Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/177 E. 2023/165 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/177 Esas
KARAR NO : 2023/165

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 17/05/2022
KARAR TARİHİ : 05/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/05/2022 tarihli dava, 16/06/2022 ve 06/07/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin tütün sektöründe faaliyet gösteren, alanında lider bir firma olarak …. gibi tanınmış markaların üreticisi ve tescilli tek ve gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili şirketin tütün endüstrisinde Mart 2022 itibariyle %28,1’lik pazar payı ile …’de ikinci en büyük aktör konumunda olduğunu, “…” markasının … pazarına ilk olarak 1994 yılında girdiğini, Mart 2022 itibariyle %16,9’luk pazar payı ile en büyük sigara markası olduğunu, …’de 21 çeşit “…” ibareli sigara paketi bulunduğunu, markanın müvekkili şirket ile özdeşleştiğini, “…” markasının müvekkili adına ilk tescilinin 10.07.1973 tarihinde … tescil numarası ile gerçekleştiğini, markanın … nezdinde … numarası ile tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, davalıya ait … numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, … markalar benzer görülmekle birlikte mal ve/veya hizmet benzerliği bulunmadığından bahisle SMK m.6/1 hükmü uyarınca karıştırma ihtimali bulunmadığı ve 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümlerinin koşullarının karşılanmadığı kanaatiyle itirazın reddedildiğini, karara karşı müvekkili şirket itirazının …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, kararın hukuken isabetsiz olduğunu, SMK’nın 6/5. maddesi kapsamında mal ve hizmet benzerliğinin aranmadığını, taraf markalarının benzer olduğunun … tarafından da ikrar edildiğini, dava konusu marka başvurusu ile müvekkili şirket markalarının yüksek derecede benzer ibareleri içerdiğini, markaların görsel ve işitsel olarak ayırt edilemez derecede benzerlik gösterdiğini, müvekkili şirket markasının sektörü aşar bir tanınmışlığa sahip olduğunu, müvekkili markasının ülkemizde satılan ilk sigara markalarından biri olduğu, günümüzde halen en çok satılan ve bilinen sigaralardan biri olduğu, “…” ibaresinin ayırt ediciliği yüksek bir ibare olduğunu, markayı duyan ortalama tüketicinin zihninde doğrudan çağrışım yapması sayesinde aynı ibarenin farklı emtialarda kullanılması durumunda dahi ülkemizde “…” denilince ilk akla gelenin müvekkil markaları olacağını, davaya konu marka başvurusunun tescil edilmesi durumunda 9 farklı sınıf bakımından yoğun bir şekilde “…” ibaresinin kullanılacağı hususları göz önünde bulundurulduğunda müvekkili markalarının tanınmışlığından kaynaklanan markanın sulandırılması ihtimalinin daha çok ön plana çıkacağını, davalının müvekkili şirket markasının tanınmışlığından ve itibarından haksız yarar sağlayabileceğini ve markanın ayırt edici niteliğine zarar verilebileceğini, dava konusu “… …” ibareli marka başvurusunun esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markada yer alan “…” ibaresinin sunulacak mal ve hizmetler bakımından tanımlayıcı ve jenerik mahiyette, ayırt ediciliği olmayan ve tek kişinin tekeline verilemeyecek bir ibare olduğunu, “…” ibaresinin “depo, ambar” anlamına gelen, sektördeki herkesin kullanımına açık bir ibare olduğunu, dava konusu markada müvekkili şirket markalarının tamamının aynı sıra ve harflerle tekrar edildiğini, ortasından “S” harfinin çıkartılmasının markayı ayırt edici kılmakta yeterli olmadığını, sigara ve tütün ürünlerine getirilen düz paketleme uygulaması uyarınca tütün emtiaları üzerinde hiçbir şekil, ayırt edici unsur bulunmadığını, markanın yalnızca kelime unsuru ile kullanılabildiğini, kelime unsuru yalnızca belirli yazı stili, rengi ve punto ile kullanılabildiğinden markada yer alan kelime unsurunun daha çok önem taşımaya başladığını, davaya konu “…” ibareli markanın başvurulan emtia ve hizmetler bakımından tescili halinde ibareyi gören ortalama tüketici nezdinde ilgili markanın müvekkili tarafından verilmiş bir lisans çerçevesinde kullanıldığı algısı oluşacağını, davalının “…” esas unsurlu 6 adet marka başvurusunu 9 sınıfta tescil ettirme girişiminde olduğunu, dava konusu … kararının iptal edilmemesi halinde müvekkili şirkete ait markaların ayırt ediciliğinin zarar göreceğini, müvekkili şirket markasının … Sözleşmesi bağlamında da tanınmış olduğunu, dava konusu markanın SMK m.6/4 kapsamında reddi gerektiğini, davalının müvekkili şirket markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, hukuki süreç devam ederken davalı tarafından geniş kitlelere ulaşabilecek şekilde “…” ibaresinin kullanılmasının, sosyal medyada yoğun bir şekilde tanıtımlarının yapılmasının davalının kötü niyetini gösterdiğini, taraf markalarının benzer olduğuna ilişkin … kararına karşı davalı tarafından itiraz edilmediğini ve … kararının bu yönden kesinleştiğini, davalının başka ülkelerde kendisiyle ilişkisiz kişiler tarafından başvuruya konu edilen başka markalar üzerinden müktesep hak iddiasında bulunmasının hukuken hatalı olduğunu beyanla … …’nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 27/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru kapsamındaki mal/hizmetler ile itiraz gerekçesi markaların kapsamında bulunan 34. sınıfa dahil malların aynı/benzer nitelikte olmadığını, dava konusu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6//4 ve 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmadığını, başvurunun kötü niyetle gerçekleştirildiği iddiası da davacı tarafça itiraz aşamasında somut bilgi, belge ve delil ile ispatlanamadığını, … kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 15/06/2022 tarihli cevap ve 27/07/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davacıya ait “…” markasının müvekkili marka başvurusunda tescile konu edilen mal ve hizmetler için tescili bulunmadığını, ilgili uzman veya uzman olmayan tüketicilerin sigara markası olan “…” ile … markası olan “…”u karıştırmayacağını, müvekkili markasının 4, 6, 7, 12, 19, 35, 37, 39, 42’nci sınıflarda, davacı mesnet markalarının ise 34’üncü sınıfta tescilli olduğunu, markalar arasında sınıf benzerliği bulunmadığını, davacının itiraz aşamasında ileri sürmediği iddiaları dava dilekçesinde ileri süremeyeceğini, … markasının davacı markasının kaynak ülkesi dahil birçok ülkede tescilli olduğunu, müvekkilinin üretim yaptığı sektörün atası olarak bilinen … …’un soyadından ileri geldiğini, 19. yüzyıldan bu yana bilinen bir marka olduğunu, ülkemizdeki yasal düzenlemeler gereği sigara markalarının tanınmışlığından söz etmenin mümkün olmadığını, sigara paketlerinin tek tip olarak tasarlandığını, düz ve standart paketler halinde satılabildiğini, tanınmış marka olma vasfını yitirdiğini, müvekkili markasında yer alan “…” kelimesinin toptan malzemelerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı genellikle silindir biçiminde ambar veya yapı anlamına geldiğini, ibarenin farklı ve sektöründe belirleyici olduğunu, “…” ibaresinin “…” markası ile yan yana geldiğinde büyük bir anlam, belirleyicilik ve ayırt edicilik içerdiğini, “…” kelimesinin müvekkilinin üretim alanını da bildirir bir kelime olduğunu, müvekkilinin dünyanın prestijli ve güvenilir endüstriyel araç ve basınçlı kap üreticilerinden biri olduğunu, … için endüstriyel araçlar, susuz amonyak, petrol ürünleri, toz granüller, gıda ürünleri, kimyasal ürünler ve ayrıca … ve basınçlı hava uygulamaları için endüstriyel depolama tankları tasarlayıp ürettiğini, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mümkün olmadığını, markaların hitap ettiği kitlenin farklı olduğunu, davacının sulandırma iddiasının gerçekleşme ihtimalini ispata yeterli ve geçerli delil sunmadığını, davacının kötü niyet iddialarını ispatlayamadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, bilirkişi raporu alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 04 / 06 / 07 / 12 / 19 / 35 / 37 / 39 / 42. sınıfta bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 20.10.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.04.2021 tarih ve 370 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 14.06.2021 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 30.07.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın …’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 12.01.2022 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın itiraza karşı 18.02.2022 tarihinde karşı görüş dilekçesi sunduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … ‘nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 17.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 09.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka başvurusu 04 / 06 / 07 / 12 / 19 / 35 / 37 / 39 / 42. Sınıfta tescil edilmek üzere başvuruya konu edilmiştir. Davacıya ait markalar ise 34. Sınıfta tescillidir. Dava konusu başvuru ile davacı markaları, aynı veya aynı tür mal veya hizmetleri kapsamamaktadır. Sınıflandırma tebliği idari amaçlı olduğundan, farklı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetlerin benzer olmadığı doğrudan söylenemez. Benzerliğin kabulü için, mal ve/veya hizmetin doğası, kullanım amacı, satış ve dağıtım kanalları, tüketici kitlesi gibi birçok ayrıntının göz önünde bulundurulması gerekir.
Davacı markaları, … grubu emtialarını kapsamaktadır. Davacı markaları kapsamında yer alan emtialar, gündelik olarak tüketilen, herkes tarafından satın alınan, pahalı olmayan ve özel bir tüketici kitlesine hitap etmeyen, nihai tüketicinin satın aldığı emtialardır. Dava konusu marka kapsamında ise, çeşitli sektörlere ilişkin elektronik, mekanik her türlü emtia bulunmaktadır. Bu emtiaların genel olarak, özellikle üretici kesimine hitap eden, pahalı olarak nitelendirilebilecek ve üzerinde araştırma yapılarak satın alınan ürünlerdir. Davacı ve davalı markaları kapsamında yer alan emtialar, aynı mağazalarda birlikte satışa sunulan, aynı toptancılar tarafından dağıtılan emtialar olmadığı gibi, ilgili tüketicisi birbirinden farklıdır.
Taraf markaları kapsamındaki emtialar, kullanım amacı ve doğası farklı, rekabet halinde olmayan mal ve hizmetler olup, aynı işletme tarafından üretilmesi beklenen, birlikte satışa sunulan, tüketicinin birlikte aldığı mallar değildir. Dolayısıyla başvuruya konu emtialar yönünden emtiaların aynı ya da benzer olması şartının sağlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Davaya konu marka başvurusu; “…” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. Kelimeler standart bir yazı karakteri ile siyah renkle yazılmıştır. Marka kapsamında herhangi bir şekil ya da renk unsuru kullanılmamıştır. Kelimeler, aynı satırda aynı punto ile yazılmış, herhangi bir kelime ön plana çıkarılmamıştır. “…” ibaresi, … çevrimiçi sözlüğünde “Tahıl vb. ürünlerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı, genellikle silindir biçiminde ambar.” olarak tanımlanmıştır. “…” ibaresinin ise herhangi bir anlamı tespit edilememiştir. Anlamlı bir kelime anlamsız bir kelimenin birleşiminden oluşan markada, anlamsız kelime, tüketiciler nezdinde marka algısı yaratan kısım olacaktır. Bu nedenle dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir. “…” ibaresinin, “…” ya da “…” şeklinde telaffuz edilmesi muhtemeldir.
Davacıya ait markaların tamamı, “…” kelimesini içermekte, bir kısım markalarda “…” kelimesi ile birlikte, ikinci bir kelime unsuruna yer verilmiştir. Davacı markalarında yer alan “…” kelimesinden sonra konumlandırılmış “…” gibi, marka vasfı bulunmayan, çeşit bildiren, tali unsur niteliği taşıyan kelimeler bulunmaktadır. Davacı markalarının esas unsuru ”…” ibaresi olup, bu ibare aynı zamanda, tanınmış marka olarak, davacı adına kayıtlıdır. “…” ibaresi araştırdığımızda, …-… sözlükte “bir erkek ismi” olarak ifade edildiği tespit edilmiştir. Davacıya ait markanın esas unsuru olan “…” ibaresi, “…” şeklinde telaffuz edilmektedir.
Davalıya ait dava konusu marka başvurusunun esas unsuru “…” kelimesinden oluşur iken, davacıya ait markaların esas unsuru “…” kelimesinden oluşmaktadır. Taraf markalarının esas unsurları benzer şekilde iki heceden oluşmakta olup, taraf markaları uzun olarak nitelendirilebilecek markalardır. 6-7 harften oluşan taraf markalarının başı ve sonu ayniyet arz etmektedir. Kelimenin ortasında yaratılan tek harf farklılığı, taraf markalarını birbirinden uzaklaştırmaya yetmemiştir. Davacı markaları, kapsamında herhangi bir şekil unsuru bulunmayan, standart bir yazı karakteri ile yazılmış kelime markalarıdır. Dava konusu marka başvurusu da bir kelime markası olup, taraf markaları bu yönüyle de benzerdir. Sonuç olarak; taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markaları işitsel olarak karşılaştırıldığında ise, taraflara ait markalar 6-7 harften, 2 heceden oluşmaktadır. Taraf markalarının ilk üç ve son üç harfleri aynıdır. Bir diğer deyişle markaların başlangıç ve bitiş sesleri aynıdır. Açıklanan sebepler çerçevesinde taraf markaları arasında işitsel benzerlik bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markaları anlamlı kelimeler olmadığından, kavramsal benzerlik değerlendirmesi yapılması mümkün olmamıştır.
Sonuç olarak, somut uyuşmazlık bakımından “markaların aynı ya da benzer olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markalarının esas unsurlar bakımından görsel ve işitsel olarak benzerlik taşıdığı ve fakat taraf markalarında yer alan mal ve hizmetlerin birbiri ile benzer/ilişkilendirilebilir olmaması nedeniyle, somut olayda markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde …)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya aşağıdaki delilleri ibraz etmiştir:
• 2003-2010 tarihli yabancı dillerde ve yabancı ülkelerde mukim şirketlere düzenlenmiş faturalar,
• … A.Ş. tarafından düzenlenmiş 2019-2020 tarihli faturalar,
• … 2011 tarihli … belge,
• … 2012 tarihli … belge,
• … 2013 tarihli … belge,
• … 2014 tarihli … belge.
Ayrıca, davacı şirket … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında “…” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıtlı olduğunu ifade etmiştir. Bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için … sayı ile tanınmış marka tescili için 01.11.2010 tarihinde başvuru yapıldığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir.
… nezdinde, davacıya ait tanınmış marka işlem dosyası üzerinde inceleme yapılmış, tanınmış marka başvurusu için aşağıdaki belgelerin …’na ibraz edildiği tespit edilmiştir:
• Yabancı tescil belgeleri ve yenileme belgeleri,
• Haberler,
• Pazar payını gösterir tablolar,
• Yıllık satış tabloları,
• Reklam harcamaları,
• Reklamlar,
• Gazetelerde yer alan reklam bilgileri,
• Markanın bilinirlik anketi,
• Bilboard fotoğrafları,
• Havaalanlarında yer alan reklam fotoğrafları,
• Şirketin faaliyetiyle ilgili raporlar, tablolar.
Davacının …’na sunduğu deliller incelendiğinde, sunulan belgelerin “…” ibareli markanın tanınmışlığını ispatlar nitelikte olduğu ve ilgili marka hakkında tanınmış marka kararı verildiği tespit edilmiştir. Fakat sunulan belgelerin büyük bir çoğunluğunun 01.11.2010 tarihinden önceye ilişkin olup, tanınmışlığın ispatlanması gereken tarih, dava konusu markanın başvuru tarihi olan 20.10.2020 tarihidir. 2010 yılında “…” markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi, tanınmışlığın sabit bir olgu kabul edilmesi, bir kere tanınmış kabul edilen markanın bir daha tanınmışlığının ispatlanmasının gerekmeyeceğinin kabulü hayatın olağan akışına aykırıdır. Tanınmışlığın sürüp sürmediğinin her somut olay bazında ayrıca incelenmesi gerekmektedir. Ayrıca sunulan belgelerin genel olarak … belgeler olmadığı tespit edilmiştir. Her ne kadar bilgi ve deneyimleri uyarınca mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin “…” markasının, ilgili tüketici nezdinde tanınmış olduğu değerlendirmesinde bulunmakla birlikte, sadece sunulan belgeler üzerinden değerlendirme yapıldığında, dava konusu markanın başvuru tarihi itibariyle markanın tanınmışlığının devam ettiğini ispatlamaya yetmediği değerlendirilmiştir. Davacı markasının tanınmış olduğu kabul edilse dahi davacının markasını kullandığı “…” sektörü ile davalının markası kapsamında yer alan emtiaların birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimalleri gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 400,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.230,32 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 37,10 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … ‘a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.05/04/2023
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza