Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/340 E. 2022/302 K. 18.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/340 Esas – 2022/302
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/340 Esas
KARAR NO : 2022/302
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 27/12/2021
KARAR TARİHİ : 18/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 210’a yakın markası olduğunu, bu markaların büyük çoğunluğunun “…” ve türevli markalar olduğunu, müvekkili şirketin T/00979 sayılı “…” tanınmış markasının sahibi olduğunu, “…” markasının 1999 yılından bu yana müvekkili şirket tarafından kullanıldığını, davalı şirketin … sayılı “… SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibareli marka başvurusuna müvekkili şirket tarafından itiraz edildiğini, itirazların YİDK’nın … sayılı kararı ile reddedildiğini, dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, ibarenin müvekkili şirket markaları ile arasında sadece “T” ve “Ş” harfleri yönünden farklılık olduğunu, bu farkın markaların aynı denecek derecede benzerliğini değiştirmediğini ve davalı şirket markasına ayırt edici nitelik katmadığını, dava konusu marka ile müvekkili şirket markası arasında iltibasın gerçekleşmesinin kaçınılmaz olduğunu, taraf markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, ortalama tüketici nezdinde işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik nedeniyle karıştırılmak suretiyle iltibasa yol açılacağını, dava konusu markanın ortalama tüketici nezdinde müvekkili şirket markasının bir versiyonu olduğu kanaatinin oluşacağını, dava konusu markanın müvekkili şirket markaları ile ortak mal ve hizmet sınıflarında tescilinin talep edildiğini, dava konusu markayı gören tüketicilerin markayı müvekkili şirket markaları ile bağlantılı zannedeceklerini, taraflar arasında ekonomik, organik bir bağlantı bulunduğu izleniminin ortaya çıkacağını, müvekkili şirketin aynı zamanda ticari unvanı olan “…” ibaresinin tanınmış marka olması sebebiyle SMK m.6/5 kapsamında korunması gerektiğini, dava konusu markanın tescili halinde müvekkili şirkete ait tanınmış markadan haksız yarar sağlanması ve marka itibarının ve/veya ayırt edici karakterinin zedelenmesi riskinin mevcut olduğunu, dava konusu markanın müvekkili şirket markasını sulandırıcı nitelikte olduğunu, davalı şirketin müvekkili ile aynı sektörde faaliyette bulunması itibariyle marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, davalı şirket iddiasının aksine davanın yasal süresinde açıldığını beyanla Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, davalıya ait … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 29/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın kelime, şekil ve renk kombinasyonlarından oluşan özgün bir tasarıma sahip olduğunu, markada en üstte ağaç ve hayvan figürlerinin yer aldığı bir logo bulunduğunu, logonun altın sarısı renkte özgün bir çerçevenin içerisine yerleştirildiğini, markadaki kullanımı ve konumlandırılışı göz önüne alındığında, genel görünümü doğrudan doğruya değiştiren bu şekil, renk ve logo kullanımlarının markanın esas unsuru konumunda olduğu ve incelemede göz ardı edilemeyeceğini, bu kullanımların davacı markalarında yer almadığını, logonun altında “… SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibaresine yer verildiğini, markadaki “süt ürünleri a.ş.” ibaresinin tasviri şekilde kullanıldığını, “…” ibaresinin bir bütün olarak kaleme alındığını, vurgunun ibarenin tamamına yapıldığını, “…” ibaresinin davacı markalarından farklı olduğunu, “süt” ibaresinin herkesin kullanımına açık ayırt ediciliği görece düşük bir ürün adı olduğunu, davalı markasını gören ortalama tüketicilerin davacı markalarıyla karıştırmalarının mümkün olmadığını, davacı tarafın itiraza mesnet gösterdiği markalarında “…” ibaresinin yanı sıra başkaca esas ve yan unsurların bulunduğunu, taraf markalarının genel görünüm itibari ile birbirinden farklı olduklarını, markaların yarattığı anlamsal algının da farklı olduğunu, ortalama tüketicilerin konu hakkında makul düzeyde bilgilenmiş özenli ve dikkatli kişiler olduğunu, markaların farklı üreticilere ait markalar olduğunu anlayabileceklerini ve üreticiler arasında idari veya ekonomik bir bağ kurmayacaklarını, markalar benzer olmadığından davacının tanınmışlık iddiasının yerinde olmadığını, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş. vekili 07/02/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davanın yasal süresinde açılmadığını, davacının “…” markalarında yeşil rengin hakim olduğunu ve markaların yeşil renk ile bütünleştiğini, müvekkili markasında zeminde koyu bir renk üzerine “… SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibaresinin sarı renk ile kullanıldığını, müvekkili markasında koyu zemin içerisine yerleştirilmiş bir kafe fotoğrafının mevcut olduğunu, davacı markalarında böyle bir fotoğraf bulunmadığını, markaların renk unsuru noktasında bariz olarak ayrıştıklarını, müvekkili markasının kare içerisine konumlandırıldığını, davacı markalarının elips içerisinde yer aldıklarını, müvekkili markasındaki yazı stilinin büyük harfler içeren düz ve kalın harflerden oluştuğunu, davacı markasının ise küçük harfler ve farklı bir yazı karakterinden oluştuğunu, müvekkili markasında “…” ibaresi üzerine yerleştirilmiş şapkayı andıran şekil ve ayrıca güneş motifinin içerisine yerleştirilmiş ağaç ve hayvan figürü bulunduğunu, markaların şekil olarak birbirinden farklı olduğunu, taraf markalarında yer alan “süt” ibaresinin ürün adı olması nedeniyle markalardaki diğer kısımlar olan “…” ve “…” ibarelerinin önem arz ettiğini, müvekkili markasında yer alan “…” ibaresinin sütün tadılması anlamında kullanıldığını, davacı markasındaki “…” ibaresinden tamamen bağımsız olduğunu, ortalama tüketici nezdinde benzerlik, iltibas, karıştırılma ihtimali olmayacağını, markaların işitsel olarak da farklı olduklarını, somut olaydaki emtianın süt ürünleri olduğunu, ortalama dikkatli tüketicinin … markasına ait bir ürünü alacak iken … markasına ait bir ürünü almayacağının ortada olduğunu, müvekkili markasının davacı markalarının gücünden yararlandığı veya markaya yaklaştığını söylemenin çok güç olduğunu, müvekkili markasının yeni ve ayırt edicilik unsurlarını taşıdığını, davacının kötü niyet iddiasının yerinde olmadığını, davacı tarafın kötü niyete ilişkin somut bir delil sunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Hak düşürücü süre itirazı ve zamanaşımı def’inin yerinde olup olmadığı, davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “Şekil+… SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, marka işlem dosyasında davalı şirketçe ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, uyuşmazlığın niteliği gereği zamanaşımı def’ine tabi olmadığı anlaşılmış, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+… SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibareli, 29.sınıf emtiaların tescili amacıyla 09.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.07.2020 tarih ve 353 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 28.09.2020 tarihinde 2012/94744, 2013/05011, 2013/42936, 2020/67035, 2020/68231, 89/007553, 94/001012, 99/001739, 99/006105, 99/007466 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, 6/3, 6/5, 6/6, 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 16.11.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 114682 (89/007553), 99/007466, 149188 (94/001012), 2012/94744, 2013/05011, 99/006105 sayılı markaların kapsamında yer alan tüm emtia bakımından kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacı şirketin 22.02.2021 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 05.07.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 05.08.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 15.12.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait 2020/67035, 2020/68231 sayılı markalar, dava konusu markadan sonra başvuruya konu edilmiş olup, öncelik şartını sağlamayan markalar, değerlendirmeye alınmamıştır. Yine davacıya ait 99/001739 başvuru numaralı marka başvurusu, tescil edilmediğinden, incelemede dikkate alınmamıştır.
İlk olarak; marka işlem dosyasında ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı hususu ön sorun olarak incelenmiştir.
Davacı taraf, kullanımı ispatlamak amacıyla marka işlem dosyasına aşağıdaki belgeleri sunmuştur:
• Google arama motorunda “…” atıf sayısını gösterir belge (Belgede “…” ibaresi ile arama yapıldığında, 932.000 sonuç bulunduğu yazmaktadır)
• 2016 yılı Türkiye’nin en değerli marka listesi (…, 2016 yılında 29. Sırada yer almaktadır)
• 2018 yılı Türkiye’nin en değerli markaları listesi (… 2017’de 29, 2018 yılında 27. Sırada yer almaktadır.)
• 2019 yılı Türkiye’nin en değerli markaları listesi (… 2019 yılında 22. Sırada yer almaktadır)
• 2020 yılı Türkiye’nin en değerli markalarına ilişkin yazı (Yazıda …’ın 300 milyon dolarlık marka değeriyle 25. Sırada yer aldığı belirtilmiştir.)
• Türkiye’nin en sevilen markaları araştırma sonuçlarına ilişkin internet araştırma sayfası.
Yukarıda yer alan belgeler, markanın tanınmışlığına katkı sağlayan belgeler olmakla birlikte, bu belgeler incelendiğinde … markasının hangi üründe, ne kadar zamandır, ne kapsamda kullanıldığı anlaşılamamaktadır. Dolayısıyla, sunulan belgelerin, markanın kullanıldığını ispatlamaya yeter nitelik taşımadığı değerlendirilmiş ve YİDK karar iptali davası bakımından, 114682 (89/007553), 99/007466, 149188 (94/001012), 2012/94744, 2013/05011, 99/006105 sayılı markalar, SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmamıştır. Davacı tarafın, gerekçeleri arasında saydığı ve fakat kullanım ispatı talep edilmeyen 2013/42936, 2020/67035, 2020/68231, 99/001739 sayılı markalar, bu kapsamda incelemeye tabi tutulmuştur.
Bununla birlikte; markanın hükümsüzlüğü davası bakımından, dava aşamasında kullanmama def’i ileri sürülmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından yukarıda yer verilen ve marka işlem dosyasında kullanımı ispatlanamayan markalar da SMK m.6/1 hükmü uyarınca yapılacak benzerlik değerlendirmesi kapsamında incelemeye tabi tutulmuştur.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” emtiaları, bilirkişi raporunda kırmızı renk ile vurgulanan davacı markaları kapsamındaki emtialar ile aynı veya aynı türdür.
Dava konusu marka başvurusu; “… SÜT ÜRÜNLERİ ….” kelime unsurları ile kelime unsurlarının üst kısmında konumlandırılmış çeşitli hayvan resimlerinden oluşmakta olup, karma nitelikte bir markadır. Markanın arka planı siyah renk ile renklendirilmiş, kelime ve şekil unsurları sarı renk ile yazılmıştır. Markada yer alan “…” ibaresi üst satırda, “SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibaresi ise alt satırda yazılmıştır. “SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.” ibaresi, bir sektörü ifade etmekte olup, marka niteliği bulunmamaktadır. “…” ibaresi hem üst satırda konumlandırılmış olması hem de anlam itibariyle tanımlayıcı bir ibare olmaması nedeniyle, dava konusu marka başvurusunun esas unsuru niteliğindedir. “…” ibaresi anlamı olan bir ibare olmayıp, “..” ve “..” ibarelerinin bir araya getirilmesi ile oluşmuş orijinal, fantezi bir ibaredir. “SÜT” ibaresi, dava konusu markada yer alan “süt ürünleri”ni tanımlayan bir ibaredir. Fakat, ibarede yer alan “SÜT” ibaresi ön plana çıkarılmamış ve “…” ibaresi, bir bütün olarak kullanılmıştır. “…” ibaresi, “…” şeklinde telaffuz edilmektedir.
Davacıya ait markalar ise; genel olarak çeşitli şekil unsurları ile “…” kelime unsurundan oluşan markalardır. Davacıya ait bir adet marka ise “…” kelime unsurundan oluşmaktadır. Davacıya ait iki adet marka, “…” kelime unsuru ile birlikte “DOĞAL LEZZETLER” ve “HAYAT SÜTLE BAŞLAR” ibarelerini içermektedir. Genel olarak davacı markalarına bakıldığında, “…” kelime unsurunun ön planda olduğu, “…” ibaresinin esas unsur vasfı taşıdığı tespit edilmiştir. “…” ibareli markanın ise, tek unsuru “…” ibaresi olup, esas unsuru “…” ibaresidir. “…” ve “…” ibareleri, yazıldığı gibi okunan, telaffuz edilen markalardır. “…” ve “…” ibareleri, “SÜT” ibaresinden türetilmiş, anlamı bulunmayan, fantezi ibarelerdir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın esas unsuru bir bütün olarak “…” ibaresinden oluşurken, davacıya ait markaların esas unsurlarının “…/…” ibaresinden oluşması, taraf markaları ortak olarak “SÜT” kelimesini içermekle birlikte, ortak olarak işaretlenen bu kelimenin anlamı olan bir kelime olduğu ve dava konusu emtialar bakımından ayırt ediciliğinin bulunmadığı, taraf markaları kapsamında yer alan diğer kelime/şekil unsurlarının birbirinden çok farklı olduğu, dava konusu markada “SÜT” ve “…” ibarelerinin farklı bir tertip ile bir araya getirildiği ve bütün olarak bakıldığında davacının dayanak markalarından uzaklaştığı, dava konusu markada yer alan kelimelerin/ibarelerin bir araya getirilişlerinin orijinal olması, bütün olarak bakıldığında dava konusu markanın davacı markalarının imajından uzaklaşması, taraf markalarında ortak olarak yer alan “SÜT” kelimesinin orijinal bir ibare olmayıp, hali hazırda anlamı olan bir kelime olması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olayda SMK m.6/1 hükmü koşulunun mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı şirket, Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yaptığı itiraz aşamasında ve dava dosyasında yer alan beyanlarında “…” markasının Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tanınmış marka olduğunu beyan etmiş olup, bu kapsamda yapılan araştırmada, “…” ibaresi için T/00979 sayı ile 25.11.2004 tarihinde tanınmış marka tescili için başvuru yaptığı, bu başvurunun kabul edildiği tespit edilmiştir.
Davacı taraf, dava aşamasında dosyaya aşağıdaki belgeleri ibraz etmiştir:
• Reklam videoları: 17 adet
• Türk Patent ve Marka Kurumu tanınmış marka kararı
• Yıllara Göre Yapılan Harcamalar başlıklı belge
• İnternet sitesinin ziyaretçi sayıları gösterir belge
• Sosyal medya hesapları erişim sayıları
• Tanıtım faaliyetlerine ilişkin fotoğraflar
• Bilboardlarda yer alan reklamların fotoğrafları
•Açık hava ve mağazalarda yer alan reklamlara ilişkin fotoğraflar (İl bazında kategorilendirilmiştir.)
• Ürün tanıtım görselleri
• İnsert örnekleri
• Araç giydirme uygulamaları
• Pop uygulamaları (şömine giydirme, havuz dolap, taç stand, fiyat kartı, wobbler, afiş)
• Stand fotoğrafları, market görselleri
Somut uyuşmazlık bakımından incelendiğinde, davacının tanınmış marka tescili, dosyaya sunduğu belgeler ve sektörden kimsenin de yer aldığı bilirkişi heyetinin bilgi ve tecrübeleri doğrultusunda, davacı yana ait markanın “SÜT ve SÜT ÜRÜNLERİ” bakımından tanınmış marka olduğu yönünde mahkememizde bir kanaat oluşmakla birlikte, davacının tanınmış markası olan “…” ibaresi ile dava konusu “… ibareli marka başvurusunun birbiri ile ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, benzer olmadığı gözetildiğinde, davalıya ait markanın, davacıya ait “…” ibareli tanınmış markanın ayırt edicilik karakterine ve itibarına zarar vermesi ve tanınmışlığından haksız yarar sağlanması ihtimallerinin somut olay bakımından mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 20,00 TL vekalet harcı, 172,00 TL posta, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.310,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş. tarafından yapılan 23,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … SÜT ÜRÜNLERİ A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı şirket vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.18/11/2022