Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/316 E. 2022/234 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/316 Esas – 2022/234
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/316 Esas
KARAR NO : 2022/234

DAVA : Marka Hakkı İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 07/12/2021
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkı İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 07/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; “…” ibaresinin 2000 yılından bu yana müvekkili şirket adına tescilli olduğunu ve fiilen kullanıldığını, müvekkili şirkete ait “… Türkiye’nin düğün paketçisi” ibareli markanın T/02446 sayı ile TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak kabul edildiğini, “…” ibaresinin ayırt ediciliği bulunan ve müvekkili şirket ile özdeşleşmiş bir marka olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirket tarafından ihdas ve istimal edilen markayı iltibasa mahal verecek şekilde müvekkili şirketin tanınmışlığından istifade ederek haksız gelir elde etmek üzere kötü niyetli olarak ticaret unvanında kullandığını, davalı şirketin ticaret unvanı ile müvekkili şirkete ait markaların ortalama tüketiciler nezdinde iltibasa meydan verecek derecede aynı olduğunu, müvekkili ve davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, davalı şirketin ticaret unvanının tüketici zihninde müvekkili şirkete ait markalarla bağlantı kurulmasına ve müvekkili şirketin seri markası gibi algılanmasına sebebiyet vereceğini, davalı şirketin müvekkili şirket markalarının tanınmışlığından haksız olarak fayda sağlayacağını, müvekkili şirket markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, davalı kullanımlarının haksız rekabet teşkil ettiğini, davalıya hak ihlali ve tecavüzün ihtarname ile bildirilmeye çalışıldığını, ancak tebligatın iade edildiğini, davalının faaliyet gösterdiği Ankara ilinde müvekkili şirketin 35 şubesi bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu beyanla; haksız rekabetin ve marka hakkına tecavüzün tespitine, davalının müvekkili şirkete ait tescilli markaya tecavüzünün men’ine, davalının ticaret unvanından “… …” ibaresinin terkinine, 10.000,00-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, marka hakkı ihlali ve haksız rekabet iddialarından kaynaklı hukuki korunma istemlerine yöneliktir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının, ticaret unvanında “… …” ibaresini kullanmasının, davacıya ait “…” ibareli marka haklarına tecavüz oluşturup oluşturmadığı, bu eylemin aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabete sebebiyet verip vermediği, davacıya ait “…” markalarının Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ulaşıp ulaşmadığı, bunlara bağlı olarak; marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, marka hakkına tecavüz eylemlerinin men’i, davalının ticaret unvanında yer alan “… …” ibaresinin terkini ve 10.000,00 TL manevi tazminat istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesi sunmadığından dilekçe teatisi tamamlanmış, davacı yanın sunduğu deliller alınmış, marka tescil ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davalıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, davalı taraf yargılamayı takip etmediğinden taraflar sulhe teşvik olunamamış, uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin hususlar bakımından bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek yargılamayı takip eden davacı yana tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Marka hakkına tecavüz sayılan haller, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununun (SMK) 7.maddesine de atıf yapılmak suretiyle 29.maddesinde düzenlenmiştir. SMK m.29/1-a yollaması ile uygulanması gereken;
SMK m.7/2-b hükmüne göre;Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması,
SMK m.7/3-e hükmüne göre; İkinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilecek bir işaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması, marka hakkını ihlal eylemi niteliğindedir.
SMK m.7/3-e düzenlemesi, 2015/2436 sayılı AB Marka Direktifi’nin 10/3-d (aynı hükmün eşdeğeri Topluluk Tüzüğü m.9/3-d) maddesinin iç hukuka aktarılması ile ihdas edilmiştir. Burada tartışılması gereken husus, markanın veya benzerinin ticaret unvanında yer almasının mutlaka marka hakkı ihlali olarak görülüp görülmeyeceğidir. AB Marka Direktifi’nin 19.resitalinde böyle bir kullanımın marka hakkı kapsamında görülebilmesi için işaretin mal veya hizmetleri ayırt edecek biçimde kullanılması gerektiği belirtilmektedir. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, 2018, İstanbul, s.554-555) Nitekim, marka bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğerlerinden ayırt etme işlevini görürken ticaret unvanı tacirleri ayırt etmeye yarayan işarettir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun ticaret unvanına ilişkin 39’uncu maddesine göre her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır. Marka bir işletmenin mal ve hizmetlerini diğerlerinden ayırt etme işlevini görürken, ticaret unvanın tacirleri birbirinden ayırt etmeye yarar. Esasen bu iki ayırt edici işaretin işlevleri birbirinden farklıdır. Bu kapsamda belirtmek gerekir ki işaretin ticaret unvanı olarak tescil ettirilmesi başlı başına marka hakkı ihlali oluşturmamaktadır. Şöyle ki; marka hakkı kapsamında yasaklanabilecek haksız kullanım şekilleri SMK madde 7/3 hükmünde düzenlenmiş, ancak SMK’nın 7’nci maddesinin üçüncü fıkrasında; “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir.” denilmiştir. Dolayısı ile üçüncü fıkra kapsamında yasaklanabilecek durumlar 7’nci maddenin ikinci fıkrasından bağımsız şekilde düşünülmemelidir. Çünkü fıkrada, ikinci fıkra kapsamına giren işaretlerin ticaret alanında kullanılması halinde yasaklanabileceğinden bahsedilmektedir. Maddenin 2’nci fıkrası ise karıştırılma ihtimali bulunmasını şart koşmaktadır. Bu durumda da kullanılan işaretlerin benzer olması yanında, davalı kullanımlarının markanın fonksiyonlarını etkilemeye müsait olması ve kullanımın ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali yaratması gerekmektedir.
Bununla birlikte; 6769 sayılı SMK, marka tescilinden doğan hakların kapsamını biraz daha belirginleştirmiştir. Tescilli bir markanın sahibinden izinsiz biçimde SMK 7/2. maddesinin a, b, c hükümlerinde öngörülen model ve 7/3. Maddesinde belirtilen şekilde kullanılması marka hakkına tecavüz olarak ifade edilmiş ve 7/3-e hükmüyle markanın ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması açık biçimde marka hakkına tecavüz olarak nitelendirilmiştir.(Merdivan, Fethi (2020) ‘6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu-Sistem, İlkeler ve 556 Sayılı KHK Dönemindeki Yargıtay Kararlarının Yeni Dönemde Uygulanabilirliği (Marka)’ Ankara Barosu Fikri Mülkiyet ve Rekabet Hukuku Dergisi, C:22, S:21, s.30)
Bir ticari unvanın, salt ticari unvan olarak kullanılması, her zaman markasal fonksiyon icra etmeyeceği anlamına da gelmez. Ticari unvanını, salt ticari unvan olarak kullanan kimsenin, bu ticari unvanı altında yaptığı ticari faaliyetin türü ve piyasanın algısına göre, markasal etki oluşturduğundan da söz edilebilir. Bu durumda, önemli olan husus; sonraki tarihli ticaret unvanının tescilli olduğu faaliyet alanları ile önceki tarihli markanın tescili kapsamında yer alan mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olup olmadığı, ticaret unvanı ile markayı oluşturan işaretlerin aynı veya benzer olup olmadığı, bu benzerliklerin ilgili tüketici kesimi nezdinde önceki tarihli marka ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak nitelikte olup olmadığıdır. Bu ise; ticaret unvanının markasal fonksiyon icra etme kabiliyetinin her somut olayda bulunup bulunmadığını irdelemeyi gerektirir. Hemen belirtmek gerekir ki; karşılaştırılan faaliyet alanları içinde müşterek olarak hizmet sunumlarının bulunması halinde; tüketicinin tacirle daha yakın bir ilişki içerisine girmesi, hizmetlerin çoğunlukla bizzat tacirin işletmesi içerisinde sunulması, hizmetlerde markalanacak bir ürün olmayıp, markanın işletme tabelası olarak kullanımı, unvanın da işletmeye asılma zorunluluğu gibi hususlar dikkate alındığında, hizmetlerde ilgili tüketici kesiminin marka ve unvan ayrımı yapmasının zorlaşacağı, dolayısıyla hizmet faaliyet alanına ilişkin ticaret unvanlarında, bu unvanın markasal ayırt edici etkisinin bulunduğunun da göz ardı edilemeyeceği düşünülmektedir. (Bilge, Mehmet Emin (2015) ‘Marka ve Ticaret Unvanı Arasında İltibas’ Ticaret ve Fikri Mülkiyet Hukuku Dergisi, C:1, S:2, s.13)
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, davacı yanca ibraz edilen deliller, davacıya ait marka tescil belgeleri, davalıya ait ticari sicil kayıt bilgileri, hukuki çıkarımları hariç olmak üzere maddi ve teknik tespitler içeren bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre;
Davacı vekili dilekçesinde, “…” ibareli T/02446, 2000 21777, 2003 13803, 2004 37201, 2004 45097, 2004 45182, 2005 06735, 2005 06736, 2005 06738, 2005 29446, 2005 29447, 2008 61163, 2008 61164, 2008 61165, 2008 61166, 2008 66088, 2008 66089, 2008 66727, 2008 66730, 2008 66731, 2009 02883, 2009 02884, 2009 10829, 2009 22377, 2009 31070, 2009 49142, 2009 49143, 2009 49144, 2009 66568, 2010 09193, 2010 57525, 2013 83572, 2014 56238, 2014 81135, 2016 68254, 2017 88580, 2018 38917, 2018 55396, 2018 67828 sayılı markaları gerekçe olarak göstermiştir.
Davalı şirket 22.10.2020 tarihinde kurulmuş olup, davacının gerekçe olarak gösterdiği tüm markalar, davalı şirketin kuruluş tarihinden önce başvuruya konu edilmiştir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalıya ait ticari sicil kayıt bilgisinde yer alan faaliyet alanlarından sarı, kırmızı, mavi, yeşil, mor, kiremit kırmızısı gibi renklerle vurgulananlar ile davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan ve yine aynı renklerle vurgulanan mal ve hizmetlerin aynı veya benzer oldukları, zira bunların benzer tüketici kesimine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları giderdikleri, dağıtım kanallarının benzer olduğu, aralarında rekabet veya birbiri yerine ikame imkânı bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait markaların bir kısmı sadece “…” ibaresinden oluşurken, bir kısmı ise “… LIFE” ibaresi yanında “custom, düğün seti, oda seti, seçmece düğün paketi, süper düğün paketi, dünyanın düğün paketçisi, evlilik paketi, üçü bir arada, salon paketi, çeyiz paketi, tayin paketi” gibi marka vasfı bulunmayan, tanımlayıcı ibareler içermektedir. Davacı markalarının esaslı unsuru, tüketici nezdinde marka algısı yaratan kısmı “…” ibaresidir.
Davalıya ait dava konusu ticaret unvanının da ayırt edicilik sağlaması gereken “ek” unsuru “…” ibaresidir. Davalıya ait ticaret unvanı kapsamında yer alan diğer unsurlar, faaliyet alanlarını belirtmeye yarayan tali nitelikte unsurlardır. Bu anlamda, davacıya ait “…” esas unsurlu markalar ile davalı ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait “…” esas unsurlu markalar ile davalıya ait ticaret unvanı global olarak karşılaştırıldığında; davalıya ait faaliyet alanlarının bir kısmı ile davacıya ait markaların kapsamlarındaki bir kısım mal ve hizmetlerin aynı veya benzer oldukları, gerek davacı markalarının esas unsurunun, gerekse davalının ticaret unvanının ayırt edici unsurunun müşterek olarak “…” ibaresinden oluştuğu, davalıya ait faaliyet alanları ile davacıya ait markaların kapsamlarında yer alan aynılık veye benzerlik teşkil eden bir kısım emtiaların hizmet sektörüne ilişkin olduğu, bu nedenle, daha önce davacıya ait “…” markalı hizmetlerden faydalanan ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu ticaret unvanı ile aynı ya da benzer hizmet alanlarında karşılaştığı takdirde, bu ticaret unvanı ile davacı markaları arasında ilişki kurabileceği, davalıya ait ticaret unvanı ile davacı markalarının aynı kökene işaret ettiği hususunda yanılsama yaşayabileceği, bir kısım tüketici kesiminin davalıya ait ticaret unvanı ile davacının farklı tüzel kişilikler olduğunu algılaması ihtimalinde dahi bu kez davacı ve davalı arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşebileceği, dolayısıyla davalıya ait ticaret unvanı ile davacı markaları arasında 6769 sayılı SMK m.7/3-e hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, bu nedenle davalının ticaret unvanında “… …” ibaresine yer vermesi eyleminin SMK m.29/1-a hükmü uyarınca davacıya ait marka haklarına tecavüz oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte; davalının yukarıda yer verilen yukarıdaki eyleminin aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabete sebebiyet verdiği, zira; marka hakkı ihlali oluşturan eylemlerin aynı zamanda genel hüküm olarak haksız rekabete de sebebiyet verdiği, buna bağlı olarak; davalının ticaret unvanında “… …” ibaresine yer vermesi eyleminin TTK m.55/1-a-4 hükmü uyarınca davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davalının, davacıya ait “… …” ibareli marka haklarına tecavüz ve davacı aleyhine haksız rekabet oluşturan eylemde bulunduğunun TESPİTİNE, davalının, davacı markalarına muhtemel tecavüz eylemlerinin MEN’İNE, davalının ticaret unvanında yer alan “… …” ibaresinin ticaret sicilinden TERKİN EDİLMESİNE karar verilmiştir.
Davacı yan manevi tazminat isteminde de bulunmuştur.
Manevi tazminatın amacının, sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilen sınai hak sahibinin ticari piyasada edindiği imaj ve güvenden oluşan manevi ticari varlığında meydana gelen kayıp ve zararların tazmin edilmesi olduğu, manevi tazminatın takdirinde sınai hakkın tanınmışlığı ve ihlal niteliği taşıyan ürünlerin niteliğinin dikkate alınması gerektiği, bu nedenle, sınai hak ihlaline ilişkin fiilin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, işgal ettikleri makam, ekonomik ve sosyal durumları birlikte değerlendirilerek bir sonuca varılması gerektiği, buna göre; tarafların mali, sosyal ve ekonomik durumları, ihlale konu mal veya hizmetlerin niteliği, tarafların kusur oranları, sıfatları, tarafların işgal ettikleri makam ve 4721 sayılı TMK m.4 hükmünde ifadesini bulan hak ve nesafet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde; davalının marka hakkı ihlali oluşturan eylemleri nedeniyle, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE karar verilmiştir.
Sonuç olarak; aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile;
Davalının, davacıya ait “… …” ibareli marka haklarına tecavüz ve davacı aleyhine haksız rekabet oluşturan eylemde bulunduğunun TESPİTİNE,
Davalının, davacı markalarına muhtemel tecavüz eylemlerinin MEN’İNE,
Davalının ticaret unvanında yer alan “… …” ibaresinin ticaret sicilinden TERKİN EDİLMESİNE,
10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 683,10 TL nispi karar ve ilam harcından peşin ve tamamlama ile alınan 230,08 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 453,02 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, marka hakkına tecavüz eylemlerinin men’i, davalının ticaret unvanında yer alan “… …” ibaresinin terkini istemleri bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı manevi tazminat istemi bakımından kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 ve m.13 hükmü gereği hesaplanan 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 170,78 TL tamamlama harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 900,00 TL bilirkişi ücreti, 189,10 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.386,98 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı, Davalının yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2022