Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/94 E. 2022/116 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/94 Esas – 2022/116
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/94 Esas
KARAR NO : 2022/116

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 31/03/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 29/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 31/03/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin tanınmış … markalarının sahibi olduğunu, müvekkilinin bu markası altında sürdürdüğü faaliyetlerinde çok sayıda marka daha yarattığını, bu markalardan birinin de “…” olduğunu, bu ibareyi içerir şekilde çok sayıda marka başvurusu/tescilinin mevcut olduğunu, davalı yanın … sayılı “…” markasının da müvekkili şirket markaları ile iltibas yaratacak düzeyde benzer bir başvuru olduğunu, bu başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından reddolunduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirkete ait markaya yalnızca fazladan bir X harfi eklenerek oluşturulmuş bir marka olduğunu, gerek görsel, gerek işitsel anlamda ayniyet derecesinde bir benzerliğin bulunduğu … markasının, müvekkil şirketin … markasının serisi gibi bir algı yarattığını, müvekkili markalarının aynı zamanda tanınmış olduğunu, müvekkili markalarının tescilli bulunduğu mal/hizmet kategorisinden bağımsızlaşarak, başlı başına bir kalite sembolü ve reklam aracı haline gelmiş bir marka haline geldiğini, https://www…..com.tr/ internet sitesinin çok uzun yıllardan beri aktif olarak kullanıldığını, … markasının tüketici gözünde bankacılık sektörünün çok ötesinde bir anlam ifade ettiğini, tanınmış markalara sağlanan koruma nedeniyle müvekkili markalarının farklı mal ve hizmet sınıflarında da korunmaları gerektiğini, halk tarafından müvekkiline ait tanınmış … markaları ile ilişkilendirilecek ve tanınmış markanın itibarının istismar edilmesi sonucunu doğuracak olan … ibareli markanın, müvekkiline ait marka ile aynı ürün/hizmet sınıfını kapsadığı gibi farklı dahi olsa müvekkili markaları ile mal ve hizmet benzerliği gözetilmeksizin dahi tescile uygun olmadığına karar verilmesi gerektiğini, başvurunun kötü niyetle yapıldığını, başvurunun aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markasının bir bütün olarak “…” şeklinde görülüp tüm unsurları
ile birlikte oluşturduğu algı değerlendirilerek sonuca varılması gerektiğini, başvuruda yer alan
farklılıklarla birlikte dava konusu markanın genel izlenimi kolaylıkla farklılaşmış olup tüketici
algısında oluşacak intibanın davacının itirazına dayanak markaları ile ilişki kurulamayacak
derecede farklı nitelikteki mallar / hizmetler için yapılmış olduğunu, bu kapsamda somut olayda marka ve kullanımlar benzer olmadığından 6769 sayılı Sınai
Mülkiyet Kanununun 6/1 hükmü başta olmak üzere 6’ncı maddesinin uygulanma koşullarının
gerçekleşmediğini, Sınai Mülkiyet Kanunu 6/4 ve 6/5 hükümleri kapsamında tanınmış marka
nedeniyle ret koşullarının oluşmadığını,
davacı taraf vekilinin, SMK 6/9 hükmü kapsamında davalı şahsın başvurusunun
kötü niyetli olduğunu iddia etmiş olduğunu, bu iddiayı ispata ilişkin somut bir delil ortaya
konulmadığını belirterek; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının tespiti ile süre aşımı halinde davanın usulden reddine, aksi halde davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … GMBH vekili 07/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacının itirazlarına dayanak gösterdiği markalardan 05 ve 31. sınıfta tescilli 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markalar ile 2001/04242, 2003/04444, 2003/04445, 2010/69851, 2010/69852, 2010/69853 sayılı markaların kullanılmadığını, bu markalara ilişkin işlem dosyasında kullanım ispatı talep ettiklerini, davacı tarafça bu markaların kullanımlarının ispatlanamadığını, dolayısıyla davacı yanın 05 ve 31. Sınıf mallarda markalarını kullanmadığını, davacının 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markaları dışında 05 ve 31. Sınıfta tescilli markalarının bulunmadığını, kaldı ki anılan markalar bakımından da davacı yanın kullanımının mevcut olmadığını, davacı yanın kredi kartı ve bankacılık hizmetlerinde kullanımı bulunduğunu, tarafların faaliyet gösterdikleri sektörler ve markasal kullanımlarının birbirinden çok farklı olduğunu, müvekkili markalarının tanınmışlık nedeniyle reddedilemeyeceğini, tarafların birbirlerinden tamamen farklı sektörlerde olduklarını, davacı markasının bankacılık sektöründe kullanımının bulunduğunu, sektörler tamamen farklı olduğundan müvekkili markasının davacı markalarının ticari itibarına ya da ayırt ediciliğine zarar verme ihtimalinin bulunmadığını, başvurunun kötü niyetle yapılmadığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunup bulunmadığı, davalı şirketin gerek marka işlem dosyasında, gerekse dava aşamasında ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının SMK m.6/5 hükmü uyarınca tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin SMK m.6/9 hükmü uyarınca kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalının Madrid Protokolü hükümleri uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumuna yaptığı “…” ibareli marka başvurusunun … no ile işleme alındığı, marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.08.2019 tarih ve 331 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 28.10.2019 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında 2001/04242, 2003/04444, 2003/04445, 2018/47145, 2018/38254, 2018/38252, 2018/38251, 2018/38249, 2017/85257, 2017/85254, 2017/85248, 2017/85245, 2017/85222, 2017/64077, 2010/69853, 2010/69852, 2010/69851, 2008/14745, 2008/14744 sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şirketin 22.11.2019 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, 2001/04242, 2003/04444, 2003/04445, 2010/69851, 2010/69852, 2010/69853, 2008/14745 ve 2008/14744 sayılı markalara ilişkin kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 17.02.2020 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca davacı itirazlarının reddine karar verildiği, davacı yanın 22.06.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, davalı şirketin 12.08.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 31.01.2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 02.02.2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 12.03.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan emtialar “05.sınıf: Pharmaceuticals; medical preparations; veterinary preparations; sanitary preparations for medical purposes; dietetic foodstuffs and preparations for medical or veterinary purposes; infant formula; dietary supplements for humans; dietary supplements for animals; plasters, materials for dressings; dressings, medical; teeth filling material; dental impression materials; disinfectants; dietary supplements of enzymes, the aforesaid being in connection with animal foodstuff or with additives for animal foodstuff; enzyme preparations for veterinary purposes, the aforesaid being in connection with animal foodstuff or with additives for animal foodstuff; enzymes for veterinary purposes, the aforesaid being in relation to animal foodstuff or additives for animal foodstuff; antioxidants consisting of enzymes, the aforesaid being in connection with animal foodstuff or with additives for animal foodstuf /TERCÜME: İspençiyari ürünleri; tıbbi müstahzarlar; veterinerlik müstahzarları; tıbbi amaçlı hijyen sağlayıcı müstahzarlar; tıbbi veya veterinerlik amaçlı diyet gıda maddeleri ve müstahzarları; bebek maması; insanlar için diyet takviyeleri; hayvanlar için diyet takviyeleri; yakılar, pansuman malzemeleri, pansumanlar, tıbbi; diş dolgu maddeleri; diş kalıbı alma maddeleri; dezenfektanlar; yukarıda bahsedilen hayvan yemleri veya hayvan yemleri için katkı maddeleri ile bağlantı enzimlerin diyet takviyeleri; yukarıda bahsedilen hayvan yemleri veya hayvan yemleri için katkı maddeleri ile bağlantılı veterinerlik amaçlı enzim müstahzarları; yukarıda bahsedilen hayvan yemleri veya hayvan yemleri için katkı maddeleri ile bağlantılı veterinerlik amaçlı enzimler; yukarıda bahsedilen hayvan yemleri veya hayvan yemleri için katkı maddeleri ile bağlantılı enzimlerden oluşan antioksidanlar. 31.sınıf: Raw and unprocessed agricultural, horticultural, aquacultural and forestry products; raw and unprocessed grains and seeds; fruit, fresh; vegetables, fresh; herbs, fresh; natural plants; flowers; bulbs, seedlings and seeds for planting; live animals; animal foodstuffs; beverages for animals; malt./ TERCÜME: İşlenmemiş ve ham tarım, bahçıvanlık, su ürünleri ve ormancılık ürünleri; ham ve işlenmemiş tahıllar ve tohumlar; taze meyve; taze sebzeler; taze otlar; doğal bitkiler; çiçekler; dikim için soğanlar, fideler ve tohumlar; canlı hayvanlar; hayvan yemleri; hayvanlar için içecekler; malt.” emtialarına ilişkindir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı yanın işlem ve hükümsüzlük talepli dava dosyasına dayanak yaptığı markalarından yalnızca 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markaları dava konusu marka ile aynı ya da benzer mal gruplarını içermekte olup davacı yana ait sair itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların hiçbirinin, dava konusu marka kapsamındaki emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer mahiyette mal ve hizmetleri kapsamadıkları, sair markaların tamamı açısından taraf markalarının farklı tüketici gruplarına hitap eden, farklı ihtiyaçları karşılayan, birbirleri yerine ikame edilebilir olmadıkları gibi birbirleri ile doğrudan bir ticari rekabet ilişkisi de taşımayan, satış, sunum ve dağıtım kanalları tamamen farklı mahiyetteki mal ve hizmetler oldukları kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte davacı yanın 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markaları açısından ise davalı yanın SMK m.19/2 kapsamında işlem ve SMK m.25/7 kapsamında dava dosyasında kullanım ispatı talebinde bulunduğu görülmektedir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
SMK m.25/7 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar.
Buna göre; davacı yanın dava konusu marka ile aynı ya da benzer mal grupları taşıyan markaları 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markalar olup usul ekonomisi ilkesi uyarınca bu markalar açısından kullanım ispatı talebi incelenmiştir.
Davacı yanın işlem dosyasına sunduğu görülen ve birçoğu tarihsiz mahiyette olmakla birlikte tamamı tanıtım reklam/broşür/posterleri ile “…” markası ile sunulan bankacılık ve kredi kartı hizmetlerine ilişkin delillerin davacı yan markalarının 05 ve 31. sınıftaki mallar bakımından, dava konusu markanın başvuru tarihinden geriye dönük son 5 yıldaki ciddi ve markasal mahiyetteki kullanımları ortaya koyar deliller olmadığı değerlendirilmektedir.
Keza yine davacı yanın hükümsüzlük talepli dava dosyasına bir flash bellek içerisinde sunduğu deliller incelendiğinde; 2004-2020 yılları aralığına ait olan ve “…” markaları ile ilgili yazılı ve görsel basında yer verilen reklamlar, birçoğu herhangi bir tarihsel bilgi taşımayan, davacı yan markalarını taşıyan mahiyette ve promosyon niteliğinde olduğu görülen powerbank, kırtasiye malzemesi, armut koltuk, şemsiye, çocuk can simidi gibi ürün görselleri, birçoğu yine tarihsiz mahiyette billboard ve afiş tanıtımları, … markasının sponsorluğunu taşıyan etkinlik görselleri, internet üzerinden verilen reklamlar, dergi reklamları, basında çıkan haberler gibi delillerin sunulduğu, ancak sunulan bu delillerden tarihli ve dikkate alınabilir mahiyetteki delillerin de neredeyse tamamının yalnızca bankacılık ve kredi kartı hizmetlerindeki kullanımlara yönelik deliller olduğu, dolayısıyla yine davaya konu 05 ve 31. sınıf mallarda davacı yanın herhangi bir ciddi ve markasal mahiyette kullanımını ortaya koyamadığı görülmektedir.
Bu anlamda davacı yanın 2008/14744 ve 2008/14745 sayılı markaları açısından uyuşmazlığa konu 05 ve 31. sınıf mallarda ciddi ve markasal mahiyette kullanımlarda bulunduğu yönünde bir kanaate varılması mümkün olmadığından anılan markaların SMK m. 6/1 kapsamında ileri sürülen iddialarda dikkate alınması mümkün olmamıştır. Davacı yanın sair markaları ile dava konusu marka arasında da herhangi bir emtia benzerliği tespit edilemediği yukarıda zaten belirtilmiş idi.
Karıştırılma ihtimalinin öncelikli şartı taraf markaları kapsamındaki mal ve hizmetler bakımından aynı veya benzerlik düzeyinde bir ilişki bulunmasıdır. Somut olayda ise bu şart meydana gelmediğinden, karıştırılma ihtimali açısından incelenmesi gereken ikincil kriter olan işaretlerin, ilgili tüketiciler nezdinde birbirleri ile ilişkilendirilebilir bir benzerlik hali taşıyıp taşımadıklarının incelemesinin yapılmasına gerek duyulmaksızın SMK m.6/1 düzenlemesinde yer alan şartların somut uyuşmazlık açısından meydana gelmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanın işlem ve hükümsüzlük talepli dava dosyasına sunmuş olduğu delillerin, davacı yana ait “…” markalarının özellikle bankacılık sektöründe, davacı yana ait tanınmış marka olan “…”a ait bir kart ürünü olarak uzun süreli, yoğun ve aktif kullanıma sahip olduğunu göstermeye elverişli olduğu, bu haliyle davacı markasını taşıyan ürünlerin finans sektörü açısından belli bir bilinirlik/tanınmışlık ve marka değerine ulaştığının kabulünün gerekeceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda her ne kadar dava konusu “…” markası ile davacı yanın “…” markaları arasında yalnızca tek bir harf farkından ibaret bir farklılık mevcut ise de ve bu farklılık işaretlerin birbirlerinden görsel, işitsel ya da kavramsal olarak uzaklaşması sonucunu meydana getirmediğinden işaretler arasında bir benzerlik mevcut ise de dava konusu markanın, davacı yanın tanınmış markalarına zarar verecek sonuçlar doğurmayacağı değerlendirilmektedir. Zira doktrin ve uygulamada da kabul edildiği üzere; kimi zaman tanınmış olarak kabul edilen bir marka tescilli olmadığı sınıflarda, tescilli olduğu sınıflardaki kadar büyük bir ayırt edicilik vasfına sahip olmamakta veya tanınmış olsalar dahi karşılaştırma konusu markalar arasındaki farklılıklar veya sonraki markanın, tanınmış markanın doğrudan ilgili emtialardan ciddi şekilde uzaklaşması veya ilgili tüketici kesiminin uzman bir tüketici kesimi olması durumlarında markanın tanınmışlığına atfedilen farklı sınıflarda korunma sonuçlarını doğrudan sağlamadığı da görülmektedir.(Bkz; Y11HD, 2016/4957 E 2017/6968 K; Y11HD, 2017/3680 E 2019/740 K)
Somut olay açısından da dava konusu markanın tescil edilmek istendiği emtialar, davacı yanın fiili anlamda tanınmışlığı bulunan sektör ile herhangi bir şekilde ilişkilendirilmesi mümkün olmayan mahiyetteki emtialara yönelik olup tüketicinin anılan mallar üzerinde dava konusu marka ile karşı karşıya kaldığında, zihninde, davacı yanın ilgili sektörde faaliyet göstermeye başladığı yönünde bir algı edinmesi mümkün görülmemiştir. Böyle bir durumda ise tüketicinin zihninde herhangi bir şekilde davacı markaları oluşmayacağından, dava konusu markanın tescilinin de davacı markalarının sektörel bilinirliğine zarar verecek mahiyette bir sonuç ortaya koymayacağı düşünülmektedir.
Dolayısıyla somut olayda davacı yan markasının tanınmışlığı bulunan “bankacılık – finans” sektörü ile tamamen farklı mal gruplarını taşıyan dava konusu markanın tescilinin, davacı yanın tanınmışlık temelli oluşan ayırt edici karakterine zarar verebilecek ya da davacı yanın markasının tanınmışlığından kaynaklı bir imaj transferini mümkün kılacak sonuçlar doğurmayacağı, davalının tescil ettirmek istediği işaretin davacı yanın markasının tanınmışlığından yararlanma amacını taşıdığının ya da davacı markalarının ayırt ediciliğine zarar verdiğinin de ortaya konulamadığı, içinde sektörden kimselerin de bulunduğu mahkememizin oluşturduğu bilirkişi heyeti nezdinde de davalının tescil başvurusunun davacı markalarından haksız yararlanma riski doğurduğu yönünde bir izlenimin doğmadığı, davacı yanın markaları ayırt edici güce sahip olmakla birlikte davacı yan markalarının tanınmışlığı ile dava konusu markanın tescil edilmek istendiği emtialar arasında çok belirgin sektörel farklılıklar mevcut olduğu, bunun için mezkur tanınmışlığının çok daha yüksek düzeyde olması gerektiği, somut olayda bu kriterin gerçekleştiğinden bahsedilemeyeceği, sonuç olarak; dava konusu markanın tescili kapsamında yer alan mal grubunda, tüketicinin “…” markası ile karşı karşıya kalması halinde herhangi bir şekilde davacı markalarını zihninde çağrışmayacağı, davacı markalarının itibarının lekelenmeyeceği ve ayırt ediciliğinin zedelenmeyeceği, dolayısı ile tanınmışlık temelli bir tescil engelinin somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 20,00 TL vekalet harcı, 221,00 TL posta-tebligat masrafı, 100,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 5.500,00 TL tercüme ücreti, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 7.709,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … GMBH tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … GMBH’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2022