel,
6-Tarihsiz nitelikte, saat kordonlarına yönelik satış olduğunu gösterir web sitesi görseli.
Davacı yanın dava dosyasına sunduğu ve gerçek hak sahipliği iddiasına dayanak gösterdiği sair deliller incelendiğinde:
1-Tarih bilgisi içermeyen örnek ürün ve paketleme fotoğrafları (telefon kılıfı, airpod kulaklık kılıfı görselleri),
2-2015-2019 yılları arasına ait … satışını gösterir faturalar (yine ağırlıklı olarak telefon kaplarına yönelik oldukları görülmüş olup 2016 yılına ait 1 adet ve 2017 yıllarına ait 2 adet, 2018 yılına ait 4 adet saat kordonu ürünlerinde satış yapıldığını gösterir fatura örneği mevcuttur),
3-… satış platformlarında yapılan satışları gösterir tarih bilgisi içermeyen ekran görüntüleri,
4-Davacı yana ait takipçi sayılarını da gösterir sosyal medya hesaplarına ait ekran görüntüleri,
5-Tamamı 2020 yılı sonrasına ilişkin yorumlar içerir ekşisözlükten alınan ekran görüntüsü,
6-İnternet haber sitelerinde çıkan tarihsiz haber görselleri,
7-….isimli web sitesindeki 2021 tarihli haber,
8-… sitesindeki tarih bilgisi içermeyen haber,
9-Global moda dergilerinde … dilinde haberlere konu olduğunu gösterir dergi linkleri, gibi delillerin sunulduğu, bu delillerin başta cep telefonları için olmak üzere kılıf/kap ürünlerine yönelik kullanımlar olduğu, dava konusu marka başvuru tarihi olan 22.11.2019 öncesinde, özellikle 2015-2019 yılları arasına ait faturalardan, çok sayıda ve geniş tüketici gruplarına hitap eden sosyal medya platformlarından yapıldığı görülen paylaşımlarından davacının “…” ibaresinin …’de ciddi ticari etki yaratacak düzeyde cep telefonları için kılıf/kap ürünlerinde markasal ve ticari kullanımı olduğunun kabul edilebileceği, ancak davacı yanın saat kordonlarına yönelik olarak sunduğu az sayıdaki fatura örneğinden, davacı yanın bu emtialar bakımından ciddi markasal etki yaratacak düzeyde bir kullanımın bulunduğuna kanaat getirilemeyeceği, dolayısıyla “saat kordonları” bakımından sunulan delillerin, davacı yanın bu emtialardaki gerçek sahipliği için ispata elverişli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Netice itibariyle, davacı yanın hem marka işlem dosyasında, hem de dava dosyasında sunmuş olduğu delillerin incelenmesinde, başvuruya konu “…” markasının davacı tarafından …’yi de kapsayacak şekilde kullanıldığı, davacı yana ait çevrim içi satış global internet sitesi vasıtası ile … pazarında da satışları olduğu, “cep telefonu kılıfı/kabı” ürünlerinin 2015-2019 yıllarında ülkemizde satışının gerçekleştiği, “…” markasının dava konusu marka başvuru tarihinden önce bu mallar bakımından davacı tarafından …’de kullanıldığı, buna göre davacının “…” ibaresi üzerinde yukarıda belirtilen emtialar bakımından eskiye dayanan kullanımının bulunduğu tespit edilmiştir.
Bu doğrultuda her ne kadar dava konusu marka, davacı yanın gerçek hak sahipliğine konu marka örneğini birebir ihtiva etmekte ise de davacı yanın eskiye dayanan kullanımdan kaynaklı üstün hakkı olduğu tespit edilen “cep telefonu kılıfı/kabı” malları ile dava konusu marka kapsamında yer alan ve davaya konu edilen 14. Sınıfta yer alan “Kuyumculuk eşyaları (taklitleri dahil); altınlar, mücevherler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul takılar, kol düğmeleri, kravat iğneleri ve heykeller, biblolar. Saatler ve zaman ölçme cihazları (kronometreler ve parçaları, saat kordonları dahil). Değerli metalden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Tespihler” mallarının aynı tür ya da benzer sayılmaları imkânı olan mallar olmadığı, zira her iki mal grubunun dağıtım kanalları, kullanım yöntemleri, hedeflenen halk kesimleri farklı olduğu gibi, birbirlerini tamamlama veya birbiri yerine ikame edilebilme niteliği bulunmadığı, genel anlamda satış noktalarının farklı oldukları, bu malların aynı veya benzer ihtiyaçları gidermemeleri, kullanım amaç ve yöntemlerinin farklı olması karşısında benzer veya aynı tür sayılmalarının mümkün olmadığı, aynı veya benzer bir işaretin farklı tür mallar ya da hizmetler için marka olarak kullanılması ve tescilinin mümkün olduğu, neticeten davacının eskiye dayanan kullanımı olduğu ispat edilen mallar ile davalı marka kapsamında yer alan malların aynı veya benzer olarak kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (….) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde ….)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının sunduğu delillerin tamamı yukarıda SMK m.6/3 kapsamında değerlendirilmiş olup, her ne kadar davacı yanca dosya kapsamına uluslararası marka tescilleri, sosyal medya hesaplarından alınan ekran görüntüleri, dünyanın çeşitli ülkelerine yapmış olduğu satışları gösterir faturaları, çeşitli haber ve moda dergilerinde yer alan birtakım haber görselleri sunulmuş ise de sunulan bu delillerin ulusal ve uluslararası faaliyet gösteren firmaların olağan markasal kullanımlarına yönelik olduğu, her ne kadar çeşitli sosyal medya hesaplarında (…) takipçiye sahip olsa da salt bu hususun tanınmışlığı tek başına ispat etmeyeceği, sunulan bu delillerin “…” markasının …’de SMK m.6/4 anlamında tanınmış marka olduğunu ispata yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
… kararında; marka tescil başvuru sahibinin adil rekabete girme amacı taşımaksızın, dürüst ticari uygulamalarla aykırılık oluşturacak şekilde başkalarının menfaatlerini baltalama ya da belirli bir başkasını hedef almaksızın markanın köken göstermeye ilişkin temel fonksiyonundan ziyade başka amaçlar için marka tescilinin sağladığı tekelci yetkileri elde etme amacı taşımasının ilgili ve tutarlı göstergelerden bariz bir şekilde anlaşılması halinde, markanın kötü niyet gerekçesi ile hükümsüz kılınabileceğini belirtmiştir. Mahkeme, marka tescil başvurusu yapan kimsenin niyetinin sübjektif bir olgu olduğunu, ancak buna rağmen, bu olgunun yetkili idari makamlar veya yargı mercilerince nesnel bir şekilde belirlenmesi gerektiğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, herhangi bir kötü niyet iddiası, somut olaydaki tüm ilgili nesnel olguların dikkate alınması suretiyle genel bir değerlendirme yapılmasını gerektirir.
…. sayılı kararında; başvuru sahibinin, markanın aynısının veya benzerinin bir başkası tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekmesi hali, kötü niyetin varlığı bakımından önemli bir kriter olarak görülmektedir. Karara konu olayda …; “…Davalının giysi üretiminde bulunan ve tekstil alanında faaliyet gösteren bir kişi olduğu, bu itibarlı müdebbir bir tacir gibi davranmasının gerektiği, kullanacağı işaretin her hangi bir kişiye ait olup, olmadığını araştırmasının gerektiği, ihtilaf konusu ibarenin her hangi bir anlamı olmayan harfler ve rakamlardan oluşması nedeniyle, davacı seçiminin tesadüften ibaret olamayacağı ve bu nedenle iyi niyetli sayılamayacağı, davalının fantezi bir ibare olan … ibaresini tescil ettirmesinin, faaliyet alanı nedeniyle varlığından haberdar olduğu davacı markasından faydalanma kastını gösterdiği, davacının bu işaret üzerinde öncelikli kullanım hakkına sahip olduğu, bu nedenle davalının kötü niyetli tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesinin gerektiği…” şeklinde değerlendirmede bulunarak, tescile konu markanın orijinal ve anlamsız bir kelime olup olmaması, başvuru yapan kimsenin ticari hayatta etkinliğinin bulunup bulunmaması, marka olarak seçilen işaret dolayısıyla faydalanma kastı bulunup bulunmadığı gibi hususları da kötü niyetli marka başvuruları bakımından değerlendirme kriteri olarak kabul etmiştir.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının her ne kadar “saat kordonları” emtiaları bakımından …’de gerçek hak sahipliği doğuracak nitelikte yoğun ve sıkı markasal kullanımı bulunmasa da, …’de bu emtiaların kullanımına ilişkin sınırlı sayıda fatura ve görsel bulunduğu, davalı şirketin davacıya ait marka ile birebir aynı stilde “saat kordonları” emtialarını da kapsayacak şekilde davaya konu marka tescil başvurusunda bulunmuş olmasının tesadüfi olamayacağı, davalı şirketin engelleme kastı ile hareket ettiği, bu nedenle dava konusu markanın kötü niyetli olarak tescil edildiği kanaatine varılmıştır.
Kötüniyetli tescil hali, mal veya hizmetlerle ilgili olmayıp, markanın tamamı ile ilgili tescil eden kimsenin, tescil müracaatında bulunurken taşıdığı kast ile ilgili bir olgu olduğundan, kötü niyet iddiasına dayalı olarak açılan hükümsüzlük davalarında, kötüniyetin sabit olduğuna kanaat getirildiği takdirde, kötüniyetli markanın kısmen hükümsüzlüğüne değil, talep varsa markanın tamamı ile hükümsüzlüğüne karar verilmelidir. Aslen içte yatan saikten kaynaklanan kötü niyetin bölünmesi mümkün olmamalıdır. … sayılı kararı da aynı yöndedir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalı şirketin kötü niyetli olduğu tespit edildiğinden, davanın kabulü ile; … sayılı … kararının iptaline, dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı … kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 201,00 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.773,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … San. Ltd. Şti. tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/03/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza