Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/78 E. 2021/353 K. 13.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/78 Esas
KARAR NO : 2021/353

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 18/03/2021
KARAR TARİHİ : 13/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 18/03/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 10 yıla yakın bir süredir faaliyet gösterdiğini, bu faaliyetlerine ilişkin; 2019/02422, 2020/03948 ve 2020/07552 sayılı tasarımları ve yine 2016/32424, 2020/127679 ve 2020/88796 sayılı markalarının bulunduğunu, ayrıca müvekkil şirketin sahibi … adına da kayıtlı markaların bulunduğunu, davalı yanın … sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, başvuruya karşı müvekkili tarafından ileri sürülen itirazların reddine karar verildiğini, müvekkilinin 2016/32424 sayılı markasının 09. Sınıfta tescilli olduğu gibi yine 2013/78734, 2016/33788, 2016/94578, 2018/65160 sayılı markaların da … adına tescilli olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, davalının başvurusu ile fiili kullanımının tamamen farklı olduğunu, müvekkilinin “…” markasının aynı zamanda ambalaj olarak da tasarım tesciline konu edildiğini, davalı kullanımlarının müvekkilinin tescilli tasarımları ile açıkça karışıklık yaratmakta olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu, 2020/02877-1 sayısı ile gerçekleştirdiği tasarım başvurusuna karşı müvekkilinin itiraz ettiğini, itirazlar sonucunda ilgili tasarımın reddolunduğunu, davalının markası ile müvekkili markalarının karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, davalının kullanımlarının müvekkili markaları ile benzerlik taşıdığını, bu kullanımların aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu markanın tescilinin müvekkili markalarının ayırt ediciliğine zarar vereceğini, davalı markasının bütün olarak tanımlayıcı nitelikte olduğunu, “…” kelimesinin güç anlamına geldiğini, “…” ibaresinin de yine ayırt ediciliğinin zayıf olduğunu, bu ibarenin dahi 09. Sınıftaki mallar bakımından tanımlayıcı sayılabileceğini, “…” kelimesinin bu ibareye farklı bir anlam katmadığını, markaların birbirlerinin serisi olarak algılanabileceklerini iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve … sayılı markanın hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 25/03/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuruya konu marka ile iddialara mesnet marka arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, diğer davalının başvuru markası ile davacı markasının görsel bakımından birbiriyle kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunun anlaşıldığını, davacı taraf vekilinin davalı şahsın başvurusunun kötü niyetli olduğunu iddia ettiğini ve bu iddiayı ispata ilişkin somut bir delil ortaya konulmadığını beyan ederek; haksız ve hukuki mesnetten yoksun davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 01/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın müvekkili marka başvurusuna yönelik itirazlarının kurum tarafından reddolunduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma ihitmalinin bulunmadığını, “…” ve “… …” kelimelerinin şekil ve kelime unsuru olarak benzer olmadıklarını, müvekkili markasında “…” kelimesinin yer aldığını, markaların bütün olarak farklı olduklarını, işitsel olarak benzerlik taşımadıklarını, davacı tarafça sunulan tasarımların işbu dava ile bir ilgisi olmadığını, tasarım hakkını ilgilendiren bir konunun bu davada gündeme getirilemeyeceğini savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı …’e ait … nolu “DIJI-…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait 2016/32424 sayılı …” ibareli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait tescilli tasarımlarla davalıya ait marka arasında SMK m.6/6 hükmü uyarınca iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalının marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davalı şahsa ait tasarım başvuru dosyası celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “…-…” ibaresinin 09. sınıfta bulunan “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.” emtialarının tescili amacıyla 10.01.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.05.2020 tarih ve 349 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 17.06.2020 tarihinde 2016/32424 sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1 hükümü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 07.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 19.11.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahsın 15.01.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 26.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 10.03.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, tasarımlar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka kapsamında 09.sınıfta yer alan “Bilim, denizcilik, topoğrafya, meteoroloji, sanayide ve laboratuvarda kullanım amaçlı olanlar dahil ölçme aletleri, cihazları: tıbbi amaçlı olmayan termometreler, barometreler, ampermetreler, voltmetreler, nem ölçerler, test cihazları, teleskoplar, periskoplar, pusulalar; taşıt göstergeleri; laboratuvarlarda kullanılan malzemeler: mikroskoplar, büyüteçler, dürbünler, deney malzeme ve cihazları. Ses ve görüntünün kaydı, nakli veya yeniden meydana getirilmesi (reprodüksiyonu) için cihazlar: kameralar, fotoğraf makineleri, televizyonlar, videolar, cd-dvd kayıt ve oynatıcı cihazlar, mp3 çalar, bilgisayarlar, masa üstü-tablet bilgisayarlar, giyilebilir teknolojik cihazlar (akıllı saatler, bileklikler, başa takılan cihazlar), mikrofonlar, hoparlörler, kulaklıklar; haberleşme ve çoğaltma amaçlı cihazlar ve bilgisayar çevre donanımları: cep telefonları ve bunların kılıfları, sabit telefonlar, telefon santralleri, bilgisayar yazıcıları, tarayıcılar, fotokopi makineleri. Manyetik, optik kayıt taşıyıcılar ve bunlara kaydedilmiş bilgisayar programları ve yazılımları; bilgisayar ağları vasıtasıyla indirilebilen ve manyetik ve optik ortamlara kayıt edilebilen elektronik yayınlar; manyetik/optik okuyuculu kartlar, manyetik, optik ve elektronik ortamlara kaydedilmiş çekilmiş sinema filmleri, diziler ve video müzik klipleri. Antenler, uydu antenler, yükselticiler ve bunların parçaları. Bilet otomatları, nakit para çekme makineleri. Makine ve cihazların elektroniğinde kullanılan elemanlar: yarı iletkenler, elektronik devreler, entegreler, yongalar (çipler), diyotlar, transistörler, manyetik kafalar, saptırıcılar; elektronik kilitler, fotoseller, elektronik açma kapama mekanizmaları, algılayıcılar (sensörler). Birim zamandaki tüketim miktarını ölçen sayaçlar ve zaman ayarlayıcıları. Koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar. Gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları. Elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları: fişler, buatlar, anahtarlar, şalterler, sigortalar, balastlar, starterler, elektrik panoları, rezistanslar, soketler, transformatörler, adaptörler, şarj cihazları, elektrik, elektronikte kullanılan kablolar, piller, aküler, elektrik enerjisi üretimi için güneş panelleri. Ana fonksiyonu uyarı ve alarm olan cihazlar (taşıt alarmları hariç), elektrikli ziller. Trafikte kullanım amaçlı sinyalizasyon, işaretle bildirme cihazları ve araçları. Yangın söndürme amaçlı taşıtlar dahil yangın söndürme aletleri ve cihazları (yangın söndürme hortumları ve yangın söndürme vanaları dahil). Radarlar, denizaltı radarları (sonarlar), gece görüşü sağlayıcı veya arttırıcı aletler ve cihazlar. Dekoratif mıknatıslar. Metronomlar.” emtialarının tamamı, davacıya ait 2016/32424 sayılı marka kapsamında bilirkişi raporunda altı çizili ve koyu ile renklendirilen emtialar ile aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı tespit edilmiştir. Zira bu emtialar; benzer tüketici kitlelerine hitap eden, benzer ihtiyaçları karşılayan, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde olan, birbirleri yerine ikame edilebilir ya da birbirlerini tamamlar özellikler gösteren, satış, sunum ve dağıtım kanalları benzer olan elektrik elektronik, sanayide kullanıma uygun teknolojik alet ve ekipmanlardır. Bu anlamda taraf markaları kapsamında ayrıntılı bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın markaların kapsamlarının aynı olduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı “…-…” ibareli markanın tamamı düz, siyah harflerden oluşan “…” ve “…” kelimelerinin “-“ işareti ile ayrık biçimde yazılması ile oluşturulmuş bir sözcük markası olduğu, “…” kelimesinin “digital/dijital” sözcüğünün kısaltması olarak yaygın kullanımı bulunan bir ibare olduğu, bu ibarenin elektrik – elektronik ürünler, teknolojik ürünler açısından ayırt ediciliğinin son derece zayıf olduğu, “…” ibaresinin de yine İngilizce “güç” anlamına geldiği, bu ibarenin de özellikle “bataryalar, elektrik enerjisini iletim, dönüştürme, depolama kontrol cihazları ve araçları” gibi mallar açısından ayırt ediciliğinin son derece zayıf olduğu yorumunda bulunulabileceği, ancak her iki ibarenin de doğrudan ilgili mallar açısından tanımlayıcı olduğundan bahsedilemeyeceği gibi bütün olarak da “…” anlamı taşımakla birlikte düşük düzeyli bir ayırt ediciliğinin mevcut olduğu yorumunda bulunulmasının mümkün olduğu değerlendirilmektedir.
Davacıya ait …. sayılı marka incelendiğinde; stilize bir şekilde ve fıstık yeşili renkte yazılmış “…” ibaresinden oluşmakta olup, markada “D” harfinin sol üst köşesinde ve “j” harfinin yazım biçiminde stilize unsurlar kullanılmıştır. “…” ibaresinin dilimizde ya da İngilizce’de bilinen bir anlamı tespit edilememiştir.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 09.
Sınıf mallar; genel olarak elektrik – elektronik
içerikli veya sanayide kullanıma uygun teknolojik nitelikteki alet veya
ekipmanlar olup ilgili malların alıcıları ya genel anlamda endüstriyel mal
alıcıları veya profesyoneller, ya da özellikle bu tür ürünlere ilgi duyan, bu
ürünleri daha evvelden deneyimlemiş, ürünler hakkında bilgi sahibi olan
kimseler oldukları, bu kişilerin yetişkin, bilinçli, özenli ve mal/hizmet satın alımları
esnasında çoğu zaman seçici olarak davranan kimseler oldukları, bu
tüketicilerin alışkanlıkları, sektör bilgileri, eğitim düzeyleri, ilgili ürünlerin satın
alım için geçirdikleri süre, ürünleri alım sıklığı itibariyle de çok daha dikkatli
davrandıkları, pek tabi 09. Sınıf alt sınıflarında yer alan bazı ürünler açısından
tüketici kitlesinin niteliğinin daha düşük seviyede olabileceği (örneğin piller,
mıknatıslar, elektrikli ziller gibi) değerlendirmesinde bulunulabilir ise de genel
olarak ilgili sınıfın hitap ettiği tüketici kitlesinin makul seviyede dikkatli kimseler
olduklarının kabulü gerektiği düşünülmüştür.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Davacı yana ait marka “…” şeklinde “…” harflerinden oluşmakta olup dava konusu markanın ön sesi konumundaki “…” ibaresi ise “…” harflerinden meydana gelmiştir. Her iki kelimenin de ikinci sıralarındaki “İ-E” harfleri dışında birebir aynı harf dizilimlerine sahip olmaları nedeniyle harf dizilimsel bir benzerlik taşıdıkları tereddütsüzdür. Bununla birlikte dava konusu marka tek başına “…” ibaresinden oluşmamaktadır. Kaldı ki davacı yan markasının görsel anlamda sahip olduğu bütünsel algı da yine dava konusu markadan somut anlamda farklılaşmasına neden olan bir algıdır. Dava konusu marka bu çerçevede “….” şeklinde telaffuz edilmekteyken, davacı markası ise “de-ji” şeklinde telaffuz edilmektedir. “…” ve “…” telaffuzlarında dahi işitsel bir farklılık bulunmakta olup kısa sözcük markaları açısından bu düzeydeki bir farklılığın yeterli görülmesi gerektiği düşünülmektedir. Dava konusu markadaki “…” ibaresi, tüketicinin geneli tarafından derhal bilinebilecek bir anlama sahip olup tüketici bu ibareyi “dijital” sözcüğü ile bağdaştıracakken, davacı markasındaki “…” ibaresinin aynı doğrultuda bir etki yaratacağının kabulü mümkün değildir. Tüketicinin “…” ibaresini taşıyan bir markayı gördüğünde edindiği somut algı, “…” ibareli markada yitirilmiş olacak ve tüketici “…” ibaresini anlamsız, uydurulmuş bir sözcük markası olarak algılayacaktır.Bu çerçevede taraf markaları arasında belirgin bir anlamsal farklılık bulunduğu değerlendirilmektedir. Nihayetinde her ne kadar taraf markaları 09. Sınıf mallar açısından aynı ya da aynı tür malları taşımakta iseler de markaların bir bütün olarak ilgili tüketici kitlesi nezdinde yarattıkları algıda aynı iktisadi kaynağa ait, birbirlerinin devamı ya da serisi niteliğinde algılanabilecek işaretlerden oluşmadıkları, taraf markaları ile aynı ya da farklı zamanlarda karşı karşıya kalan tüketicilerin, dava konusu markayı gördüğünde zihninde davacı markasını çağrıştırmasını gerektirir bir benzerliğin işaretler arasında mevcut olmadığı, sözcükler arasındaki harf dizilimsel benzerlik halinin özellikle anlamsal açıdan oluşan somut farklılığın yanı sıra görsel unsurlar itibariyle de oluşan farklılık ve yine taraf markalarının kısa sözcük markaları olması nedeniyle koruma kapsamlarının daha dar yorumlanması gerekliliği gözetildiğinde, ilgili tüketiciler nezdinde, ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik algısının mevcut olmayacağı, davacı yanın, davalı fiili kullanımlarında özellikle ambalaj kullanımları açısından birbirlerine yanaştıkları ve yine davalı tarafça gerçekleştirilmiş olduğunu belirttiği tasarım açısından ileri sürdüğü iddiaların tamamen fiili kullanımlara dayalı iddialar olması nedeniyle, dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet marka arasındaki SMK m.6/1 hükmü incelemesinde dikkate alınamayacak argümanlar olduğu, izah edilen gerekçelerle; karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf marka işlem dosyasında ileri sürmese de, dava aşamasında; tanınmışlık, önceki tarihli tasarımlardan kaynaklı iltibas ve kötü niyet iddialarına da dayandığından, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülen bu iddialar aşağıdaki şekilde değerlendirilmiştir:
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı tarafın itiraza mesnet gösterdiği markanın dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelere göre tanınmışlık mertebesine ulaştığının ispatlanamadığı, ayrıca dava konusu marka başvurusu ile itiraza mesnet markanın bütününe hakim olan görünümlerinin benzer olmadığı tespit edildiğinden SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/6 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Davacı yanın iddialarınn temelinde … sayılı tasarımlar kapsamında korunan unsurların, dava konusu
marka başvurusu ile ihlal edildiği hususu yer almaktadır. 2020/03948 sayılı
tasarım 12.06.2020 tarihinde, 2020/07552 sayılı tasarım ise 16.10.2020 tarihinde
başvuru konusu edilmiş tasarımlar olup işbu dava konusu markanın başvuru
tarihi ise 10.01.2020 olduğundan, anılan tasarımların dava konusu marka
başvurusu açısından dikkate alınması mümkün değildir.
Davacı yanın 2019/02422 sayılı tasarımı ise dava konusu marka başvurusundan önceki tarihli olup, SMK m.6/6 hükmü incelemesine mesnet olabilecek niteliktedir. Bu tasarım, bir ambalaj tasarımı olup tasarım üzerinde davacı yana ait 2016/32424 sayılı “DEJI” markası beyaz renkte ve birebir aynı görsel ile kullanılmıştır.
Görsel anlatımın marka unsuru içermesi, tasarım sahibine marka hakkı
sağlamamaktadır. Başka bir deyişle ürünün tümü veya bir parçasının ya da
üzerindeki süslemenin çizgi, şekil, biçim, renk, malzeme veya yüzey dokusu
gibi özelliklerinden kaynaklanan görünümünü ifade eden tasarım koruması ile
gerçekleştirilen başvuruda, markasal bir unsura yer verilmiş olması, o
başvurudan kaynaklı olarak hak sahibine, görselde yer verdiği marka üzerinde
bir koruma sağlamayacak olup, tasarım hakkı sahibinin, herhangi bir yasal
gerekçeye dayanmaksızın, bir tasarım üzerinde yer alan markasal unsur
nedeniyle, üçüncü kişinin gerçekleştirdiği sonraki tarihli marka başvurusuna
karşı herhangi bir hak talebinde bulunulması mümkün değildir.
Bununla birlikte davacı yana ait tasarım üzerinde kullanılan marka, aynı
zamanda davacı yanın 2016/32424 sayısı ile tescilli markasıdır. Ancak bu
marka açısından yukarıda iltibas değerlendirmelerine yer verilmiş olup davacı tasarımı ile dava konusu marka arasında
karşılaştırılabilir herhangi bir ortak unsur da yer almadığından davacı yanın
önceki tasarımına dayalı olarak işbu dava konusu başvuruya karşı herhangi bir
üstün hakkının mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; Dava konusu markanın genel görünüm itibari ile davacıya ait itiraza mesnet marka ve tasarımlarla iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, her ne kadar davalı şahsın daha önceki tasarım başvurusu, davacıya ait itiraza mesnet tasarım ile benzer addedilerek TÜRKPATENT’ce hükümsüz kılınmışsa da, hükümsüz kılınan bu tasarım ile dava konusu markanın genel görünümü itibariyle aynı olmadıkları, yine davacı taraf her ne kadar davalı şahsın fiili markasal kullanımlarına ilişkin bir takım görsel ibraz ederek, markaların karıştırıldığına ilişkin yazışma örnekleri sunsa da, davalının fiili markasal kullanım örnekleri ile dava konusu markanın tescil genel görünümünün de aynı olmadığı, fiili olarak davalı markasal kullanımlarının, davaya konu marka başvurusu bakımından davalı şahsın kötü niyetli olduğunu ispatlamaya yeterli olmadığı, nitekim yukarıda izah edildiği üzere; dava konusu markanın davacıya ait itiraza mesnet marka ve tasarımlarla iltibas oluşturacak derecede benzer olduğunun söylenemeyeceği, bu halde; davalı şahsın, davaya konu marka başvurusunda bulunurken, spekülasyon, engelleme, tuzak, haksız avantaj elde etme gibi ticari dürüstlük kurallarına aykırı eylemlerde bulunduğuna ilişkin somut olgu da bulunmadığından kötü niyetli olduğu iddiasının subut bulmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla somut olayda SMK m.6/9 hükmü koşulunun mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine, davalı şahıs vekilinin 13.10.2021 tarihli duruşmada talep ettiği; ihtiyati tedbir kararının hüküm ile kaldırılması isteminin reddine, HMK m.397/2 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararının etkisinin nihai kararın kesinleşmesine kadar devam etmesine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:1-
1-Davanın REDDİNE,
2-İhtiyati Tedbir kararının kaldırılması isteminin reddine, HMK m.397/2 hükmü uyarınca İhtiyati Tedbir kararının etkisinin nihai kararın kesinleşmesine kadar devam etmesine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 174,50 TL posta, tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.051,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı … tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 13/10/2021

Katip … E-imza

Hakim …
E-imza