Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/49 E. 2023/131 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/49 Esas – 2023/131
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/49 Esas
KARAR NO : 2023/131

DAVA : Marka Hakkının İhlali
DAVA TARİHİ : 22/02/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
YAZIM TARİHİ : 22/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlali davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 22/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; … (…) nezdinde 05.11.2008 tarihinde tescillenip 05.11.2018 tarihinden itibaren on yıl süreyle yenilenen, … marka numaralı “…” markasının müvekkili …’e ait olduğunu, müvekkilinin sahibi olduğu markanın tescil edildiği sınıf ve hizmetlerin ise, 20 ve 37. sınıftaki “Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbı amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler” ile “Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri” olduğunu, müvekkilinin, “…” markasının kullanım hakkını 15.11.2008 tarihli Marka Lisans Sözleşmesi ile 15 yıllığına dava dışı … (…)’ya verdiğini, dava dışı …’ya ait … Ticaret/ … (…) unvanlı işyerinin mobilya imalatı ve satışı yapmakta olduğunu, 2004-2009 yılları arası …. Caddesi’nde, 2009 yılından itibaren …. ’de faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin söz konusu Marka Lisans Sözleşmesi gereği; markasını hem ürün üretimi ve satışında, hem de ticari işletme unvanında lisans alan dava dışı …’ya kullandırdığını, iş bu sözleşme gereği, müvekkilinin ticari işletmenin yıllık cirosunun %50’sinden gelir elde etmekte olduğunu, davalı tarafın, mobilya imalatı ve satışı faaliyetinde bulunduğunu, pek çok mobilya çeşidi imal eden ve satan davalının imal etmiş olduğu koltuk takımlarından birine müvekkiline ait ‘’…’’ markasının ismini vererek satışa sunduğunu, … Koltuk Takımı’na ait internet ilanlarını gösterir çıktıların dilekçe ekinde sunulduğunu, yani davalı tarafın, müvekkiline ait ‘’…’’ markasını müvekkilden izin almaksızın aynı marka tescil sınıfındaki faaliyetler kapsamında bilfiil kullandığını ve menfaat elde ettiğini, davalının eylemi üzerine müvekkilinin tescilli markasını taşır ürünlerin, tüketiciler nezdinde davalı tarafın ürettiği ürünün taklidi konumuna düştüğünü, oysa davalı tarafın bu mütecaviz eyleminin, müvekkilin tescilli markasını taşır ürünlerin satış kabiliyetini de ortadan kaldırdığını, ayrıca, davalı tarafın mütecaviz eylemlerine konu ürünlerinin kalitesiz üretimi nedeniyle müvekkiline ait markanın itibarını da zedelediğini, internet üzerinden yapılan araştırmalarda, davalı tarafın mütecaviz eylemine konu ürünlerin hala satışının yapıldığı ve ayrıca “… Koltuk Takımı” için birçok tüketici şikayeti bulunduğunu, … sitesindeki … Koltuk Takımı’na ilişkin tüketici şikayetlerinin dilekçe ekinde sunulduğunu, bu sebeplerle, müvekkilinin lisans verdiği ve müvekkilinin tescilli markasını taşır ürünlerin imalat ve satışını yapan dava dışı …’ya ait işyerinin Nisan 2018’de kapatıldığını, bu durumun müvekkilinin lisans sözleşmesinden herhangi bir gelir elde edememesine ve markasının kullanımına ara vermesine yol açtığını, açıkça anlaşılacağı üzere, müvekkilinin markasının kullanımına ara verilmesinin sebebinin davalı tarafın markayı haksız bir şekilde iltibas etmek suretiyle kullanması ve müşteri nezdinde kalitesiz üretim yapması nedeniyle markanın itibarının zedelenmesinden kaynaklandığını, söz konusu hukuki sürecin lehlerine sonuçlandığında, müvekkilinin marka kullanımına devam edeceğini, “… Koltuk Takımı’’ ismiyle üretilen ve satılan ürünün, müvekkilinin markasının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfına girdiği için tüketici açısından iltibas oluşturduğunu, davalı tarafın mütecaviz eylemleri nedeniyle müvekkilinin maddi zarara uğradığını, marka hukukunda maddi tazminat, markaya tecavüz nedeniyle marka sahibinin uğradığı fiili zarar ve yoksun kalınan kazançtan oluştuğunu, fiili zararın, markasına gerçekleştirilen tecavüz nedeniyle dava açmaya yetkili kişinin malvarlığında uğramış olduğu mevcut kaybı ifade ettiğini, marka hakkına tecavüzün önlenmesi için yapılan masraflar, dava masrafları, mal veya hizmet pazarında pazar kaybı, yatırımların bu süreçte boşa gitmesi, istihdam edilenlere bu süreçte ödenen fazla paralar ile bunun telafi edilmesi için yapılan masraflar (promosyon, kalıp ve ambalaj değiştirme, imaj yenileme, imajı hatırlatma, karışıklığı kaldırma masrafları vs.) fiili zarar kapsamında olduğunu, davalı tarafın mütecaviz eylemleri nedeniyle, müvekkilin oluşan fiili zararını talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, marka hakkına tecavüz edilen hak sahibi zararının yalnızca fiili kaybın değeri ile sınırlı olmadığını, tecavüz nedeniyle zararın yoksun kalınan kazancı da kapsadığını, davalı tarafın mütecaviz eylemleri nedeniyle müvekkilinin yoksun kaldığı kazancın, SMK m.151/2-b hükmü gereği, davalı tarafın, markayı kullanmak suretiyle elde ettiği kazanç üzerinden hesaplanarak müvekkiline ödenmesini talebinde bulunduklarını, SMK m.149/1-ç’ye göre marka hakkı ihlal edilen hak sahibinin manevi zararının tazminini de talep etme hakkı olduğunu, markaya tecavüz sayılan fiillerin aynı zamanda birer haksız fiil niteliğinde olduğu için TBK m.58’de geçen, haksız fiilin kişilik hakkını zedelemesi halinde manevi tazminata hükmedileceği hükmünün, SMK bakımından da kabul edildiğini, TBK m.58 koşulunun, duygusal ve sosyal kişilik değerlerini ve özellikle şeref, haysiyet, özel hayat, ticari itibar gibi değerlerin ihlalinden doğan zararlar bakımından söz konusu olduğunu, müvekkilinin 2008 yılından beri emek harcayarak bu günlere getirdiği markasına yapılan tecavüz nedeniyle uğradığı manevi zararın tazminini isteme zorunluluğu hasıl olduğunu, davalı tarafın, mütecaviz eylemlerle müvekkilinin markasını kullandığı ürününde kötü ve uygun olmayan üretim yaptığı ve bu nedenle müvekkilinin markasının itibarını zedelediğinin açık olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin markasının itibarının uğradığı zararın tazminini talep etme zorunluluğu hasıl olduğunu, SMK m.149 hükmü gereği, tazminat talepleri ile birlikte davalı tarafın müvekkilinin marka hakkına tecavüzünün tespitini ve müvekkile ait markayı taşır ürünlerin hâlâ satışının devam etmesi nedeniyle tecavüzün durdurulmasını, müvekkili tarafından davalıya gönderilen 28.08.2020 tarihli ihtarname ile müvekkiline ait ‘’…’’ markasının haklarına tecavüz eden ve ayrıca haksız rekabet teşkil eden her türlü davranışlara son verilmesini; ‘’…’’ ibaresinin işyeri tabeladan, işyerindeki tüm ürün, mal ve hizmetlerden, tüm tanıtım ve reklam ürünlerinden, her türlü yazılı belgenin ve materyalin (broşür, katalog, ilan), internet ortamı ve tüm sosyal medya hesaplarından kaldırılmasını, kaldırıldıktan sonra ‘’…’’ markası ile hiçbir biçimde iltibas oluşturmayacak isim, tabela ve konsept konulmasını, aksi durumda doğmuş ve doğacak bilcümle dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla marka tecavüzü ve rekabet yasağı ihlallerinin tespitinin, bu tecavüz sebebiyle müvekkilinin uğramış olduğu maddi, manevi zararların tespitinin ve cezai müeyyidelerin tatbiki için yasal yollara başvurulacağının karşı tarafa 28.08.2020 tarihli ihtarname ile ihtar edildiğini, ancak davalı tarafından ihtarnameye cevap verilmediğini ve markaya tecavüz eylemlerinin devam ettiğini, bunun üzerine ticari uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuk kapsamında arabulucuya başvurularak tazminat talebinde bulunulduğunu, ancak taraflar arasında anlaşma mümkün olmadığından iş bu davayı açma zorunluluğu doğduğunu belirterek; davalı tarafın müvekkilinin marka hakkına tecavüzü nedeniyle davanın kabulüne, müvekkili adına tescilli … markasına davalının tecavüzünün tespitine, müvekkili adına tescilli … markasına davalının tecavüzünün durdurulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL maddi tazminatın tecavüz tarihi itibariyle işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000,00 TL manevi tazminatın tecavüz tarihi itibariyle işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, 10.000,00 TL itibar tazminatının tecavüz tarihi itibariyle işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili 23/03/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, müvekkilinin kayıtlı adresi … olduğundan HMK m.6 hükmü uyarınca iş bu davayı görmeye … ‘nin yetkili olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirket aleyhine açılan davanın marka hakkına tecavüzün tespiti ve durdurulması ile maddi-manevi tazminat ve itibar tazminatı talepli olduğunu, davacı …’in “…” isimli markanın kendisine ait ve … nezdinde tescilli olduğunu iddia ettiğini, iddiaların hiçbirinin kabul edilir olmadığını, davacı tarafından dava konusu edilen “…” markasının müvekkili şirket tarafından kullanıldığı iddiası ile dava ikame edildiğini, davacının iddialarını hiçbir şekilde kabul etmediklerini, müvekkili şirketin 40 yılı aşkın süredir … mobilya sektöründe faaliyet gösteren sayılı markalardan biri olduğunu, Dünya’nın birçok seçkin noktasında bulunan ikiyüzün üzerindeki konsept mağazasıyla, …’nin en önemli markaları arasında yer aldığını, öncü çalışmalarıyla sektöründe takip edilen ve örnek alınan müvekkili şirketin kalite ve tasarım anlayışıyla yaşam tarzlarını belirleyen ve dünya markası olma yolunda hızlı ve güçlü adımlarla ilerleyen bir konumda olduğunu, ülkenin en önemli sanayi kuruluşlarından biri olan, bünyesinde cumhuriyet tarihinin en eski modüler mobilya markası olan 80 yıllık “…” ve 40 yıllık “…” markalarını barındıran müvekkil şirkete ait markaların tanınmış durumda olduğunu, müvekkili şirketin ancak kendi marka ismi ile satış yaptığını, hiçbir şekilde başkaca markaların iltibasının söz konusu olmadığını, müvekkili şirket tarafından satışa sunulan mobilyaların tamamının “…” ve “…” markaları adı altında satışa sunulduğunu, ancak ürünlere sadece tasarımlarının oluşturduğu rahatlık, şıklık, vs gibi özelliklere göre isimler verildiğini, bunların sadece koltuk takımlarının ismi olup tasarımlara verilen isimler olduğunu, örneğin … markasından örnek verilecek olursa;… gibi ürün isimlerinin mevcut olduğunu, bunların sadece takımların ismi olduğunu, tamamının … ve … markası, etiket ve amblemi ile satışa arz edildiğini, davacı tarafından iddia edilen … isminin taklit edilmek suretiyle hiçbir şekilde kullanılmadığını, … … “özgürlük” anlamına geldiğini, sadece bu anlamı üzerinden ürün tasarımcıları tarafından olarak koltuk takımlarına “…” isminin verildiğini, … isminin harcı alem olmuş bir isim olduğunu, davacının markasına iltibasın söz konusu olmadığını, sadece koltuk takımının rahatlığından kaynaklı kendisine tasarımcılar tarafından verilen bir isim olduğunu, ürünlerin isimlerinin çoğunlukla tasarımların özelliklerinden kaynaklı olarak seçildiğini, müvekkili şirket tarafından davacının söz konusu ettiği “…” isimli koltuk modellerinin üretimden kalktığını, müvekkili şirkete ait … isimli koltuk takımlarının artık satışa sunulmadığını, müvekkili şirket tarafından 31 Mayıs 2020 tarihinden itibaren ürünün satış portföyünden kaldırıldığını, davacı tarafça müvekkili şirketin kalitesiz üretim yaptığı iddia edilerek, müvekkili şirketin kişilik haklarını ve ticari itibarını zedelediğini, oysa müvekkil şirketin 80 yılı aşkın süredir mobilya sektöründe hizmet verdiğini, her daim tüketici memnuniyetini benimseyerek üretim yaptığını, yıllardır bu sektörde faaliyet gösteren müvekkili şirkete yöneltilen “kalitesiz üretim” ibaresini kabul etmediklerini, dava açma haklarının saklı tutulduğunu, … yapılan araştırma neticesinde … isminin birçok kişi tarafından marka olarak tescil edilmiş olduğunu, davacının ticaret hacmi dikkate alındığından bu denli saldırgan tavırları ile hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğini, davacının kendi markasını tescil ettiren diğer firmalara sessiz kalmasının açıkça marka ile ilgili haklarından feragat ettiği, artık markanın kullanılmasına izin verdiği anlamına geldiğini, müvekkili şirketin davacının markasına iltibas etmediğini, kaldı ki davalının uzun süre sessiz kalması ile dava açma hakkının ortadan kalkmış olduğunu, bu itibarla da açılan davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek; haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

REPLİK:
Davacı vekili 23/04/2021 tarihli replik dilekçesi ile; Davalı tarafın cevap dilekçesindeki hiçbir hususun gerçeği yansıtmadığını, davalının cevap dilekçesini kabul etmediklerini, davalı tarafın … isimli koltuk modellerinin artık satışa sunulmadığını, 31.05.2020 tarihinden itibaren portföyden kaldırıldığını iddia ettiğini, ancak ekte sunulan … Mobilya ürünlerini sattığını belirten … sitesinin ”Ürünlerimiz” bölümünün ”Oturma Odaları” kısmında hala ”… …”nun satışa sunulu olduğunu, kaldı ki, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı tarafın 31.05.2020 tarihine kadar … isimli koltuk takımını üretip satışa sunduğunu ikrar ettiğini, dava dilekçesi ekinde sunulmuş olan ve basit bir internet araması ile rahatça bulunabilecek nitelikte olan şikayetlerin müvekkile değil, ürünü kullandığını ve memnun kalmadığını belirten onlarca tüketiciye ait olduğunu, davalı taraf ürünlerine ilişkin bu tarz şikayetlerin ticari itibarını zedelediğini düşünüyorsa ilgili mercilere başvurarak söz konusu ve benzeri şikayetleri internet sitelerinden kaldırtabileceğini, bu sebeple müvekkilinin, davalının ticari itibarını zedelemesinin söz konusu olmadığını, “… Koltuk Takımı’’ ismiyle üretilen ve satılan ürünün, müvekkilinin markasının tescilli olduğu mal ve hizmet sınıfına girdiği için tüketici açısından iltibas oluşturduğunu, tüketicilerin davalının üretmiş olduğu ürüne ilişkin şikayetleri üzerine müvekkilinin markası adı altında üretilen ürünlerin de kalitesi hususunda diğer tüketicilerde şüphe oluştuğunu, davalı tarafın bu mütecaviz eyleminin, müvekkilinin tescilli markasını taşır ürünlerin satış kabiliyetini ortadan kaldırdığını, bu sebeplerle davalı tarafın üretimleri sebebiyle kişilik hakları ve ticari itibarı zedelenenin müvekkili olduğunu, davalı tarafın … isminin birçok kişi tarafından marka olarak tescil edilmiş olduğunu, bu sebeple hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilmesi gerektiğinin iddia edildiğini, oysa müvekkilinin sahibi olduğu markanın tescillendiği sınıf ve hizmetlerin 20 ve 37. sınıftaki ”Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar, Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbı amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler” ile “Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri” olduğunu, davalının sunmuş olduğu … sitesindeki … ismiyle tescilli kayıtlardaki markaların marka tescil sınıfındaki faaliyetlerinin ise bilgisayar hizmetleri, metal, izolasyon gibi faaliyetler olduğunu, yani müvekkiline ait markanın kullanım alanı ile ilgisi olmayan alanlar olduğunu, bu sebeple tüketiciler nezdinde iltibas oluşturabilmesinin mümkün olmadığını, sadece … adına kayıtlı tescildeki markanın tescillendiği sınıf ve hizmetler ile müvekkilin markasının tescillendiği sınıf ve hizmetlerin aynı olduğunu, ancak söz konusu markanın son tescil tarihi 20.03.1999 olduğundan marka süresi içerisinde yenilenmediğini, bu sebeple markanın hükümsüz kaldığını, müvekkilinin marka kullanım hakkını 15 yıllığına vermiş olduğu dava dışı …’ya ait … Ticaret/… … tarafından birçok mobilya imalatı ve satışını yapmakta olduğunu, dava dilekçesinde de müvekkiline ait ”…” markasının davalı tarafından müvekkilinden izin alınmaksızın aynı marka tescil sınıfındaki faaliyetler kapsamında bilfiil kullanılmış ve menfaat elde edilmiş olması sebebiyle talepte bulunulduğunu, eldeki davanın müvekkili adına tescilli markanın davalı tarafından haksız ve izinsiz olarak kendi ürünlerinde kullanılması nedeniyle ikame edildiğini, sessiz kalma yoluyla hak kaybının uygulamasına ilişkin olarak, SMK m. 25 f. 6’nın ifadesine bakıldığında, maddedeki koşulların gerçekleşmesi halinde “hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri sürülememe”den bahsedildiği, bu ifadenin markanın hükümsüzlüğü davasına işaret ettiğinin açık olduğunu, dolayısıyla hem sistematik yorum metoduna göre hem de söze göre yorum metoduna göre hükmün markanın hükümsüzlüğü davasına ilişkin olduğu sonucuna varmanın mümkün olduğunu, başka bir ifadeyle, sessiz kalma yoluyla hak kaybının uygulama alanının, markanın hükümsüzlüğü davası olduğunu, bununla birlikte, SMK m.157’de “Sınai mülkiyet hakkı veya geleneksel ürün adından doğan özel hukuka ilişkin taleplerde, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır.” ile markaya ilişkin tazminat davalarında halihazırda bir zaman aşımı öngörüldüğü için sessiz kalma yoluyla hak kaybının uygulanamayacağının açık olduğunu, anlatılan ve re’sen dikkate alınacak nedenlerle; davalı tarafın müvekkilinin marka hakkına tecavüzü nedeniyle davanın kabul edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 03/02/2023 tarihli değer artırım dilekçesinde özetle; Maddi tazminat talebini 1.945.844,38 TL artırdıklarını beyan etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava; marka hakkının ihlali iddiasından kaynaklı hukuki korunma istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davayı görmeye mahkememizin yetkili olup olmadığı, davalının, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka hakkını ihlâl eder eylemlerinin bulunup bulunmadığı, sessiz kalma yolu ile hak kaybı koşullarının oluşup oluşmadığı, buna bağlı olarak varsa marka hakkına tecavüzün tespiti, durdurulması, davacının fiili zarar ve SMK m.151/2-b seçimlik hakkı uyarınca davalıdan maddi tazminat talep edip edemeyeceği ve bunun bedeli, davacının davalıdan manevi tazminat talep edip edemeyeceği ve bunun bedeli, davacının davalıdan SMK m.150/2 hükmü uyarınca itibar tazminatı talep edip edemeyeceği ve bunun bedeli, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından mahkememizce ve talimat mahkemesi aracılığıyla bilirkişi raporları aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri bilgi ve belgeler, celp edilen marka tescil belgesi, davalıya çekilen ihtarname, marka lisans sözleşmesi, davacının lisans verdiği üçüncü şahsın ticari kayıtları, davalının ticari kayıtları, hukuki nitelendirme içeren kısımları hariç özel veya teknik hususlar bakımından saptamalar barındıran bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmesi gerekir ki; davacı yanın yerleşim yerinin …. ili olduğu, bu nedenle 6769 sayılı SMK m.156/3 hükmü uyarınca eldeki davayı görmeye mahkememizin yetkili olduğu, bu nedenle davalı vekili tarafından ileri sürülen yetki ilk itirazının yerinde olmadığı tespit edilmiştir.
Davacıya ait … sayılı “…” ibareli markanın “20.SINIF: Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbı amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler. 37.SINIF: Mobilyalara ilişkin döşeme, tamir, restorasyon hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından 17/09/2009 tarihinde tescil edildiği, koruma süresinin 05/11/2018 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile yenilendiği tespit edilmiştir.
Dava dilekçesi ekinde yer alan “…” ibareli online platform görüntülerinde, dava dışı üçüncü kişilerin davalıdan satın aldıkları “…” koltuk takımlarına ilişkin şikayetlere yer verildiği, bu şikayetlerin tespit edilebilen en eski tarihlisinin 30/08/2017 tarihinde satın alındığı belirtilen şikayete ilişkin olduğu müşahede edilmiştir.
Dava dilekçesi ekinde yer alan ve davalıya ait internet sitesi içeriği görselleri incelendiğinden; “… …” ve “… …” adı ile … Mobilya tarafından markasal kullanımlarda bulunulduğu tespit edilmiştir.
Davacının ”…” markasının tescilli olduğu 20. sınıftaki ürünlerde davalıca markasal olarak bu ibarenin kullanıldığı; bu nedenle tescilli markaya tecavüz eyleminin oluştuğu dosya kapsamından tespit edilmektedir. Davalının, ürünlerin satışında, “…” ibareli kendi ana markasını da kullanmış olması bu hususta fark yaratmaz. Keza “…” ibaresinin mobilya emtiaları açısından jenerik bir ibare teşkil ettiğine dair herhangi bir bulguya ulaşılamamıştır. Kaldı ki, davacının tescilli markasına karşı bu gerekçeyle açılmış herhangi bir hükümsüzlük davası da mevcut bulunmamaktadır.
Davalı yanın ticari defterleri talimat mahkemesi kanalı ile bilirkişi incelemesine tabi tutulmuş olup, buna göre; davalının huzurdaki davaya konu marka kullanımının 2017 yılında başlayıp 2020 yılında sona erdiği muhasip bilirkişinin defter incelemesi neticesinde anlaşılmıştır. Keza davalı tarafın kendisi de söz konusu marka kullanımının 2020 Mayıs itibariyle sona erdiğini ikrar etmiştir. Buna göre, davacı açısından sessiz kalma yoluyla hak kaybına yol açabilecek kadar uzun bir tecavüz süresinin davaya konu somut olayda zaten mevcut bulunmadığı saptanmaktadır.
Yukarıda yer verilen tespitlere göre; davalının, davacıya ait “…” markasına tecavüz eylemlerinde bulunduğunun tespitine, bu eylemlerin durdurulması istemi hakkında -tecavüz eylemi devam etmediğinden ve sonlandığından- karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı tarafından piyasaya sunulan “…” serisi koltuk takımları hâlihazırda satıştan kaldırılmış olduğu için ürünleri fiilen inceleme fırsatı bulunamamıştır. Bununla birlikte, davalıca üretilen ürünler hakkında herhangi bir fabrikasyon mobilya üretimi ve kitlesel satış faaliyetinde ortaya çıkabilecek olağan ayıplı mal çıkışı ve aksaklık haddini aşacak derecede yoğun bir müşteri şikâyeti de tespit edilememiştir. Bu nedenle, davacının, davalıya ait “…” marka ibaresini kullanarak ürettiği/sattığı ürünlerde davalının tescilli markasının itibarını zedeleyecek bir kalite düşüklüğü veya özensizlik saptanmamıştır.
Yukarıda yer verilen tespitlere göre; şartları oluşmayan itibar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
Davalının, davaya konu mobilya üretimi ve satışı sebebiyle davacı tarafın uğradığı herhangi bir fiili zarar tespit edilememiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesinde, her ne kadar, yatırımların boşa gitmesi, istihdam edilenlere ödenen paralar, promosyon ve kalıp masrafları vb. fiili zarar kalemleri sayılmış olsa da; bu zararlar, varlıkları ispat edilebilse bile, davacı marka sahibinin değil, dava dışı lisans alanın uğradığı zararlardır ve işletme sahibi olmayan davacı marka sahibinin bu zararların tazminini talep hakkı yoktur.
Davacı tarafın dosyaya dava dilekçesi ekinde sunduğu marka lisans sözleşmesinin 3. maddesinde, dava dışı lisans alanın davacı marka sahibine lisans bedeli olarak her sene “…markanın kullanımı sebebiyle elde ettiği karın yüzde 50’sini…” vereceğinin belirtildiği görülmektedir. Dolayısıyla, davacının lisans gelirinin, dava dışı lisans alanın senelik cirosu üzerinden değil, net kârı üzerinden belirleneceği anlaşılmaktadır. Mahkememizce görevlendirilen muhasip bilirkişinin dava dışı lisans alanın defterleri üzerinden yaptığı tespitlere göre; dava dışı lisans alan 2016 yılında herhangi bir satışta veya gider doğurucu faaliyette bulunmamış, 2017 yılında 195.855,00 TL satıştan %27,10 kâr oranıyla 53.063,98 TL kâr elde etmiş, dava konusu marka tecavüzü eyleminin başladığı bu yıldan hemen sonraki yılda ise satışları 57.500,00 TL’ye düşerek 5.454,43 TL zarar etmiştir. Bu durumda, davacı marka sahibinin, markaya tecavüzün devam ettiği 2018, 2019 ve 2020 yıllarında senelik 26.531,99 TL marka lisansı gelirinden yoksun kaldığı tespitini yapabilmek ilk bakışta olanaklı görünmektedir. Ne var ki, davalının “…” ibaresini kullanarak sadece koltuk türleri üretip satmış bulunması, davacının dava dışı lisans alanının üretip sattığı mobilyaların ise fatura muhteviyatlarına göre ancak “dolap tarzı” mobilyalardan ibaret bulunması nedeniyle; davalının eylemi ile davacının dava dışı lisans alanının kâr (ve dolayısıyla da davacının lisans geliri) kaybı arasında herhangi bir illiyet bağı tespit edilememiştir.
Davalının ticari kayıtlarına göre; 2017, 2018, 2019, 2020 yıllarında toplam 6.337.814,48 TL satış olduğu, satılan ürün maliyetinin 3.726.625,01 TL olduğu, 3.726.625,01 TL satılan malın maliyetini oluşturan, (hammade olarak) sunta, kereste, kumaş, sünger, metal, aksesuar, ambalaj, ve yardımcı malzemelerden oluşan toplam hammadde giderleri ile, fason işçilik, yarı mamül, işçilik, endirekt işçilik, amortisman, genel üretim giderleri (…) dağılımının 26/12/2022 havale tarihli bilirkişi ek raporunda oluşturulan tabloda gösterildiği, buna göre; faaliyet giderleri (SATIŞ MALİYETLERİ) olarak kabul edilen, malın satışı aşamasında gerçekleştirilen, araştırma geliştirme giderleri, pazarlama, satış ve dağıtım giderleri ile genel yönetim giderlerinin 665.345,11 TL tutarında olduğu, sonuç olarak; şirketin gelir gider tablosundaki yüzde oranına göre faaliyet giderleri düşüldüğünde 1.945.844,36 TL tutarında kazancı olduğu tespit edilmiştir.
Davalının, “…” ibaresini kullanarak elde ettiği net kazanç SMK m.151/2-b hükmü uyarınca 1.945.844,36 TL olarak tespit edilmişse de, SMK m.151/3 hükmünün de yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında dikkate alınması gerekmektedir. 6769 sayılı SMK m.151/3 hükmüne göre; Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle sınai mülkiyet hakkının ekonomik önemi veya tecavüz sırasında sınai mülkiyet hakkına ilişkin lisansların sayısı, süresi ve çeşidi, ihlalin nitelik ve boyutu gibi etkenler göz önünde tutulur.
Belirtilen hükme göre somut olayda yapılan incelemede; davalı yan her ne kadar, davacıya ait tescilli “…” markasını, “koltuk” ve “…” ürünlerinde kullanarak, davacıya ait marka hakkına tecavüz eyleminde bulunarak haksız kazanç elde etmişse de, içinde mobilya sektöründen bilirkişinin de bulunduğu teknik bilirkişi heyetinin mahkememize ibraz ettiği 01/09/2022 havale tarihli bilirkişi kök raporunda belirttikleri üzere; davalının sattığı ürünlere yönelik talebin oluşmasında belirleyici etken olan unsurun, davaya konu “…” ibaresinden ziyade, davalının reklam gücü daha yüksek olan “…” çatı markası olduğu, bu durumun SMK m.151/3 bağlamında dikkate alınması gerektiği, yine davacının, dava dışı …ile akdettiği 15/11/2008 tarihli marka lisans sözleşmesi, bu lisans sözleşmesinin 3.maddesi uyarınca dava dışı lisans alanın defterlerinin incelenmesi sonucu tanzim edilen 06/10/2021 havale tarihli muhasip bilirkişi raporu içeriğine göre; lisans alanın mobilya satışlarından 2017 ve 2018 yıllarında elde ettiği ciro ve kâr-zarar durumu, “…” ibaresinin “Özgürlük” anlamına gelen ve orijinal olmayan bir sözcük olması nedeniyle markasal ayırt etme gücü, bu markanın tanınmışlık mertebesine ulaşmamış olması, davaya konu ihlal eylemlerinin süresi gibi hususlar dikkate alındığında, davalının elde ettiği net kazanç üzerinden 6769 sayılı SMK m.151/3 ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde düzenlenen hak ve nesafet ilkeleri uyarınca takdiren %90 indirim yapılması gerektiği kanaatine varılmıştır. Söz konusu indirimin uygulanması ile birlikte, davacının, davalı yandan talep edebileceği maddi tazminat miktarının 194.584,44 TL olabileceği kanaatine varılmıştır. Davalı yanın dosya kapsamında tespit edilebilen ve belirlenebilen ilk haksız fiil tarihinin 30/08/2017 tarihi olduğu gözetilerek; bu tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte 194.584,44 TL maddi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davalının, davacıya ait “…” markasını kullanarak, davacı markası kapsamındaki emtialar ile aynı tür emtialar bakımından faaliyette bulunması nedeniyle, davacı marka sahibinin ticari piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında kayıp ve zarar meydana geldiği sabittir. İhlale konu ürün sayısı, bu ürünlerin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, işgal ettikleri makam ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; dava dilekçesinde talep edilen manevi tazminat miktarının somut olayın özelliğine göre ölçülü olduğu anlaşıldığından 10.000,00 TL manevi tazminatın 30/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili her ne kadar davalıya tecavüz eylemlerinin sonlandırılması bakımından ihtarname çekmişse de, söz konusu ihtarname incelendiğinde; tazminat hakları saklı tutulduğundan temerrüt tarihi olarak ihtarnamenin davalıya tebliğ edildiği tarihten itibaren ihtarnamede verilen tecavüz eylemlerinin sonlandırılması için on günlük sürenin sonu baz alınmamış, davalı yanın tespit edilebilen en eski tarihli haksız fiil tarihi nazara alınarak, bu tarihten itibaren temerrüte düştüğü kabul edilerek faiz işletilmesi yoluna gidilmiştir.
Yukarıda izah edilen tüm gerekçelerle; davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
Davalının, davacıya ait “…” markasına tecavüz eylemlerinde bulunduğunun TESPİTİNE, bu eylemlerin durdurulması istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
194.584,44 TL maddi tazminatın 30/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
10.000,00 TL manevi tazminatın 30/08/2017 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
İtibar tazminatı isteminin REDDİNE,

2-Davacının peşin ve tamamlama ile yatırdığı 33.572,63 TL harçtan alınması gereken 13.975,17 TL harcın mahsubu ile arta kalan 19.597,46 TL’nin talebi halinde davacıya iade edilmesine,
3-Davacı; marka hakkı ihlalinin tespiti ve durdurulması istemleri bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı; maddi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden istemin kabulü yönünden, karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 30.187,67 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı; manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacının maddi tazminat isteminin kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 30.187,67 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacının itibar tazminatı isteminin reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Davanın kabul ret oranının %10 olarak kabulüne,
9-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin ve tamamlama ile yatırdığı ve karar ve ilam harcı olarak tahsil edilen 13.975,17 TL harcın tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 2.300,00 TL bilirkişi ücreti, 518,00 TL posta, tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.885,80 TL yargılama giderinin %10’u olan 288,58 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 2.597,22 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı tarafından yapılan 18,00 TL dosya masrafı, 85,60 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin olmak üzere toplam 103,60 TL yargılama giderinin %90’ı olan 93,24 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye 10,36 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
12-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00 TL’nin %90’ı olan 1.188,00 TL’nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
13-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca 1.320,00 TL’nin %10’u olan 132,00 TL’nin davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
14-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı …’in yüzüne karşı, Davacı vekili ile davalı vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde … Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/03/2023
Katip ….
E-imza

Hakim ….
E-imza