Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/169 E. 2023/232 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/169 Esas
KARAR NO : 2023/232

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 13/05/2022
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 13/05/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusuna müvekkili şirkete ait “…. ” markaları ile benzer olması, karıştırılma ihtimali, tanınmışlık ve kötü niyet gerekçeleri ile 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 5. ve 6. maddesi ve Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca itiraz edildiğini, itirazlarının reddedildiğini, “….. … …” markasının müvekkili adına tescilli “…” ve “…” markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olup halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet verir nitelikte olduğunu, dava konusu ….. … …markasındaki “…” ibaresinin markada …ibaresinden önce yer alması nedeni ile tüketici tarafından öncelikli olarak algılanacağını ve akılda kalacağını, müvekkiline ait … ve … markalarının da tıpkı dava konusu markada olduğu gibi … ibaresi ile başlamakla tüketici zihninde … ibaresi ile başlayan markaların müvekkili ile özdeşleştirildiğini, markalar bütünü itibarıyla değerlendirildiğinde içerdikleri … ibaresinin birebir aynı olması ve bu ibarenin markaların başlangıç kısmında bulunması nedeni ile görsel ve işitsel olarak bıraktıkları izlenim benzerliği sonucu iltibasa mahal verdiğini, … ibaresinde yer alan “…” kelimesi … bir kelime olup … “…” anlamına geldiğini, … sözlüğünde arama motoruna … ibaresi yazıldığında … karşılığı olarak en başta … kelimesinin yer aldığını, … … anlamı taşıyan markanın … ibaresinin müvekkilinin … markaları ile de kavramsal açıdan benzer olduğunu, müvekkiline ait … sitesinde … markası altında coğrafi işaret ürünlerinin yer aldığını, burada belli bir bölgede, yörede, köyde yetişen ya da üretilen ürünlerin satıldığını, dava konusu marka altında satılan ürünlerin de tıpkı müvekkilinin sattığı ürünler gibi market dışında belli coğrafi bölgelere özgü yerlerde üretilen, yetiştirilen ürünler olduğunu, dava konusu ….. … …markasının müvekkilinin … ve … markalarının kapsamında bulunan ürün ve hizmetler ile benzer olan 35. SINIF hizmetler için tescil edilmek istendiğini, söz konusu mal ve hizmetlerin ikame imkanı olduğunu, eş zamanlı satışa sunulduğunu ve aynı amaca yönelik kullanıldığını, müvekkiline ait “…” markalarının tanınmış markalar olduğunu ve yoğun kullanım sonucu yüksek ayırt edicilik vasfını haiz olduğunu, ….. markası için yapılan reklam ve promosyon çalışmaları; yapılan yatırımlarla sunulan hizmetin sürekli olarak geliştirilmesi sonucunda halkın zihninde kaliteli ve güvenilir bir marka imajı oluştuğunu, ….. markasının online alışveriş sektöründe tanınmış bir marka haline geldiğini, ….. markasının online alışveriş sektöründe akla ilk gelen marka olduğunu, … markasının … sayı ile tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu, müvekkilinin tanınmış “…” esas unsuru ile seri markalar oluşturduğunu ve söz konusu markaların müvekkili ile özdeşleştiğini, müvekkilinin söz konusu markayı tescil ettirmekle kalmadığını, bu markanın yoğun ve yaygın kullanımı neticesinde tüketici açısından … markaları ile güçlü bağını hissettirdiğini, “…” ibaresini gören potansiyel müşterilerin “…” ibareli markaların kökeninin “…” markası ve müvekkili ile bağlantısını daha ilk görüşte/okuyuşta anlar hale geldiğini, ….. … …markasının da tüketici nezdinde refleks olarak müvekkili ile ilişkilendirileceğini ve müvekkiline ait yeni bir ürün/hizmet gamında kullanılan seri bir marka olarak algılanacağını, … ve … markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan ….. … …markasının tesciline izin verilmesinin müvekkilin emek ve zaman harcayarak itibar edindirdiği markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine neden olacağını, müvekkiline ait … ve … markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olan ….. … …ibaresinin tesadüfen seçildiğinin düşünülemeyeceğini, davalı tarafın da müvekkili ile aynı sektörde faaliyet göstermesi sebebiyle müvekkil şirketi ve … markasını bilmiyor olmasının imkansız olduğunu, davalı tarafın son derece ayırt edici ve yüksek tanınmışlığa sahip müvekkiline ait markayı içeren marka başvurusu yaparak markanın itibarından yararlanmaya çalıştığını, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin markaları ile haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek; 15.03.2022 tarih ve … sayılı … kararının iptaline, … sayılı marka başvurusunun tescile uygun olmadığının tespitine, tescilin reddi ile işlemden kaldırılması veya tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 24/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasındaki benzerliğin değerlendirmesinin markada yer alan kelime ya da … unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil markada yer alan tüm unsurların birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, dava konusu markanın kelime, … ve renk unsurlarından oluşan özgün bir yapıya sahip olduğunu, davalı markasında davacı markasında olmayan kelime, …, renk ve kullanımlara esas unsur olarak yer verildiğini, markada onaylayan ve gülen suratlı özgün logonun kullanıldığını, sarı ve mor renk unsurlarıyla da logonun bütünleştiğini, genel görünümü doğrudan değiştiren bu …, renk ve kullanımların markanın esas unsuru konumunda olduğunu ve incelemede göz ardı edilemeyeceğini, markada en üstte bir bütün olarak “…..” ibaresine yer verildiğini, ibarenin özgün bir renk ve yazı stiliyle kaleme alındığını, markada ilk okunan ve algılanan kısmın “…..” ibaresi olduğunu, bu ibarenin markaya ayırt edicilik katan esas unsur konumunda olduğunu, bu ibarenin ve logonun altında olacak şekilde nispeten çok daha küçük puntolarla ve okunaksız şekilde “… …” ibaresine yer verildiğini, ibarenin geri planda konumlandırıldığının aşikâr olduğunu, tamlama şeklinde oluşturulmuş “… …” ibaresinin bir bütün olarak kullanıldığını, gerçek ve tali anlamıyla kullanılan bu tamlamanın “….” esas unsurunun önüne geçmeyeceğini, sunulan bütünsellik içerisinde geri planda olan “… …” ibaresinin “….. … …” olarak da farklı bir anlama sahip olduğunu, “…” ibaresinin bütünün içerisinde gerçek ve tasviri anlamıyla kullanıldığını, davalı markasının “…” ibaresiyle başlamadığı gibi “…” ibaresini ön plana çıkaran bir tasarıma da sahip olmadığını, markalarda kullanılan esas unsurların farklı olduğunu, markaların tertip tarzının farklı olduğunu, markalar arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin olmadığını, davacı markasının “…” ibaresinin yanı sıra başkaca kelime, … ve renk asli unsurlarından oluştuğunu, “…” ibaresinin davacı tarafından yaratılmış fantezi bir ibare olmadığını, tasviri anlama sahip düşük ayırt ediciliği olan genel bir adlandırma olduğunun göz önüne alınması gerektiğini, markalarda yer alan bütün unsurlar birlikte değerlendirildiğinde markalarla yaratılan algı ve imajın farklı olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunmadığını, … kararının hukuka uygun olduğunu, markaların farklı bir bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu ve çakışmanın ayırt edici olmayan zayıf bileşende kısmen gerçekleştiğini, esas unsurların tamamen farklı olduğunu, dava konusu mal ve hizmetler kapsamında ortalama tüketicilerin markaları karıştırma ihtimali bulunmadığını, bir markanın tanınmış marka olduğunun varsayılması ve hatta bu durumun tescilli olmasının dahi marka başvurusunun farklı sınıflarda tesciline engel olması için tek başına yeterli olmadığını, tanınmış markanın farklı mal ve hizmetlerde de tescile engel olabilmesi için tescil durumunda davalı markasının davacı markalarının …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarar sağlayabileceği, davacı markanın itibarına zarar verebileceği ya da ayırt edici karakterini zedeleyebileceği ihtimallerinden birinin de bulunması gerektiğini, bu durumların somut olayda gerçekleşeceğine ilişkin davacı tarafça bilgi ve belge sunulmadığını, tanınmışlığı iddia edilen dava konusu markanın kendisi ile karıştırılma ihtimali olmayan aynı veya benzer görülmeyen marka ile söz konusu durumları doğuracak bir ilişki içinde olduğu iddiasının yerinde olmayacağını, davacının kötüniyete ilişkin iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … LİMİTED ŞİRKETİ yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü uyarınca dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+….. … …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirket markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin ” … …” ibaresinin 35.sınıf hizmetlerde tescili amacıyla 12.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.10.2020 tarih ve 359 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın , … sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1, m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı yanın itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın …nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, davalı yanın itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 03.10.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki hizmetlerin tamamı, davacının dayanak markalarındaki bilirkişi raporunda vurgulanan bazı mal veya hizmetlerle aynı, aynı tür ya da benzerdir.
Davacı tarafından dava konusu yapılan … kararı ile esasında bir zamir olan ve “bütünü, tamamı, tümü, cümlesi” anlamlarına gelen “…” ibaresinin ayırt edicilik düzeyi bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Belirtilen anlamı itibariyle “…” sözcüğünün herkesin kullanımına açık bir ibare olması, zamir olarak belirttiği toplulukları ifade eden niteliği de dikkate alındığında tek başına ayırt ediciliğinin zayıf olduğu açıktır. Bu kapsamda “…” ibaresinin içinde bulunduğu kompozisyon itibariyle bütün olarak değerlendirilmesi çekişme konusu bakımından (marka hukukunun temel ilkelerinden olmasının yanı sıra) özel bir önemi haizdir.
Başvuru markası ile davacının dayanak markaları bir bütün olarak değerlendirilip, ortak unsur durumundaki “…” ibaresi nedeniyle markaların benzer – bağlantılı olduğu üzerinde durulmuştur.
Dava konusu marka “…” ibaresinden oluşmaktadır. Markadaki asli unsur “…” ibaresi ile göz kırpan ve olumluluk/beğeni ifade eden baş parmakların yukarı doğru diğer parmakların yumruk halinde olduğu emojiden oluşan … ibaresidir. Dava konusu markadaki “….” ve “… …” ibareleri gerek pozisyon gerek boyut olarak markada arka planda konumlandırılmıştır. Bu nedenle de markanın tali unsuru durumundadır. Başka bir ifadeyle dava konusu markadaki ayırt edicilik fonksiyonunu üstlenmiş olan ibare “…”dir.
Davacının dayanak markalarında iddialarında da belirtildiği üzere “…” ibaresi genel olarak asli unsur durumundadır. Davacının dayanak yaptığı markalarından … numaralı ve “…” ibareli markanın asli unsuru “….” numaralı “…” ibareli markanın asli unsuru “…” numaralı “…” ibareli markanın asli unsuru “… numaralı “…” ibareli markanın asli unsuru “…”dur. Davacının dayanak yaptığı markalarında “…” ibaresi, turuncu renk ile oluşturulmuş, başkaca sözcükler (…. gibi) yanında bu renk unsuru ile ön plana çıkmıştır.
Davacının iddialarının özü taraf markalarının “…” ibaresini ortak unsur olarak içermeleri nedeniyle benzerlik ve karıştırılma ihtimali içerdiğine ilişkindir. Hatta dava konusu markadaki “…” ibaresini bütünden ayırmak suretiyle tek başına ele alarak … “…” anlamına geldiğini de ileri sürmüştür.
Dava konusu markanın asli unsuru yukarıda da belirtildiği gibi “….”dir. Buradaki … ibaresi tescil kapsamındaki hizmetler arasında perakendeciliğin de yer alması karşısında ilgili tüketici nezdinde “…” eylemi ile ilişkilendirilecektir. Ayrıca davacının ortak unsur olduğunu ileri sürdüğü “…” ibaresi, dava konusu markada dikkat çekebilecek boyut ve herhangi bir renk unsuru içermeyen “…” ibaresi tali unsur durumundadır. Bu nedenle de herhangi bir markasal ayırt edicilik işlevi bulunmamaktadır.
Taraf markalarının bütünsel olarak başkaca asli unsurları ihtiva etmeleri karşısında; görsel, işitsel ve anlamsal olarak herhangi bir benzerlik içermedikleri kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu hususlar bir arada dikkate alındığında dava konusu markanın tesciline karar verilen hizmetler bakımından davacının dayanak markaları arasında kapsam açısından aynı/aynı tür veya benzer olma durumu söz konusudur. Ancak, taraf markaları arasında işaret benzerliği bulunmamaktadır. Bu durumda dava konusu marka ile davacının dayanak markaları arasında ilgili tüketici kesimi tarafından markaların birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesine neden olacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı, marka işlem dosyasında tanınmışlık iddiası bakımından delil sunmamıştır. Dayanak yapılan markalardan … sayılı tanınmış marka, 24.12.2014 tarihinde tanınmış marka başvurusuna konu olmuştur. Gerek işlem dosyasında gerek dava dosyasında söz konusu markanın tanınmışlığına ilişkin sınırı belirten herhangi bir karar metnine rastlanmamıştır. Dolayısıyla tanınmışlığının hangi sınıfa ilişkin olduğu anlaşılamadığı gibi 2014 yılında sunulan delillerin halen geçerliliğini koruyup korumadığına ilişkin herhangi bir veriye de rastlanmamıştır.
Dava aşamasında sunulan delillerin davacı markalarına yapılan yatırımlarla ilgili olduğu anlaşılmıştır. Davacının e-ticaret faaliyetlerine ilişkin reklamların sıklıkla yayınlanması gibi hususlar da dikkate alındığında; davacı markalarının e-ticaret hizmeti bakımından tanınmışlık düzeyine eriştiği kanaatine ulaşılmıştır. Karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde de belirtildiği üzere taraf markaları arasında işaret benzerliği bulunmamaktadır. Aralarında işaret benzerliği bulunmayan markalar arasında tanınmışlık düzeyine ulaşmış markadan imaj transfer edilmesinin söz konusu olmayacağı açıktır. Zira ilgili tüketici tarafından markalar arasında herhangi bir irtibat kurulması söz konusu olmayacaktır. Hal böyle iken somut uyuşmazlık bakımından davacının e-ticaret hizmeti bakımından tanınmışlık düzeyine ulaşmış “…” markasının tanınmışlık düzeyinden kaynaklı olarak dava konusu marka bakımından tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği kanaatine ulaşılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (….)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 23,00 TL vekalet harcı,45,42 TL dosya kapağı masrafı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 580,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.310,32 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.10/05/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza