Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/319 E. 2022/156 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/319 Esas
KARAR NO : 2022/156

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 10/12/2021
KARAR TARİHİ : 01/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/06/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 10/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1923 yılında “… kasabı” adı ile başladığı ticari faaliyetlerine, 1927 yılından beri şirket olarak devam ettiğini, 97 yıldır “… SUCUKLARI” markasını kullandığını ve ilgili sektörde lider konumuna geldiğini, davacının “…” esas unsurlu onlarca markasının 29, 30 ve 43. Sınıflara giren emtialarda tescilli olduğunu, davacının bu markaları altında Türkiye’nin en işlek ve bilinen karayolu üzerinde dinlenme ve konaklama tesislerinin bulunduğunu, dolayısıyla “…” markasının gıda ile ilişkili mal ve hizmetlerde kullanılması halinde tüketicilerin marka çağrışımı ile doğrudan bu ürüne yöneleceklerini, davacının “…” markasının davalı TÜRKPATENT tarafından da T/02142 sayılı kayıt tahtında “tanınmış marka” statüsüne alınmış bulunduğunu, zaten davacının bu markasının sektörel tanınmışlığın sınırlarını aşan düzeyde bir bilinirliğe sahip olduğunu, davacının “…”li seri markaları mevcut iken dava konusu markanın gıda ile ilintili/davacının markalarının tescilli olduğu emtialarda kullanılacak olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimalini doğurduğunu, zira dava konusu edilen markanın da esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, zaten bu hususun dava konusu edilen YİDK kararında da kabul edilmiş olduğunu, dava konusu edilen markada geçen “tarihi … kahvecisi” ibaresi bir bütün olarak ele alındığında dahi bu markanın davacının seri markalarının devamı niteliğinde algılanması ihtimalinin yüksek olduğunu, zaten bu markanın bütünsel açıdan dahi davacının “…”li markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, davalının markasının davacının tanınmış ve seri marka hüviyetinde olan markalarının arasına sızacağını, haksız yarar elde edeceğini ve bu tanınmış markaların itibarını zedeleyeceğini, dava dışı üçüncü kişiye ait “gökçen …” ibareli bir marka aleyhine davacının açmış olduğu davanın ihtisas mahkemesi tarafından kabul edildiğini ve bu kararın Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiş olması nedeniyle somut uyuşmazlığa emsal nitelikte bir karar olduğunu, bu karara benzer başka emsal kararların da bulunduğunu ileri sürerek; TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptaline ve davalı adına tescili talep edilen … sayılı markanın tüm mal ve hizmetler yönünden iptaline, tescil edildiyse hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 30/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmasına ilişkin koşulun sağlanmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden farklı olduklarını, tüketicilerin dava konusu edilen markayı yapay parçalara bölerek içinden sadece “…” ibaresini seçip işareti bu şekilde algılamasının makul ve beklenebilir olmadığını, bu nedenle çekişme konusu emtialar açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, zaten taraf markalarında ortak olarak geçen bu ibarenin bilinen anlamı itibariyle markasal hüviyette ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, davacının SMK m.6/5 hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleştiği yönündeki iddialarını yeterli delille ispatlayamadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı …, dava dilekçesinin kendisine tebliğine rağmen cevap dilekçesi ibraz etmediğinden HMK m.128 hükmü gereği dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+Tarihi … Kahvecisi” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı şahıs markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile … Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın “Şekil+Tarihi … Kahvecisi” ibaresinin 30, 35 ve 43. sınıfta bulunan bir kısım emtia sınıfında tescili amacıyla 12.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2020 tarih ve 342 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 13.04.2020 tarihinde …. sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/4, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 18.01.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 12.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 15.12.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Her ne kadar davacının dava dilekçesinde 2020 78984, 2020 78977, 2020 79072, 2020 79059, 2020 79036, 2020 79020, 2020 79007, 2020 78996 ve 2021 115662 sayılı davacı markalarından da bahsedilmiş ise de, söz konusu markaların koruma tarihi dava konusu edilen markadan daha sonraki bir tarih olduğundan, davacının bu markalarına dayalı olarak somut olayda SMK m.6/1 hükmünden yararlanamayacağı tespit edildiğinden, söz konusu markalar aşağıda yapılan değerlendirmeye dahil edilmemişlerdir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalının markasının kapsamına giren, 30. Sınıftaki emtiaların büyük kısmı davacının tescilli muhtelif markalarının kapsamında da birebir yer almaktadır. Her ne kadar davalının markasının kapsamına giren; “ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül” ve “hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç” emtiaları davacının markalarının kapsamında birebir yer almıyor ise de, bu emtiaların, sırayla, davacının markalarının kapsamına giren; “pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar” ve “hububat (tahıl) ve mamulleri” emtialarının ayrıntılı isimlendirilmesi/sayılması/açıklaması niteliğini haiz olduğundan, bu emtialar açısından dahi somut uyuşmazlıkta, emtia ayniyeti/benzerliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
35. ve 43. sınıflar açısından taraf markaları karşılaştırıldığında da, bu sınıflar ve davacının bu sınıflara ait …. sayılı markaları özelinde taraf markalarının birebir aynı hizmetleri kapsadığı görülmekle; bu hizmetler açısından, somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, ilave bir inceleme yapılmaksızın söylenebilecektir.
Sonuç olarak, somut olayda; davacının muhtelif markaları özelinde davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialarla ayniyet/benzerlik/türdeşlik şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir markadır. İşarette; kahve fincanı, çekirdekleri ve cezveden oluşturulmuş bir figür kompozisyonu ve bu kompozisyonun altına, kompozisyonun kapladığı alana nispeten çok daha küçük bir alanı kaplayacak şekilde küçük puntolarla, aynı yazım karakterindeki ve renkteki harflerle ayrı olarak “Tarihi … kahvecisi” kelime öbeği yazılmıştır. Bu kelime öbeğinin, içerdiği kelimelerin yerleşik/bilinen anlamı itibariyle, bir bütün olarak markasal hüviyette ayırt ediciliği yüksek değildir. Ayrıca, her ne kadar, basit şekil unsuru yanında baskın kelime unsurları ihtiva eden markalarda “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” ise de, davalının markasında kullanılmış olan şekil unsurunun “basit” olduğunun ve kapsadığı geniş alan da gözetildiğinde işarette geri planda kaldığının ve markanın genel görünümü itibariyle “Tarihi … kahvecisi” kelime öbeğinin tek başına ön plana çıktığının kabulü mümkün görülmemiştir. Diğer bir ifadeyle; işarette geçen şekil unsuru, orijinal bir kompozisyonu haiz, özellikli bir şekil olduğundan ve dahi işarette geniş bir alan kapladığından, “basit/alelade” bir şekil olarak nitelendirilemediğinden, işarete kattığı ayırt ediciliğin işaretin kelime (öbeği) unsurundan daha düşük seviyede kaldığı söylenememiştir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları; “… …” gibi ibarelerden oluşmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; markalarda müşterek olarak bulunan “…” ibaresinden kaynaklı olarak markalar arasında ortalama tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunduğu söylenememektedir. …; hükümet ya da devlet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir. Anlamı itibariyle tek başına “…” kelimesinin kimsenin tekeline marka olarak verilemeyeceği, nitekim, davacının salt “…” ibareli tescilli markası bulunmadığı, bu kelimeyle birlikte ek kelime veya şekil unsurları ile birlikte tescilli markalarının bulunduğu, dava konusu markanın esaslı unsurunun da salt “…” kelimesi olmadığı, markada bulunan ve yukarıda tasvir edilen şekil unsurunun markanın genel görünümüne kattığı ayırt edicilik ile birlikte dava konusu markanın bir bütün halinde “Şekil+Tarihi … Kahvecisi” olarak ortalama tüketici kesimi nezdinde algılandığı, buna göre; markaların tüketicide oluşturduğu genel görünüm itibariyle birbirlerine benzer olduklarının söylenemeyeceği, başka bir deyişle; daha önce davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan ortalama tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “Şekil+Tarihi … Kahvecisi” markasını gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafın TÜRKPATENT nezdinde marka işlem dosyasına ve huzurdaki dava dosyasına sunduğu belge ve delillerden ve TÜRKPATENT’in T/02142 sayılı özel sicil kaydından; “Şekil+ … Sucukları” markasının gıda sektöründe davacı tarafından uzun yıllardır markasal hüviyette istikrarlı bir şekilde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu sektörde tanınmış marka haline geldiği anlaşılmıştır. Ancak; davacının somut olayda SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markasının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması veya gerçekleşme ihtimalinin ispat edilebilmiş olması gerekir. Oysa ki; dava konusu marka genel görünümü itibariyle davacıya ait bu markaya benzememektedir. Bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Belirtilen nedenlerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 325,00 TL posta, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.452,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekilinin, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı …’in yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/06/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza