Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/346 E. 2022/301 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/346 Esas – 2022/301
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/346 Esas
KARAR NO : 2022/301

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 18/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markalarını 29/12/2017 tarih ve 56298 yevmiye numaralı “Marka Devir Sözleşmesi” ile … Holding Anonim Şirketi’nden devraldığını, 1970’li yıllarda … süt fabrikası ile başlayan üretimin, 1970’li yıllardan günümüze kadar süt, yoğurt, peynir, dondurma, sütlü tatlılar, meyve suları vb. birçok ürün ve ürün çeşitliliği ile faaliyet gösterdiğini, bu ibare ile oluşturulmuş seri markaların mevcut olduğunu, davalı yanın … tescil numaralı “… kuruyemiş” markasını, müvekkil şirkete ait … ibareli seri markalarının tescilli olduğu sınıflarla (“…” seri markaları yoğunluklu olarak 29. sınıfta tescilli olup diğer tescilli olunan sınıflar 05, 30, 31 ve 32. sınıflardır.) aynı ve ilişkili olan 31. Sınıf ve diğer sınıflarda tescil ettirmek için başvuru konusu ettiğini, dava konusu markanın müvekkili markaları ile iltibas yaratacak düzeyde benzer olduğunu, “kuruyemiş” ibaresinin markaları farklılaştırmadığını, Yargıtay tarafından “…” markaları ile ilgili verilmiş emsal kararların bulunduğu gibi Kurum tarafından da daha evvel verilmiş Yargıtay kararlarının mevcut olduğunu, “…” gibi markaların müvekkil markaları ile benzer görüldüğünü, taraf markalarının aynı sınıfları kapsadığını, her iki taraf markasının da gıda sektörüne yönelik ürünleri içerdiğini, YİDK kararında davaya konu … başvuru numaralı “… KURUYEMİŞ” ibareli markanın, müvekkiline ait “…” markasının tanınmış olduğu gıda ürünlerini kapsayan ve bu ürünlerle ilişki kurulabilecek “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” ile “gıda ürünleri” bakımından tanınmış olan müvekkil şirket markasının bu hususta kazandığı yüksek itibarı zedeleyebilecek olan “Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” ürünlerinde tescil işlemlerinin devamına karar verilmiş olduğunu, 29 ve 30. Sınıf açısından ise markaların benzer görüldüklerini, müvekkili markalarının TÜRKPATENT nezdinde de özel/02541 sayısı ile tanınmış marka sicilinde kaydının yer aldığını, müvekkili markalarının Türkiye’nin hemen her yerinde satışının yapıldığını, … ibareli seri markaların hitap edilen tüketici kesimindeki bilinirliği nedeniyle tanınmış müvekkil markaları ile iltibas yaratması ve haksız rekabete yol açmasından ötürü davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalının kötü niyetle başvuruda bulunduğunu, iddia ederek … sayılı YİDK kararının iptali ve … numaralı “… kuruyemiş” markasının “SINIF 31: İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtiaları yönünden hükümsüzlüğünü talep ettiği görülmektedir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 05/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu marka başvurusunun 29, 30 ve 31. sınıfta yer alan bir kısım malları kapsamakta olduğunu, idari aşamada yapılan incelemede, başvuru ile davacı tarafa ait marka arasında belli düzeyde benzerlik olmasının yanı sıra markaların kısmen aynı/aynı türden emtialarda tescilli olduğu ve bu emtialar yönünden iltibas ihtimalinin bulunduğunin tespit edildiğini, bu nedenle, başvuru kapsamında yer alan bir kısım emtiaların başvuru kapsamından çıkartılmış olduğunu, başvuru kapsamında sadece 31. sınıfta yer alan “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” mallarının kalmış olduğunu, bu kalan mallar yönünden davalı markasının bütünsel olarak ayırt edici olduğunu, markaların üreticileri arasında idari ve ekonomik bir bağ kurmayacaklarını, birini diğerinin serisi olarak algılamayacaklarını, bu kapsamda, somut olayda çifte benzerlik olmadığını ve kalan mal ve hizmetler yönünden iltibas ihtimalinin bulunmadığını, verilmiş olan YİDK kararının tüm yönleriyle hukuka uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili 14/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru kapsamında kalan emtialar yönünden benzerlik ve iltibas ihtimali bulunmadığını, idari aşamada yapılan incelemede, başvuru ile davacı tarafa ait marka arasında belli düzeyde benzerlik olmasının yanı sıra markaların kısmen aynı/aynı türden emtialarda tescilli olduğu ve bu emtialar yönünden iltibas ihtimalinin bulunduğu tespit edildiğini, 31. sınıfta yer alan “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” mallar bakımından ise müvekkili markalarının ayırt edici olduğunu, müvekkili markası ile davacı markalarının benzer olmadığını, müvekkilinin davacı markalarından yararlanma amacı taşımadığını, “…” kelimesinin Türkçe’de yaygın kullanıldığını, davacı markasının tanınmış olduğunu kabul etmediklerini, sunulan delillerin yetersiz olduğunu, kötü niyet iddialarının dayanaktan yoksun olduğunu, beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Kısmen Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahıslara ait … sayılı “… KURUYEMİŞ” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtiaları bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahısların kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şahıslara ait markanın yukarıda belirtilen emtialar bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahısların “… KURUYEMİŞ” ibareli, 29, 30 ve 31.sınıflarda yer alan emtiaların tescili amacıyla 31.01.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında Markalar Dairesi Başkanlığı’nca başvurunun “kuru yemişler” emtiaları bakımından SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca davacı yana ait 99/018236 sayılı marka nedeniyle reddolunduğu, kalan emtialar bakımından 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde başvurunun ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.06.2020 tarihinde T/02541, 99/018236, 92/010802, 91/000081, 86/098086 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/4, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca kısmen kabul edildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 30.03.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtialarının da başvurudan çıkartılmasının talep edildiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 03.03.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu marka kapsamında yer alıp eldeki davaya konu olan emtialar; “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” dur.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında kalan 31. Sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” emtiaları esasen doğrudan doğruya sofrada nihai tüketime uygun ürünler olmamakla birlikte, doğada üretildikten sonra doğrudan tüketim için işlenebilen bitki/meyve-sebze çeşitleri, tahıllar, tohumlar olarak da düşünülebilir. Bu nedenle, bu ürün grubu ile davacının markaları kapsamında yer alan “Kuruyemişler, kurutulmuş meyveler. Bitki yapraklarından elde edilen çaylar, ada çayı, ıhlamur, kurutulmuş, pişirilmiş (konservelenmiş), dondurulmuş sebzeler, Bal, arı sütü, polen, propolis, pirinç, bulgur, keşkek, bakliyat, bezelye, fasulye, nohut, mercimek, soya.” gibi ürünler ile arasında esasen düşük düzeyli bir ilişki bulunmaktadır. Zira söz gelimi kurutulmuş ya da konservelenmiş meyve ve sebze ürünlerinin, tarım ve bahçecilik ürünlerinin kapsamında olan taze meyve, sebze ve bitkilerin basit işlemlerden geçirilerek ve bazı durumlarda aynı üreticiler tarafından üretilerek ticari mevkiye aynı marka altında çıkartıldığı, yine söz gelimi bal, arı sütü, propolis ürünlerinin tarımsal bir faaliyet sonucu veya doğada hazır halde bulunarak ticarileştirilen ürünler oldukları, baharatların kurutulmuş veya işlemden geçmemiş bitki yapraklarından elde edildikleri, hububat emtialarının tarımsal kökenli ürünler oldukları, dolayısıyla bu gibi nedenlerle 29-30 ile 31. sınıf arasında aslında karşıladıkları ilk ihtiyaç açısından olmasa da nihai anlamda sağladıkları fayda ve aynı üreticilerce üretilerek satışa konu edilmelerinin mümkün olması gibi nedenlerle düşük nitelikli benzerlik bulunmaktadır. Pek tabi aralarındaki ilişki daha dolaylı olan bu emtialar bakımından karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkması için işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin de çok daha yüksek olması gerekmektedir.
Bununla birlikte başvuru kapsamındaki “Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtialarının ise davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan bir ürün grubu olmadığı gibi önceki tarihli markaları kapsamındaki emtialar ile de herhangi bir benzerlik taşımadığı değerlendirilmektedir.
Dava konusu marka incelendiğinde “… KURUYEMİŞ” şeklindeki başvurunun hiçbir görsel unsur taşımaksızın “…” kelimesi ve “KURUYEMİŞ” ibarelerinden oluştuğu, “…” kelimesinin Türkçe ve bilinen anlama sahip bir sözcük olduğu, “KURUYEMİŞ” ibaresinin ise uyuşmazlık konusu benzerliği tespit edilen emtialar açısından ayırt ediciliğinin bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu markadaki tek ayırt edici unsurun düz yazım şeklindeki “…” kelimesinden oluştuğu görülmektedir.
Davacı yanın markalarının ise tamamında “…” ibaresinin münhasıran ya da çeşitli ek görsel ya da sözcük unsurları ile birlikte esas unsur olarak kullanıldığı görülmektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın tek asli unsuru “…” ibaresi olup tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde, markaya ilişkin oluşturacağı tek algının da “…” markasını taşıyan kuruyemiş ürünlerine yönelik bir algı olacağı, dava konusu markanın başkaca hiçbir ek görsel, işitsel ya da anlamsal bir algısı bulunmamaktadır. Bu haliyle dava konusu marka ile davacı yanın “…” esas unsurlu seri marka niteliğindeki markaları arasında, işaretlerin birbirlerinden uzaklaşmalarını sağlayacak hiçbir fark bulunmamaktadır. Davacı yanın “…” kelimesini sabit tutarak ve yanına çoğu zaman ayırt ediciliği bulunmayan ibareler eklemek suretiyle de alternatif marka yaratma alışkanlığı gözetildiğinde, “… KURUYEMİŞ” şeklindeki dava konusu marka ile davacı markaları arasındaki işaretsel benzerliğin son derece yüksek olmasından ötürü bu markanın da davacı markalarının bir serisi olarak algılanacağının kabulü gerecektir. Bununla birlikte davacı yanın “…” esas unsurlu markalarını özellikle gıda sektöründe yaygın surette kullanıma konu ettiği de tespit edilmiş olup, bu husus da ayrıca markalar arasındaki ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesini arttıran bir unsurdur. Buna göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları bir arada görüp karşılaştırma imkânından yoksun, markaların detaylarını analiz etmeyen, gözü ve kulağında kalan izi ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… KURUYEMİŞ” markasını, davacı markaları kapsamındaki emtialar ile benzer olduğu tespit edilen “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” emtiaları üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu marka ile davacı markaları arasında ilişki kurabileceği, markaların aynı ticari kökenden geldiği şeklinde yanılsamaya düşerek tüketim tercihinde bulunabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik anlamda bağlantı bulunduğu hususunda yanılsamaya düşebileceği, bu nedenle yukarıda belirtilen emtialar bakımından markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın tanınmışlık iddiaları ile ilgili olarak işlem dosyasına beyana dayalı birtakım bilgiler, TÜRKPATENT kurumu tarafından verilmiş tanınmış marka kararı, yine kurum nezdinde muhtelif tarihlerde verilmiş ve tanınmışlığa yönelik tespitleri de içerir karar örnekleri, Yargıtay kararları gibi delilleri sunduğu, bununla birlikte davacı yanın hükümsüzlük talepli dava dosyasına ayrıca bir adet CD içerisinde tanınmışlık ile ilgili deliller ibraz ettiği, söz konusu CD incelendiğinde içerisinde “…” markasını taşıyan ürün görsel örnekleri, “…” markalı ürünlerin satışa konu edildiği marketlerde çekildiği anlaşılan reyon – raf görselleri, 2014- 2015 yıllarına ait çok sayıda
fatura (ağırlıklı olarak süt ve süt ürünleri kategorisindeki ürünlerin satışına yönelik), “…” markaları ile yapılan ihracatlara yönelik fatura örnekleri, iki adet excel dosyası formatında “…” markalarının da dahil olduğu 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait araştırma raporları, Ocak 2014 … Süt Konsept Değerlendirme Kalitatif Araştırma Raporu konulu çalışma, 2014 yılı Brand Health Tracking isimli çalışma, 2016 yılına ait Şok Market broşür/posterleri, 2015 yılına ait basılı yayın haberleri, … markasını taşıyan ürünlere yönelik hazırlanan reklamlar gibi delillerin sunulduğu, sunulan tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; “…” markalarının gıda ürünlerinde tanınmışlığının mevcut olduğunun kabulünün gerekeceği, nitekim bu hususta verilmiş muhtelif yargı kararlarında da “…” markalarının tanınırlığı kabul edildiği gibi “…” ibaresi içerir ve gıda sektörüne yönelik başvuruların/markaların, davacı markalarının ayırt ediciliğine zarar vererek haksız menfaat temin edecek sonuçlar doğurabileceği yönünde hükümler kurulduğu, hal böyleyken somut olayda da SMK m.6/1 kapsamında benzerliği tespit olunan ve karıştırılma ihtimaline sebebiyet vereceğine kanaat getirilen 31. sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” emtialarının da gıda sektörüne yönelik/ilişkilendirilebilir niteliği itibariyle, bu emtialarda davaya konu markanın tescilinin, davacı markalarının ayırt edici karakterine zarar verebileceği gibi somut olay özelinde tanınmışlık temelinde de karıştırılma ihtimalini pekiştireceği kanaatine varılmış olup aynı yöndeki değerlendirmenin “…” ibaresinin Türkçe ve yaygın kullanımı bulunan bir sözcük oluşundan ötürü farklı mal ve hizmet sınıflarında konu emtialarda/hizmetlerde tercih edilebilirliği gözetildiğinde dava konusu markadaki 31. Sınıfta yer alan “Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtialarına ise sirayet etmeyeceği, zira anılan emtiaların, davacı yanın tanınırlığının bulunduğu gıda sektöründen farklı nitelikte emtialar olduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların bir kısım emtialar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahısların kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar.” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 2/3 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 31,50 TL vekalet harcı, 225,50 TL tebligat-posta masrafı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.316,30 TL yargılama giderinin 2/3 ü olan 1.544,20 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 772,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalılar … ve … tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/3’ü olan 7,67 TL’nin davacıdan alınarak davalılar … ve …’e verilmesine, bakiye 15,33 TL yargılama giderinin davalılar … ve … üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … ve davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2022