Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2022/10 E. 2022/230 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2022/10 Esas – 2022/230
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2022/10 Esas
KARAR NO : 2022/230
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 10/01/2022
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/01/2022 tarihli dava ve 14/02/2022 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkili şirketin 1961 yılından bu yana özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet gösterdiğini, “…” markasının TPMK nezdinde tanınmış marka olarak tescilli olduğunu, aynı zamanda “…” markasının WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı) nezdinde 23.02.2000 tarih ve 738 993 no. ile tescil edildiğini, davalının 2020/81049 başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirketin “…” ibareli markaları dayanak gösterilerek itiraz edildiğini, itirazların haksız olarak reddedildiğini, müvekkili şirketin 58 yıldan beri “…” ibaresini ticaret unvanı olarak kullandığını, müvekkilinin “…” markasının … marka destek programı çerçevesinde desteklenen ve korunan bir marka olduğunu, müvekkili şirketin ürettiği ürünlerin tümünde “…” ibaresinin kullanıldığını, halihazırda 1046 adet “…” ibaresini içeren markanın mevcut olduğunu, bu markaların bir kısmının tanınmış marka statüsünde olduğunu, müvekkili şirket ve/veya idari ekonomik olarak ilişkili olan şirketlerin “…” ibaresini gıda sektörünün dışında pek çok sektörde kullandığını, “…” markalarının hava, kara ve deniz taşımacılığı başta olmak üzere lojistik sektörü, sigortacılık, finansal ve parasal hizmetler ve gayrimenkul sektörü, sanayi tipi ekipman ve makine üretimi sektörü, sahne gösterileri, tiyatro vb. sektöründe de kullanıldığını, müvekkili şirketin “…” markasını taşıyan ürünleri yedi kıtaya ihraç ettiğini, müvekkili şirketin “…” ibareli markalarına yapılan yatırımlar ve harcamalar sonucu markaların tanınmış marka statüsüne kavuştuğunu, müvekkili şirketin “…” markaları için yapmış olduğu reklamların milyonlar tarafından izlendiğini, dava konusu markanın “…” ibaresi yanında tali unsur niteliğinde, ayırt edici katkı sunamayan ve tanınmış marka olan “…” markasının hakim konumunu değiştirmeyen eklemeler ile oluşturulduğunu, davalı şirketin karşı görüş formunda dava konusu markada yer alan “-…” ibaresinin “…” isimli bileşiğin baş harflerinden oluştuğu, “67” sayısının ise markayı taşıyacak ürünlerin içeriğinde yer alacak olan bor oksit isimli maddenin içerik yüzdesi olduğunun belirtildiğini, ancak; dava konusu işarette vurgunun “…” ibaresinde olduğunu, müvekkili şirketin “…” markalarının tanınmış marka olması sebebiyle iltibas ihtimalinin arttığını, müvekkili markasının bütün sınıflarda yer alan mal ve hizmetleri kapsar bir şekilde korunması gerektiğini, “…” ibaresi ile “…” ibaresinin fonetik ve kavramsal olarak birbirine yakınlık içeren ibareler olduğunu, ortalama tüketicilerin markalar arasında bir ilişki kurabileceğini, dava konusu markanın bir anlamı bulunmadığını, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait seri markaların içine sızabileceğini, davalı markasının müvekkili markalarının toplumda sağladığı güven ve tanınırlıktan haksız bir biçimde faydalanacağını, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, davalının cevap dilekçesinde “…” ibaresini esaslı unsur olarak kullandıklarının beyan edildiğini, davalı tarafın kullanım ispatı talebinin yerinde olmadığını, müvekkilinin 2018/59334 başvuru numaralı mesnet markasının 21.06.2018 tarihinde tescil edilmiş olması sebebiyle kullanım ispatına konu olabilmesi için gereken 5 yıllık sürenin dolmadığını beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalı genel müdürlüğe ait 2020/81049 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 14/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markaları arasında ortalama tüketici nezdinde görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, markaların aynı firmanın markası gibi algılanacak nitelikte olmadığını, dava konusu “…” ibaresinin bileşke marka olduğunu, dava konusu ibarenin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, ibarenin bu haliyle ayırt ediciliğini oluşturmuş bulunduğunu, somut olayda SMK 6/5. maddesindeki şartların oluşmadığını, davacının kötü niyet iddialarını destekler nitelikte herhangi bir delil sunmadığını, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü vekili 28/01/2022 tarihli cevap ve 04/03/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkili … Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün devletin genel maden politikası içinde ülkemizin her türlü maden ve endüstriyel hammadde kaynaklarını değerlendirmek üzere kurulmuş ve tümüyle ticari esaslara göre faaliyet gösteren bir iktisadi devlet teşekkülü olduğunu, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün direktifiyle 1935 yılında kurulan …’ın ülkemizin madencilik sektöründe önemli bir yere sahip olduğunu, “…” isminin Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün tavsiyesiyle konduğunu, kuruluşundan bugüne “…”, “… Holding A.Ş.” ve “… Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü” olarak üç ayrı ticari unvan kullanıldığını, tüm ticari unvanlarda “…” ibaresinin asıl ve ayırt edici unsur olduğunu, müvekkilinin “…” ibaresini 87 yıldır aralıksız olarak kullandığını, ibarenin müvekkili kurum ile özdeşleştiğini, müvekkili kurumun Ar-Ge projeleri sonucunda … ürününü ilk olarak 2009 yılında piyasaya sunduğunu, ürünün tarım alanlarından alınan verimi, toprak kalitesini ve bitkilerin gelişimini olumlu olarak etkileyen borlu tarım ürünü olduğunu, gıda piyasasıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, müvekkili kuruluşun 2020/81049 numaralı marka başvurusunun davacı şirket markaları ile bir benzerliğinin söz konusu olmadığını, davacı markaları ile müvekkili markasının mal ve hizmetler yönünden birbirlerinden oldukça farklı olduğunu, davacının gıda sektöründe faaliyet göstermesi sebebiyle de iltibas ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili markasında “…” kelimesine bir vurgu bulunmadığını, markaların farklı renk ve biçimli yazım stilleri ve davacı markalarında yer alan şekil unsuru dolayısıyla ayırt edilebilir olduklarını, müvekkili markasının hitap ettiği tüketici kitlesinin söz konusu emtia ya da ürünleri tanıyan, dikkat ve seçicilik özelliği bulunan kişiler olduğunu, taraf markaları ile satışa sunulacak ürünlerin yan yana aynı raflarda satılma ihtimali dahi bulunmadığını, müvekkili kuruluşun 2016/44882 ve 2016/44887 sayılı “…” ibareli markaları bulunduğunu, dava konusu marka başvurusunun 2016/44887 sayılı markaya 02 ve 35. sınıfları dahil etmek amacıyla yapıldığını, davacının kötü niyet iddialarını ispatlar nitelikte delil ileri sürülmediğini, davacının tanınmışlık iddiaları yönünden SMK m. 6/5’te belirlenen koşulların oluşmadığını, davacının gıda dışı markalarının olmasına rağmen tanınmışlık iddialarının bu markalara sirayet edemeyeceğini, davacının 01 / 02 / 35. sınıf kapsamında hiç ticari faaliyet göstermediğini, faaliyet göstermekteyse de markalarını kullanmadığını, bu nedenle kullanım ispatı talep ettiklerini beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
I-YİDK Kararının İptali İstemi Bakımından; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı genel müdürlüğe ait 2020/81049 sayılı “…” sayılı marka başvurusu ile davacıya ait 2018/59334 sayılı “Şekil+…” ibareli marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı,
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından; Davalı genel müdürlüğe ait 2020/81049 sayılı “…” sayılı marka ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı genel müdürlüğün ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı genel müdürlüğün marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı genel müdürlüğün “…” ibareli, “2.SINIF: Boyalar, vernikler, laklar, pas önleyiciler, ahşabı koruyucu maddeler, boyalar için bağlayıcı ve inceltici maddeler, boya pigmentleri, metali koruyucu maddeler, ayakkabı boyaları; matbaa boyaları ve mürekkepleri, tonerler (dolu halde toner kartuşları dahil); besin maddelerini, ispençiyari ürünleri ve içecekleri boyamaya mahsus maddeler. İşlenmemiş doğal reçineler. Boyacılar, dekoratörler, matbaacılar ve sanatçılar için metal levhalar ve toz halde metaller. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Boyalar, vernikler, laklar, pas önleyiciler, ahşabı koruyucu maddeler, boyalar için bağlayıcı ve inceltici maddeler, boya pigmentleri, metali koruyucu maddeler, ayakkabı boyaları; matbaa boyaları ve mürekkepleri, tonerler (dolu halde toner kartuşları dahil); besin maddelerini, ispençiyari ürünleri ve içecekleri boyamaya mahsus maddeler. İşlenmemiş doğal reçineler. Boyacılar, dekoratörler, matbaacılar ve sanatçılar için metal levhalar ve toz halde metaller. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 17.07.2020 tarihinde gerçekleştirdiği 2020/81049 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 28.09.2020 tarih ve 357 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 19.11.2020 tarihinde T/00266, 2018/59334 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı genel müdürlüğün 20.01.2021 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan itirazın SMK m.6/1 hükmü uyarınca kabulüne karar verilerek başvurunun reddedildiği, diğer itiraz sebeplerinin ise haksız bulunduğu, bu karara karşı davacı şirket tarafından 05.05.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, davalı genel müdürlüğün itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne ve başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 15.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 17.02.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
I-YİDK Kararının İptali İstemi Bakımından:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Bu nedenle; eldeki istemde, YİDK karar tarihi olan 12.11.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Dava konusu 2020/81049 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan “2.SINIF: Boyalar, vernikler, laklar, pas önleyiciler, ahşabı koruyucu maddeler, boyalar için bağlayıcı ve inceltici maddeler, boya pigmentleri, metali koruyucu maddeler, ayakkabı boyaları; matbaa boyaları ve mürekkepleri, tonerler (dolu halde toner kartuşları dahil); besin maddelerini, ispençiyari ürünleri ve içecekleri boyamaya mahsus maddeler. İşlenmemiş doğal reçineler. Boyacılar, dekoratörler, matbaacılar ve sanatçılar için metal levhalar ve toz halde metaller. 35.SINIF: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Boyalar, vernikler, laklar, pas önleyiciler, ahşabı koruyucu maddeler, boyalar için bağlayıcı ve inceltici maddeler, boya pigmentleri, metali koruyucu maddeler, ayakkabı boyaları; matbaa boyaları ve mürekkepleri, tonerler (dolu halde toner kartuşları dahil); besin maddelerini, ispençiyari ürünleri ve içecekleri boyamaya mahsus maddeler. İşlenmemiş doğal reçineler. Boyacılar, dekoratörler, matbaacılar ve sanatçılar için metal levhalar ve toz halde metaller. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)
” mal ve hizmetleri ile itiraza mesnet 2018/59334 sayılı marka kapsamında yer alan ve bilirkişi raporunda altı çizgili olarak gösterilen mal ve hizmetlerin AYNI/AYNI TÜR olduğu tespit edilmiştir.
Davaya konu marka başvurusu; herhangi bir şekil unsuru içermeyen, siyah renk ve standart bir yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Markayı oluşturan unsurların tamamı, aynı satırda ve aynı boyutta yazılmıştır. “67” ve “…” ibaresinin arasında “tire(-)” işareti yer almaktadır. “…” ibaresi, anlamlı bir ibare olmayıp, “…-…” şeklinde telaffuz edilmektedir. “67” ibaresi ise bir sayıdır. Davacı taraf, “-…” ibaresinin “…” isimli bileşiğin baş harflerinden oluştuğu, “67” sayısının ise markayı taşıyacak ürünlerin içeriğinde yer alacak olan bor oksit isimli maddenin içerik yüzdesi olduğunu ifade etmişse de, “…” bileşiğinin … olarak da kullanıldığına dair herhangi bir bilgiye, herhangi bir resmi ya da bilimsel kaynakta rastlanılmamıştır. ….veri tabanında kontrol sağlanmış olup, bu bileşikle ilgili kullanılan resmi adların, kısaltmaların kayıtlı olduğu hiçbir kaynakta “…” ibareli bir kısaltmaya/resmi bir kullanıma rastlanılmamıştır. Davalı … Maden’in internet sitesinde yer alan “…rımda bor gübresi olarak kullanılan disodyum oktaborat tetrahidratın üretiminde ve tarım ilacı yapımında kullanılmaktadır.” şeklinde bir tanımlama bulunmaktadır. Yine … Maden’in sitesinde, … ürününün tanıtıldığı sayfada (https://www.etimaden.gov.tr/…) “Boraks ve borik asit reaksiyonundan üretilerek önemli bir bitki besin maddesi olan …, %67 oranında boroksit içermektedir.” cümlesi, …’nin bitki besin maddesi yani bor gübresi olarak kullanıldığını göstermektedir. Davalı taraf da, internet sitesinde “…” ibaresine yer vermiş, fakat bu ibareyi tanımlamak için “…” ibaresini kullanmamıştır. Dolayısıyla “…” ibaresinin, herkes tarafından ya da en azından ilgili tüketici tarafından bilinen ve sıklıkla kullanılan bir kısaltma olduğu yönünde bir bilgiye, resmi kaynaklarda rastlanılmamıştır. Ayrıca dava konusu markada, “…” ibaresi, “…” ibaresi ile birleşik şekilde yazılmış ve “…” ibaresi, tanımlayıcı bir ibare olacak şekilde konumlandırılmamıştır. Bu nedenle, dava konusu markanın bir bütün olarak karşılaştırmaya konu edilmesi gerekmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet marka ise, kırmızı renk ile yazılmış “…” ibaresi ile bu kelimenin sol üst köşesine konumlandırılmış bir “… güneşi” şekli içermektedir. Davacıya ait marka “…” şeklinde telaffuz edilmekte olup, “…” ibaresi, Türk Dil Kurumu’nun online sözlüğünde “…” olarak tanımlanmıştır. “…” ibaresi, davacının “çikolata, gofret, bisküvi, kek, kraker” gibi gıda ürünleri bakımından tanınmış bir markadır.
Dava konusu marka kapsamında yer alan ürünler boyacılıkta kullanılan çeşitli kimyasal ürünlerden oluşan emtialar ve bu ürünlerin perakendeciliği hizmetleri olup, bu ürünler arasında “ayakkabı boyaları” ya da “toner” gibi her kesime hitap eden ürünler olduğu gibi, sadece boyacılar gibi özel bir tüketici kesimine hitap eden ürünler de bulunmaktadır. Dolayısıyla dava konusu mal ve hizmetler yönünden ilgili tüketicinin ortalamadan yükseğe değişen düzeyde bilgi, dikkat ve özene sahip olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal olarak ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzer olduklarının söylenemeyeceği, zira; dava konusu marka başvurusunun genel görünüm itibariyle esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu, “-67” ibaresinin aynı zamanda Zonguldak ilinin plaka kodu olması nedeniyle ilgili tüketici kesimi nezdinde markasal ayırt ediciliğinin bulunmadığı, davacı markasının esaslı unsurunun ise “…” ibaresi olduğu, “Şekil” unsurunun “…” sözcüğü ile aynı kavramsal çağrışımı oluşturduğu, ilgili tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını parçalara ayırmadan bütün halinde algıladığı ve bu şekilde tüketim tercihini belirlediği, dolayısıyla, dava konusu marka başvurusunu gören ilgili tüketici kesiminin “…-…” şeklinde değil, yazıldığı gibi “…” şeklinde ve bütüncül olarak markayı kavrayacağı, bir bütün halinde “…” kelimesinin anlamlı bir ibare olmadığı, oysa ki; itiraza mesnet “…” markasının “…” uygarlığını çağrıştıran anlamlı bir sözcük olduğu, o halde markalar arasında kavramsal olarak herhangi bir benzerliğin bulunmadığının açık olduğu, bununla birlikte; yine bütüncül olarak dava konusu marka başvurusunda bulunan “-…” harfleri ve itiraza mesnet markada bulunan “Şekil” unsuru dolayısıyla görsel olarak da markaların birbirlerinden farklılaştıkları, işitsel olarak; dava konusu marka başvurusunun “…-…” şeklinde, itiraza mesnet markanın ise “…” şeklinde telaffuz edileceği, yine bütüncül olarak markaların benzer olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle daha önce davacıya ait itiraza mesnet “Şekil+…” markasını gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı itiraza mesnet markadan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik anlamda bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında 6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, davaya konu … sayılı YİDK kararında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı genel müdürlük vekili kullanmama def’i bulunduğundan, bu husus ön sorun olarak incelenmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Buna göre somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafın marka işlem dosyasında itiraza mesnet gösterdiği ve aynı zamanda hükümsüzlük iddiasına da mesnet 2018/59334 sayılı markanın tescil tarihi ile dava tarihi arasında en az 5 yıllık süre bulunmadığından, söz konusu hükümsüzlüğe mesnet markanın kullanmama def’i kapsamı dışında kaldığı, ancak; davacı tarafın hükümsüzlük istemine mesnet olarak ileri sürdüğü diğer markaların tescil tarihleri ile dava tarihi arasında en az 5 yıllık süre bulunduğundan, bu markaların ileri sürülen kullanmama def’i tahtında tescilli oldukları mal ve hizmetler bakımından kullanım ispat külfeti altında oldukları tespit edilmiştir.
Davacı yanın kullanım ispat külfetine ilişkin olarak dava dosyasına ibraz ettiği evrak aşağıdaki gibidir:
1-Marka tescil belgeleri, marka listeleri,
2-Yurtdışında tescilli markalara ilişkin liste,
3-Gıda üretim sertifikaları,
4-Ürün ambalaj görselleri (72 sayfa),
5-Davacının Turquality programı kapsamında olduğuna dair belgeler,
6-Basında haberler (Aralık 2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 88 sayfa),
7-Basın bültenleri (2017 ve öncesine ilişkin toplan 29 sayfa),
8-Sosyal Sorumluluk Projeleri,
… Çocuk Tiyatrosu başlıklı haber (2017 yılına ilişkin),
9-Reklam faturaları (2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 66 sayfa),
10-Gümrük beyannameleri (2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 95 sayfa),
11-Faturalar (2012 tarihi öncesine ilişkin toplam 107 sayfa),
12-Reklam videoları (11 adet olup, tarih bulunmamaktadır.).
Sunulan belgeler, dava tarihinden önceki 5 yıla ilişkin değildir. Bu nedenle, davacının hükümsüzlük davası bakımından gerekçe olarak gösterdiği markalar bakımından kullanımın ispatlanamadığı değerlendirilmiş ve kullanımı ispatlanamayan tüm markalar, bilirkişi raporunda oluşturulan tabloda üstü çizili olarak gösterilmiştir.
Kullanmama def’ine ilişkin ön sorun yukarıda ifade edildiği şekli ile çözümlendikten sonra; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca dikkate alınabilecek tek davacı markasının 2018/59334 sayılı marka olduğu, bu marka ile dava konusu marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı, zira buna ilişkin detaylı değerlendirmenin yukarıda “YİDK Kararının İptali” istemine ilişkin gerekçelendirme kısmında yapıldığı, tekrara düşmemek adına yukarıda yapılan gerekçelendirme kısmına atıf yapmakla; davacıya ait kullanmama def’ine tabi olmayan 2018/59934 sayılı marka ile dava konusu marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirket, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itiraz aşamasında ve dava dosyasında yer alan beyanlarında, “…” markasının tanınmış marka olarak sicile kayıt olduğunu ifade etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için T/00266 sayı ile tanınmış marka tescili için başvuru yaptığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir.
Davacının, dava aşamasında tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik aşağıdaki belgeleri sunduğu tespit edilmiştir:
• Marka tescil belgeleri, marka listeleri,
• Yurtdışında tescilli markalara ilişkin liste,
• Gıda üretim sertifikaları,
• Ürün ambalaj görselleri (72 sayfa),
• Davacının Turquality programı kapsamında olduğuna dair belgeler,
• Basında haberler (Aralık 2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 88 sayfa),
• Basın bültenleri (2017 ve öncesine ilişkin toplan 29 sayfa),
• Sosyal Sorumluluk Projeleri,

• Reklam faturaları (2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 66 sayfa),
• Gümrük beyannameleri (2014 tarihi öncesine ilişkin toplam 95 sayfa),
• Faturalar (2012 tarihi öncesine ilişkin toplam 107 sayfa),
• Reklam videoları (11 adet olup, tarih bulunmamaktadır.).
Yukarıda yer verilen evrak ile bilirkişi heyetinin teknik görüşleri birlikte değerlendirildiğinde; davacı yana ait “…” ibareli markanın “çikolata, gofret, bisküvi, kek, kraker” emtiaları bakımından tanınmış marka olduğu yönünde mahkememizde kanaat oluşmakla birlikte, davacının tanınmış markası olan “…” ibaresi ile dava konusu “…” ibareli markanın birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı, davacının markasını kullandığı “gıda” sektörü ile davalının markası kapsamında yer alan ve genel olarak “boyacılık sektörü”ne ait mal ve hizmetlerin birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, bu nedenle, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinden herhangi birinin mevcut olmadığı, bu nedenle tanınmışlık iddiasına dayalı hükümsüzlük isteminin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı genel müdürlüğün kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle gerek YİDK kararının iptali istemi bakımından, gerekse markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 80,70 TL peşin harç, 80,70 TL başvurma harcı, 34,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 272,50 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.468,40 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Genel Müdürlük vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2022