Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/149 E. 2023/89 K. 24.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/149 Esas
KARAR NO : 2023/89

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 28/04/2022
KARAR TARİHİ : 24/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 28/04/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin çeşitli faaliyetleri sonucu “…” markası ve ticaret unvanı ile bilinen ve tanınan bir marka haline geldiğini, müvekkili şirketin … nezdinde tescilli “…” ibaresini ihtiva eden tanınmış ve seri markaları bulunduğunu, bu markaların uzun yıllardır yoğun/yaygın kullanım sonucu ayırt edici ve tanınmış hale geldiğini, “…” ibaresinin görsel ve yazılı basında çok fazla ve yoğun reklamı yapılan bir marka olması sebebiyle tüketiciler nezdinde refleks olarak algılanan markaları arasına girdiğini, davalı şahsın … başvuru numaralı marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazın … 12.11.2021 tarih ve … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirketin karara itirazının … …’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, müvekkili şirkete ait markalarda yer alan “…” sözcüğünün ayırt ediciliğinin düşük olduğunun söylenemeyeceğini, ibarenin tanımlayıcı olduğunun kabulü halinde davalı şahsın başvuru konusu olan “… …” markasının tescil edilmemesi gerektiğini, davalı şahsa ait marka başvurusu ile müvekkili şirkete ait “…” ve “…” markalarının çok yakın derecede benzer olduğunu, markaların bütünü itibariyle bıraktığı genel görününümün iltibas yaratma ihtimalinin mevcut olduğunu, dava konusu “…” ibareli marka başvurusunun müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın ilk 8 harfini birebir içerdiğini, yine dava konusu markanın müvekkili şirkete ait “…” esas unsurlu markadaki tüm harfleri ve sözcüğü birebir içerdiğini, “…” unsurunun devamına eklenen “…” ibaresinin ayırt edici niteliğinin son derece zayıf olduğunu, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğunu, dava konusu markayı gören tüketicilerin markayı müvekkili şirkete ait markaların farklı ve yeni bir versiyonu olarak algılayabileceklerini, dava konusu markanın 09. sınıf mal/hizmetlerde tescil işlemlerinin devamına karar verildiğini, müvekkili şirket markalarının da 09. sınıfta yer alan mal/hizmetler bakımından tescilli olduğunu, anılan mal ve hizmetlerde “…” ibaresinin görülmesinin ve duyulmasının müvekkili şirket markalarını çağrıştıracağını ve müvekkili şirketin markalarının tanınmışlık düzeyine ve ayırt edicilik niteliğine zarar vereceğini, başvuru sahibinin haksız yarar sağlamasına neden olabileceğini, müvekkili şirketin “…” markası ile 2005 yılından bu yana …’nin tamamında hizmet verdiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarını ilk olarak 2007 yılında tescil ettirdiğini beyanla; … …’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 16/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka ile davacı şirket markalarının arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını gören ortalama tüketicinin zihninde oluşacak intiba ile davacı markasının bıraktığı intibaın aynı olmayacağını, taraf markalarının aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, markaların karıştırılma ihtimali bulunmadığını, dava konusu marka başvurusunda asli ve marka algısı yaratan unsurun itiraz markalarından farklı renk, tasarım ve ayrıca “…” ibaresine sahip “… …” ibaresinin bütünü olduğunu, davalı markasının bir bütün olarak bambaşka algılanan bir marka halini aldığını, dava konusu marka başvurusunun tescilinin 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açmayacağını, … kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 16/06/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin en uygun fiyatlı kablonun temininde aracılık hizmeti sağladığını, enerji, inşaat, elektromekanik sektöründe faaliyet gösteren firmalara … fiyat araştırması süreçleri yürütme ve tedarik süreçlerini takip alanında faaliyet gösterdiğini, davacının iddialarının aksine davacı markalarının ayırt edicilik unsuru bulunmadığını, davacı markaları ayırt edici unsur taşımadığından iltibas ve haksız rekabetten söz edilmesinin mümkün olmadığını, “…” kelimesinin doğrudan bir ürün adı olduğunu, “…” kelimesinin ilgili alanda faaliyet gösteren firmalarca ticari hayatta sıklıkla kullanılan ayırt edici gücü düşük olan bir marka olduğunu, bu ibarenin davacıya tüm mal veya hizmetleri kapsayacak şekilde inhisari hak tanımayacağını, tarafların faaliyet alanlarının birbirinden farklı olduğunu, davacı markaları ile müvekkili markasının görsel, işitsel, kavramsal olarak bir benzerliği olmadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı şahsa ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…+…” ibareli, 09.sınıfta yer alan emtiaların tescili amacıyla 04.01.2021 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında başvuru kapsamından 09/10. alt sınıfta yer alan emtiaların SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca re’sen çıkartılmasına karar verildiği, kalan emtialar bakımından başvurunun 27.04.2021 tarih ve 371 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 09.06.2021 tarihinde …. sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 31.08.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 30.11.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 05.04.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 31.10.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan 9.sınıftaki emtialar ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile renklendirilen emtialar aynı/aynı türdür.
Davaya konu marka başvurusu; “…” ibaresinden oluşan, kelimelerin altında sarı renkli üç adet çizgiden oluşan bir şeklin bulunduğu karma nitelikte bir markadır. Markanın … unsuru ve ibarenin “…” kısmı sarı renk ile “…” kısmı ise siyah renk ile yazılmıştır. Dava konusu marka başvurusunun kelime unsuru, büyük harflerle ve standart bir yazı karakteri ile yazılmıştır. “…” ibaresi, birleşik bir şekilde yazılmışsa da, kelimelerin birleşik yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmamıştır. Dolayısıyla, bir bütün olarak anlamı olan bir kelime olmayıp, ibareyi oluşturan kelimelerin ayrı ayrı anlamlarından yola çıkılarak, dava konusu ibare bir anlam kazanmaktadır. “…” ibaresinin anlamı, “Elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir madde ile sarılı bulunan metal tel” olup, “…” ibaresi ise “Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak. Bir şeyi elde etmek. Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek. Varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, keşfetmek. İlk kez yeni bir şey yaratmak, icat etmek. İstenilen şeye kavuşmak, nail olmak. Bir yere, bir noktaya erişmek, ulaşmak. Herhangi bir görüşe, bir yargıya varmak. Seçmek. Sağlamak, temin etmek. Cezaya uğramak. Hatırlamak” gibi çok sayıda anlamı bulunan “bulmak” fiilinin kök halidir. Dolayısıyla, dava konusu marka başvurusu “elektrik akımı iletiminde kullanılan metal teli elde et/metal tele ulaş” gibi bir anlama sahiptir. Dava konusu marka başvurusu, yazıldığı gibi okunmakta ve “…” şeklinde hecelenmektedir.
Davacıya ait markalar ise ortak olarak “…” ibaresini içeren markalar olup, davacıya ait sadece bir adet marka “…”, bir adet marka ise “…” kelimesinden oluşmaktadır. Davacıya ait diğer markaların tamamında ikinci bir kelime unsuru bulunmaktadır. Davacıya ait markaların bir kısmı “…” kelimesinden sonra “cell, mobil, tv, gsm, cep, net, internet” gibi ayırt ediciliği bulunmayan kelimeler içermekte, bir kısmı ise davacının ticaret unvanının da esas unsuru olan “…” kelimesini kapsamında barındırmaktadır. Davacıya ait bir adet marka ise “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Taraf markaları ortak olarak “…” kelimesini içermekte, uyuşmazlık “…” sözcüğünün ortaklığından kaynaklanmaktadır. Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte, kendi unsurlarını içinde barındıran kompozit bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için, önceki markanın kendi başına, bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve taraf markalarındaki ortak unsurun, sonraki markada baskın unsur olup olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Dava konusu marka başvurusunda yer alan tüm kelimeler, anlamlı kelimeler olup, dava konusu marka başvuusunda ön plana çıkarılan, dikkati üzerine çeken bir ibare bulunmamaktadır. Dolayısıyla, dava konusu marka başvurusu, tüm kelime, … ve renk unsurlarıyla birlikte, esaslı unsur konumundadır.
Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” kelimesi, orijinal bir ibare olmayıp, anlamı olan bir kelimedir. “Elektrik akımı iletiminde kullanılan ve yalıtkan bir madde ile sarılı bulunan metal tel” anlamını taşıyan bu kelimenin, özellikle dava konusu emtialar bakımından somut ayırt edici niteliği bulunmamakta veya oldukça düşük ayırt ediciliğe sahip olduğu tespit edilmiştir. Davanın konusunu oluşturan 9. sınıf emtialar incelendiğinde; emtiaların tamamının “…” emtiasını içinde barındıran genellikle elektronik ürünler olduğu, dolayısıyla, 9. sınıf emtialar özelinde, “…” kelimesinin, ayırt ediciliğinin bulunmadığı veya ayırt ediciliğinin oldukça düşük olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer olduklarının söylenemeyeceği, zira; markalarda müşterek olarak bulunan “…” sözcüğünün davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliği bulunmayan veya oldukça düşük ayırt ediciliği haiz bir kelime olduğu, dava konusu markanın esaslı unsurunun “…” sözcüğünden oluşmadığı, söz konusu markanın esaslı unsurunun bir bütün olarak “…+…” ibaresinden oluştuğu, söz konusu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların umumi intiba olarak; …, renk ve tertip tarzı olarak birbirlerine benzemedikleri, bu nedenle, daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka başvurusunu aynı/aynı tür emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede;
… kararının iptali istemi bakımından; Davacı şirket, … nezdinde yaptığı itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir delil sunmamıştır. Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacı tarafça gerekçe gösterilen markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik …’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin, itiraz aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; Davacı şirket, dava aşamasında dosyaya tanınmışlığın ispatı amacıyla aşağıdaki belgeleri sunmuştur:
• Tanıtım broşürleri,
• Ticaret sicil gazetesi,
• Akademetre Marka Konumlandırma başlıklı belge: Belgede İnternet Marka Bilinirliği ve Algısı anketinde, … Kablonet 5. sırada yer almaktadır.
• … 2017 Faaliyet Raporu,
• … 2019 Faaliyet Raporu,
• … 2020 Faaliyet Raporu.
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde; davacı tarafça dava dosyasına sunulan belgelerin markanın kullanımını gösterir belgeler olduğu, sunulan belgelerin tanınmışlığın ispatı için yeterli olmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği yeterli belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin bilgi ve tecrübeleri kapsamında da davacı markasının tanınmış olarak değerlendirilemeyeceği yönünde görüş bildirdikleri anlaşılmakla; SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 48,60 TL vekalet harcı, 244,00 TL posta, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.954,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı …’ın yapmış olduğu 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza