Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/81 E. 2023/375 K. 19.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/81 Esas – 2023/375
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/81 Esas
KARAR NO : 2023/375

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 22/03/2021
KARAR TARİHİ : 19/07/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/08/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 22/03/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin kurulduğu 1961 yılından bugüne kadar özellikle bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler ve sair ürünlerin imali, ithali, ihracı ve ticareti alanında faaliyet göstermekte olduğu, sektöründe kalitenin simgesi haline gelmiş olduğu, müvekkiline ait “…” markasının … Kurumu tarafından …olarak kabul edilmiş, maruf ve meşhur bir marka olduğu, müvekkili şirketin “…” ibareli markasının zayıf/tanımlayıcı marka olarak kabul edilebilmesinin yerleşik Yüksek Mahkeme içtihatları çerçevesinde mümkün olmadığı, “…” ibaresinin zayıf/tanımlayıcı marka statüsünde olmadığı, aksine bu ibarenin doğrudan müvekkili şirketi işaret ettiğine ilişkin pek çok yargı kararının mevcut olduğu, müvekkil şirketin “…” markasının çeşitli şirketlerce önüne veya arkasına ayırt ediciliği olmayan çeşitli harfler, semboller veya şekiller eklenerek tescil edilmesi hallerinde yerel mahkemelerin/Yüksek Mahkemenin iltibasın mevcut olduğuna hükmetmekte olduğu, müvekkili şirketin bu marka … üzerine yapmış olduğu yatırımlar, göstermiş olduğu ciddi efor sonucunda bahse konu markanın yüksek bir bilinirlik kazanmış olduğu, sonuç olarak bu marka ibaresini gören ortalama gıda tüketicilerinin aklına doğrudan müvekkili şirketin gelmekte olduğu, çeşitli şirketlerin “…” markasının önüne veya arkasına herhangi bir ayırt ediciliği olmayan ibareler ekleyerek tescil etmesine izin verilmesi halinde müvekkili şirketin bu marka için harcamış olduğu efor ve yüklendiği mali külfetin boşa çıkacağı, davalı şirketin herhangi bir çaba sarf etmeden müvekkili şirketin tüketicilerde yaratmış olduğu “…” marka imajınıdan haksız bir kazanç elde etmeye çalışmakta olduğu, müvekkili şirketin “…” esaslı unsuruna haiz markalarının halihazırda tescilli olması sebebiyle kanunun kendisine tanıdığı korumadan yararlanması gerektiği, müvekkili şirket markalarının tek bir unsurdan oluşması sebebiyle ilgili işaretlerin zayıf marka statüsünde olduğuna ilişkin yapılan itirazların dinlenmemesi gerektiği, müvekkili şirketin “…” asli unsurunu taşıyan markaları ile iş bu dava konusu “… …” markasının aynı sınıflarda yer alan mal ve/veya hizmetleri kapsar bir biçimde tescil edilmiş ve aynı tüketici kitlesine yönelmekte olduğu, markaların açık bir şekilde işitsel, kavramsal ve görsel benzerlikler taşımakta olduğu, bu benzerliklerin markaların karıştırılmasına sebebiyet vereceği, dava konusu olan “… …” ibareli markanın kompozit (bileşke marka) statüsünde olduğu, kompozit marka kavramından kastın daha önceki tarihlerde tescilli bir markanın yanına çeşitli görsel ve/veya ibarelerin eklenerek çeşitli markalar oluşturulması hali olduğu, dava konusu marka içerisinde yer alan “…” ibaresinin yüksek ayırt edici marka statüsünde olduğu ve çok uzun sürelerden beri ilgili ibareler adı altında gıda ürünleri ve/veya hizmetleri üretilmesi sebebiyle ortalama gıda tüketicilerinin iş bu davaya konu markayı incelediğinde öncelikli algılayacağı unsurun “…” … olacağı, dava konusu marka içerisinde yer alan ibarelerden “…” ibaresinin bağımsız ayırt edici role sahip olduğu, Yüksek Mahkeme tarafından incelenen pek çok kararda üçüncü şahıslar/şirketler tarafından tescil konusu yapılan ve içerisinde müvekkili şirketin “…” marka ibaresini hiçbir kavramsal değişikliğe tabi tutmadan barındıran pek çok marka ile müvekkili şirket markalarının benzer bulunmuş olduğu, müvekkili şirketin “…” ibaresinin sağına ve soluna belli başlı kelimeler ekleyerek seri markalar oluşturduğu, bu markaların çok uzun sürelerdir tescilli olması ve fiili olarak piyasada mevcut olması sebepleriyle bu ibareleri gören ortalama tüketicilerin aklına doğrudan müvekkili şirketin gelmekte olduğu, dava konusu markanın “… …” kelimesinden ibaret olduğu, müvekkili şirketin seri markaları ile benzer şekilde oluşturulmuş olduğu, müvekkili şirketin “…” seri markalarını … + … … şeklinde oluşturmakta olduğu, dava konusu markada aynı şekilde “…” ibaresinin yanına belli tali unsurların eklenmesi şeklinde oluşturulmuş olduğu, dolayısıyla müvekkili şirketin seri markaları ile iş bu dava konusu markanın ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu, bu halin iş bu dava konusu markanın müvekkilinin seri markalarının içine sızmasına sebebiyet vereceği, hususlarını beyan etmekte, emsal kararlara yer vermekte ve … …’nun 24.01.2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve … sayılı marka başvurusunun 05. sınıfın 2. alt sınıfı, 29, 30 ve 32. sınıfın tamamı, 35. sınıfta yer alan mal ve/veya hizmetler yönünden iptaline, tescil edilmesi halinde sicilden terkin edilerek hükümsüz sayılmasına ve dava sonuçlanıncaya kadar üçüncü kişilere devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmektedir.
CEVAP:
Davalı … vekili 29/03/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Karşılaştırılan ibarelerin karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde benzer olmadığı, davacı iddialarının “…” ifadesinin ortak olması nedeniyle karıştırılma ihtimali oluşacağı yönünde olduğu, bunun kabulünün mümkün olmadığı, “…” ibaresinin davacı tarafından yaratılmadığı, günlük dilde kullanımı yoğun olan, tüketicilerin sürekli maruz kaldıkları ve bu ibareden oluşan ya da bu ibarenin içinde yer aldığı işaretlere alışkın oldukları türden bir kelime olduğu, zayıf ibarelerin ayırt edici nitelikleri düşük olduğundan genel izlenimlerinin ufak bazı değişikliklerle farklılaşabilmekte olduğu, “Zinde, formda, sağlıklı, vücut ölçüleri düzgün” gibi anlamları bulunan “…” ibaresinin, çekişmeli mallar bakımından piyasada çok sayıda firma tarafından yaygın kullanımı bulunan ayırt edici gücü son derece düşük bir adlandırma olduğu, davacı tarafından yaratılmamış bu ibarenin bilinen anlamından ve çağrışımından bağımsızlaşarak doğrudan davacı firmayı akla getireceği düşüncesinin gerçekten uzak olduğu, bu ibarelerin her görüldüğünde veya duyulduğunda belirli bir firma ile ilişkilendirilmesinin olanaksız olduğu, özgün niteliği düşük olan markalar ile ilgili yeni markada ufak bazı değişikliklerin bile karıştırılma tehlikesini ortadan kaldırmak için yeterli olduğu, ortalama tüketicinin “…” kelimesini belirli bir işletme ile bağlantılı şekilde algılayacağının düşünülmesinin gerçeğe uygun düşmediği, dolayısı ile başvuru markasının bir bütün olarak görülmesi gerektiği ve değerlendirmenin markaların bütüncül görünümü ve bu görünümün tüketici zihninde oluşturacağı çağrışım üzerinden yapılması gerektiği, başvuruda yer alan farklılıklarla birlikte dava konusu markanın genel izleniminin kolaylıkla farklılaşmış olduğu, markalarda örtüşmeyen unsurlar tamamen farklı olduklarından karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin olmayacağı, davacı tarafından yaratılmamış ve oldukça basit bir ibare olan “…” ibaresinin farklı eklerle veya kelimelerle birlikte kullanıldığı hallerde, her duyulduğunda veya görüldüğünde refleksif olarak itiraz sahibi firmayı çağrıştırmasının mümkün olmadığı, farklılığın ortalama tüketici nezdinde algılanabilir nitelikte olduğu, başvuru konusu markanın davacı markalarından yeterince farklılaşmış olduğu, hususlarını beyan etmekte ve davanın reddini talep etmektedir
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden, HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı … Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının “5.SINIF: ….. 29.SINIF: …. .” mal ve hizmetleri bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin olarak bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 03.01.2019 tarihinde 05, 29, 30, 32 ve 35. Sınıflarda … kanalı ile … Kurumuna yaptığı marka başvurusunun … no. ile işleme alındığı, davacı şirketin … sayılı markaları mesnet göstererek SMK m.6/1 hükmü uyarınca itiraz ettiği, davalı şirketin bu itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, …’nın davacı şirketin itirazlarının reddedildiği, bu karara karşı davacı şirketin yeniden itiraz dilekçesi sunduğu, davalı şirketin itiraza karşı görüş ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 26.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 10.11.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; … kararının iptaline gerekçe gösterilen davacı markaları ile davaya konu marka başvurusunun 29, 30 ve 32. Sınıfta yer alan mallarının aynı/aynı tür, 35. Sınıfta yer alan “….” hizmetlerinin ise ilişkili/benzer olduğu tespit edilmiştir.
Davacı şirketin hükümsüzlük talebi bakımından ise taraf markaları kapsamında 29, 30, 32. Sınıflardaki malların ayniyetinin yanı sıra davaya konu marka başvurusu kapsamındaki bilirkişi raporunda yer verilen Tablo.5’te gösterilen 05. Sınıftaki malların davacı şirkete ait 2007 32835 sayılı markanın tescil kapsamındaki bir kısım mallar ile aynı/aynı tür, 05. Sınıftaki tüm malların … sayılı markanın tescil kapsamındaki 35. Sınıftaki bir kısım hizmetler ile ilişkili/benzer ve 35. Sınıfta yer alan tüm hizmetlerin davacı şirkete ait … sayılı markaların tescil kapsamındaki mal/hizmetler ile aynı/aynı tür olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu marka; beyaz renkte zemin üzerinde siyah renkte büyük ve düz kitap harfleriyle yazılmış “ …” kelime unsurundan oluşmakta olup, herhangi bir şekil unsuru içermemektedir.
Davacı şirkete ait davaya gerekçe markalar ise tek başına “…” ibareli markaların yanı sıra bu ibareye ek olarak “… , “…”, “…” ibareleri ile birlikte tescil edilmiş markalardan oluşmakta, bu markaların bir kısmı beyaz renkte zemin üzerinde siyah renkte düz kitap harflerinden oluşmakta iken, bir kısmı bu kelime unsurlarının siyah çerçeveli ve sarı renkte yazılmış “…” ibaresine pembe renkte harflerle eklenmesiyle “…”, “…”, “… …”, “… …” şeklinde oluşturulmuştur.
Taraf markaları “…” ibaresini ortak olarak içermekte olduğundan markaların benzer olduğu iddia edilmektedir. Ancak, davaya konu markada “ …” ibareleri bir bütün olarak esas unsur olarak yer almaktayken, söz konusu markayı parçalara bölmek suretiyle inceleme yapmak mevzuata ve mevcut uygulamalara aykırılık teşkil edecektir. Kaldı ki, “…” … “uygun, bir amaca uyarlanmış, iyi durumda, fiziksel olarak iyi, iyi görünümlü, çekici, güzel, hazırlanmış, hazır, uygun olmak, boyut ve şekle uymak, doğru ölçü ve şekilde olmak, terziler için uygun boyuta değiştirmek, anlaşmaya varmak, ayarlamak, hazır etmek, uyumlaştırmak” anlamlarına gelmekte, …’ya göre “birini başkasına karşı kışkırtma, ödeşme, razı olma, … uzunluk ölçüsü birimi” anlamlarına gelmekte, halk arasında çoğunlukla “…” anlamlarında kullanılmaktadır. Söz konusu ibare günlük hayatta ve ticaret hayatında yaygın kullanımı olan, bu nedenle de herkesin kullanımına konu olabilecek bir ibare olması, Kurum nezdinde birçok farklı sahip tarafından ek ibareler ile birlikte çok sayıda başvuruya konu edilmekte olan, özellikle gıda ürünleri üzerinde tüketicinin sıklıkla karşılaştığı türden bir ibare olması nedeniyle ayırt ediciliğinin zayıf olduğu düşünülmektedir. “…” … ürünlerin sağlıklı, diyet, düşük kalorili bir ürün olduğunu ifade etmek amacıyla gıda ürünleri üzerinde sıklıkla kullanılan bir ibaredir. Davacı şirketin “…” ibaresinin kullanım sonucu ayırt edicilik kazandığı iddiası ve sunmuş olduğu delillerin de bu keyfiyeti değiştirmediği, zira sunulan dokümanlardan davacı şirketin markasını tek başına “…” olarak değil, “… …” olarak yoğun ve etkin olarak kullanmakta olduğu ve bir kısım gıda ürünleri bakımından ayırt edicilik kazandırmış olduğu anlaşılmaktadır.
Görsel bakımdan yapılacak incelemede; dava konusu markanın 5 kelime 20 harften oluşan bir ibareden (…), davacı markalarının ise 1 kelime ve 3 harften oluşan “…” ibareli markaların yanı sıra bu ibareye “…”, “…”, “…” ibareleri eklenmiş markalardan oluştuğu, davaya konu markanın davacı markalarında yer alan “…” ibaresini aynen içerdiği, ancak bu ibarenin solda sağa okunuşta 4 kelimenin devamına, yani markanın en son kısmına eklenmiş olduğu, “…” ibaresinin davaya konu markada kolaylıkla ayırt edilebilir konumda olmadığı, dolayısıyla markaların bir bütün olarak görsel bakımdan benzer olmadığı düşünülmektedir.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. Davaya konu markada yer alan “…” ibareleri dikkate alındığında markalar arasında bir bütün olarak işitsel bakımdan benzerlik olmadığı düşünülmektedir.
Kavramsal (anlamsal) bakımdan yapılacak incelemede; davacı markaları tek başına “…” vb anlamlarına gelen “…” ve bu ibareye ek olarak “dizin, fihrist, gösterge, delil” gibi anlamlara gelen “…” ve “…” ibarelerinden ve “…” harfinden meydana gelmekte ve bu bağlamda tam olarak anlamlı bir … karşılığı bulunan tamlamalar içermemektedir. Ancak davaya konu marka iki tamlamayı bir araya getiren …’ye “…” olarak çevrilebilecek slogandan oluşmaktadır. Davaya konu markanın bu haliyle anlam bakımından “…” ibareli markalardan uzaklaşmış olduğu düşünülmektedir.
Sonuç olarak; davaya konu markanın başvuru kapsamında yer alan mal/hizmetlerin, davacıya ait markaların tescil kapsamındaki mal/hizmetlerle aynı/aynı tür ve benzer olmasına ve bir kısım mal/hizmetler bakımından tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin görece düşük düzeyde olduğu durumda dahi, marka işaretleri arasındaki görsel, işitsel ve anlamsal farklılık dikkate alındığında, ortalama düzeyde tüketici nezdinde bir bütün olarak yaratacağı algı ve izlenim itibariyle taraf markaları arasında 6769 Sayılı Kanun’un 6/1 maddesi anlamında ilişkilendirme veya karıştırılma ihtimali bulunmadığı düşünülmektedir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 210,55 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 58,40 TL vekalet harcı, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 434,00 TL yurtdışı tebligat harcı, 3.840,00 TL tercüme ücreti, 2.700,00 TL bilirkişi ücreti, 50,58 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 7.247,00 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/07/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza