Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/160 E. 2023/201 K. 14.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/160 Esas – 2023/201
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/160 Esas
KARAR NO : 2023/201

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 09/05/2022
KARAR TARİHİ : 14/04/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/05/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 09/05/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının … sayılı “… …” ibareli tescilli markasına dayalı olarak davalının … başvuru numaralı “…” ibareli markasının tesciline karşı dosyaladığı itirazlarının diğer davalı … tarafından markalar arasında karıştırılma ihtimali olmadığı gerekçesi ile reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, taraf markalarında ilk anda algılanan ve ön planda olan unsurların ayniyet derecesinde yakın olan “…” ve “…” ibareleri olduğunu, ayrıca taraf markalarının aynı/benzer/türdeş emtialarda kullanılacağını, bu emtiaların hitap ettiği tüketici kesiminin dikkat ve özen seviyelerinin de orta seviyede olduğunu, ayrıca her ne kadar davalının … başvuru numaralı markasında bir bayrak şekli/unsuru bulunmasa da, davalının markasal kullanımınlarında bayrak da bulunuyor olmasının, dava konusu edilen markanın SMK m.5/1-g hükmü gereğince de reddedilmesini gerektirdiğini, davalı firmanın dava konusu edilen markasını fiili kullanımları esnasında tescilinden farklı olarak “…” ibaresini ön plana çıkararak kullandığını, bu durumun taraf markaları arasındaki iltibas tehlikesini daha da artırdığını iddia ederek, … …’nın 09.03.2022 tarihli ve … sayılı kararının iptalini ve … başvuru numaralı markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 20/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, dava konusu edilen markayı okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markanın bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, dava konusu edilen markada “…” rakamının markanın asli ayırt edici unsuru olarak kullanıldığını, söz konusu markada “…” anlamına gelen “…” ibaresinin geri planda ve ürünlerin menşeine işaret edecek şekilde tali unsur olarak kullanıldığı, buna karşılık davacının markasında “…” ibaresinin baskın markasal unsur olarak yer aldığı, markada ayrıca “…” ile özgün bir şekil unsurunun yer aldığını, bu yüzden de karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, her ne kadar davacı taraf dava konusu edilen markanın başvurulduğu şekilde değil fakat “…” ibaresine vurgu yapılarak kullanıldığını belirtmiş ise de, bir markanın tescilinin sadece asli karakteri değiştirilmeden tescile uygun şekildeki kullanımlar için yasal hak sağlayacağını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Ltd. Şti. vekili 03/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının … ili … ilçesinde 2018 yılından beridir gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, davacının itiraz ve iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, zira davacının internet sitesinden görüldüğü kadarıyla davacının 30. Sınıfa giren emtiaların satışı ile iştigal etmediğini ve itirazlarına/davasına mesnet aldığı markasını “fındık ezmesi” ve benzeri ürünlerde kullandığını, davalının “…” esas unsurlu markalarının davalı ile özgülenmiş olduğunu, zaten dava konusu edilen markada “…” ibaresinin tali unsur olarak kullanıldığını, karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzediğinin ileri sürülemeyeceğini, dolayısıyla somut uyuşmazlıkta markaların karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait … sayılı marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, dava konusu markanın SMK m.5/1-g hükmü uyarınca mutlak tescil engeli barındıran bir işaret olup olmadığı, tescili halinde dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 31.10.2020 tarihinde … sayılı “…” ibareli 30.sınıfta bulunan emtialar bakımından tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.01.2021 tarih ve 364 sayılı … ‘nde yayımlandığı, davacının … sayılı markayı mesnet göstererek yayıma itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin 29.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 06.07.2021 tarihinde yeniden itiraz edildiği, davalı şirketin 26.08.2021 tarihli itiraza karşı görüş ibraz ettiği, itirazı inceleyen … ‘nun … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, … karar tarihi ile dava tarihi arasında geçen süre dikkate alındığında; yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 20.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalının markasının kapsamına alınmak istenen ve davacının markasının tescilli olduğu emtiaların tamamı, gıda ile ilintili yiyecek ürünleridir. Her ne kadar farklı sınıflar altında toplanmışlarsa da, aynı sektöre/gıda sektörüne ait bu ürünler genel olarak benzer ihtiyaçları giderirler, benzer alıcı çevresine hitap ederler, aralarında ham madde/yarı mamül/mamül ürün ilişkisi bulunabilir, birbirleri yerine ikame edilebilirler ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri olabilir, dağıtım kanalları ve satış yerleri ortaktır, marketlerde aynı/yan yana reyonlarda satılırlar, toptancıları da aynı olabilir ve bu gıda ürünleri üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurma ihtimali doğabilir. Bu nedenle de; davalının markasının kapsamına giren/alınmak istenen tüm emtialar yönünden somut olayda emtia benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Taraf markalarında okunuşları ve anlamları/zihinde yarattıkları algı ayniyete yakın benzer “…/…” ibarelerinin geçiyor olmasından hareketle, markaların genel görünümleri/okunuşları/algılanışları itibariyle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzediğini söylemek mümkün görülmemiştir. Davalının markasında görsel açıdan baskın pozisyonda kullanılmış olan “…” unsurunun, davalının çatı markası olmasına rağmen, ön planda algılanıyor olmasının katkısıyla, işaretin bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimin, tümüne hakim olan görünüşün ve ayırıcılığını vurgulayan imajın, dava konusu edilen markanın görünümünü, davacının markasından yeterli derecede farklılaştırdığı değerlendirilmiştir. Ayrıca, taraf markalarında geçen “…/…” ibarelerinin herkes tarafından anlamı bilinebilecek/orijinal olmayan ibareler olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt edicilikleri düşük/zayıf olduğundan, davacının “…” ibaresine, yoğun ve ciddi ticari faaliyetler neticesinde “korunması gereken bir ekonomik değer kattığı” dava/marka işlem dosyasına sunulan delillerle ispatlanamadığından, davacının ayırt edici niteliği zayıf bu ibarenin marka hüviyetinde başkaca aktörler tarafından da kullanılmasını engelleyebileceği bir hukuki korumanın gerektiği sonucuna varılamamıştır. Dava konusu edilen markadaki gibi, “ticari dürüstlük kuralları” içerisinde kalan bir şekilde, yani başkaca baskın unsurlarla bir kompozisyon içerisinde kullanılan “…” ibaresinin, bu markayı davacının markası ile görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer kılmaya yetmediği değerlendirilmektedir. Her ne kadar taraf markaları benzer/türdeş emtia olarak nitelendirilebilecek muhtelif gıda ürünlerinde kullanılacak ise ve bu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyeleri yüksek değil ise de, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzememesi hali, davacının “…”li markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “…” ibaresini de ihtiva eden farklı kompozisyonlu markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Markalardaki bu farklılıkların, ilgili tüketicilerin bu markalarla piyasaya arz edilen ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma/yanılma ihtimalini berteraf ettiği, tüketicilerin farklı iki marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı SMK m.5/1-g hükmüne göre; … Sözleşmesinin 2 nci mükerrer 6 ncı maddesine göre reddedilecek işaretler, marka olarak tescil edilemezler.
SMK m.5/1-g hükmünde işaret edilen … Sözleşmesi’nin 2.mükerrer 6.maddesine göre;
1.(a) Birlik ülkelerine ait armaların, bayrakların ve diğer Devlet amblemlerinin ve bu ülkelere kabul edilmiş olan resmi kontrol ve teminatı belirten resmi işaretler ve ayar damgalarının ve hanedan armacılığı bakımından taklitlerinin ticari markalar veya markaların bir unsuru olarak yetkili makamlardan izin almaksızın kullanılması uygun önlemlerle yasaklamak ve tescili reddetmek ya da geçersiz kılmak hususlarında, Birlik ülkeleri mutabık kalmışlardır.
(b) Yukarıdaki (a) bendinde belirtilen hükümler, korunmaları için tesis edilmiş olan yürürlükteki uluslararası sözleşmelere konu olan armalar, bayraklar, diğer amblemler, kısaltılmış kelimeler vs. dışında, Birlik ülkelerinden birinin veya daha fazlasının üye olduğu Devletlerarası Uluslararası Teşkilatların armaları, bayrakları, diğer amblemleri ve isimleri vs. için de aynı derecede geçerli olacaktır.
(c) Hiç bir Birlik ülkesi, bu Sözleşmenin o ülkede yürürlüğe girmesinden önce iyi niyetle elde edilmiş hakların sahiplerinin aleyhine olacak bir şekilde yukarıdaki (b) bendinin hükümlerini uygulamaya zorunlu olmayacaktır. Birlik ülkeleri, yukarıdaki (a) bendinde sözü edilen kullanmanın veya tescilin kamuda ilgili teşkilatlarla arma, bayrak, amblem, kısaltma ve isimler arasında bir bağlantı olduğu fikrini uyandıracak veya bu kullanma veya tescilin kamuda kullanıcı ile teşkilat arasında bir bağ olduğu şeklinde yanlış bir düşünce uyandıracak mahiyette olmaması durumunda söz konusu hükümleri uygulamak zorunda olmayacaktır.
2. Resmi kontrol ve teminat işaretlerinin ve ayar damgalarının kullanımının yasaklanması yalnız bu işaret ve damgaların dahil edildiği markaların aynı veya benzer cinsteki mallar üzerinde kullanılması istendiğinde uygulanacaktır.
3.(a) Bu hükümlerin uygulanması için Birlik ülkeleri, bu Maddenin korunması altına tümüyle veya belli sınırlar içinde almak istedikleri veya bundan sonra isteyebilecekleri Devlet amblemlerinin ve resmi işaret veya ayar damgalarının bir listesini ve bu listenin müteakip tadillerinin tümünü, Uluslararası Büro aracılığıyla birbirlerine iletmeyi kararlaştırmışlardır. Bu arada bütün Birlik ülkeleri, bu şekilde iletilen listeleri kamuya açık tutacaklardır. Ancak bu iletişime Devletlerin bayraklarının dahil edilmesi zorunlu değildir.
(b) Bu Maddenin 1. paragrafının (b) bendindeki hükümler yalnız uluslararası hükümetlerarası teşkilat tarafından, Birlik ülkelerine Uluslararası Büro aracılığıyla bildirilen devletlerarası teşkilata ait armalar, bayraklar, diğer amblemler, kısaltmalar ve isimler için geçerli olacaktır.
4. Bir Birlik ülkesi itirazlarını, eğer varsa, Uluslararası Büro aracılığıyla ilgili ülkeye veya uluslararası hükümetlerarası teşkilata, bildirimin alındığı tarihten itibaren on iki aylık bir süre içinde yapabilir.
5. Yukarıdaki 1. paragrafta Devlet bayrakları için öngörülen önlemler, yalnız 6 Kasım 1925’ten sonra tescil edilen markalar için geçerlidir.
6. Bayraklar dışındaki diğer Devlet amblemleri, Birlik ülkelerinin resmi işaret ve ayar damgaları ve uluslararası hükümetlerarası teşkilatın armaları, bayrakları, diğer amblemleri, kısaltmaları ve isimleri için bu hükümler ancak yukarıdaki (3), paragrafta öngörülen bildirimin alınmasından itibaren iki aydan fazla bir zaman geçtikten sonra tescil edilmiş olan markalar için geçerli olacaktır.
7. Kötü niyetin söz konusu olduğu durumlarda, Birlik ülkeleri, 6.11.1925 tarihinden önce bile tescil edilmiş olan devlet amblemlerini, işaret ve ayar damgalarını içeren markaları da iptal etme hakkına sahip olacaklardır.
8. Kendi ülkesinin Devlet amblemini, işaret ve ayar damgalarını kullanma yetkisine sahip olan bir Birlik ülkesi vatandaşı, bunları başka bir ülkeninkine benzese bile, kullanabilirler.
9. Birlik ülkeleri, ticaret alanında, Birliğin diğer ülkelerine ait Devlet armalarının izinsiz olarak kullanılmasını, malların menşei hakkında yanıltıcı bir şekilde kullanıldığında yasaklamayı taahhüt
ederler.
10. Yukarıda yazılı olan hükümler, bir Birlik ülkesi tarafından kabul edilmiş armaların, bayrakların, diğer Devlet amblemlerinin veya resmi işaretlerle ayar damgalarının ve yukarıda (1) paragrafta bahsi geçen uluslararası hükümetlerarası teşkilatın ayırt edici işaretlerinin izinsiz olarak dahil edildiği markaları, 6. Madde 4. Mükerrerinin B bölümü, a) bendinde tanınan hakların uygulanması suretiyle ülkelerin red veya iptal etmesini engellemeyecektir.
Yukarıda yer verilen SMK m.5/1-g ve bu madde hükmünün atıfta bulunduğu … Sözleşmesi’nin 2.mükerrer 6.maddesi birlikte değerlendirildiğinde; Yasağın hukuki dayanağını oluşturan … Sözleşmesi 2.mükerrer 6.madde hükmü ile taraf devletlere veya uluslararası kuruluşlara ait resmi amblem ve kontrol damgalarının diğer taraf devletler nezdinde tescil başvurusuna konu edilemeyeceği öngörülmektedir. Bu yasak ile öncelikle marka hukuku açısından farklı sistemleri benimseyen ülkelerde uygulama birliğinin ve yeknesaklığının sağlanması amaçlanmıştır.
SMK m.5/1-g bendinde yer alan düzenleme … hukukunda da … sayılı Tüzük m.7/1-h ve … sayılı Direktif m.4/1-h bentlerinde benzer bir yaklaşımla düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerle bir marka başvurusu reddedilirken; işaretin “herkesin kullanımına açık bırakılmasındaki” üstün menfaat gerekçesi amaçlanmamakta, aksine; “taşıdığı kamusal değer” sebebiyle işaretin herhangi bir kimse tarafından izinsiz kullanılması, başlı başına hukuka aykırılık teşkil etmektedir. Başka bir deyişle; işaretin sahip olduğu bu kamusal değer, onun “ticarileştirilmemesi” zorunluluğunu yaratmaktadır. Bu zorunluluk nedeniyle yukarıda yer verilen özel tescil engeli ihdas edilmiştir.
SMK m.5/1-g ve … Sözleşmesi’nin 2.mükerrer 6.madde hükümlerine göre; … Sözleşmesi’ne taraf devletlere ait flama, mühür, damga, bayrak, arma, fors, resmi kontrol, garanti amblemi, damgası ve diğer hükümranlık göstergesi olan işaretlerin, ortalama tüketicilerin algısında bire bir aynılarının veya armacılık sanatı açısından taklitlerinin “izinsiz” tescili mümkün değildir. Yasağın kapsamına bu işaretleri münhasıran, esas unsur veya yan unsur olarak içeren tescil başvuruları girmektedir. Yasağa ilişkin değerlendirme, tescilin istendiği mal veya hizmet sınıfları göz ardı edilerek yapılacaktır. Ayrıca başvuru konusu markanın içerdiği diğer unsurlar da … Sözleşmesi ‘nin 2.mükerrer 6.maddesinin 1.fıkrası hükmü çerçevesindeki değerlendirmede dikkate alınmaz. Başka bir deyişle; devlet amblemleri açısından, başvurunun kapsadığı mal veya hizmetlerin niteliği, karıştırılmaya mahal verip vermemesi yasağın uygulama şartlarından biri değildir. Dolayısıyla tescili istenen işaretin, devlet amblemlerinin bire bir aynısı veya hanedan armacılığı açısından taklidi olduğu tespit edildiğinde yasak, karıştırılma ihtimaline bakılmaksızın tüm mal ve hizmetleri kapsayacak biçimde uygulanmalıdır.
Taraf devlet egemenlik sembollerinin ve uluslararası örgüt amblemlerinin SMK m.5/1-g hükmü anlamında mutlak tescil engeline tabi tutulması, iki şekli şarta bağlanmıştır. Bunlardan ilki; ilgili resmi makamın (devlet, topluluk, uluslararası kuruluş, birlik, bölgesel yönetim vb.) izninin alınmamış olmasıdır. Diğer şart ise; bu işaretlerin bildirilerek … listesinde ve veri tabanlarında yer almasına ilişkindir. Ancak, taraf devlet bayraklarının korunması açısından bu bildirim zorunluluğu bulunmamaktadır.
Bir marka başvurusu, kısmen dahi devlet armasının doğrudan kendisini veya hanedan armacılığı yönünden taklidini teşkil ediyorsa, bağlantı şartı aranmaksızın, tesciline izin verilmez. Bu incelemede genel kuraldan ayrılmak suretiyle, tescili istenen işaretin bir bütün olarak yarattığı izlenime değil, resmiyet taşıyan amblemin aynısının veya taklidinin bir unsur olarak kullanılıp kullanılmadığına odaklanılır. Buna göre, uyuşmazlık konusu işaret unsuru, tek başına, ilgili çevrede, hükümranlık işareti algısı veya böyle bir işaret ile bağlantılı olduğu algısı yaratıyorsa, diğer grafik veya kelime unsurlarının yeterli ölçüde ayırt edicilik sağlamadığı kabul edilmelidir.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası ve tüm dosya kapsamına göre; gerek SMK m. 5/1-g hükmünün yani yerel mevzuatımızın lafzı, gerekse … Sözleşmesi’nin 2’nci mükerrer 6’ncı maddesinin hükmü gayet açık olup; bu düzenlemelerle korunmak/engellenmek istenilen husus, marka tescilleridir. Yani; tescile konu olan markalarda bu mevzuat hükümleri gözetilmelidir. Halbuki, somut uyuşmazlıkta, davacının SMK m.5/1-g hükmüne dayalı iddiaları, davalı firmanın “fiili” markasal kullanımlarıdır. Yani; davacı taraf, davalının marka başvurusuna konu işaretinde değil, fiili kullanımlarında İtalya bayrağının da eklenmesi yoluyla tanıtma vasıtasının “…” hüviyetinin vurgulandığını iddia etmektedir. Fiili markasal kullanımlara ilişkin iddialar, SMK’nın “markaların mutlak red nedenleri”nin düzenlendiği 5. maddesi kapsamına ileri sürülemezler. Çünkü; fiili markasal kullanımda herhangi bir “marka tescili girişimi” bulunmamaktadır. Dolayısıyla; davacının dava konusu edilen markasına dayalı olmayan iddiaları, bu yönden, SMK m. 5/1-g hükmü kapsamındaki düzenlenmelere tabi olamayacaktır.
Dava konusu edilen “…” görselli işaret, … Sözleşmesine taraf ülkelerden birinin armasını, bayrağını, diğer devlet amblemini veya uluslararası bir teşkilatın ismini ihtiva etmediğinden, diğer bir ifadeyle, işarette geçen “…” kelimesi … Sözleşmesi’nin 2’nci mükerrer 6’ncı maddesinde koruma altına alınmış bir işaret/kelime olmadığından, bu işaretin marka olarak tescilinin SMK m.5/1-g hükmü kapsamında düzenlenen mutlak tescil engelini barındırmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 11,50 TL vekalet harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 305,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 3.023,32 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Ltd. Şti.’nin yapmış olduğu 62,70 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Ltd. Şti.’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı kurum vekili, davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/04/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza