Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/104 E. 2023/326 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/104 Esas – 2023/326
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/104 Esas
KARAR NO : 2023/326

DAVA : Marka Hakkı İhlali – Haksız Rekabet – Tasarım Hakkı İhlali
DAVA TARİHİ : 25/03/2022
KARAR TARİHİ : 21/06/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/07/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkı İhlali – Haksız Rekabet – Tasarım Hakkı İhlali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde ve sair beyanlarında özetle; Müvekkilinin; …. başta olmak üzere … , …, …, …, … gibi pek çok tanınmış markası bulunduğunu, müvekkilinin “…” ve “…” markalarını, yine adına tescilli şişe ve etiket tasarımı ile birlikte özel ambalaj içerisinde temizlik ürünlerinde yoğun bir şekilde kullanmakta olduğunu, bu markanın ciddi reklam ve tv tanıtımları sayesinde markanın tüketicinin zihninde güçlü bir şekilde yer edindiğini, müvekkilinin tanınmış “…” markası altında satışa sunduğu bu ürünlerin, kısa sürede birçok firma tarafından da taklit edildiğini, davalı şirketin de “…” şeklinde ve müvekkili ürün ambalajına benzer bir görselle satışa sunduğu ürünlerin … gibi birçok e ticaret sitesinde satıldığını, davalı ürünlerinin yine …, … gibi sosyal medya hesapları üzerinden de satışa sunulduğunu, davalı şirketin “…” adı altında satışa sunduğu bu ürünlerin birebir müvekkili markaları ile aynı şekilde yüzey temizleyicisi niteliğinde olduğunu, davalı ürünlerindeki şişe tasarımları ve yine adına tescilli etiket kompozisyon/dizayn özellikleri iltibas yaratacak şekilde benzer olduğunu, davalının “…” yerine yine müvekkiline ait bir diğer marka olan “…” ibaresini tercih ettiğini, her iki ürünün de sunumunun yapıldığı şişe ambalajlarının benzer olduğunu, her iki üründe de sarı renkli ürün olan şeffaf şişe üzerine yapıştırılmış etiketlerde ürünlerin kırmızı renkle yazılmış markaları ile sunulduğunu, ambalajlar üzerinde kullanılan görsellerin benzer olduğunu, davalının ayrıca “… …” adı altında da bir diğer ürününü sunduğunu, “…”ün de müvekkilinin tescilli markası olduğunu, davalının “…” markasını bu şekilde kullanım biçiminin, müvekkilinin tescilli markaları ile ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu gibi, davalının da aslen bu niyetle hareket ettiğini, … dosyası ve sonrasında ikame edilen … Esas sayılı dosya üzerinden görülen esas davada davalı yanın, … markalı ürünleri de fason olarak … adına ürettiğinin dava konusu edildiği, davalının açıkça müvekkili markalarını dolanmaya çalıştığını, davalı şirketin sosyal medya hesaplarındaki paylaşımları incelendiğinde; … nilemtemizlik kullanıcı adı ile 16.03.2021 ve 03.01.2022 tarihlerinde yaptığı yayınlarda, 16.03.2021 tarihli yayında ürün “… …” tanıtım işareti ile tanıtılmakta iken, 03.01.2022 de “… …” tanıtımında yine “…” tanıtım işareti ve … hashtag’i kullanıldığını, “…” markalı müvekkili ürünlerini arayanların bu sayede davalı ürünlerine yönlendirildiğini, davalı yanın bu eylemlerinin haksız rekabete de sebebiyet verdiğini, davalının, müvekkilinin tescilli … … markasının ayırt edilemeyecek kadar benzer şekilde aynı ürünler için aynı tertip tarzı ile marka ve ambalaj tasarımı olarak kullanması, tüketiciler nezdinde çağrıştırma yolu ile karışıklığa sebep olacağını, ürünün sunuluş şekli itibariyle dahi müvekkilinin pazardaki lider nitelikteki ürünlerini çağrıştırdığını, davalı aleyhine daha evvel … sayılı tespit dosyasının ikame edildiğini, anılan dosya kapsamında davalı şirket tarafından piyasaya sürülen dava konusu ürünlerin ve dahi reklam ve tanıtımlarda, hashtaglerde ve URL hesaplarında kullanılan … ibaresinin ve bu kullanımların müvekkil şirket markasıyla iltibasa sebep olacak düzeyde benzer olduğu yönünde bilirkişi raporu alındığını, davalı şirketin delil tespitinden sonra kullanımlarını değiştirerek … yerine …, … yerine … ibarelerini yazarak kullanmaya başladığını belirterek; davalının haksız eylemlerinin tespitine, haksız rekabetin men’ine, davalının marka hakkı ihlali ve tasarım hakkı ihlali oluşturan eylemlerinin men ve ref’ine, davalının haksız eylemlerinin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını teminen; … …, …, … tanıtım işaretli ürünlerin üretim ve satışlarının durdurulmasına, bu ürünlerin bulundukları yerden …, ambalajların imha edilmesine, tecavüze konu katalog, broşür, tabela gibi her türlü tanıtım vasıtalarının …, fiziki ve sanal olarak yapılan reklam ve tanıtımlara son verilmesine, “…” alan adlı internet sitesinde ve …, instagram gibi sosyal medya hesaplarında başka eklerle dahi olsa … … …, …, … … … … tanıtım işaretini taşıyan ürünlerin reklam ve tanıtımlarının ve dahi satışlarının yapıldığı yayınların ve yayınlara erişimin …, her türlü online satış platformlarında bu meyanda … online alışveriş sitelerinde … … …, … … … markalı ürünlerin satışlarının …, 40.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilmesine, hükmün ilan edilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi ve sair beyanlarında özetle; Müvekkilinin mezkur kullanımlarını Mart ayından sonra sonlandırdığını, dolayısıyla davacının marka korumasına sahip olduğu Nisan ayında müvekkil tarafından satış ve üretim yapılmadığını, müvekkilin bahsi geçen e-ticaret sitelerinde ürün satışı yapmadığını, ürünlerinin bulunmadığını, … sayılı kararı ile müvekkilin adresine gelindiğini ve … … … isimli “ilamda belirtilen ürünlere rastlanılmadığı” haciz tutanağı ile tespit edilmiş olduğunu, müvekkilinin, davacının iş bu davaya konu ettiği ürününü 2021 yılının Şubat ve Mart aylarında üretmiş ve satmış olduğunu, sonrasında faaliyetlerini durdurduğunu, davacının “…” ve “… …” adlı markaları müvekkilin satış ve üretimi durdurmasından sonra yayınlandığını, davacı markalarının tanınır olmadığını, davacının iltibas iddiasına konu ettiği markası “… …” olup karşılaştırmaya tabi tutulan müvekkiline ait markanın ise “…” olduğunu, ürün üzerindeki diğer kelimeler olan “…” ve “…” ifadelerinin marka olarak değil, tanımlama olarak kullanıldığını, müvekkiline ait markanın “… … …” olarak kullanıldığının kabulü halinde dahi markalar arasında iltibasa neden olacak kadar benzerlik bulunmayacağını, davacı markalarının ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, “…”, “…” ve “…” markalarının tamamının renk isimleri ile oluşturulduğunu, bu markalardaki “…” gibi kavramların övücü nitelikte kelimeler olduğunu, davacı yanın “…” markası ile müvekkili markası arasında zaten bir benzerlik bulunmadığını, tüketicilerin ilk olarak bu ibareleri kıyaslayacakları düşünüldüğünde, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin de ortaya çıkmayacağını, müvekkiline ait markanın … ve sözcük unsurlarından oluştuğunu, markalar bütün olarak değerlendirildiğinde, markaların algısının tüketiciler nezdinde karışıklığa yol açmasının mümkün olmayacağını, davacı tarafından müvekkiline ait … … adlı ürün ile davacıya ait … isimli ürün bakımından iltibas iddiasında bulunulmuşsa da bu iddiaya itibar edilemeyeceğini, bu iki ibare arasında benzerlik bulunmadığını, taraf ürünlerinin sunumlarının da benzer olmadığını, davacının şişesi daha keskin hatlara sahip olup üst kısmı koni biçiminde yukarıya çıkmakta ve ürünün boğaz kısmı daha geniş biçimde devam ettiğini, müvekkiline ait ürünün şişesinin ise şişenin gövde kısmından boğaz kısmına doğru daha yumuşak bir görüntü verdiğini ve şişenin boğazına doğru daha yuvarlak biçimde uzandığını, şişenin boğaz kısmının ise davacının ürününe göre oldukça küçük olduğunu, davacının şişesinin orta kısmında bulunan çizgi şişeyi bölmez iken müvekkiline ait ürünün şişesinin orta kısmındaki çizginin, şişede adeta çentik görüntüsü oluşturduğunu, ürün üzerindeki görsellerin benzer olmadığını, uyarı işaretlerinin dahi farklı olduğunu savunarak davanın reddini talep ettiği görülmektedir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29 ve m.149 hükümlerinden kaynaklı marka hakkı ihlali, 6102 sayılı TTK m.54 vd hükümlere göre açılan haksız rekabet ve 6769 sayılı SMK m.81 ve m.149 hükümlerine göre tasarım hakkı ihlali sebeplerinden kaynaklı hukuki korunma istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacıya ait marka hakkı ihlali, tasarım hakkı ihlali ile haksız rekabet oluşturan eylemlerinin bulunup bulunmadığı, varsa bu eylemlerin tespiti, men-i, ref’i, hükmün ilanı, manevi tazminat istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı olarak tebliğ olunmuş, dilekçe teati aşaması tamamlanmış, tarafların sunduğu deliller alınmış, marka ve tasarım tescil belgeleri celp edilmiş, … sayılı dosyası celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin kök ve ek rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller, marka ve tasarım tescil belgeleri, … sayılı delil tespiti dosyası, özel veya teknik hususlarda saptamalar içeren bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Davacı iddialarının temeli; davalı yanın …. sayılı dosyasına konu kullanımlar ile anılan dosya sonrasında davalı yanın üzerinde değişiklik yaptığı iddia edilen kullanımlara konu “… …, …” ibarelerini içerir kök raporda görseline yer verilen kullanımların; … sayılı ve “…” ibareli, … sayılı ve “…” ibareli, … sayılı ve “…” ibareli, … sayılı ve “…+… …” ibareli markalarından doğan hakları ihlal ettiği iddiası ve ayrıca davalı fiili kullanımlarına konu ürün şişelerinin, davacı adına kayıtlı tasarımlardan doğan hakları ihlal ettiği, yine iddia edilen eylemlerin haksız rekabet oluşturduğu iddialarına dayanmaktadır.
Davalı yana ait … sitesi incelendiğinde; … linkinde davalı yanın “… … …” ibaresi ile sergilediği ve ticarete konu ettiği ürünü tespit edilmiştir. Bu ürün aynı zamanda davalı yanın, aleyhine yapılan tespit sonrasında üzerinde değişiklik yapıldığı iddia edilen kullanımıdır. Mezkur kullanımlar davalı yanın … ve … hesaplarından yapılan paylaşımlara da konu edilmiştir. Davalı yana ait her iki sosyal medya hesabından yapılan en eski tarihli paylaşımlar da 24.05.2021 tarihine yönelik olup davalının bu tarihten sonra da çok sayıda paylaşımda bulunduğu görülmektedir.
… sayılı dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporuna konu kullanımlarda; davalı yanın “…” ibaresini, ürün ambalaj görselinde, tamamen geri planda kalmayan bir nitelikte “…” ayırt edici üst markasının yanındaki ikincil unsur olarak kullandığı kullanımların varlığı tespit edilmiştir. Söz konusu ibare davacı adına 29.03.2021 tarihinde marka başvurusuna konu edilmiş, 17.05.2021 tarihli bültende yayınlanmış, … sayılı ve “…” şeklindeki markanın birebir aynısıdır. Anılan kullanımların, davacı tescilli markasının yayın tarihinden sonra piyasaya sürüldüğü bu paylaşımlardan yorumlanabilmektedir. SMK m.7/4 hükmü uyarınca; tescile bağlanmak kaydıyla, marka başvurusunun bültende ilanı sonrasında gerçekleşen kullanımlar, marka hakkı ihlaline sebep olacaktır. Dolayısıyla davalı yanın bu ibareyi içerir kullanımlarının, “…” üst markası altında olsa dahi, davacı adına salt bu ibareden oluşacak şekilde tescil edilmiş ve önceki tarihli olan “…” markasından doğan hakları ihlal edeceği değerlendirilmektedir. Zira “…” ibaresi, davalı şirket sahibi adına 2013 yılından beri tescilli olduğu görülen bir üst marka olup …. alan adında yer alan ürünlerden de bu ürünün davalı taraf için çatı /lider marka olduğu anlaşılabilmektedir. Bu halde davalı yanın, anılan ibareyi içerir şekildeki kullanımlarında, esasen korumaya ya da tanıtmaya çalıştığı unsurların, bu ibare yanında yer alan ve markasal nitelik arz edecek işaretler olacağı aşikardır. Bu bağlamda davalı yanın “…” ibaresine yönelik kullanımları açısından, bu kullanımların doğrudan doğruya davacı tescilli markası kapsamında yer alan emtialar ile aynı tür mallardan olmasından ötürü, davacı yana ait … sayılı ve “…” şeklindeki tescilli markasından doğan hakları ihlal eden kullanımlar olarak değerlendirilmesi mümkündür.
Bununla birlikte davalı yanın “…” markası altında “…” ibaresini içeren ürünlerini 09/11/2020, yani davacı yanın başvurusundan çok daha önce ürettiği ve sattığı hususunda itirazları bulunduğu, davalı yanın bu itirazları incelendiğinde; davalı yanın itirazına mesnet gösterdiği delillerinin 16.03.2021 tarihli …. sayılı ve …. sayılı faturalar ve ayrıca bir adet 09.11.2020 tarihli “… FİYAT LİSTESİ” başlıklı … barkod sayısı ile tanımlandığı görülen “… … … …” ibaresini taşıyan bir adet fiyat kataloğu ve yine 16.03.2021 tarihli bir adet “satınalma sipariş formu” konulu belgeden ibaret olduğu tespit edilmiştir.
Bahsi geçen belgelerin tamamında davalı yanın “… … …” markasını taşıyan ürünün adı geçtiği, 4 adet faturada fatura numarası sırasına göre 2, 50, 50, 400 kutu olmak üzere toplam 502 kutu ürün satışı yapıldığı (kutuların 12’şerli ürün ihtiva ettiği) görülmüştür. Bu delillerden davalı yanın, davacı yana ait … sayılı marka başvurusunun başvuru tarihi olan 29.03.2021 tarihinden yaklaşık 2 hafta öncesinde “… … … …” ibaresini taşıyan ürünlere yönelik ticari faaliyetlerinin mevcut olduğu değerlendirilmiştir. Ayrıca yine 09.11.2020 tarihli ürün fiyat kataloğunda da bu ürünün … barkod numarası ile tanımlandığı, tanımlanan barkod numarasının 16.03.2021 tarihli bir adet “satın alma sipariş formu” konulu beldeki barkod numarası ile de örtüştüğü görülmektedir.
Tüm bu tespitlerden yola çıkarak, davalı yanın “… … … …” şeklindeki markasal kullanımlarını, “yüzey temizlik ürünü” üzerindeki kullanımının, davacı tescilli markasının başvuru tarihinden öncesine dayandığı görülmekte ise de sunulan 4 adet aynı tarihli fatura ve 1 adet satın alma sipariş formu ile 1 adet 2020 tarihli “ürün fiyat kataloğunun”, davalı yana “…” ibaresi üzerinde üstün ve gerçek hak sahipliği açısından bir hak bahşetmeyeceği, bu nedenle, davalı yanın söz konusu kullanımlarının, marka hakkı ihlali iddiası bakımından hukuka uygunluk sebebi oluşturmayacağı kanaatine varılmıştır. Zira, bu noktada sunulan deliller; belirgin sıklık, yoğunluk ve devamlılıkla kullanılmış bir markayı göstermediği gibi her biri aynı tarihli faturalar ve bir adet ürün kataloğu üzerinden bir inceleme yapılmış olup sunulan delillerin son derece sınırlı sayıda olduğu aşikardır. Uygulamada da kabul edildiği üzere gerçek hak sahipliği öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek olmayıp SMK 6/3 maddesi anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
Bu halde davalı tarafın anılan delilleri karşısında “…” ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği bulunduğunun söylenemeyeceği, her biri 16.03.2021 tarihli sipariş kaydı/faturalar ve yine 2020 tarihli bir adet fiyat kataloğunun gerçek hak sahipliği argümanı bakımından yeterli görülmediği kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafça, dava dilekçesinde, davalı yanın mezkur kullanımlarında, davacı adına tescilli … sayılı “…” ibaresini de özellikle hashtag kullanımı şeklinde izinsiz kullanımlara konu ettiği tespit edilmiş ise de bilirkişi heyeti marifetiyle yapılan incelemelerde bu yönde bir tespite rastlanılmamıştır.
Bununla birlikte davacı yanın iddiaları arasında, davalı tarafın mezkur kullanımlarında, bilirkişi kök raporunda örnek kullanımlarına da yer verilen ve “…” şeklindeki ambalaj kullanımında yer alan “…” ibaresinin de, ürünün sunum biçimi de gözetildiğinde, yine müvekkiline ait markalar ile çağrışımsal bir ilişki kurulmaya çalışılma amacıyla gerçekleştirilen kullanımlar olduğunu iddia ettiği görülmektedir.
Öncelikle davalı yanın mezkur “… … …” ibarelerinin hakim unsurlar olarak kullanıldığı bu kullanımında, önceki kullanımlarında yer alan “…” ibaresinin kaldırıldığı, bu halde davacı adına tescilli “…” ya da “…” esas unsurlu markalar ile iltibasa yol açar herhangi bir ibareye ürün üzerinde yer verilmediği görülmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere davalı kullanımlarının merkezinde yer alan markasal unsur konumundaki ibare “…” şeklindeki marka ise de bu ibarenin davalı açısından bir lider/çatı marka olduğunun kabulü gerekeceği, bu ibarenin hemen altında “…” şeklindeki tamlamanın ise, temizlik ürünleri açısından jenerik/ayırt ediciliği bulunmayan bir pazarlama sloganı olarak kabul edilmesi gerektiği, ambalaj üzerinde “…” logosunun hemen sağ kısmında kalacak şekilde yeşil ve kalın karakterli harflerle yazılmış “…” ibaresinin ise, yapılan bu tespitler ışığında ürün üzerindeki asli markasal unsur olarak korunmak/tanıtımı yapılmak istenilen unsur olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı yanın önceki tarihli markası … sayılı ve “…” şeklindeki markasıdır. Renk, rakam, standart sayılar gibi ibarelerin markasal anlamda ayırt edicilikleri yüksek olmadıkları gibi normal şartlarda tek bir kimsenin inhisarına da bırakılabilir işaretler olarak da kabul edilemezler. Normal şartlarda sarı rengin (ya da sair renklerin) kozmetik/kimyasal ürünleri doğrudan tanımlayıcı bir kullanımı bulunduğundan bahsedilmesi ya da doğrudan markasal bir sözcük unsuru olarak tercihi ise yaygın bir kullanım biçimi değildir. Ancak temizlik, hijyen, kişisel bakım vs. ürünlerinde, tüketicinin ürün ambalajlarında karşılaştığı renkler, ürünün içeriğine göre (mandalina, vanilya, hindistan cevizi, deniz, yosun, lavanta, amber, ahşap, limon vs) değişkenlik gösteren, başka bir ifadeyle ürünün içeriğindeki hammaddeye yönelik tüketiciye mesaj verme amacıyla kullanılan renklerdir. Dolayısıyla renk ile tüketiciye iletilmek istenilen mesaj, ürün içeriğindeki sıvının hammaddesine yönelik olup aynı marka altındaki aynı tür ürünlerin farklı renklerde içerikler ve fakat benzer ambalajlarda tüketiciye sunulduğu bilinen bir gerçektir. Bununla birlikte taraf markalarındaki ortak kullanıma konu olan “bomba” ibaresinin ise tarafların müşterek faaliyetlerine konu emtialar açısından ayırt ediciliği bulunan bir kelime olduğu aşikardır. Her ne kadar davalı yan, “bomba” kelimesinin kullanımının tanımlayıcı ve övücü mahiyette bir kullanım olduğunu ileri sürmekte ise de mahkememiz bu kanaatte olmayıp “bomba” ibaresinin uyuşmazlık konusu mallar açısından ayırt ediciliği yüksek, kavramsal ilişki içerisinde olmayan, esasen bir ürün ya da hizmetin doğrudan iktisadi kaynağını işaret etme kabiliyeti bulunan bir ibare olduğunu değerlendirmektedir. Nitekim temizlik ürünlerinde, “…” gibi kullanımlar, tüketicinin bu tür ürünler üzerinde görmeye aşina olduğu asli ibareler -ki davalı kullanımlarında da “…” şeklindeki kullanım da buna örnektir- tüketicinin aslen hiçbir markasal vasıf yüklemeyeceği nitelikte bir kullanımdır.
Bu tespitlere göre dava konusu davalı ürünü üzerinde “…” şeklinde gerçekleştirilen kullanımın, davalı yanın esasen “…” şeklindeki üst markasının yanı sıra, markasal nitelikte ön plana çıkan (davalı yanın web sitesi incelendiğinde, … şeklindeki kullanımının yanı sıra “…” şeklinde de kullanımlarının mevcut olduğu, daha evvelden ise doğrudan “…” şeklinde kullanımlarının bulunduğu gözetildiğinde) ve davalı tarafça aslen pazarlaması yapılarak tüketici nezdinde somut bir ticari konum edinmesi için çalışılan işaretin kendisi olduğu, bu halde davacı yanın doğrudan doğruya “…” şeklinde tescilli bir markası varken tüketicinin sadece ön kısımdaki renk unsuru (sarı, kırmızı, yeşil, mavi) itibariyle değişkenlik gösteren ve fakat “bomba” ayırt edici ortak unsurunu taşıyan taraf kullanımlarını aynı iktisadi kaynağa ait kullanımlarmış gibi algılayabileceği, hatta öyle ki davalı yanın “…” üst markası altında “…, …, …” gibi kullanımlarına konu ürünler ile bir şekilde karşılaşmış bir tüketicinin, ürünleri birbirinden ayırt ederken ya da ürünlere yönelik tecrübelerini 3. Kişilere aktarırken “…” markasından öncelikle “…, …, …” şeklindeki kullanımları öne çıkaracağı, bu halde davacı yanın halihazırda “…” tescilli markası mevcutken, benzer şekilde oluşturulmuş “…” ibaresini davalı taraf ürününde gören tüketicinin, bu kullanımı, davacı tarafa ait markanın farklı ürün içeriklerine haiz bir versiyonu için yaratılmış yeni bir ismi olarak algılayabileceği, böyle bir durumda, tüketicinin taraf markalarının özellikle iktisadi kaynakları noktasında mutlak bir yanılgı yaşama ihtimalinin bulunacağı düşünülmektedir.
Başka bir ifadeyle tüketici, esasen davacı yanın salt “…” ibaresinden oluşan markasını da davalı yana ait olduğunu zannederek “… – …” markaları arasında bu yönde ters bir iltibas ilişkisi kurabilecektir. Dosya kapsamında davacı yanın “…” markasına yönelik fiili kullanımlarına ilişkin herhangi bir örnek kullanım mevcut değil ise de davacı yanın, “…” markasını taşıyan (…) görsele benzer şekilde bir görselle “…” markasını kullanma ihtimalinin bulunduğu farazi bir durumda, “…, …, …, …” vs. mahiyetteki tüm kullanımların, aynı iktisadi kaynağa ait olduğu varsayımında bulunulması ve tüketicinin bu durum neticesinde iktisadi açıdan yanılgı yaşama ihtimali son derece yüksek olacaktır. Nitekim davalı yanın kök rapor kapsamında yer verilen örnek kullanımlarında da “…, …” ibarelerini, bağımsız bir şekilde ön plana çıkartarak reklam ve tanıtımlarda bulunması da bu yönde bir algı oluşmasına esas teşkil edebilecek kullanımlara örnektir.
Sonuç olarak; davalı yanın “… …” şeklindeki mezkur kullanım biçiminin, “…” üst markasına rağmen, daha evvelden de mevcut olan “… …” kullanım biçimi de gözetilerek birlikte değerlendirildiğinde, davacı yanın … sayılı ve “…” ibaresini taşıyan markaları ile ilişkilendirilerek, tüketiciler nezdinde iktisadi – idari anlamda markaların aynı kaynağa ait olduklarını düşünme ve yanılgı yaşamaları sonucunu doğurabileceği, dolayısıyla, davalı yanın yukarıda belirtilen kullanım biçiminin davacıya ait sözü edilen marka hakkını ihlal edeceği kanaatine varılmıştır.
Davacı yanca ayrıca … sayılı ve … sayılı tasarımlardan doğan hakların da ihlal edildiği iddiasında bulunulduğu, … sayılı tasarımın doğrudan bir ambalaj görseli olduğu, davalı yanın dosyaya kazandırılmış (daha evvelki d.iş dosyasında da mevcut olan) herhangi bir kullanım biçiminin, iş bu ambalaj tasarımından doğan hakları ihlal eder mahiyette olmadığı, zira ambalaj görselinde yer alan şekli unsurların (gömlek, motorsiklet, beyaz eşya vs) özellikle temizlik ürünlerinde, ürünlerin kullanıldığı alanları göstermek adına jenerik olarak tercih edilen unsurlar oldukları, dolayısıyla salt bu unsurlar nedeniyle tasarımsal anlamda davalı yan kullanımlarının, davacı ambalaj tasarımından doğan hakları ihlal edeceğinden bahsedilemeyeceği, keza yine ambalajlar üzerindeki hakim markasal unsurlarında da birbirlerinden farklı niteliklerde oldukları değerlendirilmiştir.
Davacı yanın … sayılı dayanak tasarımının ağız kısmında, … ucun yer almadığı, bununla birlikte her iki taraf tasarımının da mutat mahiyette özellikler içerir şekilde ve şişe formunda ambalajlar oldukları, davacı tasarımının gövdesinin dip kısmın katmanlı bir şekilde oluşturulduğu, dip kısmın devamında tamamen düz bir şekilde gövdenin ¾’lük kısmı boyunca dikey olarak yükselen silindirik bir gövdeye yer verildiği, gövde üzerinde bombesiz bir yapılanmanın mevcut olduğu, boyun kısmına yaklaştıkça bu gövdenin daralarak yine katmanlı bir görünüm ile şişenin … ucu ile birleşecek ağız kısmının oluşturulduğu, davalı yanın tasarımının da yine benzer bir gövde yapısına sahip olduğu, dava konusu tasarımda davacı tasarımındaki kadar belirgin bir dip katman yüzeyinin bulunmadığı, aynı şekilde bir gövde yapısının yükseldiği, bununla birlikte davacı tasarımından farklı olarak, daralan boyun kısmının nispeten belirgin bir daralma yapılmak suretiyle oluşturulduğu, halbuki davacı tasarımın boyun kısmının daha kalın yapıda olduğu ve belirgin bir boyun görseli oluşturmadığı, bununla birlikte tarafların faaliyet gösterdiği sektörde birbirinden çok farklı şişe formunda ambalajların ticari mevkie çıkartılabileceği bir durumda mezkur farklılığın, yeterli ve somut bir ayırt edicilik sağlamaya elverişli olmadığı değerlendirilmektedir. Davacı tasarımının … kısmı tasarım ile korunmadığından, değerlendirmede esasen yalnızca şişe ambalaj dikkate alınmıştır. Kök bilirkişi raporunda, ilgili sektörde kullanılan şişe ambalajlarının teknik çizim örneklerine yer verilmiş olup bu görsellerden de görülebileceği üzere mutat olarak bazı formlar kullanılmakla birlikte, seçenek özgürlüğünün dar olduğundan bahsedilmesi, gövde, boyun ve başlık kısmında meydana getirilen farklılıklar karşısında, mümkün görülmemiştir.
Sonuç olarak; davalı yanın, davacı adına tescilli … sayılı tasarıma konu şişe görseli ile bilgilenmiş kullanıcı nezdinde ayırt edilemeyecek düzeyde benzer bir tasarımı kullanması, davacının tescilli tasarımdan doğan haklarını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda yer verilen davalı eylemlerinden marka hakkı ve tasarım hakkı ihlali olarak tespit edilenler; aynı zamanda genel koruma hükmü olan haksız rekabet hükümlerine göre; davacı aleyhine haksız rekabet de oluşturmaktadır.
Bir bütün olarak; yukarıda yer verilen marka hakkı ihlali, tasarım hakkı ihlali ve haksız rekabet eylemlerinden kaynaklı olarak; davalının, “…”, “…” ibarelerini ürün ambalaj görsellerinde kullanması eylemlerinin davacıya ait … sayılı marka hakkını ihlal ettiğinin, davalının şişe formundaki ambalaj kullanımlarının davacıya ait …sayılı tasarım hakkını ihlal ettiğinin, davalı yanın fiili kullanım biçiminin aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, haksız rekabet ile marka hakkı ihlali ve tasarım hakkı ihlali oluşturan eylemlerin men ve ref’ine, davalının “…” ve “…” tanıtım işaretli ürünlerin üretim ve satışlarının durdurulmasına, bu ürünlerin bulundukları yerlerden …, haksız eyleme konu ambalajların imha edilmelerine, davacıya ait marka ve tasarım haklarına tecavüz teşkil eden ürünlerin reklam ve pazarlamasının yapıldığı katalog, broşür, tabela gibi her türlü tanıtım vasıtalarının …, fiziki ve sanal olarak yapılan reklam ve tanıtımlara son verilmesine, davalının reklam ve tanıtımlarının yapıldığı “…” alan adlı internet sitesinde ve …. gibi sosyal medya hesaplarında başka eklerle dahi olsa “…” ve “…” tanıtım işaretlerini içeren ürünlerin reklam ve tanıtımlarının ve dahi satışlarının yapıldığı yayınların ve yayınlara erişimin …, her türlü online satış platformlarında ve bu meyanda …. online alışveriş sitelerinde “…” ve “…” markalı ürünlerin satışlarının …, kararın icrası aşamasında 22/12/2022 havale tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmasına, karar verilmiştir.
Davacı yan manevi tazminat isteminde de bulunmuştur. Davalının, davacıya ait marka ve tasarım ile iltibas tehlikesi ve davacı aleyhine haksız rekabet oluşturan kullanımlarda bulunma eyleminden kaynaklı olarak davacı marka ve tasarımının ticari piyasada edindiği imajı zedelediği, bu nedenle manevi tazminat talep etme koşulunun oluştuğu anlaşılmakla; ihlale konu markasal ve tasarımsal kullanımların süresi, yoğunluğu ve niteliği, ihlale konu emtianın türü, tarafların kusur oranları, sıfatları, işgal ettikleri makam ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Son olarak; karar kesinleştiğinde masrafı davalı tarafından karşılanmak suretiyle hükmün ulusal çapta yayın yapan yerel bir gazetede ilan edilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalının, “…”, “…” ibarelerini ürün ambalaj görsellerinde kullanması eylemlerinin davacıya ait … sayılı marka hakkını ihlal ettiğinin, davalının şişe formundaki ambalaj kullanımlarının davacıya ait …sayılı tasarım hakkını ihlal ettiğinin, davalı yanın fiili kullanım biçiminin aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğunun TESPİTİNE, haksız rekabet ile marka hakkı ihlali ve tasarım hakkı ihlali oluşturan eylemlerin MEN ve REF’İNE, davalının “…” ve “…” tanıtım işaretli ürünlerin üretim ve satışlarının DURDURULMASINA, bu ürünlerin bulundukları yerlerden …, haksız eyleme konu ambalajların İMHA EDİLMELERİNE, davacıya ait marka ve tasarım haklarına tecavüz teşkil eden ürünlerin reklam ve pazarlamasının yapıldığı katalog, broşür, tabela gibi her türlü tanıtım vasıtalarının …, fiziki ve sanal olarak yapılan reklam ve tanıtımlara SON VERİLMESİNE, davalının reklam ve tanıtımlarının yapıldığı “…” alan adlı internet sitesinde ve …, instagram gibi sosyal medya hesaplarında başka eklerle dahi olsa “…” ve “…” tanıtım işaretlerini içeren ürünlerin reklam ve tanıtımlarının ve dahi satışlarının yapıldığı yayınların ve yayınlara erişimin …, her türlü online satış platformlarında ve bu meyanda …. online alışveriş sitelerinde “…” ve “…” markalı ürünlerin satışlarının …, kararın icrası aşamasında 22/12/2022 havale tarihli bilirkişi raporunun dikkate alınmasına,
25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişik oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Karar kesinleştiğinde masrafı davalı yandan karşılanmak suretiyle hüküm özetinin ulusal düzeyde yayın yapan bir gazetede İLAN EDİLMESİNE,
Fazlaya ilişkin istemlerin REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 1.707,75 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 683,10 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 1.024,65 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı marka hakkı ihlali, tasarım hakkı ihlali ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı tespit, men, ref, durdurma, toplatma, son verme, engelleme ve hükmün ilanı istemleri bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen kısma ilişkin olarak, karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, reddedilen kısma ilişkin olarak, karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 4/5 olarak kabulüne,
7-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 683,10 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL başvurma harcı, 11,50 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 155,50 TL posta-tebligat masrafı, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, … sayılı dosyası ile sarf edilen 3.225,20 TL delil tespiti masrafı olmak üzere toplam 6.218,32 TL yargılama giderinin 4/5’i olan 4.974,66 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.243,66 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı tarafından yapılan 48,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/5’i olan 9,72 TL’nin davacıda alınarak davalıya verilmesine, bakiye 38,88 TL’nin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.21/06/2023

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza