Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/84 E. 2021/380 K. 22.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/84 Esas – 2021/380
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/84 Esas
KARAR NO : 2021/380

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 22/03/2021
KARAR TARİHİ : 22/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 22/03/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … sayılı “… FORM” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı muteriz tarafından yapılan itiraz neticesinde … sayılı “…” ibareli markanın SMK 6/1. madde bağlamında iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzer olduğuna karar verildiğini, müvekkilinin hard-discount modelinin Türkiye’deki ilk temsilcisi olduğunu, Türkiye yanında yurt dışında da faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin 1997 yılından bu yana çok çeşitli sınıflarda ve ortak 29. Sınıftaki aynı emtialarda tescilli olan çok sayıda “…” ve “…” ibareli markası bulunduğunu, “…” markasının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davalı kurum tarafından benzer bulunan markaların bütün olarak görsel, işitsel ve anlamsal olarak farklı olduğunu, müvekkiline ait marka başvurusunda “form” ibaresinin en arka planda olan unsur olduğunu, farklı bir yazı karakteriyle ve küçük harflerle yazıldığını, “…” ibaresi ve şekil unsurunun ön plana çıkartıldığını, davalıya ait markada bulunan sair unsurların müvekkiline ait markada bulunmadığını, “form” ibaresinin tali unsur olduğunu ve vasıf bildirmek amacıyla kullanıldığını, “…” ibaresinin 1997 yılından bu yana pek çok markaya konu olduğunu, tüketicilerin “…” ibaresini gördüklerinde davalı ile karıştırmalarının mümkün olmadığını, benzer yargılamalarda “FORM” ibaresinden kaynaklı olarak benzerliğin kabul edilmediğini, “FORM” ibaresinin gıda ürünlerinin vasfını gösterdiğini, “… FORM” markasının, müvekkilinin sair “…” ibareli markalarının serisi niteliğinde olduğunu beyanla … sayılı “… FORM” marka başvurusu ile ilgili Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 22.01.2021 tarihli … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 01/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı marka ile redde mesnet markaların aynı/aynı türden emtiaları içerdiklerinin görülmekte olduğunu, markaların iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzer olduğunu, dava konusu … sayılı davacı markası incelendiğinde, “… FORM” ibaresinden oluştuğunu, FORM ibaresinin markada esas unsur olarak yer aldığını, “…” ibaresinin davacının çatı markası konumunda olduğunu, bu başvuru ile markalaştırılmak istenen unsurun FORM ibaresi olduğunu, bu haliyle kendi serisinin dışına çıkarak davalı markalarına yakınlaşma çabası içerisine girildiğini, başvuru ile davacının, FORM esas unsurunu kendisi adına tescil ettirerek, FORM ibaresi üzerinde hak elde etmeye çalıştığını, FORM ibaresinin, davalı markasında da aynen ve esas unsur olarak yer aldığını, markaların benzer olduğunu, bu benzerliğin yanı sıra, davacı markasının, davalı markalarının tescilli olduğu ve kullanıldığı emtialarla aynı/aynı türden ilişkili emtialarda tescil edilmek istendiğini, markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğunu, markaların aynı seriden algılanacağını, davacının seri marka savunmasının yerinde olmadığını, emsal yargılamalarda da benzer şekilde karar verildiğini beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 03/05/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 1961 yılından bu yana faaliyette bulunduğunu, … markasının Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından tanınmış marka olarak kabul edildiğini, FORM ibaresini ilk kez 1990 yılında tescil ettirdiğini, bu marka üzerinde büyük yatırım yaptığını ve Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde FORM ibareli bir çok marka ve endüstriyel tasarım tescilinin bulunduğunu, WIPO nezdinde de bir çok marka tescilinin bulunduğunu, bu markaların aktif biçimde kullanıldığını, reklam, satış ve pazarlama yapıldığını, müvekkilinin FORM ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu, araştırma şirketlerince hazırlanan raporlarda FORM ibaresinin müvekkilini ve müvekkilinin gıda ürünlerini çağrıştırdığının belirtildiğini, FORM ibareli markaların tanınmışlığına dair yargı kararlarının da mevcut olduğunu, davacının markasının müvekkili markası ile iltibasa neden olacak düzeyde benzer olduğu yönündeki kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, müvekkili şirket adına tescilli “FORM” ibareli markaların, 6769 sayılı SMK’NIN 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca tanınmış markalar olduğunu, tanınmışlık düzeyinin iltibası artırıcı bir etkisinin olduğunu, tanınmış markaya benzer markaların sıklıkla kullanılması halinde markanın itibarının kaybedileceğini, davacının “…” ibareli 30 markası olduğunu ve çatı marka olduğunu, çatı markaların benzerlik incelemesinde öneminin bulunmadığını, müvekkiline ait “FORM” ibareli markaların zayıf/tanımlayıcı marka olarak kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, bir an aksi düşünülse dahi çağrışımsal gücü yüksek bir marka, zayıf dahi olsa tescilli olduğu sürece asgari korumayı haiz olduğunu, ortalama gıda tüketicisinin dava konusu marka ile müvekkili markasını benzer olarak algılayabilecek yahut iki marka arasında iktisadi bir bağ olduğunu düşünebileceğini, dava konusu “… FORM” markası ile müvekkili şirket markalarını inceleyen küçüklerin markaları ilişkilendirebilmesi veya marka sahibi şirketlerin ekonomik/idari bir bağ içerisinde olduğunu düşünmelerinin gayet olası olduğunu, davacının marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davacı şirkete ait “… form” ibareli markanın tesciline cevaz verildiği takdirde bu durumun müvekkiline ait “form” ibareli tanınmış markaların ayırt edici karakterine zarar vereceğini ve davacının müvekkilinin markalarından haksız yarar sağlamasına sebep olabileceğini beyanla; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “… form” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet alınan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 13.09.2019 tarihinde … sayılı “… form” ibareli 29/05. alt sınıfta bulunan “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtiaları için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirketin 09.04.2020 tarihinde … sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/4 ve m.6/5 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, davacı şirket tarafından 08.10.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davalı şirket tarafından 20.11.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davacı şirket tarafından 03.12.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirildiği, itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddedilmesine karar verildiği, redde gerekçe olarak SMK m.6/1 hükmü koşulunun somut marka başvurusu bakımından mevcut olduğunun gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 24.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacı marka başvurusundan çıkartılan ve davaya konu edilen “Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil).” emtiaları ile davalı şirkete ait redde mesnet alınan … sayılı markalar kapsamında bulunan ve bilirkişi raporunda sarı renk ile renklendirilen emtiaların; aynı, aynı tür ve benzer oldukları; zira benzer tüketici kesimine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları giderdikleri, aralarında birbiri yerine ikame olma ve rekabet ilişkisinin bulunduğu, benzer yerlerde satışa arz edildikleri tespit edilmiştir.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; üstte açık mavi renkli elips biçimli zemin içeriğinde özel yazı fontuyla büyük harf ve puntolarla yazılmış koyu mavi renkli “…” ibaresi ile altta küçük harf ve italik şekilde yazılmış “form” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir. Davacıya ait markada “form” ibaresinin bağımsız olarak yazılması, “…” ibaresinin davacı adına başka markalara konu edilmiş olması, anılan ibarenin bağımsız olarak korumaya da sahip olması karşısında işbu başvuru bakımından koruma talep edilen ve tüketiciye markasal algı ileten unsurun “form” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır. Zira; markada yer alan “…” ibaresi davaya konu emtialar bakımından çok sayıda sair markada da yer alan hukuki niteliği itibariyle çatı marka vasfında olup, dava konusu marka başvurusu bakımından esas olarak korunmak istenen ibare “…” değil, “FORM” ibaresidir. Nitekim, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunun 16.sayfasında listelendiği üzere davacıya ait “…” ibareli 29.sınıfta tescilli çok sayıda marka bulunduğu, davacının “…” çatı markası etrafında muhtelif kelime veya sair unsurlar ile birlikte marka tescil belgeleri aldığı, bu durumun da “…” ibaresinin, davacının çatı markası olduğunu ispatlar nitelikte olduğu kanaatine varılmıştır.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; “FORM+”, “FORM PLUS”, “FORM EXTRA”, “…” ve “… FORM” ibarelerinden oluştukları, davalı markalarının tamamında ortak “FORM” ibaresi bulunmakta olup, davalıya ait markaların “FORM” ibareli seri çerçevesinde yaratılan markalar olduğu görülmektedir. Dolayısıyla markaların esaslı unsurunu “FORM” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu marka başvurusunda ön plana çıkan unsurun “form” ibaresi olması, davalıya ait itiraza mesnet markaların da esaslı unsurunun “form” ibaresi olması, davaya konu markada “form” ibaresinin bağımsız varlığını koruması karşısında markaların görsel olarak benzer olduğu, davaya konu marka başvurusunun “… FORM” biçiminde olması, “…” ibaresinin davacıya ait çatı marka olması, davalıya ait markalardan … sayılı “…” markası hariç “form” ibaresinin bağımsız olarak kullanılması, “form” ibaresinin markalarda farklı anlama gelecek şekilde kullanıldığının anlaşılmaması karşısında … sayılı marka hariç taraf markalarının düşük dereceli kavramsal benzerlik taşıdığı, markaların ortak “FORM” ibaresini içermesi karşısında ortalama tüketicilerin bu ibareyi işitsel olarak rahatlıkla seçebilecek olması, markaların aynı şekilde okunacak olması karşısında taraf markalarının sesçil benzerlik taşıdığı, tüm bu açıklamalar kapsamında somut uyuşmazlık ele alınacak olursa, çekişme konusu emtiaların herhangi bir uzmanlığa ilişkin olmaması, gündelik kullanıma konu, sıklıkla tüketilen ürünler olması karşısında hedef tüketici kitlesinin dikkat seviyesinin düşük olduğu, sonuç olarak markaların görsel, sesçil ve kavramsal olarak benzer olduğu, markalarda müşterek olarak bulunan “FORM” ibaresinin davaya konu emtiaları veya bu emtiaların karakteristik özelliklerini hemen ve ilk bakışta tanımlamadığı, bu nedenle asgari düzeyde somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, başvuru/tescil sınıflarının yüksek dereceli benzerliği karşısında … tescil sayılı markalar ile davacıya ait marka başvurusu arasında çekişme konusu emtialar bakımından SMK m.6/1 hükmü bağlamında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı eldeki davaya konu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasında bulunduğu anlaşıldığından bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. HD.’nin 19.09.2008 tarih ve 2007/7547E., 2008/10251K. sayılı “….” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; Dava konusu marka başvurusu 13.09.2019 tarihinde tescil başvurusuna konu edilmiştir. Davacı yanın TÜRKPATENT sicil kayıtlarında “… FORM” veya “FORM” ibaresini asli unsur olarak içerir başkaca bir markasına rastlanılmamıştır. Zira uyuşmazlık temeli taraf markalarında “FORM” ibaresinin ortak kullanımından kaynaklı olup davacının salt “…” çatı markasından kaynaklı bir müktesep hakkının var olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 140,00 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.025,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin yapmış olduğu 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
22/10/2021