Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/147 E. 2023/45 K. 27.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/147 Esas – 2023/45
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/147 Esas
KARAR NO : 2023/45

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/04/2022
KARAR TARİHİ : 27/01/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/02/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/04/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı kurumun “…” ibaresinin tanımlayıcı/zayıf marka olduğunu, bu sebeple ilgili markanın davacı şirketi doğrudan işaret etme fonksiyonu olmadığını iddia ettiğini, bahse konu iddiasını ise; “…” markasını haiz pek çok markanın fiili olarak piyasada mevcut olduğu ve ilgili markanın anlamının ortalama gıda tüketicisi nezdinde bilinir olduğu hususlarına dayandırdığını, ancak davacı şirketin “…” markasının çeşitli şirketlerce önüne veya arkasına ayırt ediciliği olmayan çeşitli harfler, semboller veya şekiller eklenerek tescil edilmesi hallerinde mahkemelerin iltibasın mevcut olduğuna hükmettiğini, davacı şirketin bu marka ibaresi üzerine yapmış olduğu yatırımlar, göstermiş olduğu ciddi efor sonucunda bahse konu markanın yüksek bir bilinirlik kazandığını, davacının tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, ayrıca yine “…” ibaresini ilk olarak 2007 yılında tescil ettirdiğini ve bu tarihten beri kullandığını, davacı şirketin “…” ibaresini esaslı unsur olarak barındıran markalarının kullanımı sonucu yüksek bilinirliğe haiz olduğuna ilişkin husus çeşitli mahkeme kararları ile tasdik edildiği, davaya konu … başvuru numaralı markanın müvekkili adına tescilli “…” ibareli markaları ile iltibas oluşturabilecek düzeyde benzer olduğunu, “…” markasının ayırt ediciliği zayıf bir marka olarak yorumlanmasının yerleşik yüksek mahkeme kararlarına aykırı olduğunu, bu hususta verilmiş çok sayıda kararın bulunduğunu, “…” markasının aynı zamanda tanınmış marka olduğunu, bu hususta verilmiş mahkeme kararları ve bilirkişi raporlarının mevcut olduğunu, davacı şirket markalarının tescilli olmasından ötürü her koşulda kanunen korunması gerektiğini, dava konusu markanın müvekkili markaları ile aynı sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri kapsadığını, ortalama tüketicilerin taraf markalarını benzer olarak göreceklerini, dava konusu markanın bütün olarak müvekkili markaları ile itlibas yaratacak düzeyde benzer olduğunu, markaların kavramsal olarak benzer olduklarını, “…” ibaresi içerir şekilde gerçekleştirilmiş başvurular ile ilgili verilen mahkeme kararlarında, bu ibareyi taşıyan markaların müvekkili markaları ile benzer görüldüklerini, markaların görsel olarak da ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduklarını öne sürerek, … …’nun 25.02.2022 tarih ve … sayılı … kararının iptaline, tescili halinde dava konusu … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
CEVAP:
Davalı … vekili 09/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarında ortak olarak yer alan “…” ibaresi günümüzde kalorisi düşük, yağ, şeker, glüten vs içermeyen sağlıklı ürünleri işaret eden anlamıyla dilimizde kullanılmakta olup “… gıda ürünleri” sağlıklı beslenmeye yönelik bir sektör haline geldiği, dolayısıyla “…” ibaresi tüketici nezdinde ve piyasada yaygın olarak kullanılmak suretiyle ayırt ediciliği zayıflamış ve telmih edici bir sözcük haline geldiği, söz konusu ibarenin davacının tekeline bırakılmasının mümkün olmadığı, … .nolu kararında da “…” ibaresinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu değerlendirmesinde bulunulduğu öne sürülerek, … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … Şirketi vekili 31/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Markalar arasında benzerlik incelemesinde temel ilkenin her iki markanın ortalama tüketici üzerinde bıraktığı genel intibaya göre tüm faktörler bir arada gözetilerek global değerlendirme yapılması olduğu, global değerlendirme gereği, markaların unsurlarına bölünerek unsurlarına göre ayrı değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olacağı, hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının “…”ibaresi ile sınırlandırılamayacak halde olup bütünsel olarak “…” ibaresinden oluştuğu, davacı tarafın markalarında geçen “…” kelimesinin anlam itibariyle tasviri, tanımlayıcı, niteleyici maksatla kullanılıp ürünün içeriği hakkında bilgi vermeye hizmet ettiğini, bu nedenle de bilhassa yiyecek ürünlerinin pazarlandığı sektör için yalnızca davacının kullanımına hasredilmesinin imkansız olduğu, söz konusu iki markanın herhangi bir şekilde birbiriyle karıştırılma ihtimali de bulunmadığı öne sürülerek … kararının usule ve hukuka uygun olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 29.12.2020 tarihinde … sayılı “…” ibareli, 30.sınıfta bulunan emtialar için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.04.2021 tarih ve 371 sayılı …. yayımlandığı, davacı şirketin 14.06.2021 tarihinde … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin 03.09.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından 22.12.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.02.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 16.06.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan 30.sınıftaki emtialar ile itiraza mesnet …. ve hükümsüzlük istemine mesnet olarak dava aşamasında ilave olarak gösterilen … sayılı markaların kapsamlarında yer alan 30.sınıftaki emtialar aynı/aynı tür, 35.sınıfta 30.sınıf emtiaların mağazacılığı hizmetleri benzerdir.
Dava konusu marka incelendiğinde; “…” ibarelerinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacı markaları incelendiğinde; “…” ibarelerinden oluştukları, “…” gibi unsurların tali konumlarda bulundukları, davacının “…” sözcüğü etrafında seri markalar oluşturduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu markada “…” ibaresinin herhangi bir anlamı bulunmadığı anlaşılmış olup bu haliyle uyuşmazlık konusu mallar açısından ayırt ediciliği bulunan bir kavram olarak değerlendirilmiştir. Dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin davalı şirketin çatı markası olup olmadığı incelendiğinde; … sicil kayıtlarına bakıldığında, davalının 2008 yılından bu yana farklı ek unsurlarla “…” ibaresini tescil ettirdiği görülmüştür. Bu anlamda anılan ibarenin davalı adına bir üst marka olduğu değerlendirilebilir ise de çatı markaların iltibas değerlendirmesinde her koşulda ikincil planda kalmayacağı, yanına eklenen unsurun ayırt edici olup olmadığına bağlı olarak çatı markaların iltibas değerlendirmesinde öncelikli unsur olarak da algılanmaya devam etmesi mümkündür. Nitekim … Hukuk Genel Kurulu’nun 20.12.2018 tarih …. sayılı kararında; lider marka yanına eklenen unsurların ayırt edici niteliğinin zayıf bulunması halinde, her halükarda lider markanın ayırt edicilik incelemesinde dikkate alınmayacağı iddiasının kabul görmeyeceği, zira önemli olanın karşılaştırılan markaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin, markaların ticari kaynağı noktasında yanılgıya düşme ihtimallerinin olup olmadığı hususu ifade edilmiştir. Belirtilen açıklamalara göre dava konusu markada yer alan ve çatı markadan sonra gelen “…” ibaresi açısından değerlendirme yapıldığında ise, “…” ibaresinin “dikdörtgen parçalar halinde kesilen şekerlemeler, çikolatalar, atıştırmalıklar” için kullanılan bir terim olduğu, nitekim sektörde “…” gibi muhtelif isimlerle anılan gıda ürünlerinin bulunduğu bilinmektedir. “…” ibaresi ise, diğer sözlük anlamlarının yanı sıra özelikle İngilizceden gelen kavramsal karşılığı itibariyle “formda olmak, sağlıklı olmak, zinde olmak, sağlıklı bir bedene sahip olmak” anlamları ile bilinmekte ve özellikle gıda ürünleri sektöründe, … “iyi sağlık ve beden durumu” anlamına gelmesinden dolayı, uzunca bir süredir sağlıklı/az kalorili ürünleri ifade etmek adına kullanılan, tüketiciye de sağlıklı beslenme vurgusunu vermek açısından bir pazarlama unsuru/sözcüğü olarak kullanılan bir kelimedir. Örneğin, bilirkişi raporunda aynı markaya ait iki ayrı ürün gösterilmiş olup “…” ürünü normal içerikli çikolatalı sütken, “İçim … Süt” ürünü “yüksek proteinli yağsız süttür. 500 ml şişesinde 30 gram yüksek protein barındıran yağsız İçim … Süt, spor sırasında ve ara öğünlerde tüketim için ideal bir alternatif sunar. Yüksek proteinli İçim …, özel formülüyle vücudun protein ihtiyacının karşılanmasına, fazla yağların yakılmasına ve böylece daha … bir görünüme kavuşulmasına yardımcı olur. İlave şeker içermeyen ve 100 ml’inde sadece 50 kalori bulunan düşük kalorili İçim …, içeriğinde bulunan yağsız süt ile diyet yapanlar için de iyi bir seçenektir” ürün açıklaması ile satışa sunulan bir üründür. Keza aynı şekilde, aynı markanın “…” ürününe ilave olarak “hem beslenmenize dikkat ediyor hem de yediklerinizi farklı tatlarla zenginleştirmek istiyorsanız bu konserveler tam da aradığınız şey!” ürün açıklaması ile satışa sunulan versiyonu da “… …” ürünü olarak tanımlamıştır. Başka bir örnekte ise, “…, formuna dikkat edenler için hem pratik hem de lezzetli bir öğün sunuyor; üstelik düşük kalorili! Lezzetten ödün vermeden de … kalmak isterseniz güne …. ile başlayabilirsiniz. Yüksek lif içeriği ile sizi uzun süre tok tutan granolanızı süte, yoğurda ya da bitkisel içerikli sütlere katarak tüketebilirsiniz” ürün açıklaması ile satışa sunulan ürünü mevcuttur.
“…” ibaresi ise aslında bütün olarak doğrudan bir diyet ürünü olarak da nitelendirilebilecek, düşük kalorili ve sağlıklı, genellikle rafine şeker, un ve yağ içermeyen bir gıda ürünü olarak bilinen bir atıştırmalıktır. Buna ilişkin tasviri kullanım içeren ürün görsellerine bilirkişi raporunda yer verilmiştir. Ayrıca, sanal market sitelerinde de, “…” ürün kategorisinde de “… …” adlı ürünün yer aldığı bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir.
Yukarıda yer verilen açıklama ve tespitlere göre; her ne kadar dava konusu “…” markasında, “…” ibaresinin davalı adına önceden beri var olan muhtelif tescillerinden ötürü çatı marka gibi yorumlanması mümkün ise de “…” ibaresinin bütünsel anlamı itibariyle ayırt edici niteliğinin münhasıran bulunduğundan bahsedilmesi mümkün olmadığından dava konusu markanın asli unsurunun “…” şeklinde algılanacağı, bu halde davacı yanın markalarının esaslı unsuru olarak yer alan “…” ibaresi dava konusu marka içerisinde de bütün olarak yer almakta ise de, “…” ön sesinin ayırt edici gücü yüksek bir sözcük olması, markanın bütününe hakim biçim, düzenleme ve tertip tarzı itibariyle “…” ibaresinin bütün içerisinde vurgulanmamış olunması, tüketicinin “…” ibaresinin tek başına değil “…” şeklinde bütün olarak algılayacak oluşu karşısında tüketicinin dava konusu markadaki ikinci sözcüğün yalnızca ilk hecesini oluşturan “…” ibaresini markadaki diğer unsurlara göre daha ön planda algılama ihtimalinin bulunmadığı, bu yönde bir ihtimalin gerçekçi de olmayacağı, tüketicinin yalnızca “…” sesinden kaynaklı olarak dava konusu markayı davacı yanın markaları ile benzer görüp yanılgıya düşmeyeceği düşünülmektedir. “…” ibaresi bir üst marka olarak kabul edilse de bu ibarenin gıda ürünü adından türetilen veyahut gıda ürünlerine işaret eden bir kelime olmaması karşısında tüketicinin öncelikli olarak algısının yine de bu kelime üzerinde olacağı, bu haliyle dava konusu markayı bütün olarak “…” markasını taşıyan ve … atıştırmalık ürünleri için yaratılmış bir marka olarak algılayacağı değerlendirilmektedir. Kaldı ki tüketici, markadaki “…” kelimesini tek başına algılasa dahi, “…” ibaresinin genel olarak gıda ürünlerinin tamamı bakımından “sağlıklı, az kalorili” ürünleri işaret eden anlamından ötürü, söz konusu ibareyi öncelikli olarak bu anlamı ile ilişkilendirecek olduğu da düşünülmektedir. Uygulamada da kabul edildiği gibi karşılaştırılan markalar arasında iltibasa sebebiyet verebilecek derecede benzerlik olup olmadığının markaların ayırt edici ve baskın unsurları gözetilerek, münferit unsurlardan ziyade bütünü itibariyle bıraktığı izlenimin dikkate alınarak belirlenmesi gerekliliği karşısında, dava konusu marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin de “…” markasını, yalnızca “…” hecesi/sesinden ötürü davacı markalarının serisi/devamı olarak algılamayacakları, taraflar arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacakları, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Nitekim; … …’nin güncel olarak tespit edilen; 23/11/2022 tarih … sayılı kararlarında; “…” unsurlu markalardaki bu ibarenin sağlıklı, zinde, formda, uygun, vs. anlamlarına geldiği ve gıda maddeleri yönünden ayırt ediciliğinin düşük düzeyde olduğu, dolayısıyla koruma düzeyinin de düşük tutulması gerektiği belirtilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yan tarafından işlem dosyasında ve yine bir adet USB bellek içerisinde dava dosyasında sunulan deliller incelendiğinde; davacı yanca muhtelif tarihli yerel mahkeme, Bölge Adliye Mahkemesi, … kararları ve muhtelif bilirkişi raporlarına yer verildiği (USB bellek içerisinde 1-8 delillerin tamamı söz konusu kararlardır), bunun yanı sıra ürün ambalaj görselleri, 2007 tarihli gıda üretim izin belgeleri, davacı yanın yulaf ezmesi ve öğütülmüş bisküvi ürünlerinde “…” ibaresini kullanımını gösterir sınırlı sayıda fatura deliline (2018-2019 tarihlerine ilişkin) yer verdiği görülmektedir. Sunulan bu deliller bir bütün olarak incelendiğinde, mahkeme kararları dışındaki delillerin tanınmışlık iddialarını somutlaştırır yeterlilikte deliller olarak değerlendirilemeyeceği, emsal mahiyette sunulan kararlarda ise, özellikle güncel tarihli olanlarda, davacı yanın, yalnızca “…” ibaresinden oluşan markalarının tanınırlığı konusunda mutlak bir değerlendirmeye yer verilmediği, bu nedenle sunulan bu delillerin davacı yanın yalnızca “…” markalarının tanınmışlığı ispat bakımından yeterli deliller olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki somut uyuşmazlıkta dava konusu markanın tescilinin, davacı markalarının ayırt edici karakterine zarar vermesi, itibarına zarar vermesi, ayırt edici gücü ve etkileme alanının zayıflaması, tanınmışlığından haksız yarar sağlaması gibi sonuçlara yol açacağını ispatlayacak dosyada başkaca delilin de bulunmadığı, tüm bu nedenlerle SMK m.6/5 düzenlemesindeki koşulların somut olayda meydana gelmediği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 23,00 TL vekalet harcı, 2.400,00 TL bilirkişi ücreti, 164,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.748,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … Şirketi tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.27/01/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza