Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/312 E. 2022/226 K. 30.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/312 Esas
KARAR NO : 2022/226
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 05/12/2021
KARAR TARİHİ : 30/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/10/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/12/2021 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1998 yılından beri faaliyet gösteren … firmasını 2003 yılında satın almasıyla “… …” çatı markası altında dondurma üretmeye başladığını, davacının tescilli markalarına bir yenisini eklemek amacıyla “… … …” ibareli markanın 30. sınıfa giren bir kısım emtialarda tescili için davalı TÜRKPATENT nezdinde bir marka başvurusunda bulunduğunu, bu başvurunun tescil edilmek üzere ilanına davalı firmanın “…”lu markalarına dayalı olarak itiraz ettiğini, bu itirazın TÜRKPATENT YİDK tarafından nihai olarak kabul edilmesinin ve davacının başvurusunun reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira davacının “…” markaları üzerinde uzun yıllardır hak sahibi olduğunu, nitekim bu markaların ilk sahibi olan dava dışı … Holding A.Ş.’nin “… …” markasına ilişkin bütün marka haklarını davacıya devrettiğini, … Holding A.Ş.’nin marka feragatinden sonra markanın kullanımından hiçbir şekilde feragat edilmediğinden ve markalara ilişkin tüm haklar davacı tarafından devralındığından davacının bu markalar üzerinde kazanılmış hakkının bulunduğunu, davacının “…”lu markalarının başta dondurma ürününde olmak üzere tüketici nezdinde tanıtımı için büyük yatırımlar ve harcamalar yaptığını, bu şekilde markasal hüviyette ayırt ediciliği düşük olan “…” ibaresine ayırt edicilik kazandırdığını ve tanınmış marka haline getirdiğini, davacının bu seri/tanınmış markalarına dayalı müktesep hakkından dolayı yapmış olduğu yeni tarihli/huzurdaki davaya konu marka başvurusunun reddedilmesinin kabul edilebilir olmadığını, bu markaların hepsinin 30. Sınıf için tescilli olduğunu, davacının “… …” markaları üzerinde kazanılmış hakkının olduğu yönünde Yargıtay incelemesinden de geçerek kesinleşmiş emsal mahkeme kararlarının bulunduğunu ileri sürerek; TÜRKPATENT YİDK’nın 08.10.2021 tarihli … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğunu, zira tarafların markalarında kullanılmış olan “…” ibaresinin karşılaştırılan markaların esas unsuru olduğunu, ayrıca karşılaştırılan markaların aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, yani taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı 2010 09091 sayılı markanın tescili kapsamına giren emtialarla huzurda dava konusu edilen markanın kapsamına giren emtiaların farklı olduğunu, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı diğer markası olan 2010 17562 sayılı markanın da asli unsurunun huzurda dava konusu edilen davacı markasından çok farklı olduğunu, dolayısıyla davacının bu markalar nedeniyle korunması gereken müktesep bir hakkının bulunmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … Pastacılık Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili 20/01/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının “…” markasını davacı firmadan çok daha önce tescilli marka olarak kullanmakta olduğunu, zira davalının bu markayı 1998 yılından beri İzmir’in nezih semtlerinde şubeler açarak aralıksız kullandığını ve tüm Türkiye’de bu markaya bilinirlik ve itibar kazandırdığını, davalının “…”lu markalarının 99 016265, 2008 07680, 2009 36009, 2010 54686, 2011 04177, 2014 90845, 2014 04627, 2011 04177, 2011 86313 ve 2014 32579 sayılar ile tescilli olduğunu, bu marka tescillerinin davacı firmanın müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markalarından daha önceki tarihlerden beri koruma altında olduğunu, zaten davacının bu markalarının tescili aşamasında bu tescillere davalı tarafından itiraz edildiğini ve davalının itirazları üzerine bu markaların reddedildiğini, davacının 30. Sınıf kapsamında tescilli ve tanınmış bir “…” markasının bulunmadığını, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı 2010 17562 ve 2010 09091 sayılı markaların asli unsurlarının davacının dava konusu markası ile aynı olmadığını, bu yüzden davacının müktesep hak iddialarının somut olayda dinlenemeyeceğini, ayrıca da bu markalardan 2010 17562 sayılı markanın tescil tarihinin 14.01.2019 olduğunu ve bu derece yeni tarihli bir markanın müktesep hak iddialarına mesnet alınamayacağını, davacının 2010 09091 sayılı markasının kapsamına giren emtialarla davacının dava konusu edilen markasının kapsamına alınmak istenilen emtiaların aynı/aynı tür olmadığını, dolayısıyla davacının bu markalarının müktesep hak kriterlerini sağlamadığını, davacının delilleri meyanında sunduğu kararlardan başka, taraflar arasında yargıya intikal etmiş bir başka davada Ankara 4. FSHHM’nin 2019/201 Esas nolu dosya kapsamında vermiş olduğu direnme kararının Yargıtay tarafından onandığını ve bu kararın kesinleştiğini, söz konusu uyuşmazlıkta davacının “…”lu markalar üzerinde müktesep hakkının bulunmadığına karar verildiğini, ayrıca da somut uyuşmazlıkta karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olduğunu, zira taraf markalarının esas unsurunun birebir aynı “…” ibaresi olduğunu, davacının bu markasının davalının tescilli ve tanınmış “…”lu seri markalarının içerisine sızma ihtimalinin yüksek olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2019/104720 nolu “… … …” ibareli marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 25.10.2019 tarihinde 2019/104720 sayılı “… … …” ibareli, 30.sınıfta bulunan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” emtiaları için tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 12.12.2019 tarih ve 338 sayılı Resmi Marka Bülteninde yayımlandığı, davalı şirketin 23.12.2019 tarihinde 99 016265, 2008 07680, 2009 36009, 2010 54686, 2011 04177, 2011 86313, 2014 90845, 2014 04627 ve 2014 32579 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK m.6/1, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında yayına itiraz dilekçesi sunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların SMK m.6/1 hükmü uyarınca haklı bulunarak marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından 23.12.2020 tarihinde karara itirazda bulunulduğu, davalı şirket tarafından 04.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirildiği, itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 11.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, davacıya ait önceki tarihli markalar, yüksek yargı kararları, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 08.10.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Dondurmalar, yenilebilir buzlar.” emtiaları; davalı şirketin 2014 90845, 2014 32579 ve 2009 36009 sayılı markalarının kapsamında birebir yer almaktadır. Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan emtiaların bir kısmı ise yine davalı şirkete ait redde mesnet 2010 54686 sayılı marka kapsamında yer almaktadır. Dolayısıyla, somut uyuşmazlıkta; davalı şirketin 2014 90845, 2014 32579 ve 2009 36009 sayılı markaları özelinde, davacının markasının reddedildiği tüm emtialar açısından emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, doğrudan söylenebilecektir. Davalı şirketin redde mesnet diğer markaları açısından ise; bu markaların hepsinin gıda ile ilintili emtialarda tescilli olduğu görünüyor ise de, bütün bu yiyecek ve içecek maddeleri ve yiyecek/içecek sağlanması hizmetleri ile davacının markasının tescili kapsamına alınmak istenilen, daha ziyade pişirilmeden tüketilmeye hazır/seri olarak üretilmiş paketli gıdaların hitap ettiği tüketici kesimi, karşıladığı ihtiyaçlar, hedeflenen tüketicilerin profillleri itibariyle davalının markalarının kapsamına giren emtialar ile yakınlaşmadığı, ancak ve sadece, bir kısım ham maddeleri, satış yerleri ve dağıtım kanalları yönünden yakınlaştığı, bu nedenle de davalının redde mesnet diğer markaları yönünden, davacının markasının tescil edilmek istendiği emtialar ile ancak ve sadece düşük seviyede bir emtia benzerliğin gerçekleştiği düşünülmüştür.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; “… … …” ibareli kelime markasından oluştuğu, markanın standart yazı karakteri ile mizanpajının yapıldığı tespit edilmiştir.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; “… Patisserio+Şekil”, “Şekil+B … PATISSERIE”, Şekil+B … N’ice Cream”, “…”, “… Nice Cream”, “PASTA …” ibarelerinden oluştukları tespit edilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu marka başvurusu kapsamından çıkartılan ve eldeki davaya konu olan emtialar ile aynı emtiaları tamamen veya kısmen içeren redde mesnet 2010 54686 sayılı “…”, 2014 90845 sayılı “… Nice Cream” ve 2014 32579 sayılı “PASTA …” markaları ile dava konusu “… … …” marka başvurusu arasında gerek emtiaların ayniyete varan derecede benzerliği, gerekse markaları oluşturan esas unsurlarının müşterek olarak “…” ibaresi üzerinde toplanması nedeniyle davaya konu emtiaların hitap ettiği içinde çocukların da bulunduğu nispeten düşük bilinç seviyesine sahip ortalama tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzerlik bulunduğu, zira; dava konusu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin davacının şemsiye markası olduğu, bu marka başvurusunda yer alan “…” ibaresinin davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliğinin bulunmadığı, dolayısıyla dava konusu marka başvurusunun esaslı unsurunun “…” ibaresi üzerinde toplandığı, redde mesnet olup yukarıda belirtilen markalarda yer alan “Nice Cream” ve “PASTA” ibarelerinin de davaya konu emtialar bakımından ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu nedenle redde mesnet markaların esaslı unsurunun da “…” ibaresi üzerinde toplandığı, bu nedenle daha önce redde mesnet 2010 54686 sayılı “…”, 2014 90845 sayılı “… Nice Cream” ve 2014 32579 sayılı “PASTA …” markalarını gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan nispeten düşük bilinç seviyesine sahip tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “… … …” ibareli markayı, davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı redde mesnet markalar ile ilişkilendireceği, bu markayı redde mesnet markaların serisi niteliğinde zannedeceği, bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılama ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, belirtilen nedenlerle; yukarıda karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, redde mesnet sair markalar bakımından ise; dava konusu marka ile bu markaların kapsamlarındaki emtialar arasında düşük düzeyde benzerlik bulunması, redde mesnet bu markaların salt “…” ibaresinden oluşmaması, bu ibarenin yanı sıra farklı renk, yazım stili ve kelime unsurları da ihtiva ettikleri, böyle bir durumda genel görünüm itibariyle redde mesnet bu markalar ile dava konusu marka başvurusu arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih 2014/11-696 Esas 2016/778 Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun kısmen aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Davacı vekilinin marka işlem dosyasında ileri sürdüğü müktesep hak iddiası, marka işlem dosyasında ileri sürülen iddialar ile sınırlı olmak kaydıyla aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak …, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; Davacının dava konusu edilen markasının kapsamına almak istediği emtiaların tamamı, davacının önceki tarihlerde tescilli olan 2007 01988 sayılı markasının emtia listesi kapsamında birebir yer almaktadır. Davacının 2010 09091 sayılı markasının kapsamına giren emtialar ise, dava konusu marka başvurusunun emtia listesine giren emtialardan tamamıyla farklıdır. Bu nedenle davacının 2010 09091 sayılı markası, dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasına mesnet olamaz. Davacının tescil ettirmek istediği markasında, tasviri/tanımlayıcı niteliği haiz olduğu tespit edilmiş olan “…” ibaresi haricinde kalan “…” ibaresinin çatı marka vasfının bulunduğu ve “…” ibaresinin markanın esas unsuru olduğu, davacının 2007 01988 sayılı markasının ise, tek başına “…” ibaresinden oluştuğu, buna göre; davacının 2007 01988 sayılı markasının asli unsuru korunarak dava konusu marka başvurusunun oluşturulduğu söylenemeyeceğinden, davacının söz konusu önceki tarihli markası da iş bu dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasına mesnet alınamaz.
Son olarak; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 21/01/2019 tarih 2017/2057 E 2019/504 K sayılı kararında belirtildiği üzere; dava dışı … Holding tarafından 2010 17562 sayılı “… DONDURMA KEYFİ … JUNIOR” ibareli marka başvurusu yapılmış ve anılan başvuru davacı şirkete devredilmiştir. Davalı şirketin 2010 17562 sayılı başvuruya itirazı TÜRKPATENT tarafından kabul edilmişse de Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2013/104-2014/263 E.K. sayılı ilamı ile 2010 17562 sayılı başvuru tarihi itibariyle … Holding A.Ş’nin “…” ibareli markalarından henüz feragat etmediği, bu nedenle “…” ibareli markaların 2010 17562 sayılı başvuru için devralan davacı yararına kazanılmış hak teşkil edeceği kabul edilerek TÜRKPATENT YİDK kararının kısmen iptaline karar verilmiş, karar temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
Belirtilen açıklamalara göre somut olayda; dava dışı … Holding A.Ş tarafından başvurusu yapılan ve bilahare davacıya devredilen 2010 17562 sayılı “… DONDURMA KEYFİ … JUNIOR” ibareli markanın, devralan davacı adına tescilinin sağlandığı gözetilip, bu tescilin asıl unsurlarının muhafaza edildiği eldeki davaya konu 2019 104720 sayılı “… … …” ibareli marka bakımından davacı lehine müktesep hak oluştuğu söylenemeyecektir. Şöyleki; yukarıda izah edildiği üzere, müktesep hakkın oluşma koşullarından biri de; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markanın yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığı hususunun çözümlenmesine dayanmaktadır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markadan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır.
Somut olayda davacıya ait 2010 17562 önceki tarihli marka; sarı ve kırmızı tonlarda, stilize bir yazım şekli ve arka planda geçişkenli renk tonları ile oluşturulmuşken, dava konusu marka başvurusu; şekil ve renk unsurlarından yoksun olarak standart yazım karakteri ile oluşturulmuştur. Dava konusu marka başvurusunun bu standart mizanpajının umumi intiba olarak davacıya ait önceki tarihli 2010 17562 sayılı markaya yakınlaşmasından ziyade özellikle redde mesnet olup standart yazım karakteri ile oluşturulmuş …. sayılı markaya yakınlaştığı, bu nedenle davacının önceki tarihli söz konusu markasının da iş bu dava bakımından müktesep hak iddiasına mesnet olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; davacının önceki tarihli markalarının hiçbirinin iş bu dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak iddiasına mesnet olamayacağı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; sonucu itibari ile hukuka aykırı bulunmayan davaya konu YİDK kararının iptali isteminin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 31,50 TL vekalet harcı, 266,00 TL posta-tebligat, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.416,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Pastacılık Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin yapmış olduğu 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Pastacılık Gıda Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/09/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza