Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/314 E. 2022/194 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/314 Esas – 2022/194
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/314 Esas
KARAR NO : 2022/194

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 06/07/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/07/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 06/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1999 yılından bu yana Türkiye’de 100’ü aşkın şubesi ile işitme engeli bulunan bireylere sağlık sektöründe hizmet verdiği ve ayrıca işitme sağlığı hakkında eğitim, seminerler, ulusal ve uluslararası kongreler düzenlediğini; 1999’dan itibaren fiilen kullanılan … markasının 4.4.2001 tarihinden bu yana 41, 42, 43, 44 ve 45. sınıflarda davacı adına tescilli olduğunu; davalıya reklam ve tanıtımlarında … REHABİLİTASYON MERKEZİ ibaresini kullanmaması için 27.11.2019 tarihli ihtarnamenin gönderilmesi üzerine davalının kötü niyetle 06.12.2019 tarihinde marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve 09.12.2019 tarihli ihtarnameye cevabında Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak eğitim hizmeti verdiklerinden bahisle markayı kullanmaya devam edecekleri cevabının verildiğini; taraf markaları arasında iltibasın kaçınılmaz olduğunu; davalının facebook platformu üzerinden … Rehabilitasyon Merkezi markasını kullanarak işitme engellilerin eğitimi için hazırlattığı reklam görsellerinde ve iş ilanlarında … ibaresini kullandığını; İzmir FSHHM’nin E.2021/11 sayılı dosyasında verilen 24.02.2021 tarihli kararla davalının … ibareli kullanımlarının davacı markasına tecavüz ve haksız rekabet olduğunun tespitine, önlenmesine ve ortadan kaldırılmasına hükmedildiğini öne sürerek; Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 30.09.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 14/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının “2019/122818 başvuru numaralı “… özel eğitim ve rehabilitasyon merkezi” ibareli markası ile davacıya ait 2001/06040, 2014/92816, 2019/111923 sayılı “…” ibareli markaların kısmen benzerlik gösterdiğini; ancak başvuru kapsamındaki hizmetler ile davacının 41. sınıfta yeralan hizmetler bakımından kullanımı ispatlanamayan 2001/06040 sayılı markası ile 2014/92816 ve 2019/111923 sayılı markalarının kapsamında yeralan hizmetler benzer olmadığından karıştırılma, ilişkilendirilme ihtimallerinin ortaya çıkmayacağını; ve markaların benzerliğinin kötü niyet iddiasının kabulü için yeterli olmadığı öne sürülerek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 22/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının 2019/122818 başvuru numaralı 41. sınıfa konu hizmetler için yapılan markasının kapsamı ile davacı markalarının kapsamının çakışmadığını, iltibasın mümkün olmadığını; esasen bir şekil benzerliğinin de olmadığını; tarafların müşterilerinin de alakasız olduğunu, davalının tıbbi işitme cihazı satışıyla iştigal etmediğini, davacının kendi markalarının kapsamında olmayan davalının emtia listesi kapsamındaki hizmetlerde faaliyet gösterdiğini iddia ettiğini ve davacının faaliyet göstermediği eğitim sektörü gibi alanlarda dahi marka tescili alırken fiilen faaliyet gösterdiği bir alanda marka tescili yaptırmayı ihmal ettiği iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu öne sürerek davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/122818 sayılı “… Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait 2001/06040 sayılı “Şekil+…”, 2014/92816 sayılı “Şekil+… işitme cihazları” ve 2019/111923 sayılı “Şekil+… işitme cihazları” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, 2001/06040 sayılı markanın 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından kullanılmadığına ilişkin ileri sürülen def’inin yerinde olup olmadığı, davalı şahsın marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şahsın 06.12.2019 tarihinde “… Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi” ibareli 41. sınıfta bulunan hizmetler bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, 2019/122818 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1 ç hükmü gereği “Eğitim ve öğretim hizmetleri.” için kısmen reddedilmesine karar verildiği, kalan hizmetler için 27.12.2019 tarih ve 339 sayılı Bülten’de başvurunun ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 10.01.2020 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1 ve m.6/9 hükümleri kapsamında 2001/06040, 2014/92816, 2019/111923 sayılı markalar mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı şahsın 06.03.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, dilekçesinde 2001/06040 sayılı markanın 41.sınıfta kullanılmadığına ilişkin kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 15.07.2020 tarihli kullanım ispat formu sunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından 19.11.2020 tarihli itirazın yeniden incelenmesi talebinde bulunulduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 30.09.2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, YİDK kararının davacı marka vekiline 04.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki davanın açıldığı tespit edilmiştir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 30.09.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Davacının hakkında kullanmama def’i ileri sürülen 2001/06040 sayılı markasını, tescili kapsamındaki 41.sınıfta yer alan hizmetler bakımından, dava konusu marka başvuru tarihinden önceki son 5 yıl içinde ciddi surette kullandığını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle söz konusu marka kapsamındaki 41.sınıf hizmetler SMK m.6/1 hükmü incelemesinde dikkate alınmamıştır.
Dava konusu marka başvurusu kapsamındaki “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” ile davacıya ait 2014/92816 ve 2019/111923 sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler.” arasında benzerlik ilişkisi bulunmaktadır. Zira bu hizmetler arasında; birbirini tamamlama, birinin diğerini ikame etme özelliğinin bulunduğu, benzer alıcı çevresine hitap ettikleri, benzer ihtiyaçları giderdikleri tespit edilmiştir. (Bkz; aynı yönde Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 09.12.2019 tarih, 2019/1100 Esas 2019/7968 Karar) Bu nedenle söz konusu hizmetler bakımından; bilirkişi raporunda yer alan aksi yöndeki kanaate iştirak edilmemiştir.
Yukarıda yer verilen hizmetler haricinde; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler ile davacıya ait itiraza mesnet markalar kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler arasında ise benzerlik ilişkisi bulunmamaktadır.
Dava konusu marka başvurusunun esaslı unsuru “…” ibaresidir. Markada yer alan “Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi” ibaresi, markanın tamamlayıcı unsuru olup, markasal ayırt edicilik incelemesinde arka planda kalmaktadır. Markada yer alan ve “U” harfi üzerinde beliren şekil unsuru ise markanın genel görünümü içinde “…” ibaresine göre arka planda kalmaktadır.
Davacıya ait itiraza mesnet markaların esaslı unsuru “…” ibaresidir. Markalarda yer alan “işitme cihazları” ibaresi ve “şekil” unsuru “…” ibaresine göre arka planda kalmaktadır.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; Davacıya ait “…” ibareli markalar ile dava konusu “…” esas unsurlu markanın esas unsurları itibariyle aynı oldukları, davacıya ait 2014/92816 ve 2019/111923 sayılı markaların kapsamlarında yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler.” ile dava konusu marka kapsamında yer alan “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” arasında benzerlik bulunduğu, buna göre; daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler.”inden yararlanan ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” esas unsurlu markayı “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, bu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait markalar ile ilişkilendireceği, bu markayı davacıya ait markalardan biri zannedeceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, sair davaya konu hizmetler bakımından bu yönde bir tehlike bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu bulunmadığından kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından … sayılı YİDK kararının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar
verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri.” bakımından … sayılı YİDK kararının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/4 olarak kabulüne,
6-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma ve 31,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 106,00 TL tebligat, posta masrafı olmak üzere toplam 2.196,80 TL yargılama giderinin 1/4 ü olan 549,20 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.647,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harcına ilişkin yargılama giderinin 3/4 ü olan 6,38 TL’sinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine, bakiye 2,12 TL yargılama giderinin davalı … üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, davacı vekili, davalı şahıs vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/07/2022