Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/107 E. 2022/271 K. 26.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/107 Esas
KARAR NO : 2022/271

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 29/03/2022
KARAR TARİHİ : 26/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/11/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/03/2022 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı …’in … numaralı “… özel+şekil” ibareli 30. sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” ürünlerini içeren marka başvurusuna müvekkili şirkete adına tescilli ve tanınmış “…” ibareli markalar mesnet gösterilerek itiraz edildiğini, itirazlarının reddedildiğini, müvekkilinin “…” ibareli markasının 30. sınıf ürünler için bir çok ülkede tescilli olduğunu, markanın uzun yıllardan bu yana kesintisiz ve yaygın olarak tüm Türkiye’de kullanıldığını, müvekkili şirketin eskiye dayalı pek çok markasal kullanımının bulunduğunu, müvekkili şirketin “… Kahve” markasını yoğun kullanımları ile kendisine bağladığını ve tanıttığını, müvekkili şirketin yoğun ve sık markasal kullanım sonucu markayı yüksek ayırt edici seviyelere ulaştırdığını, müvekkili şirket markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin başvuru markası kapsamında yer alan 30. sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” ürünleri bakımından ayırt ediciliği yüksek bir sözcük olduğunu, ibarenin uzun yıllara dayanan yaygın ve yoğun kullanım ve tanıtımlarda tanınmış marka niteliği kazandığını, “…” ibaresinin anılan sınıftaki ürünler bakımından bildiricilik veya tanımlayıcılık vasfı bulunmadığını, dava konusu marka ile müvekkili markalarının görsel ve işitsel olarak benzer olduklarını, dava konusu markanın “…” ibaresi ön plana çıkarılarak düzenlendiğini, başvuru markasında yer alan “ÖZEL” kelimesinin “yalnız tek bir kişiye, bir tek şeye ya da bir tek amaca ilişkin olan” şeklinde anlamı olan ayırt ediciliği bulunmayan bir sözcük olduğunu, markadaki şekil unsurunun dekoratif olmaktan öteye bir ayırt edicilik sağlamadığını, dava konusu markanın da esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, taraf markalarının ayırıcı unsurlarının birebir aynı okunduğunu, görüldüğünü ve kavram olarak da aynı anlama işaret ettiğini, davalı markasını gören ve duyan tüketicilerin zihninde belirecek olan izin müvekkili markasını hatırlatacağını, dava konusu markanın müvekkili markalarının bir başka versiyonu veya serisi, uzantısı olarak algılanacağını, davalı markası kapsamında yer alan 30. sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” ürünlerin müvekkili markasında yer alan ürünler ile aynı olduğunu, dava konusu marka kapsamında yer alan 35/5. sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” müvekkili şirket markalarının kapsamında aynen yer aldığını, markaların aynı ve benzer ürün/hizmetlere ilişkin olduğunu, davalı markası ile müvekkili şirket markalarının halk nezdinde ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davalı markasında yer alan “özel” ibaresi nedeniyle tüketicilerin bu markanın müvekkili şirketin seri markası olduğu zannına kapılacağını, davalının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalı markasının müvekkili aleyhine haksız rekabet yarattığını beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” ürünleri ile 35/5.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” bakımından iptaline, davalıya ait 2020/105294 sayılı markanın 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler ” ürünleri ile 35/5.sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” bakımından tescili halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 01/04/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama tüketicinin zihnindeki intiba ile davacı markasının intibaının aynı olmadığını, taraf markalarının aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, karıştırılma ihtimalleri bulunmadığını, dava konusu markada asli ve marka algılaması yaratan unsurun “… özel” ibaresi olduğunu, yaygın olarak kullanılan ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olan “…” ibaresinin davacı tekelinde olmadığını, ibarenin farklı ibareler ile desteklenerek kullanılmasının mümkün olduğunu, davacının eskiye dayalı kullanım iddiasının SMK m.6/3 şartlarının oluştuğu ispat edilemediğinden kabul edilemeyeceğini, davacının itiraz aşamalarında kötü niyete ilişkin bir itirazının söz konusu olmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, dava dilekçesine karşı yasal süre içerisinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının “30.SINIF: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “Şekil+… ÖZEL” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının yukarıda belirtilen mal ve hizmetler bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “Şekil+… ÖZEL” ibaresinin 29 / 30 / 32 / 35.sınıflarda bulunan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 10.09.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.11.2020 tarih ve 361 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 27.01.2021 tarihinde 2013/76197, 2013/76195, 2016/57031, 2008/38472, 2006/42375, 2006/37431, 2006/37430, 2019/37712, 2020/15578, 2020/06199, 2020/06182 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.03.2022 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 25.05.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında kalıp eldeki davaya konu olan “30.SINIF:Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2013/76197, 2013/76195, 2016/57031, 2008/38472, 2006/42375, 2006/37431, 2006/37430, 2019/37712, 2020/15578, 2020/06199, 2020/06182 sayılı markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda kırmızı ile vurgulanan mal ve hizmetler ile aynı ya da aynı türdür.
Dava konusu marka başvurusu, “… ÖZEL” kelime unsurları ile yeşil bir bitki şekli ve tüm unsurların arkasında kalan mavi renkli bir dünya şeklinden oluşan karma nitelikte bir markadır. Markanın kelime unsurunu oluşturan “… ÖZEL” ibareli kelime unsuru aynı satırda yazılmış olmasına karşın, kelimelerden biri yeşil renkli bitkinin sağ tarafında, diğeri ise sol tarafında konumlandırılmıştır. Bir diğer deyişle, kelimeler, bir şekil unsuru ile ortadan ayrılmıştır. “…” ibaresi, “Özgü. Katışıksız, en iyi cinsten, saf. Hükümdara özgü olan.” anlamlarını haizdir. “ÖZEL” ibaresi ise “Yalnız bir kişiye, bir şeye ait veya ilişkin olan, spesiyal. Benzerlerinden ayrılmasını sağlayan bir özelliği olan, spesiyal. Bir kişiyi ilgilendiren, hususi, zatî. Devlete değil, kişiye ait olan, hususi, resmî karşıtı. Dikkate değer. Ayırt edici bir niteliği olan. Her zaman görülenden, olağandan farklı.” anlamlarını taşımaktadır. “… ÖZEL” yazıldığı gibi okunan bir ibaredir. “…” ve “ÖZEL” kelimeleri benzer anlamlar taşımakla birlikte, “… ÖZEL” ibaresinin bütün olarak bir anlamı bulunmamaktadır. Birlikte yazılmaları, ortaya yeni bir anlam, yeni bir ifade çıkarmamıştır. Özellikle, kelimelerin bir bitki gövdesi ile ayrılması sebebiyle, iki kelime de anlamını korumaya devam etmektedir.
Davacı yanın markalarını incelediğimizde ise; “şekil+….” şeklinde genel olarak “…+kelime” veya “…+kelime” şeklinde kelime gruplarından oluştuğu ve ayrıca sadece “…” kelimesinden ibaret markanın sahibi olduğu tespit edilmiştir. Davacı markalarında yer alan “CAFE”, “COFFEE” ibareleri, “kahve” ve “kafe” anlamına gelen İngilizce kelimeler olup, ayırt edici niteliği bulunmayan, herkesin kullanımına açık ibarelerdir. Dolayısıyla davacıya ait markaların esas unsuru “…” ve “…” ibareleridir. “…” ibaresi anlamı olan bir kelime olmakla birlikte “…” kelimesinin bir anlamı bulunmamaktadır. “…” ibaresi, anlamlı bir kelime olması nedeniyle orijinal bir ibare gibi ayırt edici niteliğinin yüksek olduğu söylenemez. Fakat somut olayda, “…” ibaresi, davanın konusunu oluşturan 30. Sınıf emtia ve bu emtianın pazarlanmasına yönelik 35/05 sınıf hizmetler yönünden tanımlayıcı bir kelime olmadığı ve dolayısıyla marka vasfının bulunduğu, marka olarak tescilli olması nedeniyle tescilli markalara sağladığı tüm inhisari haklardan yararlanma hakkına sahip olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinden kaynaklı olarak görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer oldukları, markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerin de aynı/aynı tür olduğu, buna göre, daha önce davacıya ait “…”lı markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “Şekil+… ÖZEL” ibareli markayı gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markaların serisi niteliğinde bir marka zannedebileceği, davacıya ait mal veya hizmetlerden faydalandığı zannı ile hareket ederek davalı şahıs mal ve hizmetlerinden faydalanabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan markalar arasında davaya konu mal ve hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf, markasını “30. sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler” emtiası bakımından, yaygın olarak, sürekli ve 2013 yılından bu yana kullanmaktadır. Fakat bu emtialar, davacının tescilli markaları kapsamında yer almakta ve davacının tescilli markası ile hali hazırda koruma altında olup, tescilsiz bir kullanım söz konusu değildir. Bahsi geçen emtialar ile dava konusu marka başvurusu kapsamında aynı/aynı tür emtialar, 6769 sayılı SMK madde 6/1 kapsamında belirlenmiştir. Davacının tescilli markaları kapsamı dışında kalan bir marka kullanımı söz konusu olmadığından, somut olayda gerçek hak sahipliği şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı taraf, yayına itiraz aşamasında bir kısım faturalar (2013-2020 yılları aralığına ilişkin 88 adet) ile dava aşamasında ise 5 adet fatura, Gittigidiyor, Trendyol, Hepsiburada, n11.com satış sayfaları, ürün kataloğu, 2019 tarihli Fuar Stant Kiralama Sözleşmesi ile fuar standından fotoğraflar, Facebook ve Instagram sayfalarına ilişkin görseller ile 2013 tarihli Fason Üretim Sözleşmesi sunmuşsa da sunulan delillerin markanın “kullanımını” gösterir deliller olmakla birlikte, tanıtıma yönelik belgeler olmadığı bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı, mahkememizce oluşturulan bilirkişi heyetinin de bilgi ve tecrübeleri kapsamında bildirdiği mütalaaya göre davacı markasının tanınmış olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu uyuşmazlıkta SMK m.6/1 hükmü koşulu oluştuğundan davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının “30.SINIF:Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri bakımından İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “30.SINIF:Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetleri bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 205,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.377,90 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/10/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza