Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/120 E. 2023/22 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/112 Esas
KARAR NO : 2023/57

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 01/04/2022
KARAR TARİHİ : 03/02/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/04/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yanın … sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı itirazlarının Kurum tarafından reddolunduğunu, müvekkilinin … sayılı markanın sahibi olduğunu, müvekkilinin 2019 yılında … araç grubuna hitap eden “…” markasını yarattığını, müvekkilinin 2018 yılı Nisan ayından itibaren markanın geliştirme sürecini başlattığını, bu dönemde … araçları yedek parça pazarındaki boşluk nedeniyle bu ürün grubuna girilmesi kararlaştırılarak bu marka ile bir milli marka yaratma hedefi konulduğunu, müvekkilinin bu şekilde çok sayıda fabrika ve fuar ziyaretleri yaptığını, 21-23 Kasım 2019’da çok sayıda ülkeden katılımcılarının yer aldığı bir etkinlikle … bayi toplantısının yapıldığını, müvekkilin ürünlerinin aktif olarak kullanıldığını, otomotiv sektöründe bir aracın ön tarafından arka tarafına kadar alttan üste, içten dışa, tüm talep gören yedek parçalarının müşterileri aracılığı ile son kullanıcılara tedarik hizmeti verildiğini, müvekkilin 2019-2021 yılları arasında ciddi reklam ve yatırım harcamaları yaptığını, 130 milyon üzerinde satış hacmi elde ettiklerini, müvekkilin …. şeklinde kurduğu web sitesi iler e-ticaret sistemi kurduğunu, sırf bu hizmet için yaklaşık 250 milyon tl harcadıklarını, müvekkilinin “…” markasını yoğun bir biçimde tanıtmak için çaba sarf ettiğini, yine müvekkilinin markasını yurtdışında da tescil ettirdiğini, “…” markasıyla herhangi bir motorlu aracın akla gelebilecek her türlü aksamının, ikame parçalarının ve bakım ürünlerinin üretildiğini, dava konusu markanın “…” şeklinde oluşturulduğunu, kapsamında 35 ve 41. sınıf hizmetlerin yer aldığını, davalının faaliyet alanının otomotiv sektörüne yönelik olduğunu,… adresinden de bu durumun görülebileceğini, davalının kötü niyetli olduğunu, müvekkilinin markasından haksız menfaat sağlamaya çalıştığını iddia ederek; … sayılı … kararının iptali ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğü talebinde bulunduğu görülmüştür.
CEVAP:
Davalı … vekili 20/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı markası ile başvuru markasının karşılaştırılması halinde markaların anlam, …,
fonetik ve bıraktıkları genel izlenim (toplu intiba) yönünden benzer olmadığının açık olarak
görülmekte olduğunu, başvuru konusu marka ile itiraz konusu markanın tertip tarzı, yazım stilleri,
ihtiva ettikleri farklı …, renk ve kelime unsurlarının, markalar arasında karıştırılma ihtimalini
ortadan kaldırmakta olup, markaların bütünsel algılamada ortalama tüketici nezdinde görsel,
işitsel ve kavramsal anlamda benzerlik taşımadığını, itiraza mesnet markalar yönünden 6769 sayılı
SMK’nın 6/1 hükmündeki hususların gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığını, davacı iddialarının reddinin gerekmekte olduğunu, davacı tarafça müvekkili Kurum nezdinde yürütülen itiraz aşamasında sadece 6769 sayılı SMK 6/1. maddesi çerçevesinde itiraz edilmiş olup; başkaca bir itiraz sebebi
ileri sürülmememiş olduğunu, bu nedenle davacı vekilince dava dilekçesinde
ileri sürülen diğer itiraz sebeplerinin taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacı markası ile başvuru markası benzer
olmadığından tanınmışlık hususunun huzurdaki davaya etkili olmadığını, itiraz aşamasında müvekkili Kurum nezdinde ileri sürülmeyen kötü niyet iddiasının dava
aşamasında ileri sürülmesine ilişkin itirazlarını tekrarla ve kabul anlamına gelmemesi
kaydıyla; davacı vekilinin SMK m.6/9 hükmü bağlamında kötü niyete ilişkin iddialarının da
hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, iddialara mesnet markalarla
başvuruya konu işaret arasında tescile engel olacak nitelikte bir benzerlik bulunmadığını, markaların ayniyet derecesinde ya da ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olmasının dahi
Kötü niyetin varlığının tespiti için tek başına yeterli olmadığını, davacı tarafın kötü niyete ilişkin
iddialarını delillerle ispat etmesi gerekmekte olup; başvuru ve dava aşamasında kötü niyet
iddiasını destekler nitelikte yeterli delil sunulmadığından, bu iddianın hukuki dayanaktan yoksun
olup kabulünün mümkün olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 11/05/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Hükümsüzlük talebinin mevsimsiz olarak açılıp reddedilmesi gerektiğini, müvekkilinin aslen gazeteci olduğunu ve otomotiv sektörüne yönelik yıllardır yayınlar yaptığını, müvekkilinin … web adresi üzerinden bu yayınlarını yaptığını, müvekkili markası ile davacı markası arasında hiçbir benzerliğin mevcut olmadığını, markaların hem görsel hem de işitsel olarak birbirlerinden tamamen farklı olduklarını, markaların kapsamlarının farklı olduğunu, davacı markasının tanınmış olmadığını, kötü niyet iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak; davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı “…+…” ibareli marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, SMK m.6/3 hükmü uyarınca davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davaya konu marka başvurusunun, davacıya ait markaların tanınmışlığından haksız avantaj elde etme, itibarını lekeleme ya da ayırt ediciliğini zedeleme risklerinden birini taşıyıp taşımadığı, SMK m.6/9 hükmü uyarınca davalı şahsın marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalıya ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, özel veya teknik hususların tespiti bakımından bilirkişi kök ve ek raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…+…” ibaresini 35 ve 41. sınıflarda bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 06.05.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2020 tarih ve 349 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 23.06.2020 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 02.07.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı tarafından 09.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 25.08.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 02.02.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 14.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu başvuru kapsamında 35. Sınıfta yer alan hizmetlerin tamamı, davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan hizmetler ile aynı tür, yine davacı markalarındaki 06, 07, 08, 09 ,12 ve 21. Sınıftaki mallar ile ise dava konusu markada 35.05 alt grubunda aynı malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri arasında mal ve malın satışına yönelik hizmet kapsamında değerlendirilebilir bir benzerlik bulunmaktadır. Bu bağlamda taraf markalarının birbiri ile doğrudan rekabet içerisinde olan, ortak tüketici grubuna hitap eden, birbirleri ile aynı ihtiyaçlara yönelik hizmetleri kapsayan, dolayısıyla birbirleri yerine tercih edilebilirliği bulunan, satış ve pazarlama teknikleri ile tüketiciye ulaşım yöntemleri benzer olan markalar oldukları değerlendirilmiştir. Bununla birlikte dava konusu marka kapsamında 41. Sınıfta yer alan hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markası kapsamındaki mal ve hizmetler arasında ise doğrudan bir benzerlik ilişkisinin mevcut olmadığı, bu sınıf bakımından markaların farklı ihtiyaçlara yönelik oldukları ve birbiri ile doğrudan ticari bir rekabet ilişkisi içerisinde olmayacakları değerlendirilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; renk, … ve kelime unsurlarından oluşan karma bir marka olduğu, yeşil renkli italik ve dikey bir şerit içerisinde beyaz renkli “i” harfine yer verildiği, bu harfin hemen yanında mavi renk ile “…” sözcüğüne yer verildiği, bu sözcüğün altında yatay düzlemde yeşil renkli bir çizginin bulunduğu, bu sözcüğün üstünde yeşil renkli kablolu fiş görseline yer verildiği, markanın genel görünümü içinde ön plana çıkan esaslı unsurun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka incelendiğinde; “…” ibaresinden oluştuğu, söz konusu ibarede yer alan “o” harflerinin iç kısmında stilize … unsurlarına yer verildiği, ancak markanın genel görünümü içinde ön plana çıkan esaslı unsurun “…” sözcüğü olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu marka kapsamında yer alan 41.sınıftaki hizmetler ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığından, bu hizmetlere ilişkin olarak markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı peşinen söylenebilecektir. Bununla birlikte; dava konusu marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki hizmetlerin, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet marka kapsamında yer alan 35.sınıftaki hizmetlerle aynı/aynı tür olduğu, karşılaştırılan mal veya hizmetler arasında benzerlik düzeyinin artmış olması halinde markalar arasındaki ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bertaraf edilmesi için markaları oluşturan işaretler arasındaki farklılık derecesinin artmış olmasının gerekeceği (Bkz; …), buna göre somut olayda yapılan incelemede; “…” ve “…” esas unsurlu markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik bulunduğu, zira; “…” sözcüğünün ticari hayatta “…” sözcüğünün kısaltılmışı olarak kullanılma alışkanlığının bulunduğu, her ne kadar “otomotiv” ürünleri ile doğrudan ilişkili emtiaların satışına ilişkin hizmetler bakımından gerek “…”, gerekse “…” sözcüğünün somut ayırt ediciliklerinin düşük olduğu mahkememizce kabul edilse de, gerek başvuru markasında, gerekse itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markada bu sözcüklerin önüne gelen ve bütünlük arz edecek şekilde mizanpajı yapılan “i” harfinin varlığı da dikkate alındığında; umumi intiba olarak “…” ve “…” esas unsurlu markaların benzer olduğu, buna göre; daha önce itiraza/hükümsüzlüğe mesnet “…” esas unsurlu markayı gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra “…” esas unsurlu davaya konu markayı 35.sınıfta yer alan hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait önceki tarihli marka ile ilişkilendirebileceği, her iki markanın da aynı ticari kökenden geldiği hususunda yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
… Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapılmasa da, dava aşamasında ileri sürülen gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötü niyet iddiaları; dava konusu markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde irdelenmiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; … Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (…) Bir markanın … Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın …’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından;… sayılı kararında belirtildiği üzere, …’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce …’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde …)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın “…” markasının tanınmışlığına yönelik olarak dosyaya sunduğu delillerden dava konusu markanın başvuru tarihi olan 06.05.2020 tarihinden önceki tarihli deliller dikkate alınarak inceleme yapıldığında, işlem dosyasında tanınmışlık iddialarını destekler herhangi bir somut delile yer vermediği, zira davacı yanın işlem dosyası kapsamında somut olarak tanınmışlık temelli bir itiraz da ileri sürmediği, bununla birlikte davacı yanın hükümsüzlük talepli dava dosyasına dava dilekçesi ve sonraki dilekçeleri ekinde çok sayıda delil ibraz ettiği, sunulan bu delillerin tarihsiz ürün görselleri, 2021 yılına ait “…” markalı ürünlerin satış faturaları, davacı yanın kurumsal iletişim ve pazarlama için yapmış olduğu harcamalara yönelik sunduğu 2019-2022 yıllarına ait tablolar, sektör dergilerinde 2021 yılında yayınlanmış reklam ve haberler, çok büyük bir bölümü dava konusu markanın başvuru tarihinden sonraki tarihli olarak yayınlanmış “instagram” paylaşımları (paylaşımların oldukça sınırlı bir kısmı 06.05.2020 tarihinden öncesine aittir), tarihsiz nitelikte çok sayıda fiili kullanım görseli gibi delillerin sunulduğu, sunulan bu delillerden davacı yan markalarının aktif olarak kullanıldığı kanaatine varılabilse de gerek bu tür delillerin markaların olağan kullanımlarında zaten gözetilmesi gereken nitelikte deliller oluşu gerekse de sunulan delillerin büyük bölümünün 06.05.2020 tarihinden sonrasına yönelik olması ve son olarak deliller bütün olarak değerlendirildiğinde de davacı yan markalarının SMK m.6/4 ve SMK m.6/5 kapsamında değerlendirilebilecek bir tanınmışlık düzeyine sahip olduğu yönünde bir kanaate varılması için yeterli görülmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle tanınmışlık iddialarından kaynaklı hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın dosya kapsamına delil olarak sunduğu ve dava konusu markanın başvuru tarihinden öncesine ilişkin delillerin tamamının (tanınmışlık incelemesinde bahsi geçen) “…” şeklindeki görsele haiz logonun, otomotiv sektörüne yönelik ürün ve malzemelerin satışına yönelik kullanımlar olduğu, bu kullanımların 12. Sınıf kapsamındaki mallar ve bu malların satışına özgü hizmetleri kapsadığı gibi yine otomotiv sektörüne yönelik kimyasal içerikli malzemeler ve bu malzemelerin satışı hizmetlerine yönelik olduğu, bu kullanımlarda davacı yanın “…” şeklindeki tescilli markasının yer aldığı, nitekim davacı yanın kök rapora yönelik itiraz dilekçesinde yer verdiği delillerinin dahi tamamen anılan görsele haiz kullanımlara yönelik olduğu görülmektedir. Davacı yanın gerek 2019 yılına ait fuar katılım görüntüleri görselleri, gerek tanıtım toplantısı görselleri, gerek ürünleri üzerindeki kullanımlarına konu görsellerinin her biri “…” logosunu ihtiva etmektedir. Davacı yanın “…” logosunu kullandığı emtialar bakımından davacı yanın hali hazırda tescilli markası bulunması ve bu kapsamda yukarıda yapılan ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinde; davacı yanın kullanıma konu ettiği emtialar bakımından dava konusu marka kapsamında 35.sınıfta yer alan aynı veya benzer hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu yönünde kanaate varıldığı, davacı yanın yukarıda yer verilen ve ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu tespit edilen hizmetler haricinde kalan sair davaya konu 41.sınıftaki hizmetler bakımından ek koruma sağlayacak nitelik ve nicelikte gerçek hak sahipliği sıfatını haiz olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markanın bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı hükümsüzlük istemi yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; 35.sınıfta yer alan hizmetler bakımından … sayılı … kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın kapsamında yer alan 35.sınıftaki hizmetler bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen …’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 99,20 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 80,70 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.400,000 TL bilirkişi ücreti, 215,50 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.707,70 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 1.353,85 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.353,85 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 1/2’si olan 5,75 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye 5,75 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,

11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/02/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza