Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/140 E. 2023/161 K. 31.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2022/125 Esas
KARAR NO : 2023/27

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 11/04/2022
KARAR TARİHİ : 18/01/2023
YAZIM TARİHİ : 18/02/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 11/04/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yanın … sayısı ile “… …” şeklinde gerçekleştirdiği marka başvurusuna, müvekkilinin … sayılı “…” ve … sayılı “…” şeklinde tescilli markalarına dayalı olarak ileri sürdüğü itirazların Kurum tarafından reddolunduğunu, başvuru sahibinin daha evvel de … sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı müvekkili tarafından yapılan itiraz sonucunda başvurunun reddine dair verilen … kararının iptali istemiyle davalı tarafça … sayısı ile görülen davada davalı yanın haksız bulunduğunu, dolayısıyla davalı yanın müvekkilinin markalarından haberdar olmasına rağmen ısrarla yeni başvurular gerçekleştirdiğini, müvekkilinin “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkilinin eser sahibi ve yapımcısı olduğu “…” dizisinin …’de yayınlanmış bir dizi olduğunu, bu dizinin aynı zamanda eser olmasından ötürü SMK m.6/6 uyarınca müvekkilinin üstün hakkı bulunduğunu, ayrıca … sayılı dosyasında da … Ltd. Şti. üzerine kayıtlı “…” markasının hükümsüzlüğünün talep edildiğini, müvekkilinin 63 bölümden oluşan “…” dizisinin yapımcısı, yönetmeni ve aynı zamanda yazarı olduğunu, 2008 yılında başlayan dizinin … ve … belgesel kanallarında yayınlandığını, yine müvekkilinin “… düzce” isimli kitabının da 2010 yılında yayınlandığını, bunun devamında oluşturulan edebiyat serisinin 2010 – 2018 yılları arasında yayınlandığını, … Ltd. Şti firmasının müvekkilinin … ile olan ilişkisinde teknik destek sağlayan ve temsilci konumundaki firma olduğunu, müvekkili markaları ile dava konusu markanın karıştırılabilecek düzeyde benzer olduğunu, dava konusu markada “…” ibaresinin neredeyse yok denecek kadar küçük yazıldığını, davalının kötü niyetli olarak, daha evvel reddedilmiş bir başvurusu varken yeniden aynı ibareyi başvuru konusu ettiğini, müvekkili markalarının 09, 16, 18, 25, 35, 38 ve 39. Sınıf mal ve hizmetlerde tescilli iken dava konusu markanın 41.sınıf hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, bu sınıfın, müvekkilinin faaliyet gösterdiği alanla doğrudan bağlantılı olduğunu, başvuru sahibinin açıkça kötü niyetli olduğunu iddia ederek; … sayılı … kararının iptalini talep ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 25/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça …’ya itiraz aşamasında kuruma ileri sürülmemiş iddiaların kabulünün mümkün
olmayacağını, zira itiraz aşamasında ileri sürülmemiş itirazların iş bu dava ile iptali istenen … kararına
etki etmeyeceğini, davacının … sayılı “…” markası bakımından dava
dilekçesinde ifade ettiği hususların kabulünün mümkün olmayacağını, … sayılı “…” ibareli davacı markası, iptali istenen …
kararının verildiği tarihte hüküm ifade etmediğinden söz konusu markanın karıştırılma ihtimali
incelemesinde dikkate alınmasının mümkün olmayacağını, diğer davalı tarafça, davacı tarafa ait
… sayılı marka hakkında SMK’nın 19/2 madde hükmü çerçevesinde kullanım ispatı
talebinde bulunmuş olup dava konusu markanın başvurusunun yapıldığı tarih olan 09/01/2020 tarihi
dikkate alınarak yapılan incelemede, kullanım ispatına konu markanın beş yıldan uzun süredir
tescilli olduğu açık olduğundan, kurum nezdinde diğer davalının istemiş olduğu kullanım ispatı
talebinin incelenebilir olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafın kötü niyet bakımından itirazlarının mesnetsiz ve
hukuka aykırı olacağının açıkça görülmekte olduğunu, bu nedenle de işbu iddialar bakımından da davacının iddialarının reddinin gerektiğini beyanla; … ’nun … sayılı kararının iptaline
