Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/33 E. 2021/180 K. 26.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/33 Esas – 2021/180
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/33 Esas
KARAR NO : 2021/180

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Tanınmış Marka Siciline Kayıt)
DAVA TARİHİ : 08/02/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Tanınmış Marka Siciline Kayıt) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin İstanbul’daki mevcut metro, tramvay, füniküler ve teleferik hatlarını işletmekte olduğunu, YİDK tarafından verilen itirazın reddi kararının haksız ve hukuksuz olduğunu, müvekkiline ait “…” ibareli markanın tanınmış olduğunu, tanınmış marka şartlarını ihtiva ettiğini beyan ederek; … sayılı itiraz ve başvurunun reddedilmesine ilişkin YİDK kararının iptaline, müvekkiline ait “…” ibareli markanın tanınmış markalar siciline kaydedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı TÜRKPATENT vekili 23/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markanın ülke çapında yaygınlık ve bilinirlik kazanmadığını belirterek; öncelikle davanın süresinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesini, dava süresinde açılmamışsa usulden red kararı verilmesini, esasa ilişkin olarak da müvekkil kurum YİDK kararının hukuka uygun olarak tesis edilmesi nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli tanınmış marka tescil başvurusu bakımından davacının eldeki davayı açmasında hukuki yararın bulunup bulunmadığı, hukuki yararın mevcut olması halinde davacıya ait tanınmış marka başvurusunun yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, dava şartı noksanlığı bulunduğu tespit edilmiş ve yargılama sonlandırılmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyası incelendiğinde; Davacının 31.12.2018 tarihinde “…” ibareli markanın tanınmış marka olarak tespiti talebi ile Markalar Dairesi Başkanlığı’na müracaat ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın tanzim ettiği Tanınmış Marka Değerlendirme Tutanağı’na göre; markanın tanınmışlığının tespitinin uygun bulunmadığının bildirildiği, bu tutanağa istinaden tanınmışlık tespiti talebinin reddine karar verildiği, davacının bu karara karşı 23.03.2020 tarihinde itirazda bulunduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 06.12.2020 tarih … sayılı YİDK kararı ile bu itirazın da reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 08.12.2020 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
6100 sayılı HMK m.114/1-h bendine göre; Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartıdır.
HMK m.115 hükmüne göre; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir. Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder.
Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararının olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. Hukuki yarar, davanın açıldığı tarihte var olmalıdır. Aksi takdirde mahkemenin hukuki yararın bulunmaması sebebiyle davanın usulden reddine karar vermesi gerekir. Hukuki yarar eksikliği, belli bir süre verilerek giderilebilecek dava şartı değildir.(Pekcanıtez H., Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, 15.Bası, İstanbul 2017, s.947-948)
Bir markanın tanınmış marka olması, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; markanın tanınmışlığı, sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Bir markanın belli bir zaman dilimi içerisinde tanınmışlık mertebesine erişmesi, bu durumun ilanihaye süreceği anlamına gelmez. Belli bir süre tanınmışlık mertebesine erişen marka, gerek iç gerekse dış faktörler nedeniyle ilgili tüketici kesiminde bilinirliğini yitirebilir. Marka sahibinin markasına yaptığı yatırım, reklam, markanın üzerinde bulunduğu mal ve hizmetlerin kullanım yoğunluğu, toplumun sürekli yenilenen ve güncellenen ihtiyaçları, mal ve hizmetlere olan ilgi ve alakanın sürekli bir devinim içerisinde bulunması gibi olgular, bir markanın tanınmış marka olma olgusunu her somut olayda yeniden değerlendirilmesini gerekli kılar.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05/02/2020 tarih 2019/2980 Esas 2020/991 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; Her ne kadar davalı Kurum tarafından Tanınmış Marka Sicili oluşturularak kendisine başvuru halinde başvuru konusu markanın tanınmışlık niteliğine haiz olup olmadığı konusunda inceleme yaparak bu nitelikte gördükleri markalar için sicil oluşturulmuş ise de; davalı Kurumun kanunen böyle bir sicil oluşturma yetkisi olmadığı gibi, tanınmışlık özelliği sabit bir olgu olmadığından, herhangi bir davada dayanılan markanın tanınmış olduğunun ileri sürülmesi halinde, her bir somut olayda o markanın tanınmış olup olmadığı ve tanınmışlığını sürdürüp sürdürmediğinin münferiden ispatlanması gerektiği kabul edilmektedir.
Belirtilen gerekçelerle somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı şirketin “…” markasının tanınmış marka olarak TÜRKPATENT nezdinde yaptığı başvurunun reddedilmesine ilişkin YİDK kararının iptali istemli davada hukuki yararının mevcut olmadığı, zira yasal mevzuat hükümleri gereği TÜRKPATENT’in Tanınmış Markalar Sicili oluşturması yetkisinin bulunmadığı, 15/07/2018 tarih 30479 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi m.370 hükmünde Markalar Dairesi Başkanlığı’nın görevleri arasında “markaların tanınmışlık düzeyleri ile ilgili esasların belirlenmesi ve uygulamaya konulması işlemleri” düzenlenmişse de, söz konusu düzenlemenin davalıya tanınmış marka sicili tutma görevi yüklediği olarak yorumlanamayacağı, salt bir markanın tanınmışlık kriterlerinin neler olduğu hususunda düzenleyici işlem yapma yükümlülüğü altında bulunduğu olarak yorumlanacağı, aksi yöndeki kabulün yukarıda izah edilen markaların tanınmışlığı olgusunun dinamikliği özelliği ile bağdaşmayacağı, bu hale göre davacının tanınmışlık tespiti isteminin reddine ilişkin kararın iptali isteminde hukuki yararının bulunmadığı, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 30/11/2020 tarih 2020/745 Esas 2020/5483 Karar, 30/11/2020 tarih 2020/741 Esas 2020/5484 Karar, 05/02/2020 tarih 2019/2980 Esas 2020/991 Karar sayılı kararlarının da aynı yönde olduğu, davacının ” …” ibareli markasının her somut olayda tanınmış olup olmadığının ilgili mercilerce değerlendirilmesi gerektiği, hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartında noksanlık bulunduğu, bu noksanlığın giderilebilir niteliğinin bulunmadığı anlaşıldığından davanın usulden reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1- Davanın USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan 127,10 TL harç, 38,50 TL posta, tebligat ücreti olmak üzere toplam 165,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı TÜRKPATENT’in kendisini vekille temsil ettirmesi sebebiyle sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5,900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı HMK m. 341 hükmü gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesi nezdinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.26/05/2021