Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/11 E. 2022/257 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/11 Esas
KARAR NO : 2022/257
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 10/01/2022
KARAR TARİHİ : 12/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/01/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalılardan … tarafından … başvuru numaralı “…” markasının 35. sınıfta tescili talebinde bulunulmuş olduğunu, tescili talep edilen “…” ibareli marka ile müvekkili firmaya ait esas unsuru “…” ve “…” ibareleri olan markaların görsel ve işitsel açılardan benzer olduğunu, “…”, ‘’…’’, “…” ve ‘’…’’ markalarının müvekkili firmanın herkes tarafından bilinen markaları olup, “…” ibareli markanın iltibas oluşturacak ve müvekkili firmanın tanınmışlığından yararlanacak ve haksız rekabet oluşturacak olmasının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından reddedilmesinin kabul edilebilir olmadığını, “…” ibareli bir markanın müvekkili şirketin seri markalarından biri olarak ortalama tüketici nezdinde algılanması ve karıştırılmasının kaçınılmaz olduğunu, itiraz konusu marka başvurusunun tescilinin talep edildiği 35. sınıfta müvekkiline ait itiraza mesnet markaların da hali hazırda tescilli olarak koruma altında olduğunu, bu nedenlerle, taraf markaları arasında var olan görsel ve işitsel benzerliğe ek olarak sınıfsal benzerliğin de mevcut olduğunu, itiraza konu dava konusu markanın, müvekkiline ait www…com.tr ibareli alan adı ile benzer olup dava konusu marka başvurusunun SMK 6/6 kapsamında reddedilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin …/… ibareli seri markaları yoğun kullanım sonucunda tüketici nezdinde ayırt edici nitelik kazanmış tanınmış markalar olduğunu, marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını ifade ederek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline, davalı şirkete ait … başvuru numarası ile kayıtlı “…” ibareli marka başvurusunun tüm tescil sınıfları dahil olmak üzere iptali ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 25/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının, “…” ibaresini “manya” ibaresi ile birlikte bütün oluşturacak şekilde, bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullanmış olduğunu, tüketicilerin, davalı markasındaki “…” ibaresini hiçbir zaman münferit olarak seçip algılamayacaklarını, “…” ibaresini bir bütün olarak algılayacaklarını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, iki markanın karıştırılma olasılıklarının bulunmadığını, karşılaştırılan markaların anlamları ve tüketici zihninde oluşturdukları çağrışımın farklı olduğunu, “…” ibaresinin zayıf niteliği sebebiyle farklı kelime veya eklerle birlikte kullanım halinde genel izlenimin kolaylıkla farklılaşabildiğini, gerek görsel ve işitsel, gerekse de anlamsal yönden başvuru konusu markanın algıda bıraktığı etki bakımından davacı markalarından farklılaştığını, başvuru konusu marka davacı markalarına benzer olmadığından, tanınmışlığın huzurdaki davaya etkili olmadığını, başvurunun kötü niyetle yapıldığını gösterir kanıtlar itiraz ekinde sunulmadığından ve Kurul’da başvurunun kötü niyetle yapıldığı yönünde kanaat oluşmadığından kötü niyet iddiasının yerinde görülmemiş olduğunu ifade ederek, haksız ve mesnetsiz olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 02/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kullanımındaki “…” ibaresi ile davacı adına tescilli markalarda geçen “…” ibaresi arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, davalı müvekkili adına tescili talep edilen ibare bölünerek kullanılmak suretiyle kelimenin yarısı ön plana çıkarılacak şekilde bir farklılaşmaya gidilmemiş olduğunu, davaya konu markalar bütünsel olarak incelendiklerinde aralarında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından ilişkilendirilme ihtimali de dahil iltibasa neden olacak herhangi bir benzerlik bulunmadığını, görsel unsur konusunda biraz daha inceleme yapılırsa, her iki markanın şekil unsurlarının da hiçbir şekilde markalar arasında iltibas oluşturmamakta ve birbiriyle benzeşmediğini, müvekkilince tescili talep edilen markanın logosunun davacı şirketin tescil ettirdiği logolar ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamakta ve davacı markanın logoları ile çağrışım yapmadığını ifade ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…, ….” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait alan adı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “…” ibaresinin 35. sınıfta yer alan hizmetlerin tescili amacıyla 23.09.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.12.2020 tarih ve 363 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 25.02.2021 tarihinde 2010/60282, 2014/43688, 2014/46615, 2009/42371, 2009/42372, 2014/46630, 99/001458, 2009/42373, 2016/18267, 2018/83521, 2014/43693 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 24.08.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 22.12.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetlerin tamamı, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların kapsamlarında yer alan, bilirkişi raporunda kırmızı ve mavi ile gösterilen mal ve hizmetler ile aynı ya da benzerdir.
Dava konusu marka; yeşil renk ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır.
Davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları incelendiğinde; bir kısmının yazı, renk ve şekil unsurlarından oluşan kompozisyon markalar olduğu, bir kısmının ise herhangi bir şekil yahut renk unsuru içermeyen sözcük markaları olduğu, davacının “…/…” kelimeleri etrafında seri markalar oluşturdukları tespit edilmiştir.
“…/…” ibaresi Türkçe’de büyük, geniş anlamlarına geldiğinden ayırt ediciliği oldukça düşük olup, her ne kadar tescilli olduğu sürece markanın korunması esas ise de bu ibareyi içeren markaların koruma kapsamları dar değerlendirilmelidir. Diğer bir deyişle, anılan ibarenin ortak olarak yer aldığı markalarda yapılacak küçük değişikliklerin dahi iltibas tehlikesini ortadan kaldıracağının kabulü gerekmektedir.(Ankara BAM 12/12/2019 Tarih 2018/1773 E 2019/1290 K) Nitekim bu husus, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2014/14005 Esas, 2015/59 Karar sayılı ilamında da kabul edilmiştir. Yine Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13/09/2017 tarih 2016/1578 Esas 2017/4311 Karar sayılı kararında da “…/…” ibareli davacı markalarının yüksek ayırt ediciliğinin bulunmadığı benimsenmiştir.
Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 25.09.2020 tarih 2019/390 E 2020/763 K sayılı bir kararında da; “…” kelimesinin ayırt ediciliği düşük zayıf bir ibare olduğu belirtildikten sonra,”… ….markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı belirtilmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.02.2021 tarih 2020/1414 E 2021/787 K sayılı kararına konu bir uyuşmazlıkta da; “…/…” ibarelerinin ayırt ediciliğinin düşük olduğu, davacıya ait bu ibareleri içerir markalar ile “…” markası arasında iltibas tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; markalar arasında davaya konu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, davacı markalarında yer alan “…/…” ibarelerinin tek başlarına ayırt edicilikleri düşük zayıf ibareler oldukları, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda dava konusu markanın bir bütün halinde “…” şeklinde somut ayırt edici niteliğinin bulunduğu, bir bütün halinde bu ibarenin davacıya ait markalardan iltibas tehlikesini bertaraf edecek derecede farklılaştığı, zira ortalama tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını bölüp, parçalamadan bir bütün halinde algılayacağı, bir bütün halinde “…” işaretinin davacıya ait markalarla görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik ihtiva etmediği, bu hale göre davacıya ait önceki tarihli markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan gerek dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, gerekse makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını gördüğünde, ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı bir marka olarak algılayacağı, marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacıya ait “… center” ibareli marka TÜRKPATENT nezdinde T/03572 sayı ile 25.01.2021 tarihi itibariyle tanınmış olarak kabul edildiği, ayrıca mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin de dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden davacıya ait “…” ibaresini içeren markalarının “süpermarketler” sektöründe bilinirliği olduğu yönünde görüş alınmışsa da, dava konusu marka başvuru tarihi esnasında davacı markasının tanınmış olduğuna ilişkin TÜRKPATENT kararının bulunmadığı, bununla birlikte, dava konusu marka başvuru tarihi itibariyle davacıya ait “… center” ibareli markanın tanınmış olduğu söylense dahi, bu markanın içinde taşıdığı şekil unsuru ile birlikte ve bir bütün halinde tanınmış olmasından mütevellit, davacı yanın salt “…” kelimesi üzerinde tanınmışlık sağladığının söylenemeyeceği, dolayısıyla, dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait “… center” ibareli marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından, davacı yanın tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeli isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin dava dilekçesinde belirttiği “….com.tr” alan adına ilişkin “nic.tr” sorgulamasında, bu alan adı sahibinin davacı …Ş olduğu, alan adı tahsisinin 21.12.2000 tarihinde yapıldığı görülmüştür. Söz konusu internet alanının incelenmesi neticesinde, ana sayfada “… online” ibaresinin yer aldığı, söz konusu internet sitesinde birçok malın online satış hizmetinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, davacıya ait www…com.tr alan adı ile ilgili internet sitelerinin arşivlenen ekran resimlerini görüntülemek için Internet Archive’nin “…. adlı aracı ile web.archive.org internet sitesinde yapılan araştırmalar neticesinde ilki 16.05.2006 yılı olmak üzere 29.04.2018 tarihli, sonuncusu 02.09.2022 tarihli olan 333 adet anlık görüntü olduğu tespit edilmiş, görüntülerde, …, ….e gibi markaların kullanıldığı anlaşılmaktadır. Belirtilen anlık görüntülerin incelenmesi neticesinde, davacının www…com.tr uzantılı internet sitesinde, davacıya ait “…” ibaresini içeren markalarının gıda ürünleri, kozmetik ürünleri, bebek ürünleri, elektrikli ev aletleri, telefon ve aksesuarları, çiçek-bahçe ürünleri, giyim ürünleri, temizlik ürünleri, mutfak eşya-gereçleri, pil, kırtasiye ürünleri, kitap, dergi, gazete, kamp ürünleri, piknik ürünleri, ev tekstili ürünleri, dekorasyon ürünleri, evcil hayvan ürünleri, mum, karton bardak, karton tabak, peçete, süs eşyaları, oyunlar, oyuncakların online satış hizmetleri için kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu tespitlerden sonra, dava konusu markanın, davacıya ait alan adı ile işaret benzerliği bulunmaması nedeniyle, davacı yanın önceki tarihli alan adından kaynaklı olarak dava konusu markanın tescilini engelleyemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 80,70 TL peşin harç, 11,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 161,00 TL posta- tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.333,90 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/10/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza