Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/16 E. 2022/255 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/16 Esas – 2022/255
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/16 Esas
KARAR NO : 2022/255

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 14/01/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/11/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 14/01/2022 tarihli dava, 04/02/2022 ve 24/02/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin kuruluşunun 1966 yılına dayandığını, müvekkili şirketin … Çimento Grubu bünyesinde çimento taşımacılığı ve buna bağlı sektörlerde faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketin T/03326 sayılı “…” ibareli tanınmış marka başvurusunun TÜRKPATENT tarafından kabul edildiğini, “…” ibaresinin müvekkili şirkete ait ayırt edici niteliği haiz olduğunu, müvekkili şirket adına kayıtlı “…” ibareli seri markaların sektörel tanınmışlığın sınırlarını aşan bir düzeye sahip olduğunu, davalının müvekkili markasının tanınmışlığından haksız yararlanmaya çalışmasının haksız rekabet oluşturduğunu, müvekkili şirkete ait “…, … CEMENT, … CEM, … WELL, … NCİ, … LİMAN, … KİMYA” ibareli markaların 19. sınıfta tescilli olduğunu, davalı şirket markasının çekirdek ibaresinin “…” ibaresi olduğunu, bu ibarenin müvekkili şirket markaları ile ortak olduğunu, markaların aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetler olan 19. sınıfta tescile konu olduğunu, benzerlik incelemesinin “…” ve “…” ibareleri için yapılması gerektiğini, ibarelerin görsel, işitsel ve telaffuz bakımından büyük benzerlik içerisinde olduğunu, davalı markasının müvekkili şirket markalarının devamı niteliğinde gibi anlaşıldığını, ortalama tüketicilerin markaları kolaylıkla karıştırabileceklerini, müvekkili şirketin “…” ibaresi üzerinde gerçek ve üstün hak sahipliğinin mevcut olduğunu, davalı markasına eklenen “…” ve “-ABETON” ibarelerinin ayırt ediciliğinin bulunmadığını, davalı markasının müvekkili şirket markaları ile isim kısmında benzerlik gösterdiğini, markaların şekil kısmında aynı yazı tipiyle oluşturulduğunu, davalı markasında yer alan “beton” ibaresinin 19. sınıfa dahil inşaat ve yapı malzemeleri kategorisindeki mallar için hiçbir ayırt edici fonksiyonu bulunmadığını, davalı markasındaki “…” grafik tasarımının görsel özellikleri itibariyle tüketici algısında bir “…” kısaltması olarak algılanmasının beklenemeyeceğini, taraf markalarını taşıyan malların aynı dağıtım ve pazarlama kanallarıyla aynı tüketici kitlesine ulaştırılacak olması nedeniyle malların ticari kaynağı konusunda yanılgıya yol açılacağını, markaların kavramsal olarak iltibasa yol açacak derecede benzer olduklarını, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davanın süresi içerisinde açıldığını, davalı şirketin cevap dilekçesinde adı geçen dava dışı şirkete dair sunulan delillerin işbu davayla bir ilgisi bulunmadığını, dava dışı şirketin marka tescili bulunmadığını beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 21/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının markası ile davacının itiraza mesnet markaları arasında ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, markaların aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, davalı markasının bileşke marka olduğunu, davalı markasında baskın ve esas unsurun “… …” ibaresi olduğunu, davalı markasının bu haliyle ayırt ediciliğinin oluştuğunu, somut olayda SMK 6/5 maddesinin şartlarının oluşmadığını, davacının kötü niyet iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Beton Yapı Elemanları İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili 10/02/2022 tarihli cevap ve 13/03/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davanın yasal süresinde açılmadığını, müvekkili şirketin 1996 yılında kurulan dava dışı … İÇ MİMARLIK LTD.ŞTİ.’nin çözüm ortağı olarak kurulduğunu, davacı şirket ile müvekkili şirketin faaliyet alanlarının aynı olmadığını, iki şirketin karıştırılma ihtimali bulunmadığını, müvekkili şirket unvanında yer alan kelimelerin bitişik yazılmadığını, “…” ibaresinin müvekkili şirketin yetkilisi adı (Hasan) ve eşinin adının (…) kısaltmasından oluşturulduğunu, “…” kelimesinin özel isim olması nedeniyle kimsenin tekelinde olamayacağını, dava dışı şirket ile müvekkili şirketin organik bağı olduğunu, davacının dava dışı şirket unvanına karşı bir itirazı bulunmadığını, davacının haksız rekabet iddiasını ispatlayamadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… … BETON” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının SMK m.6/3 hükmü uyarınca gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/9 hükmü uyarınca davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… … BETON” ibareli, 19. sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 23.07.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2020 tarih ve 361 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 31.12.2020 tarihinde 2014/32255, 2017/116557, 2017/116563, 2017/116571, 2017/116574, 2017/116578, 2017/116583 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 05.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 01.03.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan “19.SINIF:Bu sınıfa dahil biçimlendirilmemiş halde malzemeler: kum, çakıl, mıcır, asfalt, zift, çimento, kireç, alçı, sıva, beton, blok mermer. Beton, alçı, toprak, kil, taş, mermer, ahşap, plastik veya sentetik malzemelerden imal edilmiş ve şekil almış yapı/inşaat/yol yapımı ve benzer amaçlı malzemeler: metalden olmayan binalar/yapılar, yapı elemanları, direkler, bariyerler, tabii veya sentetik ısı ile yapıştırılabilen kaplamalar, çatılar için ziftli kartonlar, ziftli kaplamalar, ahşap ve sentetik malzemeden kapı ve pencereler. Yollar için metal, mekanik ve aydınlatmalı olmayan trafik işaretleri. Beton, taş veya mermerden yapılmış anıtlar, heykeller. İnşaatlar için cam ürünleri. Metalden olmayan prefabrik yüzme havuzları. Akvaryum kumları.” emtiaları, davacıya ait 2014/32255, 2017/116557, 2017/116563, 2017/116571, 2017/116574, 2017/116578, 2017/116583 sayılı markaların kapsamında yer alan 19.sınıftaki emtialar ile aynıdır.
Davaya konu marka başvurusu; üst satırda konumlandırılmış “…” harfleri ile alt satırda konumlandırılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Gerek “…” harfleri gerekse “…” ibaresi, birleşik yazılmış, kelimeler/harfler arasında boşluk bırakılmamıştır. Bununla birlikte, kelimeler/harfler farklı renkler ile yazılarak, kelimelerin harflerin farklılaşması sağlanmıştır. “…” kelimesi sarı renk ile yazılmışken, “beton” ibaresi siyah renk ile yazılmıştır. “N” harfi siyah renk ile yazılmışken “H” harfi sarı renk ile yazılmıştır. Dava konusu markayı oluşturan kelimeler, yazıldıkları gibi okunmakta ve “…” ve …-BE-TON” şeklinde telaffuz edilmektedir. Dava konusu markada yer alan “…” kelimesinin, Türk Dil Kurumu sözlüğünde herhangi bir karşılığı bulunmamaktadır. Anlamı olan bir ibare olmaması nedeniyle, orijinal, ayırt edici niteliği yüksek bir ibare olarak değerlendirilmiştir. “BETON” ibaresi ise “Çimentonun su yardımıyla kum, çakıl vb. maddelerle karışması sonucu oluşan sert, dayanıklı, bağlayıcı yapı malzemesi.” olarak tanımlanmış olup, “BETON” ibaresinin, davanın konusunu oluşturan emtia için marka vasfı bulunmamaktadır. “Beton” ibaresinin direkt olarak, dava konusu marka kapsamında yer alan emtiayı tanımlaması nedeniyle markanın tali unsurunu oluşturduğu, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin ise markanın esaslı unsurunu oluşturduğu, dava konusu ibarede marka algısı yaratan unsurun “…” ve “…” ibareleri olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait gerekçe olarak gösterilen markalar incelendiğinde ise; tamamının ortak olarak “…” ibaresini içerdiği tespit edilmiştir. Davacıya ait markaların tamamı hem kelime hem şekil unsurunu barındıran karma nitelikte markalardır. Davacıya ait markalar, “…+kelime” ibarelerini barındırmakta olup, kelime unsurları kırmızı renk ile yazılmıştır. “…” ibaresine eklenen kelimeler ise “CEM, CEMENT, WELL, NCI, LİMAN, KİMYA” ibareleridir. İngilizce’de “cement” ibaresi “çimento”, “well” ibaresi “kuyu” anlamı taşımaktadır. “Cem” ibaresi ise, “Hidrolik sertleşmesi öncelikle kalsiyum silikatların hidratasyonu sonucu meydana gelen ve içindeki reaktif CaO ve reakstif SiO2 toplamının kütlece en az %50 olması gereken çimentodur.” Davacı markalarında “…” kelimesi ile birlikte yazılan bu kelimeler, tanımlayıcı, ilgili sektörlerde anlamı olan ve marka algısı yaratmayan unsurlardır. Dolayısıyla davacı markalarının esaslı unsurlarından biri “…” ibaresi olup, bir diğer esaslı unsur ise su yüzeyinde bulunan gemi şeklidir. ”…” kelimesi yazıldığı gibi okunan bir ibare olup, Türk Dil Kurumu online sözlüğünde “İnat etmek, ayak diremek anlamındaki … deyip peygamber dememek ve çok eski, çoktan modası geçmiş, köhnemiş anlamındaki … …’den kalma deyimlerinde geçen bir söz.” şeklinde tanımlanmıştır.
Davaya konu emtiaların belirli bir tüketici kesimine hitap eden, ilgili sektördeki kullanıcılar bakımından satın alınan, ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinin yüksek olabileceği emtialar oldukları, bu nedenle ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; “…” ve “…” ibarelerinin, ilk üç harfi benzer olsa da, taraf markaları arasında bütünsel değerlendirmede görsel olarak benzerlik bulunmadığı, dava konusu markada “…” ibaresine eklenen “A” harfinin kelimenin yapısını, hece yapısını ve telaffuzunu değiştirdiği, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacının dayanak markalarından uzaklaştığı, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmadığı, “…” ibaresinin “…” ibaresinden farklılaştığı, markaların renk ve şekil bakımından da benzerliğinin bulunmadığı, taraf markalarında farklı renk ve şekil unsurlarının kullanıldığı, dava konusu markanın kapsamında yer alan emtia bakımından ilgili tüketicinin dikkat düzeyinin ortalamanın üzerinde olduğu gözetildiğinde, taraf markalarının ilgili tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali bulunmadığı, ilgili tüketicinin farklı markalar ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olduğu, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunmadığı, dava konusu markanın kompozisyonun davacı markaları ile ilişkilendirilebilir olmadığı, dava konusu markanın esaslı unsurunu oluşturan “…” kelimesinin kısa sözcük markası mahiyetinde olduğu da nazara alındığında, “…” esas unsurlu davacı markalarından farklılaştığının söylenebileceği, bu nedenle daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” esas unsurlu marka ile karşılaştığında, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının itiraz aşamasında marka işlem dosyasına tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• … Çimento Sanayi A.Ş. tanıtım yazısı (7 sayfadan ibaret yazıda, şirketin faaliyetleri, büyüklüğü, sosyal sorumluluk faaliyetleri anlatılmıştır.)
• 2017 yılı Entegre Faaliyet Raporu (184 sayfa)
• 01.01.2018-31.03.2018 Dönemi Yönetim Kurulu Faaliyet Raporu (16 sayfa)
• Gümrük beyannameleri (10 adet olup, Fransa, ABD, Rusya, İspanya, İsviçre, Malta, İtalya gibi ülkelere ihracat yapılmıştır.)
Davacının dayanak gösterdiği “…” markası, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde T/3326 sayı ile 03.08.2018 tarihinde tanınmış marka başvurusuna konu edilmiş olup, bu başvuru 10.11.2021 tarihli karar ile kabul edilmiştir. Somut olayda, davacının marka işlem dosyasına sunmuş olduğu delillerden “…” markasının davacı firma ile özdeş hale geldiği ve “ÇİMENTO SANAYİİ” bakımından tanınmış marka olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde ise; davacı tarafça marka işlem dosyasına sunulan bilgi ve belgeler kapsamında davacı yana ait markanın “ÇİMENTO SANAYİ” bakımından tanınmış marka olduğu yönünde kanaat oluşmakla birlikte, davacı markasının tanınmış olsa dahi, davacıya ait tanınmış marka ile dava konusu markanın benzer olmadığı, bu nedenle davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden birinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dava aşamasında ileri sürülen gerçek hak sahipliği ve kötü niyet iddiaları aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının tescilli markaları haricinde, dava konusu marka başvuru tarihinden önce, davacının, dava konusu marka ile aynı ya da benzer tescilsiz bir işareti, dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar ile aynı veya benzer mal ya da hizmetler üzerinde yoğun ve ciddi surette kullandığı hususunu ispatlayamadığından gerçek hak sahipliğinden kaynaklı hükümsüzlük iddiasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 23,00 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 104,50 TL posta- tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.288,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Beton Yapı Elemanları İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Beton Yapı Elemanları İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/10/2022