karar verilmesi isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının gerçek hak sahibi olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait telif hakkı ile dava konusu marka arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, … Esas sayılı dosyaları UYAP üzerinden temin edilmiş, … sayılı marka başvuru dosyası temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 09.01.2020 tarihinde “… …” ibareli 35, 38, 41. sınıfta bulunan hizmetler bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-ç hükmü gereği bir kısım hizmetin kısmen reddedilmesine karar verildiği, kalan hizmetler için 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı Bülten’de başvurunun ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 14.05.2020 tarihinde davacı tarafından SMK m.6/1 hükmü kapsamında …, … sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 08.09.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde … sayılı markaya ilişkin kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 19.10.2020 tarihli kullanım ispat formu sunduğu, … ‘nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı tarafından 21.05.2021 tarihli itirazın yeniden incelenmesi talebinde bulunulduğu, itirazına mesnet olarak SMK m.6/1, m.6/3, m.6/4, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümlerinin gösterildiği, davalı şirketin 02.07.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itirazı değerlendiren … ’nun 10.02.2022 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, … kararının davacı marka vekiline 11.02.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacı yana ait … sayılı marka başvurusunun 29.01.2019 başvuru tarihli olduğu görülmüş olmakla birlikte tescil işlemlerinin hiç tamamlanmadığı, bu nedenle müddet konumunda bir marka olarak değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Marka işlem dosyasında itiraza mesnet … sayılı marka hakkında ileri sürülen kullanmama def’i hususu ön sorun olarak incelenmiştir. Bu hususta işlem dosyasına sunulan deliller gözetilerek yapılan değerlendirmede; dava konusu markanın başvuru tarihi olan 09.01.2020 tarihinden geriye dönük son beş yıla yönelik (09.01.2020 -09.01.2015) davacı taraf kullanımları tespit edilmeye çalışılmıştır. Sunulan delillerden ilgili tarih aralığına isabet ettiği görülen delillerden yalnızca internet arama motoru sonuçlarının bir bölümü ve özellikle de … sosyal medya platformunda yayınlanan videolara yönelik ekran görüntülerinin bir bölümünün doğrudan “…” ibaresini taşıdığı, ancak sunulan ekran görüntülerinden yalnızca 27.09.2016, 12.01.2017, 13.01.2017, 26.01.2017, 25.01.2017, 16.01.2017, 12.01.2017, 24.01.2017, 18.01.2017, 11.01.2017 şeklinde tarih bilgileri içerir ekran görüntülerinin ilgili tarih aralığında kaldığı, bu ekran görüntülerinde davacı yanın “…” ismiyle çeşitli illerin gezilerek tanıtımının yapıldığı şekilde bir format programın yapıldığı yönünde kanaate varılmasının gerçekçi olacağı, yine davacı yanın aynı isim altında yaptığı gezileri, bu defa edebiyat eseri olarak kitaplaştırdığı ve çok sayıda yayına konu etiği hususu ile ilgili Google arama motoru sonuçlarını dosyaya sunduğu, bu sonuçlar arasında da 10.04.2019 tarihli “… …” kitabı ile ilgili … sitesinde yayınlanan haber, 03.03.2016 tarihli “… …” isimli kitap ile ilgili olarak … web sitesi kaydı, 11.11.2016 tarihli “… serisi” ile ilgili … sitesinde yayınlanan haber, 04.11.2017 tarihli “… …” kitabı ile ilgili olarak … isimli sitede yer alan kayıt, 16.08.2019 tarihli olarak … sitesindeki haber, 02.11.2017 tarihli “… …” kitabı ile ilgili… sitesinde yer alan haber, 10.03.2017 tarihli “… …” isimli kitabı ile ilgili … sitesinde yer alan haber gibi delilleri sunduğu, sunulan bu delillerin bütün olarak değerlendirilmesi halinde davacı yanın “…” ismini, markasal nitelik arz edecek şekilde basılı bir eser adı olarak 16. Sınıf kapsamında ve ayrıca bir televizyon programı ismi olarak 41. Sınıftaki “Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri.” kapsamında kullandığı yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olduğu değerlendirilmiştir. Ancak davacı yanın … sayılı markası kapsamında 41. Sınıf hizmetlerin hali hazırda var olmadığı, bu nedenle 41.sınıf açısından ortaya konulan hukuki durumun ancak gerçek hak sahipliği karinesi kapsamında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; başvuru kapsamında yer alan 41. Sınıftaki “eğitim – öğretim hizmetleri”, bu hizmetlerin tüketiciye (ki bu noktada ilgili tüketici öğrenciler ve velileri olarak kabul edilebilir) sunumu esnasında eğitim – öğretim hizmetlerinde kullanılan materyallerin aynı isim altında sunulmasını da kapsayan bir hizmet türü olup burada hizmet ve materyaller arasında doğrudan bir amaçsal bağlantı bulunmaktadır. Zira eğitim – öğretim hizmeti sunan kurumların kendi işletme adı/markaları altında aynı zamanda yayınlar da yaptığı, bu yayınları öğrencilerine ücretsiz dağıttığı gibi aynı zamanda çeşitli yayınevleri aracılığıyla da söz konusu ders kitapları, test kitapçıkları, sınav dokümanları gibi basılı yayınlarını ticarileştirdiği ve satışını gerçekleştirdiği bilinmektedir. Yine 41.sınıftaki “Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri.” nin ortaya çıkardığı ürünlerin kitap, dergi, gazete gibi basılı yayınlar olduğu, dolayısıyla 41. Sınıftaki bu iki hizmet grubu ile davacıya ait … sayılı marka kapsamında yer alıp kullanımı ispatlanan “basılı yayınlar, kitaplar” arasında bağlantı bulunduğu değerlendirilmektedir.
Dava konusu marka başvurusunun hakim unsurunun “…” söz öbeği olduğu, markadaki “…” ibaresinin bütün içerisinde tamamen tali nitelikte kalacak şekilde konumlandırılmış bir tanıtım sloganı olduğu, “…” söz öbeğinin bütün olarak benzerliği tespit olunan hizmetler açısından ayırt edici olduğu, markanın bütün olarak görsel bir algı yaratır şekilde tasarlandığı görülmüş ise de bu görsel algının tamamen dekoratif nitelikte bir mizanpaja sahip olduğu, bu halde dava konusu markanın akılda kalıcı ilk unsurunun “…” söz öbeği olacağı değerlendirilmektedir.
Davacıya ait … sayılı markanın hiçbir figüratif unsur taşımayan ve dava konusu marka ile birebir aynı “…” söz öbeğinden oluşan bir marka olduğu görülmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; başvuru markasında yer alan “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri ile davacıya ait … sayılı marka kapsamında yer alan “basılı yayınlar, kitaplar” emtiaları arasında benzerlik bulunduğu, bununla birlikte her iki markanın da esaslı unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, bu hale göre, daha önce itiraza mesnet markayı gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra başvuru markasını yukarıda yer verilen hizmetler üzerinden gördüğünde veya işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, başvuru markasını, itiraza mesnet marka ile ilişkilendirebileceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında yukarıda yer verilen hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın “…” adı altında gerçekleştirdiği markasal faaliyetlere yönelik olarak, dosya kapsamında daha evvel incelenmiş delillerden, davacı yanın 16.sınıftaki “basılı yayınlar” mallarında ve 41. Sınıftaki “Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri.” kapsamında, dava konusu markanın başvuru tarihinden daha evvelki kullanımlarından ötürü üstün bir hak elde ettiği yorumunda bulunulmuş olup taraf markaları arasında SMK m. 6/1 kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmelerdeki ilkeler de gözetilerek, başvuruda yer alan 41.sınıftaki “Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri” açısından da davacı yanın gerçek hak sahipliği ilkesi uyarınca tescile engel olabileceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; … ‘nin 13.02.2019 tarih … sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde …)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanca işlem dosyası kapsamına tanınmışlık iddiası ile ilgili olarak sunduğu delillerin davacı yan markası altında gösterimi yapılan tv programı ve yine aynı programa yönelik yazılan kitaplara yönelik olduğu, sunulan bu delillerin davacı yanın markalarının tanınmışlığını ortaya koymaya elverişli deliller olmadığı görülmüş bu nedenle dava konusu markanın tescilinin SMK m.6/4 ve m.6/5 düzenlemesi açısından sonuç doğurmayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/6 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Bu düzenlemeden de anlaşılabileceği üzere başkasına ait ticaret unvanı, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkı sahiplerinin, bu hak konularının bir başkası tarafından izinsiz olarak tescili taleplerine karşı itirazda bulunarak tescili engellemeleri veya tescil gerçekleşmiş ise hükümsüzlüğünü talep etmeleri mümkündür. Bu halde başkasına ait telif hakkına konu işaretlerin de marka olarak tescili mümkün değildir. Bir roman ismi, film ismi, çizgi film karakterleri gibi unsurları markanın içermesi halinde markaya itiraz gelebilecek marka hükümsüz kılınabilecektir. Bu üstün hakkın herhangi bir telif hakkının izinsiz kullanımına dayalı olduğu bir durumda, telif hakkına konu olan eser niteliği ve hangi alanda kullanımının bulunduğu ön plana çıkacaktır.
Somut olayda davacı yanın “…” adı altında yayınladığı edebiyat eserleri ve televizyon programının 5846 sayılı … kapsamında İlim ve edebiyat eserleri ve sinema eserleri kapsamında değerlendirilmesi mümkün olan eserlerden oldukları değerlendirilebilir. Davacı yanın bu eserlerinin, dava konusu markanın başvuru tarihinden daha evvelki tarihlerde yayınlanmış olduğu dosya kapsamından anlaşılmakta olup davacı yanın bu anlamda sahip olduğu üstün bir hakkın varlığına kanaat getirilse dahi bu hakkın daha evvel SMK m. 6/1 ve 6/3 maddeleri kapsamında tespit edilen hizmetlerin ötesinde davacı lehine ek bir koruma sağlamayacağı, zira bu noktada telif hakkından kaynaklı üstünlüğün kitap ve yapımın isminden ibaret olduğu, dolayısıyla farklı çerçevede korunması mümkün bir telif hakkı gibi daha geniş bir korumayı (örneğin tanınmış bir çizgi karakter görselini izinsiz kullanımı gibi) davacı lehine sağlamayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka başvurusu ile itiraza mesnet markanın bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığı, her ne kadar davalı şirketin daha önce … sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusunun, davacının itirazı üzerine … tarafından reddedildiği, bu ret kararına yapılan itirazın … sayılı … kararı ile reddedildiği, bu karara karşı davalı şirketin …. Esas sayılı dava dosyası ile … kararının iptali istemli açtığı davanın 04/03/2022 tarih … sayılı karar ile reddedildiği ve dosyanın istinaf aşamasında olduğu tespit edilmişse de, … sayılı marka tescil başvurusu kapsamında yer alan emtiaların 9.sınıfa ilişkin olduğunun adı geçen mahkeme kararı içeriğinden anlaşıldığı, oysa eldeki davaya konu marka başvurusu kapsamında 9.sınıfta yer alan emtiaların bulunmadığı, bu nedenle salt davalı şirketin önceki tarihli başvurusu reddedilen markasından kaynaklı olarak iş bu davaya konu marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olduğunun söylenemeyeceği, kaldı ki yukarıda yer verilen mahkeme kararının davaya konu … karar tarihi itibariyle derdest olduğu, bununla birlikte; başvuruya konu “… …” isimli dizinin 18/11/2017 tarihinden itibaren … kanalında yayınlanmakta olduğu, iş bu marka tescil başvurusu esnasında 41.sınıfa ait hizmetler bakımından … sayılı “…” ibareli marka sahibi dava dışı … Hiz. Tic. Lit. Şti’den davalı şirketin muvafakatname alarak eldeki tescil başvurusunu gerçekleştirdiği ve 4721 sayılı TMK m.3 hükmünde düzenlenen iyi niyet karinesi de dikkate alındığında, davalı şirketin iş bu davaya konu marka tescil başvurusunda bulunurken ticari dürüstlük kurallarına aykırı düşecek şekilde hareket ettiği ve bu nedenle kötü niyetli olduğu hususunun ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … sayılı … kararının “Eğitim ve öğretim hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil).” hizmetleri bakımından İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/3 olarak kabulüne,
6-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma ve 11,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 178,50 TL tebligat-posta masrafı olmak üzere toplam 2.270,70 TL yargılama giderinin 1/3 ü olan 756,90 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.513,80 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 2/3 ü olan 7,67 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine, bakiye 3,83 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirket vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/01/2023
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza