Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/37 E. 2021/325 K. 03.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/37 Esas
KARAR NO : 2021/325

DAVA : Haksız Rekabet (Maddi ve Manevi Tazminat)
DAVA TARİHİ : 04/12/2017
KARAR TARİHİ : 03/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/09/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Haksız Rekabet (Maddi ve Manevi Tazminat) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 04/12/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin adına iş yapan kızı …’ın 28.11.2016 tarihinde … Mobilyaları Paz. Müdürü …’den … Expo İzmir 2016 Fuarı için acil bir stant tasarımı yapması için görüşme yaptığını, görüşmeye istinaden mimar ekibi ile çalışma yaptığını ve tasarımlarını fiyat teklifi ile 29.11.2016 tarihinde mail ve whatsapp üzerinden paylaştığını, son karar merci firma genel müdürü … ile görüşme yapıldığını ve görüşme sonucu firmanın bahse konu işi İzmir’den başka bir firmaya yaptıracaklarını belirttiğini, davalıya verilen tüm teklif mektuplarının ve tasarımlarının FSEK kanunu kapsamında tüm hakların … STANT SİSTEMLERİ’ne ait olduğunu ve üçüncü şahıslar tarafından izinsiz kullanılamayacağını, davacı tasarımının 08.12.2016 tarihinde İzmir’de düzenlenen … İzmir Expo fuarında davalı tarafından izinsiz kullanıldığının tespit edildiğini, müvekkilinin bu hatalı ve izinsiz kullanımından dolayı 17.800,00 TL zararının olduğunu, davalı firma ile yapılan görüşmelerde davacının bir kısım zararının karşılanacağının belirtilmesine karşın müvekkilinin zararının karşılanmadığını, müvekkili tarafından davalı tarafa 14.02.2017 tarihinde uzlaşma mektubu gönderildiğini, ancak davalı tarafın bahse konu mektuba cevap bile vermediğini, davacı tarafın bir bedel ödemeden davalı tasarımını kullandığını ve sosyal medya hesaplarından tasarıma ait görselleri paylaştığını, bu kullanım ve paylaşımların tasarımın yenilik ve ayırt ediciliğini yok ettiğini, tasarımı eskittiğini ve değersizleştirdiğini, müvekkilinin bu tasarımı başkaca bir hizmette kullanmasını imkansız kıldığını, Sefa medikal firmasına sunulan tasarımın daha önce kullanılmasından dolayı firma tarafından beğenilmediği gibi müvekkilinin dürüst çalışma itibarına da zarar verdiğini, müvekkilinin davalı tarafından izinsiz kullanılan tasarım eyleminin TTK’nın 54/2 maddesi ve 55/c-2 maddesi kapsamında haksız rekabet fiilini oluşturduğunu, müvekkilinin sektörde tanınmış olduğunu, 2016 Emitt fuarında tasarım ödülü aldığını, geniş müşteri portföyü bulunduğunu, davacının izinsiz kullanımı sonucu yenilik ve ayırt ediciliğini kaybeden tasarımı başkaca firmalara pazarlayamamasından kaynaklı sıkıntı yaşadığını belirterek; davalının stant tasarımını kullanma tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte 3.000,00 TL maddi tazminat ve karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 20.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak müvekkiline verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 28/12/2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; Müvekkilinin talep edebileceği maddi tazminatın 5.933,33 TL olduğunun bilirkişi raporu ile hesaplandığını, bu nedenle alacak talebini, önceki talebine ilave olarak 2.933,00 TL arttırarak maddi tazminat istemi bakımından faizi ile birlikte davayı ıslah ettiklerini beyan etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili 09/01/2018 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf ile müvekkili arasında yapılmış bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilince davacı taraftan talep edilen bir stant tasarımı bulunduğunu gösterir bir sipariş veya belge vs bulunmadığını, davacının iddialarının soyut ve mesnetsiz olduğunu, davacının iddia ettiği gibi sektör firmaları tarafından bilinen ayırt edici özelliğinin bulunmadığını, davacı firmanın dava konusu tasarımdan kaynaklı bir gelirinin bulunmadığını, davacının tasarımı sahiplenerek haksız kazanç sağlamayı amaçladığını, davacı adına tescilli bir endüstriyel tasarım bulunmadığını, davacı yanın tescili bulunmayan ve tescil kriterlerini sağlamayan bir tasarım üzerinden hak sahipliği iddiasında bulunamayacağını belirterek; davanın reddini ve yargılama giderlerinin davacıya bırakılmasını talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m.54 vd hükümlerden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Eldeki dava ilk olarak Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde açılmış olup, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14.03.2019 tarih 2017/684 Esas 2019/172 Karar sayılı kararının, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 25.12.2020 tarih 2019/833 Esas 2020/1233 Karar sayılı kararı ile kaldırılmasına karar verildiği, istinaf dairesinin davayı görmeye Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri’ni ehil görerek yukarıda belirtilen ilk derece mahkemesi kararını kaldırdığı ve dosyanın tevzi bürosu üzerinden mahkememize gönderildiği ve yukarıda yazılı esasa kaydedildiği, HMK m.23/2 hükmü uyarınca Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin göreve ilişkin yukarıda yer verilen kararının mahkememizi bağlayıcı nitelikte olduğu, bu nedenle mahkememizce işin esasına girilerek yargılamanın yürütülmesi gerektiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, davacı aleyhine haksız rekabet eylemlerinde bulunup bulunmadığı, buna bağlı olarak; davacının, davalıdan maddi ve manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı hususlarına ilişkindir.
Davanın mahkememize gönderilmesini müteakip, hali hazırda tahkikat aşamasında olan eldeki davada tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören kimse; kusur varsa zarar ve ziyanının tazminini, Türk Borçlar Kanunun 58.maddesinde öngörülen şartların varlığında manevi tazminat verilmesini isteyebilir.
6098 sayılı TBK m.58/1 hükmüne göre ise; Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir.
Tarafların iddia ve savunmaları, ibraz ettikleri deliller, gerek görevsiz mahkemenin, gerekse mahkememizin aldığı bilirkişi kök ve ek raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Hemen belirtilmelidir ki; Kanun’da belirtilen süre içinde görevli mahkemeye başvurulmuşsa görevsiz mahkemede tarafların yapmış olduğu işlemler görevli mahkemede de geçerlidir. Buna karşılık; görevsiz mahkemede, mahkeme tarafından yapılan işlemler görevli mahkemede kural olarak geçersizdir. Bu işlemlerin kural olarak görevli mahkemede tekrar yapılması gerekir. Bu işlemler, görevli mahkemeyi mutlak anlamda bağlamaz. Ancak görevli mahkeme bu işlemin tekrarlanmasını gereksiz görüyorsa bu işlemi kararına esas alabilir. Usûl ekonomisi bakımından tekrarında fayda olmayan ve görevli mahkemenin yanlış olmadığını düşündüğü işlemlerin tekrar edilmemesi uygun olur. (Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usûl Medeni Usûl Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.251-252)
Somut olayda da; yukarıda ifade edildiği şekli ile; görevsiz mahkemede aldırılan bilirkişi kök ve ek raporlarının maddi vakıa tespiti ve maddi zararın tespitine ilişkin değerlendirmelerinden yararlanılmış olup, usul ekonomisi ilkesi uyarınca bu hususlarda ayrıca bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiştir.
Ancak; Ankara BAM 20.Hukuk Dairesi’nin 25/12/2020 tarih 2019/833 E 2020/1233 K sayılı kararında; “Dava tarihinden daha önce yürürlüğe giren 6769 Sayılı SMK’nın 59/2 maddesinde; “Tescilsiz tasarımın, sahibine birinci fıkrada belirtilen fiilleri engelleme hakkını sadece korunan tasarımın aynısının veya genel izlenim itibarıyla ayırt edilemeyecek kadar benzerinin kopyalanarak alınması hâlinde verir. Korunan tasarımın kendi tasarımından önce kamuya sunulduğunu makul yollarla bilmesi mümkün olmayan bir tasarımcı tarafından bağımsız olarak yapılan tasarımın koruma kapsamındaki tasarımdan kopyalanmış olduğu kabul edilmez.” hükmünün bulunduğu, bu hüküm uyarınca artık tescilsiz tasarımların da, belirli koşulları sağlaması durumunda, 6769 Sayılı SMK’nın kapsamında korunacağı anlaşılmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere dava, tescilsiz tasarıma dayalı olarak açıldığından, dava konusu standın “tasarım” olup olmadığının, tasarım ise “tescilsiz tasarımın korunmasına ilişkin koşullardan yararlanıp yararlanamayacağı” hususlarının değerlendirilmesinin, SMK’nın 156/1. maddesi uyarınca fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesi tarafından yapılması gerekmekte olup, bu mahkeme, Ankara İli hudutları dahilinde görev yapmak üzere HSK’nın 24.03.2005 T. ve 188 sayılı kararı ile kurulan Ankara Fikri ve Sınai Haklar Mahkemesidir.” şeklinde değerlendirmede bulunulduğu gözetilerek; dava konusu uyuşmazlığa konu stantın tescilsiz bir tasarım olup olmadığı hususunda mahkememizce ek bilirkişi incelemesi yapılmıştır.
Mahkememize ibraz edilen 14/06/2021 havale tarihli ek bilirkişi raporuna göre; dava konusu ürünün bir tasarım olduğu, davacı ürününün; tasarlayan tarafından belli bir süreç ve emek sonrasında meydana getirilerek hayal, merak ve düşüncenin çizgiye aktarımı ile ortaya konulmuş bir çalışmanın sonucu olduğu, bahse konu tasarımda; tasarım ortamının tasarımcıya sunduğu özgürlük ile sonsuz alternatifler arasından amacına uygun, ruhu olan ve her şeyden önce tasarımcının hususiyetini taşıyan, özgün karakterli bir ürünü meydana getirmek amacıyla sonuçlandırıldığı, dava konusu ürünün kabul gören bir tasarım olduğu ve davalı tarafça üretim aşamasına geçilmek suretiyle de gövdeye getirildiği, sonuç olarak; davacı tarafından meydana getirilen tasarımın; güzel sanat eseri ve bir tasarım olduğu ve davacı tarafından bulunduğu sektörün hızlı ve dinamik süreçleri kapsamında zaman alan tasarım tescil süreçlerinden imtina etmek suretiyle tescilsiz olarak tasarımlarını kullandığı, davacı tarafından üretilen ve davalının kendisine emanet edilen söz konusu tasarımdan yararlanma yetkisinin bulunmadığı halde, davalının söz konusu tasarımını kullandığı ve yararlandığı, şeklinde değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Yukarıda künyesine yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararı; eldeki uyuşmazlığın çözümü bakımından mahkememizin görevli olduğu hususuna ilişkin olarak HMK m.23 hükmü uyarınca mahkememizi bağlayacak nitelikte olduğundan, işin esası mahkememizce çözümlenmekle birlikte; eldeki uyuşmazlıkta 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri uygulama alanı bulmamaktadır.
Şöyle ki; ilk olarak, 6100 sayılı HMK m.26/1 hükmüne göre; Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
Taleple bağlılık ilkesi uyarınca; davacı tarafın, haksız rekabet iddiasından kaynaklı istemlerde bulunmasına rağmen, eldeki uyuşmazlığın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan kaynaklı tescilsiz tasarımların korunması hükümlerine göre çözümü mümkün değildir. Zira; davacı taraf; gerek dava, gerekse replik dilekçesinde; tescilsiz tasarımların korunmasına ilişkin olarak 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’ndan kaynaklı istemlerde bulunmamış olup, açıkça eldeki davanın haksız rekabet hükümlerine göre yürütülmesini talep etmiştir. Zira; dava dilekçesinin 3.sayfasında davalının eylemi, davacı vekili tarafından TTK m.54/2 ve 55/c-2 maddeleri ifade edilmek suretiyle haksız rekabet olarak değerlendirilmiştir. Yine, 23/01/2018 tarihli replik dilekçesinde de; dava konusu tescilsiz tasarıma tecavüz eyleminin 08/12/2016 tarihinde vuku bulduğu, bu tarihte 6769 sayılı SMK hükümlerinin yürürlükte bulunmadığı, bu nedenle eldeki davanın haksız rekabet iddiasından kaynaklı olarak açıldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla; gerek dava, gerekse replik dilekçesine göre; eldeki davanın haksız rekabet iddiasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemleri olarak açıldığı hususunda dosya kapsamında tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle; HMK m.26 hükmü gereği, taleple bağlılık ilkesi uyarınca, eldeki uyuşmazlık; haksız rekabet iddiasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemi olarak değerlendirilmiştir.
Ayrıca; taraflar arasındaki uyuşmazlığın özünü; Davacıya ait olduğu iddia edilen stant tasarımının, davalı tarafından haksız olarak, 08/12/2016 tarihinde İzmir’de düzenlenen … İzmir Fuarı’nda kullanılmasından kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemleri oluşturmaktadır. Başka bir deyişle; haksız rekabet iddiasına konu eylem 08/12/2016 tarihinde meydana gelmiş olup, her ne kadar dava tarihi sonraki tarihli olsa da, eldeki uyuşmazlığın çözümü bakımından, davaya konu eylemin meydana geldiği 08/12/2016 tarihindeki cari mevzuatın dikkate alınması gerekmektedir. Bu tarih itibariyle de; 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri yürürlükte olmayıp, 6102 sayılı TTK m.54 vd hükümleri ise mer’idir. Dolayısıyla; eldeki uyuşmazlığın çözümü bakımından 6102 sayılı TTK m.54 vd hükümler uygulanarak, uyuşmazlığın çözümlenmesi yoluna gidilmiştir.
Yukarıda izah edilen tespitler ışığında somut olay incelendiğinde; Davacı vekili tarafından dava dilekçesi ekinde EK-1’de sunulan tescilsiz tasarım ile EK-3 ve EK-5’te delil olarak sunulan davalı fiili kullanımını gösterir tasarım ürününün değerlendirilmesinde; Davacının, davalı talebine istinaden hazırladığı tasarımı, vakit darlığı gibi nedenlerle iletişim kanalları ile davalıyla paylaştığı dosya kapsamında sunulan delillerden anlaşılmış olup (EK-1 ve EK-2), davalı tarafından fiili olarak kullanılan tasarım ile davacının hazırladığı tasarımının ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğu tespit edilmiştir.
Şöyle ki; davacı tasarımı ile davalının kullandığı tasarım ürününün; genel görünüş, arka fon duvar tasarımı, renk tonları, desen formlarında yer alan çizgisel hatlar, taban alanı tasarım formu, tasarımın sol ön köşesinde yer alan karşılama deski, LCD ekran konumlandırılması ve kapalı oda alanı tasarım şekli, renk tonu ve tasarım genelindeki konumu ve firma işareti rengi ve konumlandırılması bakımından benzer oldukları, tasarım alanında kullanılan oturma gruplarının rengi ve taban zemin alanı rengi bakımından ise farklılıkların bulunduğu, ancak bir bütün halinde tasarımlar karşılaştırıldığında; davalının fiili tasarım ürününün, önceki tarihli davacının hazırladığı tasarım ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu olayda; dava dilekçesi ekinde yer alan EK-1 ve EK-3’te yer alan kayıtlara göre, dava konusu tasarımın davacının çalışanları tarafından tasarlandığı ve meydana getirildiği, davacı vekili tarafından ibraz edilen 20/04/2018 tarihli delil dilekçesine ekli EK-8’de yer alan evrak üzerinde görüleceği üzere; davacının “… Fuarcılık Stand Çözümleri …” adı ile gerçek kişi tacir olarak hizmet verdiği, dolayısıyla davacı gerçek kişi işletmesi altında gerçekleştirilen dava konusu tasarım üzerinde davacının mali hak sahibi olduğu, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı çalışanı … tarafından davalıya, dava konusu stant tasarımının görselinin sunulduğu, işin tamamlanması halinde işin bedelinin 17.800,00 TL+KDV olarak teklif edildiği, davalının başka bir firma ile anlaşması üzerine gönderdikleri tasarımın kullanılamayacağının bildirildiği, dolayısıyla davalının söz konusu tasarımda yararlanma yetkisi bulunmamasına rağmen, 08/12/2016 tarihinde İzmir’de gerçekleştirilen İzmir … Fuarı’nda, davacıya ait tasarımın ayırt edilemeyecek derecede benzerinin stant olarak kullanıldığı ve davacının hususiyetini katarak oluşturduğu tescilsiz tasarım ürününden haksız yere yararlandığı, bu durumun davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu tespit edilmiştir.
Davacı tarafından davaya konu stant tasarımı meydana getirilmiş olup; imalat aşaması öncesi tüm safhaların tamamlandığı, fikri tasarım aşamasının, imalat aşaması öncesi noktada %100’lük kısmının tamamlandığı, ancak davalı tarafça işten vazgeçildiği ve işin imalatının farklı/üçüncü şahıslara yaptırıldığı anlaşılmıştır.
Bahse konu stant tasarımının tamamlanmasını müteakip imalat aşamasına geçilmektedir. İmalat süreci ölçülendirilmiş tasarımın uygulanması ile sonuçlanmakta, tamamlanan imalat fuar alanına nakil edilerek kurulumu gerçekleştirilmektedir. Tasarım tüm işin temel ve en önemli bölümünü, bir bütünün asli kısmını oluşturmaktadır. Bu bağlamda; bir stant bedeli; tasarım+malzeme+işçilik+nakliye maliyetlerinden oluşmaktadır. Ancak ağırlıklı ortalamaları eşit değildir. Tasarımın sonuçlandırılmasına kadar her aşamada yol gösterici olan ve kaçınılmaz olarak en çok tasarımcının emeğinin kullanıldığı ve o tasarımı yapabilmek için sadece maliyet değil, her anlamda (tasarımcı kalitesi, zaman, sosyal şartlar vs.) insan emeği ve onu kontrol eden şartlara diğer faktörlerden daha fazla bağımlıdır.
Tanıtma faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilen ve bir işletme veya markanın değerinin artırılması amacıyla yapılan bu tür çalışmalarda etkili bir tasarımın değeri; tasarımcının deneyimi, daha önce tamamladığı çalışmalar, aldığı ödüller ve tanınmışlığı gibi değişkenlere göre farklılık gösterebilmektedir. Açıklananlar ışığında davalı ile davacı arasında işin tamamı için anlaşılan miktar olan 17.800,00 TL’nin 1/3 lük kısmının tasarım, 2/3 kısmının ise imalat+işçilik+nakliye bileşkelerinden oluştuğu söylenebilir. İçinde tasarım uzmanın bulunduğu bilirkişi heyetince tanzim edilen 20/08/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu tasarım ürününün toplam bedelinin 1/3’ünün, tasarım kısmına ilişkin olduğu, bu miktarın da 5.933,33 TL’ye tekabül ettiği belirlenmiştir. Bu bedel, davaya konu tasarım görünümünün bedeli olup, davalı taraf, davacıdan izin almaksızın bu görünümün ayırt edilemeyecek derecede benzerini İzmir’de gerçekleştirilen fuarda kullandığından, bu tasarımın umuma arz edilmesi nedeniyle yeniliğini ortadan kaldıracak bir eylemde bulunduğu, dolayısıyla, davacının istese de bu tasarımı daha sonra yeni olduğunu iddia ederek 3.kişilere pazarlayamayacağı, bu nedenle bir tasarımın ön önemli özelliği olan; yenilik ve ayırt ediciliğini ortadan kaldıracak şekilde davalı eyleminin karşılığının, dava konusu tasarımın ekonomik bedeli olduğu kanaatine varılmıştır. Başka bir deyişle; davacı, salt dava konusu tasarım görünümünün davalı tarafından kullanılmasına ücret-i mukabilinde cevaz verseydi 5.933,33 TL gelir elde edecekti. Ancak, davalının haksız eylemi ile bu gelirden mahrum kaldığından ve bu tasarımı üçüncü kişilere yeni olduğu özelliği ile pazarlayamayacağından 6102 sayılı TTK m.56/1-d hükmü uyarınca uğradığı maddi zararın 5.933,33 TL olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı taraf, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesi ile birlikte toplamda 5.933,00 TL istemde bulunduğundan, taleple bağlılık ilkesi uyarınca bu miktar dikkate alınarak hüküm kurulmuştur.
Davalı taraf ıslah dilekçesine karşı süresi içinde zamanaşımı def’inde bulunmamış, bu hususta ilk olarak 26/02/2019 tarihli duruşmada zamanaşımı def’ini ileri sürmüştür. Oysaki; ıslah dilekçesi davalı vekiline 09/01/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili bu tarihten 26/02/2019 tarihli duruşmaya kadar sessiz kalmış, iki haftalık yasal süre içinde zamanaşımı def’i ileri sürmemiştir. Belirtilen nedenlerle süresinden sonra ileri sürülen zamanaşımı def’ine itibar edilmeksizin davacı tarafın kısmi ıslah ile arttırdığı maddi tazminat bedeli de dikkate alınarak, davacının, davalıdan talep edebileceği nihai maddi zarar bedeli tespit edilmiştir.
Davacı tarafın, haksız rekabet eylemi nedeniyle manevi tazminat isteminde de bulunduğu, 6102 sayılı TTK m.56/1-e hükmü uyarınca uygulanması gereken 6098 sayılı TBK m.58 hükmü uyarınca; Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören kimsenin, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebileceği, manevi tazminatın amacının, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilen sınai hak sahibinin ticari piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararların tazmin edilmesi olduğu, davacının gerçek kişi tacir olarak faaliyette bulunduğu, manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararın aynı zamanda kişilik hakkında da zedelenme meydana getireceği, manevi tazminatın takdirinde sınai hakkın tanınmışlığı ve ihlal niteliği taşıyan ürünlerin niteliğinin dikkate alınması gerektiği, bu nedenle, sınai hak ihlaline ilişkin fiilin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, işgal ettikleri makam, ekonomik ve sosyal durumları birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiği, buna göre; tarafların mali, sosyal ve ekonomik durumları, ihlale konu ürün sayısı, bu ürünlerin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, davacının uğradığı maddi zararın boyutu, işgal ettikleri makam ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; davalının haksız rekabet eylemi nedeniyle, davacının manevi ticari varlığında meydana gelen kaybın aynı zamanda davacının kişilik hakkının zedelenmesine yol açtığı, bu nedenle yukarıda yer verilen kıstaslara göre davacının manevi zararının 3.000,00 TL olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile;
A) 5.933,00 TL maddi tazminatın 08/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B) 3.000,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
A) 5.933,00 TL maddi tazminatın 08/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
B) 3.000,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 610,21 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve ıslah ile alınan 443,29 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 166,92 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3- Davacının maddi tazminat istemi bakımından davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4- Davacının manevi tazminat istemi bakımından davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükümleri gereği hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3, m.10 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının %34 olarak kabulüne,
7-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin ve ıslah ile yatırdığı 443,29 TL harcın tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 2.200,00 TL bilirkişi, 109,80 TL posta, müzekkere ve dosya masrafı olmak üzere toplam 2.345,80 TL yargılama giderinin %34 ‘ü olan 797,57 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.548,23 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı … tarafından yapılan 5,20 TL vekalet harç sarfiyatı, 31,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 36,20 TL yargılama giderinin % 66′ sı olan 23,90 TL’nin davacıdan alınarak davalı …’ne verilmesine, bakiye 12,30 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/09/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza