Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/344 E. 2022/154 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/344 Esas – 2022/154
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/344 Esas
KARAR NO : 2022/154

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 29/12/2021
KARAR TARİHİ : 01/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 2005 yılından bu yana faaliyetlerini sürdürdüğünü, Türkiye’nin ilk beş deterjan üreticisi arasında yer aldığını, müvekkili şirket ürünlerinin dünyanın 72 ülkesine ihraç edildiğini, davalı şirketin 2020/20163 sayılı “…” ibareli markanın 03. sınıfta yer alan mallar için yaptığı başvuruya müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazların reddedildiğini, müvekkili şirketi itirazına dayanak “…” markasını 2005 yılından bu yana etkili şekilde kullandığını, müvekkili şirket markaları ile davalı şirket markasının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı şirket markasının düz yazı ile “…” ibaresinden oluştuğunu, müvekkili şirkete ait “…” ibareli markanın dava konusu markanın içerisinde aynen yer aldığını, dava konu markada yer alan “…” ibaresinin tescil için başvuruda bulunulan 03. sınıf mallar yönünden özellikle davalı şirketin dahil olduğu kozmetik sektöründe ürünlerin doğal nitelikte olduğunu işaret etmek amacıyla sıklıkla ve herkes tarafından kullanılan, ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğunu, dava konusu markada ayırt ediciliğin “…” ibaresi ile sağlandığını, “…” ibaresinin markayı müvekkili şirket markalarından farklılaştırmadığını, “…” ibaresinin bütün halinde bir anlamı bulunmadığını, taraf markalarının görsel, işitsel ve anlamsal olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davalı şirket markasının müvekkili şirketin dayanak markaları ile aynı sınıfta tescil edilmek istendiğini, davalı şirketin dava konusu markasının tescili halinde müvekkili şirketin ilgili sektörde bilinirliği yüksek “…” markasından haksız fayda sağlayacağını ve bu durumun müvekkili markasının sulanmasına sebep olacağını, davalı markasının müvekkili şirket markaları arasına sızacağı ve işletmeler arasında idari-ekonomik bir iş birliği imajı vereceğini, 03. sınıf için ortalama tüketicilerin ev hanımları, ev temizlik hizmetlerinde çalışanlar olduğunun Yargıtay kararlarında belirlendiğini, ortalama tüketicilerin markaları aynı anda incelemeye tabi tutamayacak olduklarını, geçmişte hafızasında kalan ile satın alma tercihini yapacaklarını, davalı şirket marka başvurusunun tescili ve kullanılmasının haksız rekabet teşkil edeceğini, davalı şirketin marka başvurusunda kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirketin “…” markası üzerinde öncelikli üstün hakkı bulunduğunu, “…” markasının ayırt ediciliği son derece yüksek bir işaret olduğunu beyanla; Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait 2020/20163 sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 17/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarında benzer unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” kelimesinin günlük dile yerleşmiş, herkesçe anlamı bilinen ve ayırt ediciliği düşük bir kelime olduğunu, dava konusu markanın “…” şeklinde tertip edildiğini, “…” ibaresine vurgu yapılmadığını, “…” ibaresinin kelimenin başında olması nedeniyle vurgunun bu kelimede toplandığını, dava konusu markanın davacı markalarından ayırt edilebilir olduğunu, taraf markaları arasında karıştırılma/iltibas tehlikesi bulunmadığını, müşteri kitlesi tarafından iki marka arasında bağlantı kurulması ihtimalinin mevcut olmadığını, davacı şirket tarafından 6769 sayılı Kanunun 6/3 maddesi kapsamında davaya konu markanın eskiye dayalı kullanımının itiraz sürecinde ispatlanamadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, YİDK kararının kanuna uygun olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi (Eski Unvanı: … Kozmetik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi) vekili davaya cevap verme süresi sona erdikten sonra ibraz ettiği 11/02/2022 tarihli beyan dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket markası ile davacı şirket markaları arasında kelimesel ve anlamsal bir benzerlik veya çağrışım bulunmadığını, markalar arasında tüketiciler ve halk nezdinde bir bağlantı kurulamayacağını, davacı şirketin “…” markasının düz yazım karakteri ile oluşturulduğunu, diğer markası “Yeni …” ibareli markanın ise çok daha özgün bir biçimde, kırmızı renkte ve yazının üst kısmına “yeni” ibaresi konularak oluşturulduğunu, davacı markalarının yazım karakterleri ve düzenleniş tarzı ile müvekkili şirket markasından tamamen farklı olduğunu, davacı şirketin deterjan ürünleri ürettiğini, müvekkili şirketin ürünlerinin kozmetik sektöründe yer aldığını, tarafların ürettiği ürünlerin farklılık arz ettiğini, ürünlerin farklı satış kanalları olduğunu beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılmış Markanın Hükümsüzlüğü istemine yöneliktir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2020/20163 sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında davalı şirketçe ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacının SMK m.6/3 hükmü uyarınca gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/9 hükmü uyarınca davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 03.sınıfta bulunan “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks.” emtiaları bakımından 18.02.2020 tarihinde gerçekleştirdiği 2020/20163 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.02.2020 tarih ve 343 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 29.05.2020 tarihinde 2014/07222 ve 2005/52864 sayılı markalara dayanarak 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 04.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, itiraza mesnet gösterilen markaların kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürdüğü, davacının 03.11.2020 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 01.02.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 09.03.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 10.11.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 05.01.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava içinde YİDK kararının iptali istemi de bulunduğundan YİDK kararının iptali istemi bakımından; YİDK karar tarihi olan 09.11.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler YİDK kararının iptali istemi bakımından değerlendirme dışı bırakılmış, bu bilgi ve belgeler markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dikkate alınmıştır.
Marka işlem dosyası incelendiğinde; itiraza mesnet gösterilen 2014/07222 ve 2005/52864 sayılı markaların kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğünden, ilk olarak bu husus ön sorun olarak incelenmiştir. Zira; SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Belirtilen açıklamalara göre marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’i incelendiğinde; 2014/07222 sayılı markanın 10/11/2014 tarihinde, 2005/52864 sayılı markanın 01/12/2006 tarihinde tescil edildiği, her iki markanın tescil tarihleri ile dava konusu marka başvuru tarihi olan 18/02/2020 tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunduğu, dolayısıyla itiraza mesnet her iki markanın da tescilli oldukları emtialar bakımından markalarını kullanım ispat külfeti altında bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı taraf, marka işlem dosyasına kullanım ispat külfetine istinaden 10 adet fatura sunmuştur. Sunulan faturalardan sadece 3 tanesi, davaya konu markanın başvuru tarihinden (18.02.2020) önce olup, 3 faturanın detayları aşağıdaki gösterilmiştir:
• 30.01.2020 tarihli Gaziantep adresli … GIDA adına düzenlenen fatura: 200 adet … 4 kg jel limon ve 600 adet … 9 kg jel limon ürünleri yer almaktadır. Faturanın tutarı 22.860,98 TL’dir.
• 11.01.2020 tarihli Diyarbakır adresli .. GIDA adına düzenlenen fatura: 84 adet … 9 kg jel limon ve 168 adet … 9 kg jel limon ürünleri yer almaktadır. Faturanın tutarı 8.625,22 TL’dir.
• 05.02.2020 tarihli Adana adresli … GIDA adına düzenlenen fatura: 484 adet … 9 kg jel limon ürünleri yer almaktadır. Faturanın tutarı 16.393,33 TL’dir.
Yukarıda detayları verilen 3 adet faturanın itiraza mesnet markaların tescilli oldukları emtialar bakımından pazar payı oluşturacak nitelik ve nicelikte ciddi kullanımını ispatlaması için yeterli olmadığı, esasen satışa konu ürünün ne olduğunun dahi tek başına faturalardan anlaşılmadığı, bu nedenle, davacıya ait itiraza mesnet markaların SMK m.19/2 hükmü uyarınca, dava konusu marka başvurusuna ilişkin olarak SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde dikkate alınamayacağı, buna bağlı olarak, davacı yanın, SMK m.6/1 hükmü uyarınca dava konusu marka başvurusunun tescilini engelleyemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; dava aşamasında, davalı şirketin yasal süre içinde davaya cevap dilekçesi sunmadığı ve kullanmama def’i ileri sürmediği dikkate alındığında, davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet gösterilen markaların tescilli oldukları emtialar bakımından ciddi surette kullanılıp kullanılmadığı aranmaksızın SMK m.25 ve m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi incelenmesinde dikkate alınması gerekmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Davalı şirkete ait 2020/20163 sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan; “Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks.” emtialar, davacının hükümsüzlüğe gerekçe olarak gösterdiği 2014/07222 ve 2005/52864 sayılı markaların kapsamında bilirkişi raporunda altı çizgili olarak gösterilen emtialar ile aynı, aynı tür veya benzer olarak yer almaktadır. Zira bu emtialar; aynı tür tüketici kesimine hitap ederler, aynı tür ihtiyaçları giderirler, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunur, dağıtım kanalları ortaktır.
Dava konusu 2020/20163 sayılı “…” markası incelendiğinde; kare bir çerçeve içine konumlandırılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Sadece baş harfinde büyük harf kullanılmış, diğer harfler küçük harflerle yazılmıştır. Kelimenin yazımında standart bir yazı karakteri kullanılmıştır. “…” ibaresi yazıldığı gibi okunmaktadır. “…” ve “…” ibareleri, ayrı ayrı anlam taşıyan kelimeler olmakla birlikte, “…” ibaresinin birlikte yazılması ile ortaya yeni bir anlam çıkmamıştır. “…” ibaresi, “sevmek” fiilinin çekim almamış halidir. “…” ibaresi ise, Yunancada insan yaşamı anlamına gelen bios kelimesinden türetilmiş bir kelimedir ve canlı organizmalara veya işlemlere ilişkin olarak kullanılan bir ön ektir. En basit anlamı ile yaşam, canlı ve öz anlamına gelmektedir.
Davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar incelendiğinde; “YENİ …” ve “…” kelimelerinden ibaret markalardır. Sadece “…” ibaresinden oluşan davacı markası, standart yazı karakteri ile yazılmış “…” ibaresinden oluşmaktadır. Diğer marka ise, kapsamında “Yeni” ibaresini barındırmakla birlikte, bu ibare hem boyut itibariyle hem de anlam itibariyle tali unsur niteliğindedir. Davacıya ait markaların esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Taraf markaları arasındaki uyuşmazlık, “…” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklanmaktadır. Bu ibareyi ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak aralarında bir benzerlik bulunmakla birlikte, dava konusu markayı oluşturan ”…” ibaresinin kendisini oluşturan “…” ve “…” kelimelerinin anlamlarından başka doğrudan bir anlamı/çevirisi bulunmamaktadır. ”…” ve “…” ibareleri, ayrı ayrı anlamlar taşımakla birlitke, bir araya geldiğinde ortaya yeni bir anlam çıkmadığı gibi, bu iki kelime kaynaşmamıştır. Her iki unsur da kavramsal olarak otonomisini markanın bütünü içinde devam ettirmektedir. “…” ibaresi, her sektörde sıklıkla kullanılan bir önektir. Zira Türk Patent ve Marka Kurumu’nun online veri tabanında yapılan araştırmada 03. sınıfta tescilli/başvuru halinde “…” ibaresi ile başlayan 1200’den fazla, “…” ibaresini içeren 1750’den fazla marka bulunduğu tespit edilmiştir. Sınıf kısıtlaması yapmadan yapılan sorguda ise bu sayı 7500’den fazladır. “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından sıklıkla kullanılan bir ön ek olduğu gözetildiğinde, ayırt edici niteliğinin bulunmadığı veya oldukça zayıf karakterli bir ibare olduğu değerlendirilmiştir. Buna göre; dava konusu markanın ortalama tüketici kesimi nezdinde kavramsal olarak “… …” olarak algılanacağı kuşkusuz olup, dava konusu markanın esaslı unsurlarından biri en azından markada yer alan “…” ibaresidir. Bu hale göre; daha önce davacıya ait “Yeni …” ve “…” markalarını gören, işiten, bu markalı 3.sınıfta yer alan emtialardan yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı, markaları her zaman bir arada görüp karşılaştırma imkânından yoksun, markaların detaylarını analiz etmeyen, markaların ayırt edici unsurlarının gözü ve kulağında kalan izi ile hareket eden ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, gerek markaların kapsamlarındaki emtiaların ayniyete varan derecede yüksek düzeyli benzerliği, gerekse “…” ibaresinin karşılaştırılan markaların esaslı unsurlarından biri olması nedeniyle, bu markayı, davacıya ait markaların serisi niteliğinde yeni bir marka zannedebileceği, davacıya ait olduğu yanılsamasıyla dava konusu markalı emtiaları satın alabileceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.25 ve m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu ve bu sebeple dava konusu markanın hükümsüzlüğü koşulunun oluştuğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava konusu markanın başvuru tarihinden önceye ilişkin olmak üzere davacı yan tarafından dosyaya sadece 3 adet fatura sunmuştur. Sunulan 3 adet faturanın 6769 sayılı SMK madde 6/3 anlamında davacının önceki tarihli, markasal ve ciddi kullanımını ispatlar nitelikte olmadığı, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda; davacı tarafça markalarının tanınmışlığın ispatına yönelik Türkiye’de gerçekleşen tanıtım faaliyetlerine ilişkin gerek itiraz aşamasında gerek dava aşamasında dosyaya herhangi bir belge, ilan, reklam harcaması, haber, dergi vb. tanıtım malzemesi sunulmadığı, tanınmışlığın değerlendirilebileceği herhangi bir belgenin dosya kapsamında bulunmadığı, bu nedenle iddia edilen tanınmışlığın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde, davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının davalılara yönelttiği YİDK kararının iptali isteminin reddine, davacının davalı şirkete yönelttiği markanın hükümsüzlüğü isteminin kabulü ile; 2020/20163 sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davacının davalılara yönelttiği YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Davacının davalı şirkete yönelttiği markanın hükümsüzlüğü isteminin KABULÜ ile; 2020/20163 sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ‘nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı, markanın hükümsüzlüğü davasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine,
6-YİDK kararının iptali davasında, davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma ve 8,50 TL vekalet harcı, 124,00 TL posta-tebligat masrafı ve 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.191,80 TL yargılama giderinin 1/2 si olan 1.095,90 TL’sinin davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.095,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-Davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2 si olan 5,75 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne verilmesine, bakiye 5,75 TL yargılama giderinin davalı … Dermokozmetik Organik Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi üzerinde bırakılmasına,
11-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/06/2022