Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/117 E. 2022/280 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/117 Esas – 2022/280
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/117 Esas
KARAR NO : 2022/280

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 06/04/2022
KARAR TARİHİ : 02/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 02/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/04/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili … Holding Anonim Şirketi tarafından, davalı … … Kimya Sanayi A.Ş.’nin 2020/121939 numaralı “…” ibareli başvurusunun yayımına itiraz edildiğini, bu itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verildiğini ve bunun üzerine müvekkili tarafından YİDK nezdinde itiraz edildiğini, TÜRKPATENT Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 07.02.2022 tarihli ve … sayılı kararı ile müvekkil itirazlarının reddine karar verildiğini, işbu kararın usul ve yasaya aykırı olup iptalinin gerektiğini, zira; dava konusu “…” ibareli marka başvurusunun 03 / 05 / 16 / sınıflar bakımından yapıldığını, davacı müvekkiline ait itiraza konu seri markaların kök markası niteliğinde olan 2019/01261 başvuru numaralı “…” markasının da özellikle 03 / 05 / 16 / sınıflar bakımından TPMK nezdinde tescilli olduğunu ve müvekkili şirket “…” kök markasını havi seri markalarının tamamının 03. sınıfta tescilli olduğu göz önünde bulundurulduğunda; ihtilaf konusu markanın müvekkil şirkete ait marka tescilleri ile sınıfsal olarak iltibas oluşturduğunu, dava konusu “…” ibareli markanın esas unsuru yönünden müvekkili adına tescilli ayırt edicilik seviyesi son derece yüksek “…” ibaresini haiz sair markalarla, işitsel, görsel ve kavramsal anlamda iltibasa yol açacağını, davalı şirketin, müvekkili tarafından uzun yıllar içinde yaratılmış ayırt edicilikten faydalanmaya çalıştığını, müvekkilinin tüketim ürünleri alanında 70 yılı aşkın süredir tüketicilerin ihtiyaçlarını karşıladığını, Türkiye pazarının liderlerinden biri olarak görüldüğünü, kişisel bakım ürünleri kapsamında sıvı sabun, bulaşık deterjanı, çamaşır suyu ve genel temizlik ürünlerinde tüketiciler nezdinde tanınmışlık kazandığını ve halk nezdinde aranır hale geldiğini, davalı şirket tarafından kullanılan “…” ibaresinin tüketici nezdinde müvekkili tarafından “…” markası ile yaratılmış olan olumlu algıdan haksız bir şekilde faydalanmasının ve tüketici nezdinde iltibas yaratmasının son derece muhtemel olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini içerir ilk marka başvurusunu 2011 yılında yaptığını, bu markayı 10 yılı aşkın süredir aralıksız kullandığını, yıllarca emek ve yatırım yaptığı “…” ibareli markasının tüketici nezdinde bıraktığı genel izlenimden yararlanma gayesiyle “…” kök markasını havi “…”, “sense”, “sensecare”, “v-sense”, “nirvana …”, “… …” vb. seri markalar oluşturduğunu, davalının, müvekkilinin yıllardır süregelen hizmet kalitesinin tüketici nezdinde oluşturduğu haklı güven duygusundan haksız ve kötü niyetli bir şekilde yararlanmayı amaçladığını, dava konusu marka tescil edildiği takdirde refleks olarak müvekkilinin markalarını ve sunduğu mal ve hizmetleri çağrıştıracağını, müvekkiline ait kuruma ekonomik olarak bağlı bir firma tarafından üretildiği ya da sunulduğu şeklinde bir intiba oluşturacağını, böylece iltibasa yol açabileceğini, davalının bu benzerlikten haksız kazanç sağlayabileceğini ve müvekkilinin piyasadaki itibarının zedelenebileceğini iddia ederek 07.02.2022 tarihli ve … sayılı YİDK kararının iptalini ve 2020/121939 numaralı marka başvurusunun tescilinin reddini ve/veya markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 21/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının itiraza mesnet markalarının “…”, “sense”, “…” ibarelerinden oluşmakta olup markaların farklı kelime, şekil ve renk unsurlarından oluştuklarını, dava konusu markanın ise bir kelime markası olup beyaz zemin üzerine tamamı küçük harfle ve birbirine birleşik 8 harfin yan yana aynı yazı stili ile, aynı puntoda, aynı kalınlıkla ve siyah renkle yazılarak oluşturulduğunu, davalı markasının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinin tek ve bütün kelime şeklinde olduğunu, davacı markalarının bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim ve kompozisyon itibariyle davalı markasından tamamen farklı olduğunu, söz konusu sınıf ve tescil edilmek istenen malların yüksek düzeyde titiz alıcılara hitap ettiklerini, kapsam dahilindeki malların sektördeki profesyonel kişilere (doktor, eczacı, sağlık profesyonelleri, veteriner…) hitap ettiğini, bu nedenle ilişkilendirme yahut iltibas ihtimalinin doğmayacağını, dolayısıyla verilen kurum kararının yerinde olduğunu iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … … KİMYA SANAYİ A.Ş. vekili 22/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili … … Kimya Sanayi A.Ş.’ye ait “…” ibaresinin şekil, söyleyiş ve anlam hususları belirgin ve fark edilir derecede olduğunu, başkaca teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlayacak mahiyette olduğu gibi, tüketici çevresinde de kolayca tanınabilecek gerekli ibareler ve özellikleri de ihtiva ettiğini, markaların benzerliğinin değerlendirilmesi, markada yer alan kelimelerin veya kelime gruplarının birbirinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil, markanın tüm unsurlarının birlikte oluşturduğu bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, müvekkiline ait markayı oluşturan ”sani” ve ”…” kelimelerinin bir araya gelerek yeni bir anlam ortaya çıkardığını, tek başına ”sani” kelimesinin ”sanitasyon” (hijyen, temizlik) kelimesinin kökü olup hijyen ve temizlik anlamı ihtiva etmekteyken, algı ve his anlamına gelen ”…” kelimesi ile birleşmesinden sonra tamamen yeni ve farklı bir anlam olan ”Hijyenik His / Temizlik Hissi” anlamındaki ”…” markasını oluşturduğunu, söz konusu markaların görünüm, telaffuz, kavramsal veya anlamsal açılardan benzer olmadığını, “…” kelimesinin ayırt ediciliği olmadığını ve TÜRKPATENT nezdinde bu ibareyi içeren marka tescillerinin bulunduğunu, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğundan işbu davanın reddinin gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2020/121939 sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 03, 05 ve 16.sınıf emtiaların tescili amacıyla 08.10.2020 tarihinde gerçekleştirdiği 2020/121939 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2020 tarih ve 361 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 27.01.2021 tarihinde 2019/80494, 2019/01261, 2012/03303, 2011/113085, 2011/89241, 2011/113057 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 20.05.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.02.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 09.04.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka ile davacıya ait markalar, 3 ve 16. sınıflar altında birebir aynı emtiaları kapsamakta olup, yine 5. sınıf içerisindeki “İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” bakımından da birebir çakışmaktadır. Buna karşın, dava konusu markada 5. sınıf içerisinde yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler”, davacıya ait önceki tarihli markaların kapsamında yer almamaktadır. Öte yandan, mal ve hizmetlerin benzerliği incelenirken, ilgili mal ve hizmetlerin niteliği, kullanım amacı, kullanım şekli, birbirlerinin ikamesi ya da tamamlayıcısı niteliğinde olup olmadıkları, bu mal ve hizmetlerin dağıtım kanalları, hitap ettikleri ilgili tüketici kesimi ve ticari kaynakları gibi bazı faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda değerlendirildiğinde, dava konusu markada 5. Sınıf altında yer alan “ilaç ihtiva eden kozmetikler” emtiası ile davacı markalarında 3. Sınıf altında bulunan “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil; ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç)” emtiaları arasında tamamlayıcılık ilişkisi bulunduğu, dolayısıyla bu mal ve hizmetlerin benzer olduğu değerlendirilmiştir. Bahsi geçen emtialarının kullanım amaçları birbirine yakın olup, aynı dağıtım kanallarına sahiptir ve tüketiciye aynı satış kanallarında sunulmaktadır. Dolayısıyla, bu emtiaların birbirleriyle rekabet halinde oldukları ve bu itibarla benzer nitelikte oldukları değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak, dava konusu markanın kapsamında yer alan 3. ve 16. Sınıf emtiaların tamamının ve 5. sınıf “İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” emtialarının davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı olduğu, yine dava konusu markanın kapsamında 5. Sınıf içerisinde yer alan “ilaç ihtiva eden kozmetikler” emtiasının da davacıya ait markaların tescilli olduğu emtialarla benzer/ilişkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu; “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Davacıya ait markalar; “…”, “…+Şekil”, “… …”, “Sense”, “…”, “…” ibarelerinden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu “…” sözcüğünün bir bütün olarak herhangi bir spesifik anlamının bulunmadığı, her ne kadar “Sanitasyon” sözcüğü “Hijyen” anlamına gelse de, dava konusu markanın genel görünüm itibariyle “Sanitasyon” sözcüğünü içermediği, “Sani-” ve “-…” sözcüklerinin bitişik yazılması suretiyle oluşturulduğu ve markanın genel görünümü itibariyle “Sanitasyon” sözcüğüne çağrışım oluşturacağının söylenemeyeceği, dolayısıyla dava konusu markanın tek ve esaslı unsurunun herhangi bir anlam ifade etmeyen ve bu nedenle davaya konu emtialar bakımından somut ayırt ediciliği olan “…” sözcüğü olduğu, davacıya ait “…”, “…+Şekil”, “… …”, “Sense”, “…”, “…” markaları ile dava konusu “…” markasının görsel, işitsel ve kavramsal olarak davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer olduklarının söylenemeyeceği, zira; ilgili tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını bölüp parçalamadan bir bütün halinde algıladıkları, bu nedenle “…” markası ile karşılaştıklarında bu markayı bölüp parçalayarak “SANİ-…” şeklinde algılamalarının mümkün olmadığı, nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.12.2012 tarih 2011/3087 E 2012/19695 K sayılı kararında belirtildiği üzere; ortalama tüketicilerin markaları hecelere bölerek benzerlik değerlendirmesi yapmayacağı, buna göre; daha önce davacıya ait “…”, “…+Şekil”, “… …”, “Sense”, “…”, “…” markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, zira, dava konusu markada yer alan “-…” harflerine ayrı ve özel bir dikkat atfetmeyeceği, söz konusu harflerin markanın genel görünümü içinde otonom bir özelliğinin bulunmadığı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının tanınmışlık iddiası kapsamında sunduğu deliller incelenmelidir:
 2020/121939 sayılı “…” marka başvurusuna ilişkin işlem dosyası,
 E-71248886-130-210113604 sayılı ve 01.04.2021 tarihli Markalar Dairesi kararı,
 YİDK’nın 07.02.2022 tarih ve … karar numaralı kararı,
 Davacı adına tescilli mezkûr marka tescilleri.
Davacı tarafından sunulan bu deliller incelendiğinde; bu belgelerin yukarıda sayılan kriterleri karşılar nitelikte olmadığı ve dolayısıyla, davacı markalarının tanınmışlık mertebesine ulaştığının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 23,00 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 218,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.402,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … … KİMYA SANAYİ A.Ş. tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … … KİMYA SANAYİ A.Ş. ‘ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/11/2022