Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/48 E. 2021/418 K. 19.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/48 Esas
KARAR NO : 2021/418

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 19/02/2021
KARAR TARİHİ : 19/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 19/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı firma aleyhine İstanbul Anadolu …FSHHM’de … E sayısı ile ikame edilmiş ve davalının 2017/62958, 2017/62976, 2016/80919, 2016/18905 sayılı markalarının hükümsüzlüğünün talep olunduğu davanın iş bu dava açısından bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, müvekkilinin 2015 yılından beri www…com alan adı üzerinden çevrimiçi araç kiralama rezervasyon/aracılık hizmeti verdiğini, kuruluşundan hemen sonra çeşitli havayolu şirketleri ile faaliyetlerine başladığını, 35 ve 39.sınıfta müvekkili markalarının sektör lideri haline geldiğini, başka bir ifadeyle müvekkilinin “…” markası üzerinde gerçek hak sahibi olduğunu, davalının 2017/62958, 2017/62976, 2016/80919, 2016/18905 sayılı markalarına dayalı olarak müvekkilinin tescil başvurusuna itiraz ettiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkili markasının bütün olarak davalı markalarından farklı olduğunu, halbuki “…” ibaresinin ayırt ediciliği düşük ve jenerik nitelikte bir ibare olduğunu, salt bu ibare üzerinden bir değerlendirme yapılmış olunmasının hatalı olduğunu, taraf markalarının hitap ettikleri tüketici kitlesinin tamamen farklı olduğunu, “…” ibaresinin 39. Sınıfta ayırt ediciliği düşük olduğu halde markaların benzer görülmüş olmalarının hatalı olduğunu, müvekkili markalarının YİDK karar tarihi itibariyle ayırt edici hale geldiğini, bu haliyle müvekkili markasının davalı markaları ile zaten karıştırılamayacağını, müvekkilinin 2015 yılından beri bu marka ile faaliyet gösterdiğini beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptalini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 12/03/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu …FSHHM’nin … E. Sayılı davanın bekletici mesele yapılması talebinin yersiz olduğunu, SMK 6/1 hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleştiğini, öncelik hakkı iddialarına dayalı YİDK kararının iptali/ marka başvurusunun tescili taleplerinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2019/65168 sayılı “… araç kiralamak ne kolaymış” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının tescilsiz kullanım iddiasından kaynaklı olarak dava konusu marka ile redde mesnet alınan markalar arasında birlikte var olma yolu ile iltibas tehlikesinin bertaraf edilip edilmediği, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının SMK m.6/1 hükmü bağlamında nispi tescil engelini bertaraf etme kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası UYAP üzerinden temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/…maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 09.07.2019 tarihinde “… araç kiralamak ne kolaymış” ibareli 2019/65168 sayılı başvuru ile 39.sınıfta bulunan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” için tescil talebinde bulunduğu, söz konusu marka tescil başvurusunun ilk incelenmesi üzerine Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından SMK m.5/1-ç gerekçesiyle başvurunun reddine karar verildiği, davacı başvuru sahibi tarafından bu karara 25.09.2019 tarihinde itiraz edildiği, yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2020-M-62 sayılı YİDK kararı ile; itirazın kabulüne ve başvurunun 13/01/2020 tarihli Resmi Marka Bülteni’nde ilan edilmesine karar verildiği, söz konusu ilana karşı davalı şirketin 06.03.2020 tarihinde 2017/104599, 2017/86566, 2017/86456, 2017/62958, 2017/62976, 2016/80919, 2016/18909, 2016/18905 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m. 6/3, m. 6/5 ve m. 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davacı şirketin bu itiraza karşı 22.05.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yine aynı tarihli ek belge sunduğu, yayıma yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddine karar verildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 29.08.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun reddine karar verdiği, redde mesnet olarak; davalı şirkete ait 2017/62958, 2017/62976, 2016/80919, 2016/18905 sayılı markalarla dava konusu marka başvurusu arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkiledirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin bulunduğunun gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 13.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 11.01.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Marka işlem dosyasında yer almayan ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı tutulmuştur.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle ilk olarak belirtilmelidir ki; davacı yanın İstanbul Anadolu 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı, redde mesnet markaların hükümsüzlüğüne ilişkin açılan davanın iş bu dava bakımından bekletici mesele yapılması isteminin reddine karar verilerek yargılama yürütülmüştür. Zira; eldeki uyuşmazlıkta önemli olan, YİDK karar tarihi itibariyle redde mesnet markaların geçerliliğini sürdürüp sürdürmedikleri olup, somut olayda bu tarih itibariyle redde mesnet markaların geçerliliğini sürdürdüğü, bu nedenle SMK m.6/1 hükmü uyarınca incelemeye dahil edilebilecek markalar oldukları tespit edilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu 2019/65168 sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “39.SINIF: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” ile redde mesnet 2017/62958 ve 2017/62976 sayılı markaların kapsamında yer alan “39.SINIF: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri.”, redde mesnet 2016/80919 sayılı marka kapsamında yer alan “39.SINIF: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.”, redde mesnet 2016/18905 sayılı marka kapsamında yer alan “39.SINIF: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” aynı/aynı tür/benzer hizmetlerdir. Zira karşılaştırılan bu hizmetler; benzer tüketici kesimine hitap ederler, benzer ihtiyaçları karşılarlar, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame ilişkisi bulunur.
Somut uyuşmazlıkta taraf markaları arasında benzerliği tespit olunan 39.sınıftaki hizmetler; genel olarak profesyonel meslek grupları aracılığıyla tüketicilere sunulan, kimi hizmetler açısından görece pahalı (söz gelimi tekne barındırma hizmetleri), tüketicinin anlık kararlar ile hareket ederek tercihlerini belirlemediği, bazı hizmetler açısından öncesinde çoğu zaman bir ön araştırma süreci yaşayarak hizmet satın alacağı işletme, firma ve marka hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştığı, sair kullanıcıların yorumlarından faydalandığı hizmetlerdir. Bununla birlikte başvuruda yer alan “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.” gibi hizmetler açısından ise tüketicinin dikkat ve özen seviyesinin makul düzeyde olacağı, bu tür hizmetlerden yararlanırken çoğu kez ekstra bir seçicilik ve çaba ile hareket etmeyeceği, asgari bir tüketici özeniyle tercihlerini somutlaştıracağı, başvurudaki (Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri gibi) gibi hizmetlerin ise daha nitelikli, günlük hayatta rutin olarak yararlanılmayan, belli meslek ve iş gruplarına hitap eden hizmetler olmaları nedeniyle ise ilgili tüketicilerinin daha dikkatli ve seçici kimseler olarak değerlendirilebilecekleri kabul edilebilir. Bununla birlikte 39. Sınıfın tamamı açısından iltibas değerlendirmesinde makul düzeyde dikkat, özen ve seçicilik seviyesine sahip, marketten herhangi bir gıda ürünü satın alır gibi anlık kararlar ile hareket etmeyen tüketicilerin ortalamasının dikkate alınması mümkündür.
Dava konusu 2019/65168 sayılı marka başvurusu incelendiğinde; dava konusu markanın sözcük grubu markası olduğu, markanın hakim unsurlarının lacivert renkte yazılmış “…” ve turuncu renk ile yazılmış “360” ibareleri olduğu, her iki ibarenin birbiri ile aynı hizada benzer büyüklüklerde yazılmış oldukları, bu ibarelerin altında ise oldukça küçük ve slogan niteliğinde yazılmış “araç kiralamak ne kolaymış!” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Dava konusu marka kompozisyonunda, ilgili tüketicinin algısına hitap eden ilk unsur ve markanın hakim unsurlarının “… 360” tamlamasının bütünü olacağı tespit edilmiştir.
Davalı yana ait ret gerekçesi markalara bakıldığında ise “… com” ve “… kart” şeklindeki markalarda hakim unsurun kırmızı harflerle yazılmış ve “O-L-C” harflerinin altında konulan küçük bir kavisle insan suratını andırır bir görsel algı oluşturulmuş “…” ibaresi olduğu, markalardaki “com” ve “kart” ibarelerinin ise ek/tali unsurlar oldukları değerlendirilmektedir.
Somut olayda her iki taraf markasında hakim sözcük unsurunun “…” ibaresi olduğu, her iki taraf markasında da bu ibarenin bağımsız ayırt edici karakterini koruyacak şekilde kullanıldığı ve ibarenin yanına “…” gibi ek unsurlar getirilmek suretiyle bir tamlama oluşturulduğu görülmektedir. Bu bağlamda karşılaştırılan her bir markanın, birebir aynı hizmet sınıflarını da kapsadığı göz önüne alındığında, tüketicinin bu üç markayı ile de aynı ya da farklı zamanlarda karşı karşıya kaldığı bir durumda, önceki tarihli davalı markaları görsel olarak farklılaşmış olmakla birlikte ortak şekilde “…” sözcüğü ve ek unsur içerir dava konusu markayı da davalı tarafın yeni bir hizmeti için oluşturmuş olduğu markasının adı olarak algılayabileceği, başka bir ifadeyle markaları aynı iktisadi kaynağa ait olarak yorumlayabileceği değerlendirilmektedir. Her ne kadar davacı yan “…” ibaresinin jenerik ve kimsenin tekeline bırakılamaz bir sözcük olarak değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, içinde dava konusu hizmetlerin hitap ettiği sektörden kimselerin de bulunduğu bilirkişi heyetinin tanzim ettiği raporda ifade edildiği üzere; uyuşmazlık konusu hizmetlerin herhangi bir özelliğini doğrudan tanımlamayan, ilgili hizmetlerin cinsi, vasfı, çeşidi, coğrafi kaynağına doğrudan işaret etmeyen “…” ibaresinin, 39. Sınıf hizmetler açısından somut ayırt edici vasfı bulunan bir sözcük unsuru olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; taraf markalarının birebir aynı hizmetleri kapsadıkları bir durumda, tüketicilerin, karşılaştırılan işaretler arasında iktisadi – idari bir bağlantı kurmasının önüne geçilmesi için, işaretlerin birbirlerinden somut olarak farklılaşmış olmalarının sağlanması gerektiği, halbuki somut olayda her iki taraf markasının da “…” ibaresini esas alarak ve birbirine benzer kompozisyonlar içerisinde oluşturulmuş oldukları, ilgili tüketicinin bu nedenle taraf markalarını benzer olarak yorumlama ve markalar arasında bir ticari ilişki kurma ihtimalinin yüksek olacağı, tüketicinin iki ayrı marka karşısında olduğunu algılayabilse dahi bu durumda da markaların aynı iktisadi kaynaktan gelip gelmeyeceğini sorgulayabileceği ve işaretler arasında işletmesel bağlantı bulunduğu zannına kapılabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, taraf markaları arasındaki benzerliğin tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde olduğu, zira karşılaştırılan markalarda “…” kelimesinin yanı sıra farklı kelime unsurları bulunduğu bir vakıa olsa da, “…” ibaresinin tek başına bu markalarda bağımsız ayırt edici etkisini koruduğu ve markaların en azından esaslı unsurlarından birini oluşturduğu, bu hale göre; gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse bu tüketici kesimine nispetle daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha önce redde mesnet markaları görüp işittiği varsayımında, bu tüketici kesiminin daha sonra davaya konu markayı davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, dava konusu marka başvurusunu, redde mesnet markaların serisi niteliğinde bir marka olarak algılayabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında, birlikte var olma iddiasına dayandığından, söz konusu iddia aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
İlk kullanılmaya başlandıkları noktada karıştırılma tehlikesi yaratabilecek nitelikteki markaların, uzun yıllar piyasada kullanılması ve hukuki bir çatışmanın gündeme gelmemesi halinde, tüketicilerin de ilgili markaları ayırt edebildiği ve bu noktada karıştırılma tehlikesi yaratmayacağı kabul edilmektedir. (Bkz; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 03.06.2013 T, 2012/8617 E 2013/11464 K)
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ilk unsur; tarafların uzun bir dönem boyunca piyasada çatışma yaşamaksızın birlikte var olmasıdır. Tarafların hali hazırda karşı tarafın kullanımını bilmesi ya da bilmemesi, iş bu doktrin bağlamında önem arz etmez. Esas olan, çatışma yaşanmaksızın, uzun bir döneme yayılmış aktif bir kullanımın gerçekleştirilmiş olmasıdır. Piyasada uzun süre barış içinde var olunduktan sonra ortaya çıkan ihtilaflar, durumun barışçıl şekilde var olma olarak nitelendirilmesine engel olmaz.
Barışçıl şekilde birlikte var olmanın söz konusu olabilmesi için gereken ikincil unsur; gerçekleştirilen uzun süreli yoğun kullanım neticesinde, markaların piyasada ayırt edilebilmesidir. İlgili kullanımın belli bir yoğunluğa ulaşması ve markaların farklılığını ortaya koyması gerekir (Gün, Buket (2019) Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, 2019, Onikilevha, s.211-214).
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 11.11.2019 tarih 2018/2050 E 2019/7034 K sayılı kararında da;”Dairemizin daha önceki bir çok kararına konu olan ve Öğretide “birlikte var olma” olarak tanımlanan ilke (Buket Gün, Marka Hukukunda Birlikte Var Olma, Oniki Levha Yayıncılık, 2019) uyarınca, itiraza gerekçe markanın tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler yönünden, anılan markaya kural olarak karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzer olan bir işaretin uzun yıllar marka olarak kullanılması, kullanımın sürekli ve yoğun şekilde olması ve kuvvetli tanıtımla markanın ayırt edici kılınması, buna karşılık tescilli marka sahibinin marka başvuru tarihine kadar niza çıkarmaması halinde her iki markanın uzun yıllardır barış içinde birlikte var oldukları ve artık tescilsiz markanın başvuru tarihi itibariyle kullanım sonucu ayırt edici hale geldiğinin ve markalar arasında karıştırılma ihtimalinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir. Önceki markanın sahibince kullanılmaması halinde, markanın kullanım sonucu ayırt edici kılınmasının daha kolay olacağının da kabulü gerekir.” şeklinde değerlendirmede bulunularak, birlikte var olma ilkesinin uygulama alanı açıklanmıştır.
Somut olayda yapılan incelemede; Davacı yanın 09.07.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/65168 sayılı marka başvurusu öncesinde, “…” markasını tescilsiz olarak yoğun bir şekilde “araç kiralama hizmetleri” alanında kullanımlarının mevcut olduğuna yönelik delillerin var olduğu, davacının 2015 yılında kurulduktan sonra “…” markası ile aktif ticari faaliyetinin bulunduğu, pek çok firma ile araç kiralama tedarik hizmetleri anlaşmaları imzaladığı, reklam ve tanıtım çalışmaları yaptığı, yazılı ve görsel basında haberlerinin yer aldığı gibi çok sayıda satış faturasının da yine dosyada mevcut olduğu, dolayısıyla davacının kısa zamanda yoğun bir ticari faaliyet gösterdiği, davacının bu dönemde yoğun şekilde kullanımda bulunduğu görülmekle birlikte bu kullanımların davacı markasına sektörel bir bilinirlik ve tanınırlık getirdiğine yönelik bir kanaate varılmasının ise mevcut delillerden mümkün olmadığı, zira söz konusu delillerin olağan markasal kullanımlar kapsamında olduğu, dosyadaki bilinirlik araştırma raporu dahil bir kısım delillerin ise dava konusu marka başvurusundan sonraki tarihli olmaları nedeniyle dikkate alınmalarının mümkün olmadığı, bununla birlikte davacı yanın, davalı taraf ile aynı hizmet sınıfını (39. Sınıf) kapsayan işbu dava konusu başvurusu öncesinde, 21.02.2019 tarihli ve 2019/17738 sayılı “ylc360” ibareli başka bir başvurusunun daha davalı itirazı üzerine reddine karar verildiği, yine davacının gerçekleştirdiği sair başvurulara da davalı tarafça itirazlarda bulunulduğu, söz gelimi davacının 2017/60472 sayılı “… 360” ibareli başvurusunun 35. Sınıfı kapsar hizmetler bakımından, davalı itirazları sonucunda reddine karar verildiği, anılan başvuruda 39. Sınıf hizmetlerin ise yer almadığı, bunun dışında taraflar arasında Ankara 4. FSHHM’nin 2018/466E – 2020/77K, Ankara 3. FSHHM 2019/100E, 2020/206E sayılı davalarının da görüldüğü, bu davaların davalı firma lehine