Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/93 E. 2021/381 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/93 Esas – 2021/381
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/93 Esas
KARAR NO : 2021/381

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/03/2021
KARAR TARİHİ : 22/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZIM TARİHİ : 16/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/03/2021 tarihli dava, 27/04/2021 ve 12/05/2021 havale tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin “…Form” ibareli marka başvurusuna davalı … tarafından itiraz edildiğini, itirazın incelenmesi neticesinde YİDK tarafından marka başvurusunun reddine karar verildiğini, müvekkilinin 1998 yılından bu yana çeşitli sınıflarda ve ortak 29. sınıftaki aynı emtialarda tescilli olan çok sayıda “…” ibareli markasının olduğunu, “…FORM” markasındaki esas unsurun …ibaresi olduğunu, ibarenin ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, müvekkilinin aynı sınıflarda tescilli 1997 184276 sayılı “…”, 2008 33381 sayılı “…KREM PEYNİR ŞEKİL”, 2008 33382 sayılı “…İNEK PEYNİRİ ŞEKİL”, 2008 33383 sayılı “…ŞEKİL”, 2016 76014 sayılı “…ÇİFTLİK”, 2016 38684 sayılı “…KÖY”, 2015 24642 sayılı “…GURME”, 2014 40156 sayılı “…PREMİUM” markalarında da …ibaresinin aynen kullanıldığını, ibarenin tüketiciler nezdinde tanındığını müvekkili ile özdeşleştiğini, başvuru markasında “Form” ibaresinin arka planda olduğunu, farklı yazı karakteri ve küçük harflerle yazılı olduğunu, davalı markalarındaki “+”, “PLUS”, “EXTRA” VE “…” ibarelerinin müvekkili markalarında yer almadığını, form ibaresinin gıda ürünlerinin vasfını belirttiği, ayırt edici gücünün zayıf olduğu, “…FORM” markasının müvekkilinin diğer markalarının seri markası niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini, form ibaresinin gıda ürünleri üzerinde ürünün “az kalorili” olduğunu göstermek üzere kullanıldığının herkes tarafından bilindiğini, müvekkilinin “…” ibaresi ile başlayan markalar üzerinde müktesep hakkının olduğunu, …ibaresinin ticari unvan olmadığını, “…” markasının tali unsur olarak kabul edilerek ve dışarıda bırakılarak yapılacak bir benzerlik değerlendirmesinin kesinlikle kabul edilemeyeceğini, bir an için ayırt ediciliği düşük olan “FORM” ibaresinin davalı … ile özdeşleştiği kabul edilse dahi bu durumun sadece “bisküvi” kategorisi için geçerli olduğunu, davalının dilekçesinde bu durumu belirttiğini, müvekkilinin başvuru konusu ürün grubunun ise; “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağ dahil)” olduğunu, bu emtiaların, davalı …’nin faaliyet alanı ile hiçbir ilgisi bulunmadığını iddia ederek; davanın esası yönünden 2019/86280 sayılı “…FORM” marka başvurusu ile ilgili Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 01.02.2021 tarihli … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; SMK 6/1 maddesindeki aranan koşulların gerçekleştiğini, tüketicilerin işaretler arasındaki benzer unsurları hatırlama eğiminde olduklarını, başvuruda yer alan farklılığın karşılaştırılan ibareler arasındaki yüksek düzeyde benzerliği ortadan kaldıramadığını, seri marka iddiasına da itibar edilmemesi gerektiğini, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 03/05/2021 havale tarihli cevap ve 07/06/2021 havale tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiğini, … markasının tanınmış marka olduğunu, davacının, müvekkilinin FORM markasının tanınmışlığından haksız bir menfaat elde edeceğini, “FORM” markasının müvekkil şirketi işaret etme fonksiyonunun zedeleneceğini, müvekkilinin “form” ibaresini ilk kez 1990 yılında tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak marka sayısını arttırdığını, “form” ibaresinin gıda maddeleri yönünden doğrudan tanımlayıcı ya da zayıf bir marka olmadığını, buna ilişkin pek çok yargı kararı olduğunu, davacı markasında FORM ibaresinin tali unsur olduğunun söylenemeyeceğini, “FORM” markasının 1990’lı yıllardan beri görsel ve işitsel medyada yoğun bir reklâm kampanyasına yer verildiğini, ayrıca birden fazla ülkeye ihraç edildiğini, 22.07.2004 tarihinde yapılan kamuoyu araştırmalarında tüketicilerin form ibaresini müvekkili ile bağdaştırdığını, gıda tüketicisinde “FORM” ibaresinin başlı başına bir markasal unsur olarak ortalama algılandığını, dava konusu markada “FORM” ibaresinin hiçbir değişikliğe uğramadan yer aldığını, dava konusu “…FORM” markası ile müvekkili markalarını inceleyen küçüklerin markaları ilişkilendireceğini veya marka sahibi şirketlerin ekonomik/idari bir bağ içerisinde olduğunu düşüneceklerini, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin çatı/ şemsiye marka statüsünde olduğunu, bu sebeple tali unsur olarak yer aldığını, tüketicilerin çatı markanın yanında mevcut olan ibareleri incelemeye alarak marka adı altında satılan ürünleri birbirinden ayırdığını, …FORM markasının kompozit marka olduğunu, başvuru markasının, müvekkilinin seri markalarının arasına sızacağını, müvekkili tarafından Form ibaresini esaslı unsur olarak ihtiva ederek sağına soluna belli başlı kelimeler eklenerek seri markaların oluşturulduğunu, başvuru ile karşılaşan tüketicinin, davacının …ibareli ürünleri ile müvekkilinin form ibareli markalarının birleştirilerek tek bir ürün oluşturulduğunu düşünebileceğini, başvurunun kötü niyetli olduğunu, taraf markalarının gerek görünüm, gerek okunuş ve fonetik olarak, gerek harflerin dizilişi, gerek vurgu unsuru ve kullanılacağı ürünler bakımından ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, “…FORM” ibareli markanın tescil edildiğinde; müvekkilinin “form” ibareli tanınmış markalarının ayırt edici karakterine zarar vereceğini ve davacının müvekkilinin markalarından haksız yarar sağlayacağını, davacı yanın ilgili marka adı altında düşük kalitede ürün ve/veya hizmet sunması halinde tüketicilerin yanılgıya düşeceğini, müvekkilinin markasının temsil ettiği ürünün aynı kaliteyi garanti etme fonksiyonunu yitirdiğini düşüneceğini, Form marka imajının zarar göreceğini, dava konusu markanın tescil edildiği mal ve/veya hizmetler yönünden “az kalorili” anlamını ifade etmek amacı ile kullanılan ibarenin “light” ibaresi olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2019/86280 sayılı “…form” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet alınan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 13.09.2019 tarihinde … sayılı “…form” ibareli, 29.sınıfta bulunan “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtiaları için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.11.2019 tarih ve 337 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davalı şirketin 15.01.2020 tarihinde … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davacı şirket tarafından 25.02.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davalı şirket tarafından 07.08.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davacı şirket tarafından 08.10.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirildiği, itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddedilmesine karar verildiği, redde mesnet olarak; … sayılı markaların, başvuru markası ile SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi içerdiğinin gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 03.02.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu edilen “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtiaları ile davalı şirkete ait redde mesnet; … tescil numaralı markaların kapsamında bulunan “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtialarının AYNI olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca; davalının işbu markalarında yer alan 30. sınıftaki “puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül” malları ile davacının başvuru markası kapsamındaki 29. Sınıfta yer alan “süt ürünleri” emtialarının birbiri ile ilişkili olduğu, iş bu tatlıların ana malzemesinin süt ürünü olduğu ve sütlü tatlı kategorisinde satışa sunulduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan emtialar, redde mesnet markaların kapsamında birebir bulunmaktadır. Bu nedenle karşılaştırılan markaların kapsamlarındaki emtiaların, AYNİYET derecesinde benzer olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; mavi elips bir daire içerisinde, kalın ve daha baskın olacak şekilde “…” ibaresinin bulunduğu, bu ibarenin hemen altına konumlandırılmış daha silik şekilde yazılı “form” ibaresinin yazılı olduğu anlaşılmıştır.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; düz yazı şeklinde beyaz zemin üzerine siyah renklerle yazılı “FORM” ibaresi ile yanına aldığı ekler (+, plus, extra, …) den oluştuğu tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu … sayılı marka başvurusunda bulunan “…” ibaresinin, çatı marka mahiyetinde bulunduğu, zira; davacının 29.sınıfta davaya konu emtialarla aynı, aynı tür emtialarda tescilli 184276 sayılı …, … ibareli markalarının hali hazırda bulunduğu, davacının …ibaresini merkeze alarak, bu ibarenin yanına eklenen kelime veya şekil unsurları ile birlikte aynı, aynı tür emtialar üzerinde birden çok tescilli markasının bulunduğu, aynı/aynı tür emtialar üzerinde …ibaresinin yanına eklenen birden çok kelime veya şekil unsuru ile oluşturulan markalarda, davacının salt …ibareli kelime markası bulunduğu da gözetildiğinde, sair markalarda …ibaresi yanına eklenen ve ayırt edici niteliği bulunan sair kelime ya da şekil unsurlarının marka olarak korunmasının amaçlandığının söylenebileceği, çünkü davacının hali hazırda …ibareli kelime markasının marka olarak koruma altında olduğu, davacının …ibaresinin yanı sıra farklı ayırt edici eklerle, başka teşebbüslerin ürünlerinin yanı sıra, kendi ürettiği ürünler arasında da markanın ayırt edici fonksiyonuna işlerlik kazandırma gayretinde olduğu, davaya konu marka başvurusunda da …FORM ibaresinde, marka olarak asıl korunmak istenen ibarenin FORM ibaresi olduğu, FORM kelimesinin; “Biçim, şekil, bir şeyin istenen ve olması gereken durumu, istenen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge.” gibi anlamlarının bulunduğu, bu kelimenin ayrıca; formda kalarak, form tutarak vücudu şekillendirme, istenen ölçülere sahip olma, zayıf ve vücudun daha şekilli olmasını çağrıştırma gibi bir çağrışım gücünün de bulunduğu, ancak böyle bir çağrıştırma ihtimalinde dahi; FORM kelimesinin davaya konu gıda emtialarını hemen ve ilk bakışta akla getireceğinin söylenemeyeceği, dolayısıyla davaya konu gıda emtiaları bakımından asgari düzeyde somut ayırt edici niteliği haiz bu ibarenin; dava konusu marka başvurusunda asıl olarak korunmak istenen unsur olduğu, redde mesnet “FORM+, FORM PLUS, FORM EXTRA ve … FORM” markalarında esas unsurun “FORM” ibaresi olduğu, “…” ibaresinin davalı şirketin ticaret unvanının ayırt edici eki olup markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kaldığı, diğer markalarda yer alan “+, PLUS, EXTRA” gibi ibarelerin ayırt edici niteliği bulunmayan, nitelik belirten tanımlayıcı ibareler oldukları, bu hale göre redde mesnet markaların esas unsurunun “FORM” ibaresi olduğu, dolayısıyla; daha önce redde mesnet markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu marka başvurusunu gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içinde, markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılasa bile marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebilecekleri, başka bir deyişle; ortalama tüketici kesiminin; “FORM” markalı ürünleri davalı şirketin ürettiğini bildiği halde, “…FORM” ibareli ürünleri davacının ürettiğini gördüğünde ya da işittiğinde, davacı ile davalı şirketin “FORM” markalı ürünlerin üretimi hususunda ticari bir ilişki içinde oldukları yönünde yanılsamaya düşebilecekleri, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca dolaylı iltibas tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Eldeki uyuşmazlığa emsal oluşturacak niteliği haiz, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20.Hukuk Dairesi’nin 20/05/2021 tarih 2019/1425 Esas 2021/686 Karar sayılı kararında da; “FORM” ibaresinin, gıda emtiaları bakımından somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olduğu kabul edilmiş olup, “FORM” ibaresi ile birlikte çatı marka hüviyetinde bulunan unsurun dışlanarak, “FORM” esas unsuru üzerinden ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesi yapılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Davacının eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğu anlaşıldığından, bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “Ece Lady / Ece Toff” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; Davacının tescil tarihi 01.10.1998 tarihi olan 29. Sınıftaki “süt ve süt ürünleri (süt, peynir, yoğurt, ayran, kaymak, krema, süt tozu, kefir)” mallarında tescilli 184276 tescil numaralı “…” ibareli markası; tescil tarihi 12.05.2009 tarihi olan 29.sınıftaki “krem peynirler” mallarında tescilli 2008 33381 tescil numaralı “…krem peynir şekil” ibareli markası; tescil tarihi 30.06.2009 tarihi olan 29. Sınıf “inek peyniri”nde tescilli 2008 33382 tescil numaralı “…inek peyniri şekil” ibareli markası; 29. Sınıf “süt ve süt ürünleri (tereyağı dahil)” mallarında tescilli tescil tarihi 24.04.2009 tarihi olan 2008 33383 tescil numaralı “…şekil”, tescil tarihi 29.03.2017 tarihi olan 2016 76014 tescil numaralı “…Çiftlik”, tescil tarihi 19.10.2016 tarihi olan 2016 38684 tescil numaralı “…köy”, tescil tarihi 16.12.2015 tarihi olan 2015 24642 tescil numaralı “…gurme” ibareli markalar ve tescil tarihi 06.04.2015 olan 29. 31 ve 32. Sınıflarda tescilli “…Premium” ibareli markasının bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacının markalarından tescil tarihi 29.03.2017 tarihi olan 2016 76014 tescil numaralı “…Çiftlik”, tescil tarihi 19.10.2016 tarihi olan 2016 38684 tescil numaralı “…köy”, tescil tarihi 16.12.2015 tarihi olan 2015 24642 tescil numaralı “…gurme” ve tescil tarihi 06.04.2015 olan “…Premium” ibareli markalar bakımından bu markalara karşı hükümsüzlük davası açma süresi, dava konusu markanın başvurusunun yapıldığı tarihte henüz dolmamıştır. Bu sebeple de söz konusu markalar, dava konusu markanın başvurusunun yapıldığı 13.09.2019 tarihinde taraflar arasında çekişme konusu olmaktan henüz çıkmamıştır. Onun dışında kalan 184276 tescil numaralı “…” ibareli markası; 2008 33381 tescil numaralı “…krem peynir şekil” ibareli markası; 2008 33382 tescil numaralı “…inek peyniri şekil” ibareli markası; 2008 33383 tescil numaralı “…şekil” ibareli markalarının marka işlem dosyası kapsamında fiili olarak süreklilik arz edecek şekilde kullanıldığına ilişkin delil bulunmamaktadır. Ayrıca; yukarıda ifade edildiği üzere, “…” ibaresi davacının çatı markası olup, davacıya ait bu markalarda, davaya konu marka başvurusunun esas unsurunu oluşturan “FORM” ibaresi bulunmadığından, davacıya ait bu markaların, müktesep hak iddiasına mesnet teşkil etmeleri mümkün değildir. Bu sebeple de söz konusu markaların dava konusu marka başvuru yönünden müktesep hak teşkil etmeyeceği kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 129,00 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.014,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yapmış olduğu 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/10/2021