Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/31 E. 2021/370 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/31 Esas – 2021/370
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/31 Esas
KARAR NO : 2021/370

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 05/02/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 05/02/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1991 yılında kurulduğunu, … teşebbüslerini içerecek şekilde turizm sektöründe çok geniş bir hizmet yelpazesiyle faaliyet gösterdiğini, Türkiye’nin iç pazardaki en büyük turizm şirketlerinden biri haline geldiğini, müvekkili şirketin verilen hizmetlerin tanıtımı ve pazarlanması maksadıyla her yıl ciddi miktarda reklam ve tanıtım bütçesi ayırdığını, tanıtım ve pazarlamaya yönelik olarak yürütülen faaliyetler sonucu müvekkili şirkete ait … markalarının kamuoyunda çok iyi bilinen markalar olarak teşekkül ettiğini, yurt içinde turizm sektöründe pazar lideri konumuna geldiğini, TPMK nezdinde uzun yıllardır tescilli olup, müvekkili şirket tarafından kullanıldığını ve tanınmış marka haline geldiğini, davalı …’in … markası için yapmış olduğu başvurusun … ve … esaslı unsuruna sahip müvekkil markaları ile birebir aynı olduğunun görüldüğünü, müvekkili şirket tarafından davalının marka tesciline ilişkin talebine itiraz edildiğini, söz konusu itirazın reddedildiğini ve akabinde YİDK’ya başvurulduğunu, YİDK’nın 15/12/2020 tarihli … sayılı kararı ile müvekkili şirket tarafından yapılan itirazın yeniden incelendiğini, müvekkili şirkete ait … ve … ibareli tescilli markalar ile davalı …’in … ibareli markasının birbirlerine ayniyet derecesinde benzer olduğunu, taraf markaları ile verilen mal ve hizmetler arasında kısmi de olsa benzerlik bulunduğu, … ve … ve diğer tescilli markaların bilhassa esaslı unsurları ve okunuşları bakımından birbirlerine neredeyse ayniyet derecesinde benzer olduklarının açık olduğunu, davalının müvekkili şirketin tanınmış marka tesciline sahip … markasının ve tescilli … markasının yurt içinde ve yurtdışında sahip olduğu itibarından haksız olarak faydalanmak maksadıyla binlerce farklı seçenek arasından müvekkili şirket markasına neredeyse ayniyet derecesinde benzer … markasını hiçbir haklı gerekçe olmaksızın tescil ettirdiğini, müvekkili şirketin turizm sektöründe uzun yıllardır faaliyetlerini sürdürdüğünü, sektördeki konumunu pekiştirmek maksadıyla 07/03/2019 tarihinde TPMK nezdinde tanınmış marka başvurusunda bulunduğunu ve bu başvurunun TPMK tarafından yerine görülerek müvekkili şirkete ait … markasının … tescil numarası ile resmi olarak tescillendiğini, davalının müvekkili şirkete ait markalarla ayniyet derecesinde benzer … işaretini tescil ettirmek suretiyle tüketiciler nezdinde karıştırılmaya yol açtığını, aynı zamanda müvekkili şirketin hem turizm sektöründeki tanınmışlığından hem de tanınmış marka tesciline sahip … markasının itibarından haksız bir şekilde yararlanmak suretiyle haksız rekabet fiilinde bulunduğunu, davalı şahsın kötü niyetli olduğunu belirterek; taraflarına 16/12/2020 tarihinde tebliğ olunan, TPMK YİDK’nın vermiş olduğu müvekkili tarafından yapılan itirazın reddine dair 15/12/2020 tarihli … sayılı kararının iptali ile diğer davalının 16/09/2019 T. Ve … başvuru nolu … ibareli markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 19/02/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … ibareli marka tescil başvurusu ile ilgili olarak iptali talep edilen YİDK’nın … sayılı kararı ile … başvuru numaralı “…” ibareli başvurunun ilanına yapılmış olan itirazın reddi yönündeki Markalar Dairesi Başkanlığı kararına karşı, başvurunun … sayılı “…”, “e …”, “…”, “…”, “…+”, “…”, “…”, “…” ibareli markalar ile karıştırılma ihtimali, tanınmışlık, diğer fikri haklar ve kötüniyet gerekçeleriyle 6769 s. SMK’nın 6 ncı maddesi uyarınca reddedilmesi talebiyle yapılan itirazın incelendiğini, inceleme sonucunda, Kurulun başvuruya konu marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen … sayılı “…”, “e …”, “…”, “…”, “…+”, “…”, “…”, “…” ibareli markaların bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımından benzer markalar olduğu görüşünde olduğunu, ancak başvuru kapsamında bulunan “SINIF KODU : 06 Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, kapı ve pencere kolları, metal menteşeler, ispanyoletler, metal kilitler, kilit anahtarları, metalden anahtar taşıma halkaları, metalden makaralar. SINIF KODU : 17 Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).” malları ile … sayılı markaların eşya listelerinde yer alan mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunmadığını tespit ettiğini,”…” ibareli başvurunun “SINIF KODU : 06 Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, kapı ve pencere kolları, metal menteşeler, ispanyoletler, metal kilitler, kilit anahtarları, metalden anahtar taşıma halkaları, metalden makaralar. SINIF KODU : 17 Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).” için tescili veya bu mallarla ilgili olarak kullanımı halinde 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesinde sayılan koşulların ortaya çıkacağına ilişkin olarak, itirazda, muterizin “…” markasına verilecek zararın ya da markasının ününden sağlanacak yararın nelerden oluşacağını ve nasıl ortaya çıkacağını gösterir ve olayların olağan akışı içinde belirtilen durumların gerçekten olası olduğu yönünde bir sonuca varmak için yeterli kanaat oluşturacak deliller, argüman ve savlar sunulmadığından, Kurul’da da bu yönde bir kanaat oluşmadığından, başvurunun 6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi uyarınca reddini gerektirecek haklı ve geçerli bir sebep bulunmadığı görüşüne varılmış ve bu yöndeki itirazın da kabul edilmediğini, davaya konu markanın, mal/hizmet listesi açısından davacı markaları ile benzememekle beraber davacı markalarının tanınmış olduğu sektörde ilişkilendirilebilecek bir mal ya da hizmet de ihtiva etmediğini, kurumun YİDK tarafından alınan dava konusu kararının usule ve hukuka uygun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 08/04/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; … Vana firmasının ticari faaliyetine konu ettiği ürünlerin genel anlamda tesisat ürünleri olduğunu, metalli ve metalsiz tesisat ekipmanlarının üretimini, teminini ve ihracatını yaptığını, metaller, metal insertler, salmastralı vanalar, küresel vanalar, fleks hortumlar, kollektörler, metalli ve metalsiz yapıştırma grubu tesisat malzemeleri (dirsekler-manşonlar-redüksiyonlar), banyo bataryaları, pirinç malzemeden üretilen ürünler vs gibi nihai tüketiciye değil ancak bu ürünleri sarf malzeme olarak üretiminde kullanan fabrika sahiplerine veya ürünün yurtdışında toptan satışını yapan ve çoğunlukla bayilik mantığıyla ticari faaliyet güden toptancılara satıldığını, satışa arz edilen ürünlerin doğrudan kullanıcının çoğunlukla kullanamayacağı, tesisat ve banyo malzemelerinin üreticilerine veya toptancılarına satılabilen malzemeler olduğunu, davacı … … Turistik Servisleri’nin tüketiciye tatil alternatifleri sunmak üzere kurulmuş olan bir firma olduğunu, davalı müvekkili firmanın tüketici algısının hiçbir teknik veya özel bilgiye sahip olmayan kesim değil, bu alanda ticari faaliyet gösteren, sunulan hizmet ve ürünler için teknik bilgiye sahip tüketici kesimi olduğunu, bu nedenle ortalama tüketici algısının herhangi bir bireye göre değil bu alanda faaliyet gösteren tüketici algısına göre değerlendirilmesi gerektiğini, davacı tarafından ileri sürülen karıştırılma ihtimalinin mevcut markalar arasında söz konusu olmadığını, davacı firmanın tatil hizmetleri vermekte iken müvekkili firmanın metalli ve metalsiz tesisat ekipmanlarının üretimini, teminini ve ihracatını yaptığını, perakende olarak genel tüketici sınıfına arz ettiği bir ürün olmadığını, özel ve uzman bir alıcı grubuna hitap ettiğini, davacının sahip olduğu marka ile müvekkilinin markasının farklı sektörlerde faaliyet gösterdiği ve hitap ettikleri tüketici profillerinin farklı olduğunu, karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, markalara ayırt edici özellik kazandıran işaretlerin ve renklerin farklı olduğu, belirtilen hususlar çerçevesinde yürüttükleri faaliyete ilişkin mal ve hizmetlerin kapsam ve niteliği de dikkate alınarak markaların kavramsal, işitsel ve görsel olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığı beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı …’e ait … nolu “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet “…” ibareli markalar arasında SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca iltibas bulunup bulunmadığı, SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalının kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alakalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı … tarafından 6/7, 6/8, 11/7, 17/3 ve 35/1 alt sınıflarında yer alan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 16/09/2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca 11/7, 6/8 ve 35/1 alt sınıflarında yer alan mal ve hizmetler bakımından re’sen reddine karar verildiği, kalan emtialar bakımından başvurunun 28/10/2019 tarih ve 335 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı şirket tarafından 04/12/2019 tarihinde SMK m.6/1 hükmü kapsamında …. sayılı markalar itiraza mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, davalı …’in 06/02/2020 tarihinde marka yayınına itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nın 21/09/2020 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verildiği, davacı şirketin bu karara karşı 05/10/2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazı değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 15/12/2020 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 16.12.2020 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu, 02.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı marka kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan emtialar; “6.SINIF: Metalden hırdavatçı (nalburiye) eşyası: vidalar, çiviler, cıvatalar, somunlar, pimler, pullar, dağcılar için metal pitonlar, zincirler, metal mobilya bağlantıları ve tekerlekleri, sanayide kullanılan metal tekerlekler, kapı ve pencere kolları, metal menteşeler, ispanyoletler, metal kilitler, kilit anahtarları, metalden anahtar taşıma halkaları, metalden makaralar. 17.SINIF: Lastikten, plastikten veya kauçuktan mamul bükülebilir borular, hortumlar (taşıtlar için kullanılanlar dahil), boru kılıf ve rakorları; tekstilden hortumlar, madeni olmayan boru kılıfları ve rakorları, hortum rakorları, taşıtlar için radyatör hortumları (yangın hortumları hariç).” şeklindedir.
Davacı tarafından YİDK aşamasında yalnızca … sayılı markalara dayandığı, ancak iş bu dava kapsamında sunmuş olduğu dava dilekçesinde ise … sayılı markalara da dayandığı görülmektedir. Bu doğrultuda iş bu dava kapsamında sonradan dayanılan markalar yalnızca markanın hükümsüzlüğü talebi bakımından incelemeye alınacaktır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davaya konu marka; 06. ve 17. sınıftaki mallara ilişkin olup, davacı muterize ait markalarda bu mallar doğrudan bulunmamakla birlikte YİDK aşamasında ileri sürülen … sayılı markaların tescil sınıfları arasında 35.sınıfta yer alan ve bilirkişi raporunda mavi ile renklendirilen malların perakendeciliği hizmeti de bulunmakta olup, davaya konu 6 ve 17.sınıftaki emtialarla, bu emtiaların perakendeciliğine ilişkin davacı markaları kapsamındaki hizmetler arasında benzerlik bulunmaktadır. Zira; bir malın üretilmesinin doğal sonucu, o malın satışı, pazarlanması, perakendeciliğidir. Dolayısıyla anılan mal ve hizmetler arasında birbirini tamamlayıcı işlev bulunduğundan SMK m.6/1 hükmü uyarınca mal ve hizmet benzerliği şartının somut olayda gerçekleştiği kanaatine varılmıştır. Davacıya ait diğer markalar ile dava konusu marka arasında mal ve hizmet benzerliği bulunmamaktadır.
Davaya konu marka başvurusu, mavi renkli kare içerisinde yine mavi renkle ve büyük puntolarla ve italik şekilde yazılmış “…” ibarelerinden oluşan bir kelime markasıdır. Markada başkaca bir unsur bulunmaması karşısında markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının, dava konusu marka kapsamındaki emtialarla benzer hizmetle barındıran itiraza mesnet markaları incelendiğinde; “…”, “e …”, “… group”, “… plus”, “… +”, “… miceware”, “…” ve “…” ibarelerinden oluştukları, davacı markalarının bu markalarının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, “…” ibaresi etrafında kümelenen seri marka ailesinin oluşturulduğu kanaatine varılmıştır.
Davaya konu emtialar; günlük ihtiyaca yönelik mallar olmamakla birlikte, nalbur, yapı market, süpermarket vb. hemen her yerde satılan, fiyatları görece düşük, alıcıların üzerinde uzun zamanlar ayırarak alacağı ürünler olmayıp tüketicilerin dikkat seviyelerinin ortalama olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait … sayılı markalarla dava konusu marka global olarak karşılaştırıldığında; Markaların SMK m.5/1-ç hükmü uyarınca aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer oldukları söylenemese de, “…” ibaresinin müşterek olarak markalarda benzer olarak bulundukları, markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik bulunduğu, “…” ibaresinin davaya konu emtiaları tanımlamayan, bu emtiaların karakteristik özelliklerine hitap etmeyen, davaya konu emtialara ilişkin sektörde yaygın olarak kullanıma tabi olmayan, dolayısıyla somut ayırt ediciliği bulunan bir ibare olduğu, karşılaştırılan markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında düşük düzeyli benzerlik bulunsa da, markaları oluşturan işaretlerin “…” ibaresinden kaynaklı olarak yüksek düzeyde; görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer oldukları, bu hale göre; daha önce davacıya ait markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı, davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu marka ile davacıya ait markalar arasında ilişki kurabileceği, davacı ile davalı şirket arasında idari veya ekonomik bir bağlantı bulunduğu hususunda yanılsamaya düşebileceği anlaşıldığından, karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı tarafın tanınmışlık ve kötü niyet iddiaları, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde incelenmiştir:
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı, “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu beyan etmiştir. Bu doğrultuda Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada, “… TUR” ibaresinin davacı adına … sayı ile tanınmış marka olarak tescil edildiği görülmüştür. Bunun haricinde bilirkişi heyeti tarafından yapılan araştırmalarda mezkûr markanın geniş çerçevede turizm sektöründe tanınmış marka olduğu tespit edilmiştir. Öte yandan “…” ibaresinin dava konusu emtialar açısından tanınmışlığından bahsedilemeyeceği, bu emtialar ile “Turizm”, “Konaklama” vb. faaliyetler arasında uzak yahut yakın bir ilişkinin bulunmaması karşısında, dava konusu marka başvurusu nedeniyle davacı markalarının ayırt ediciliğinin düşebileceği, marka itibarından haksız şekilde yararlanılabileceği ya da itibarının lekelenebileceği olasılığının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava konusu marka ile davacıya ait markaların bir kısmı arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmasının haricinde, davalı şahsın kötü niyetli olarak marka tescil başvurusunda bulunduğuna ilişkin somut olgu bulunmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olduğu iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle dava konusu marka ile davacıya ait bir kısım markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varıldığından davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 132,50 TL posta, tebligat masrafı, 1.800,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.68,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 25,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.20/10/2021