sonuçlandığı, İstanbul Anadolu …FSHHM’nin 2020/94E sayılı dosyası üzerinden davalı tarafça, davacı aleyhine marka hakkının ihlali davası ikame edildiği, yine davacı yanın belirttiği şekilde İstanbul Anadolu …FSHHM’de 2020/397E sayısı ile taraflar arasında ayrıca bir hükümsüzlük davasının da mevcut olduğu, tüm bu delillerden, davacının markasının tescilsiz olarak kullanılmakta olduğu ve henüz marka başvurusuna dahi konu edilmediği dönemde (2015 – 2017 yılı başları) taraflar arasında herhangi bir hukuki ihtilafın meydana geldiğine dair dosya içerisinde herhangi bir delilin mevcut olmadığı, ancak davacı yanca 2017 yılında gerçekleştirilen 2017/60472 sayılı marka başvurusundan itibaren, taraflar arasında görülen birden fazla itiraz süreci ve davanın süregeldiği, dolayısıyla tarafların bu süreç itibariyle birbirleri ile barışçıl bir şekilde var oldukları yönünde bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı, nitekim davalının da bu ibareyi taşıyan markalarının 2016 yılı itibariyle başvuru konusu edildiği, dolayısıyla uyuşmazlık konusu “…” ibaresi ve bu ibare üzerindeki hak sahipliğinin taraflar arasında açık bir çekişme konusu olduğu, davacı yanın kuruluş tarihinin 2015 yılı Nisan ayı olduğu, davacının hemen akabinde faaliyetlerine başladığının kabulü halinde dahi, tarafların ilk kez karşı karşıya geldikleri ihtilaf olduğu görülen 2017/60472 sayılı markanın başvuru tarihi olan 05.07.2017 tarihi itibariyle tarafların henüz 2 yıldır ticaret hayatında ayrı ayrı var oldukları yorumunda bulunulabileceği, bu kadar kısa bir sürenin birlikte var olma karinesinin uygulanabilirliği açısından yeterli görülemeyeceği, davacı yanın bu süreçte tanınır ve bilinir hale geldiği yorumunda da bulunulamadığı, buna göre tarafların ilgili dönemde ticaret hayatında bilfiil ve birbirlerinden bağımsız olarak varlıklarını sürdürdükleri ve tüketici nezdinde de bu şekilde kabul gördükleri yönünde kesin bir çıkarsamanın yapılmasının mümkün olmadığı, bu dönemde taraf markalarının fiili kullanımlarından kaynaklı olarak aralarında fiilen bir karıştırılmaya maruz kaldıklarını gösterir herhangi bir delil mevcut değil ise de taraflar arasında bu süreçte fili kullanıma dayalı “barışçıl şekilde uzun bir süre birlikte var olma” koşulunun somut olayda meydana gelmediği, bu nedenle davacı marka başvurusu ile redde mesnet markalar arasında davaya konu hizmetler bakımından birlikte var olma ilkesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak incelenmesi gereken husus; davacı vekili, her ne kadar gerçek hak sahipliği iddiasından kaynaklı olarak nispi tescil engelinin bertaraf edildiğini iddia etse de, davalı TÜRKPATENT’in SMK m.6/1 hükmü kapsamında ve nisbi tescil engeli bağlamında yaptığı değerlendirmede marka başvuru sahibinin gerçek hak sahibi olup olmadığını değerlendirme yükümlülüğü bulunmamaktadır. Davacının bu iddiaları, redde mesnet markaların hükümsüzlüğü istemi bakımından ileri sürülebilecek ve değerlendirilmesi gereken iddialardır. Bu nedenle, davacının gerçek hak sahibi olduğu iddiasından bahisle dava konusu marka başvurusu bakımından, SMK m.6/1 hükmünde düzenlenen nisbi tescil engelinin aşılacağından söz edilemez.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu YİDK kararının iptalini gerektirir hukuka aykırı bir yön bulunmadığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 158,00 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.043,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı Şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.19/11/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza