Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/300 E. 2022/260 K. 14.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/300 Esas – 2022/260
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/300 Esas
KARAR NO : 2022/260

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 25/11/2021
KARAR TARİHİ : 14/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 14/11/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 25/11/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; İhtilafa konu markanın “…” ibaresi olup İngilizcedeki karşılığının “…” olması nedeniyle 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun marka olarak tescili talep edilebilecek işaret olarak telakki edilmesinin mümkün olmadığını, … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusu bakımından müvekkili tarafından itiraz edildiğini, Türk Patent Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından … karar numaralı karar ile anılan itirazın reddine karar verildiğini, marka niteliğine sahip olmayan, kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren ibarelerin marka olarak tescil edilemeyeceğini iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline, … numaralı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 6769 sayılı SMK’nın 5/1-(b), (c) ve (d) bentleri uyarınca “…” ibaresinin reddedilen hizmetler bakımından tescil engeli bulunmadığını, dilimizde “…” anlamına gelen davaya konu “…” ibaresinin asgari ayırt ediciliğe sahip olduğunu, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirtmediğini, malların üretildiği veya hizmetlerin sunulduğu zamanı göstermediğini ve 5/1-(d) hükmünde sayılan engelin bulunmadığını, davaya konu YİDK kararının 6769 sayılı SMK hükümlerine uygun tesis edildiğini savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Porselen Turizm ve Vitrifiye San. ve A.Ş. vekili 23/12/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu TÜRKPATENT YİDK kararı ile de belirlendiği üzere ihtilaf konusu markanın 5. madde anlamında bir tescil engeli içermediğini, … ibaresinin davacının da dilekçesinde belirttiği üzere ‘…’ anlamında olduğunu ve bu bütündeki slogan markasının müvekkili adına 2020/06776 sayı ile zaten tescilli olduğunu, müvekkilinin özellikle son yıllarda ihracat üzerine kendi sektöründe elde ettiği başarıları da vurgulamak ve kendi slogan ve tanıtıcı işaretlerini yaratmak için marka kullanımlarında sıklıkla …, … slogan markalarını kullanmakta olduğunu, müvekkilinin 2004/42663 sayılı … PORSELEN DÜNYANIN PORSELENİ markasının da öteden beri zaten hak sahibi olduğunu, dava konusu markanın davacı iddialarının aksine tanımlayıcı olma, markanın mal ve hizmet ilişkisi anlamında ayırt edici olmama, bu ibarenin 5. madde anlamında tescil kabiliyeti olmayan ibarelerden olma durumu bulunmadığını, marka bütününün dava konusu karar ile de yerinde olarak kabul edildiği üzere tescili hak eden bir bütüne sahip olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait “…” ibareli markanın SMK m.5/1-a, m.5/1-b, m.5/1-c ve m.5/1-d hükümleri uyarınca mutlak tescil engeli içerip içermediği, söz konusu markanın hükümsüz kılınmasının gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibareli, 19 ve 35.sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 21.02.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.06.2020 tarih ve 350 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 11.08.2020 tarihinde 6769 sayılı SMK’nın 5.maddesi hükmü kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 30.09.2020 tarihinde itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi sunduğu, yayına yapılan reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 29.12.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 04.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 28.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 07.01.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.381)
6769 sayılı SMK m.5/1-d bendinde; Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hükme göre; tacir ve üreticilerin ticari faaliyette bulunmaları, mal ve hizmetlerini tanıtmaları, sunumda bulunmaları sırasında işin doğası gereği kullanılan sözcüklerin tek başına bir kimsenin lehine marka koruması sağlayacak şekilde tesciline izin verilemez.
Tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, bilirkişi raporunda tespit edilen maddi vakıalar ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu “…” ibareli marka başvurusu İngilizce olup, taraflarca da dile getirildiği üzere Türkçede “…” anlamına gelmektedir. Dava konusu markanın “seramik” ile ilgili olması karşısında tescil kapsamındaki mallar arasında seramik ürününün bulunup bulunmadığı tüm tescil kapsamı içeriğinde tek tek incelenmiştir. İnceleme sonucunda 35. Sınıf kapsamında bir araya getirilerek tüketicilere sunulan mallar arasında “Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.” mallarının bulunduğu tespit edilmiştir. Bu mallar, “dekorasyon eşyaları” olup, seramik ile doğrudan bir ilişkisi bulunmamaktadır. Zira “seramik”; “1.Yüksek ısıda pişirilmiş topraktan yapılan vazo, çanak, çömlek vb. nesne.; 2.Yüksek ısıda pişirilmiş toprak, fayans, porselenden yapılan.” anlamlarına gelmektedir. Başka bir ifadeyle seramik başlı başına bir ürün olmayıp, yüksek ısı ile pişirme sonucunda ortaya çıkan bir ürünün malzemesine ilişkin bir ifadedir. Ayrıca, dava konusu yapılan markanın tek başına “ceramic/seramik” ibaresinden değil, bir bütün olarak “…/…” ibaresinden oluşması karşısında bir slogan oluşturduğu düşünülmektedir. Sloganların da marka olarak tescil edilebilecek işaretlerden olması da dikkate alınmak durumundadır. Bir markanın ayırt ediciliğinin bulunmaması için ilgili tüketiciler nezdinde hiçbir şekilde markasal algı oluşturmaması gerekir. Bir işaretin ayırt ediciliğinin hiç olmaması ile ayırt ediciliğinin zayıf olması ise birbirinden farklıdır. Örneğin satırlarca yazıdan oluşan bir paragrafın tüketicilerin zihninde kalması veya markaya ilişkin bir algı yaratması mümkün değilken bir söz dizisinin marka algısı yaratması mümkündür. Bu söz dizisinin zayıf ayırt ediciliğe sahip olması, hiçbir şekilde markasal algı oluşturmayacağı anlamına gelmeyecektir. Yapılan açıklamalar ışığında dava konusu markanın tescil edildiği mallarla/hizmetlerle bağlı/bağımlı olma gibi bir durumu bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bundan dolayı da dava konusu markanın ssoyut-somut ayırt edici niteliği haiz olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Dava konusu markanın tescil edildiği mal ve hizmetler için doğrudan, telmih yapılmaksızın herhangi bir özellik algısı yaratmasının söz konusu olmayacağı değerlendirilmiştir. Buna göre, dava konusu markanın özellik belirtme durumundan kaynaklı bir tescil engeli barındırmadığı kanaatine ulaşılmıştır. Bununla birlikte; dava konusu markanın bir bütün olarak ticaret alanında herkesin kullanımına açık bir ibare de olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; dava konusu markanın 6769 sayılı SMK m.5 hükmünde düzenlenen mutlak tescil engellerinden herhangi birini bünyesinde barındırmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 31,50 TL vekalet harcı, 97,50 TL posta-tebligat, 1.850,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.097,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Porselen Turizm ve Vitrifiye San. ve A.Ş. tarafından yapılan 31,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Porselen Turizm ve Vitrifiye San. ve A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.14/10/2022