Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/297 E. 2022/289 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/297 Esas – 2022/289
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/297 Esas
KARAR NO : 2022/289
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/11/2021
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/12/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/11/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı firmanın … kod numaralı “… …” ibareli markanın 35. sınıfa giren emtialarda tescili için davalı TÜRKPATENT nezdinde bir başvuruda bulunduğunu, davacının bu markaya karşı “…”lı markalarını gerekçe gösterek ve SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddeleri hükümlerine dayalı olarak itiraz ettiğini, davalı TÜRKPATENT’in bu itirazları reddederek davalı markayı tescil etmiş olmasının haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira “…” markasının davacının yoğun tanıtım faaliyetleri neticesinde Türkiye’de “tanınmış marka” statüsünü kazanmış olduğunu, davacının bu tanınmış ve seri markalarıyla iltibas yaratan davalının “… …” esas unsurlu markasının davacının markalarının tescilli olduğu emtialarda tescil edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taraf markalarının benzerliği değerlendirmesinin markaların esas unsurları olan “…” ve “…” ibareleri üzerinden yapılması gerektiğini, zira davalının markasında geçen “…” ibaresinin “kavram, anlayış görüş” şeklindeki bilinen/yerleşik anlamları nedeniyle ayırt edici niteliği haiz olmadığını, bu ibarelerin de tek harf değişikliği nedeniyle birbirlerine yakın benzer olduğunu, “…” ibaresinin anlamsız ve yaratılmış bir sözcük olmasından dolayı ayırt ediciliğinin çok yüksek olduğunu, davacının 35. sınıfa giren hizmetlerin tamamı yönünden tescilli markalarının olduğunu, dolayısıyla somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği şartının da gerçekleşmiş olduğunu, davacının “…”lı markalarının “tanınmış marka” olduğuna dair TÜRKPATENT nezdinde verilmiş bir tanınmışlık kararının da olduğunu, bu markanın T/00293 no ile tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu, davalının dava konusu edilen markasının davacının seri markalarından biri olarak algılanma ihtimalinin de çok yüksek olduğunu, davalının davacının tanınmış markasıyla bu derecede benzer bir markayı seçmiş olmasının davalının kötü niyetinin ve davacı ile haksız rekabet yapma saikinin açık bir tezahürü olduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 04.10.2021 tarihli ve … sayılı kararının 35/1-4. Sınıflardaki hizmetlerin tamamı ve 35.5. sınıf altında 20. Sınıfa giren ürünlerin satışı hizmetleri bakımından kısmen iptalini ve davalı firmanın … sayılı markasının aynı hizmetler bakımından kısmen hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 10/12/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu markalar arasında ayniyet veya ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunması gerektiğine ilişkin koşulun sağlanamadığını, davalının markasının bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın farklı olduğunu, markaların sadece görsel olarak değil, işitsel ve anlamsal düzeyde de birbirinden farklı olduğunu, her ne kadar davacı taraf, “…” kelimesinin herhangi bir anlamı bulunmadığını ileri sürse de, anılan ibarenin İtalyanca’da “hayat” anlamına geldiğini, işarette geçen diğer ibarenin de Türkçe’de “kavram, anlayış, görüş, tarz” anlamlarına geldiğini, karşılaştırılan markaların harf sayılarının da çok farklı olduğunu, somut olayda SMK m.6/5 hükmünün aradığı şartların karşılanmadığını, bu kriterlerin yani farklı mal ve hizmetlerde markanın kullanılması sonucunda haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi ya da markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi hususlarının somut olayda markalar benzemediği için oluşmadığını, kaldı ki bir markanın tanınmış olmasının, o marka ile benzerlik içeren markaların tesciline her durum ve şart altında engel olunabileceği anlamına gelmediğini, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının da yeterli delil ile ispatlanamamış olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı Vitateks Tekstil Medikal Temizlik Gıda İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. yetkilisi 09/03/2022 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının faaliyet alanının tekstil sektörü olduğunu, dava konusu edilen markasını da silikon yastıklarda kullanmayı hedeflediğini, davacının ise davasına mesnet aldığı “…”lı markalarını vitrifiye yapı malzemeleri, mutfak, banyo gibi ürün gruplarında kullandığını, dava konusu edilen markanın “… …” şeklinde tamlama olarak bir bütün halinde algılandığını, yani davalının markasında davacının markalarında geçen “…” ibaresini kullanmadığını, davalının ortaklarından bir tanesinin “vitamincihane” isimli şirketinden esinlenerek davalı firmanın “…” kelimesini tanıtım vasıtası olarak kullanmaya başladığını, davalının davacının tanınmışlığından faydalanma gibi bir amacının olmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının Kısmen İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Kısmen Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar.Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, deniz yatakları (kampçılar için uyku tulumları hariç).Aynalar.Arı kovanları, suni petekler ve petek çıtaları.Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler.Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul ambalaj, nakliye ve depolama amaçlı variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, bunlarla birlikte kullanılan kapaklar. Ahşap veya sentetik malzemelerden mamul hırdavat (nalburiye) eşyası, mobilya bağlantıları, açma kapama tertibatları.Tahta, mantar, kamış, bambu, hasır, boynuz, kemik, fildişi, balina kemiği, istiridye kabuğu, kehribar, sedef, lületaşı, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları: biblolar, duvara asılan süsler, heykeller ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar.Sepetler, balıkçı sepetleri. Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar.Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler.Bambu perdeler, stor perdeler (iç mekan), şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları.Araç tekerlekleri için metalden olmayan takozlar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” hizmetleri bakımından hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında yukarıda belirtilen hizmetler bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şirketin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı şirkete ait markanın yukarıda belirtilen hizmetler bakımından hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “… …” ibareli, 35.sınıf hizmetlerin tescili amacıyla 03.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.03.2020 tarih ve 344 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 08.05.2020 tarihinde … sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 20.01.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 05.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 05.01.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının bilirkişi raporunun 22.sayfasında yer alan tablodaki markaları, davalının markasının kapsamına alınmak istenen ve dava konusu edilen 35. sınıftaki hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer/ilintili hizmetleri ve bazen de bu hizmetlerin açıklaması niteliğinde olan, aynı işlevdeki hizmetleri kapsamaktadır. Söz konusu hizmetler; benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketicileri aynıdır, pek çoğunun birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri vardır.
Ayrıca; davacının muhtelif markaları, örneğin 2011 97762 ve 2012 07025 sayılı markaları, spesifik olarak 20. sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri için tescillidir. Buna ilaveten, davacının çok sayıda markası (bilirkişi raporunun 23.sayfasında yer alan tablodaki markaları), 20. Sınıfa giren emtialar açısından da tescillidir. Bir takım emtiaların toptan/perakende satış hizmetlerine konu olması durumunda, bu hizmetlerin aynı emtialar ile bağlantılı ve/veya benzer emtialar olduğu, zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyeceği, dolayısıyla, dava konusu edilemiş olan, 35. Sınıf altında, 20. Sınıfa giren emtiaların toptan/perakende satışı/mağazacılık hizmetleri ile davacının markalarının tescilli olduğu emtiaların en azından benzer olduğu, bu mal ve hizmet çeşitlerinin yakın bağlantılı bulunduğu ve birbirini tamamladığı, benzer alıcı çevresine hitap ettiği, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profillerinin aynı olduğu ve benzer markaları bu mal ve hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurmasının mümkün olduğu söylenebilecektir.
Sonuç olarak; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı muhtelif markaları yönünden, davalının markasının kapsamına giren ve dava konusu edilmiş olan tüm hizmetler açısından somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu tespit edilmiştir.
Davalının markasının kapsamına giren ve dava konusu edilmiş olan 35. sınıfa giren hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/ dikkat/özen/seçicilik seviyesi incelendiğinde; bunların alıcının gündelik (her anının, rutininin) ihtiyaçlarını karşılamadığı, sık satın alınan hizmetler olmadığı, bir kısmının da alıcılar tarafından daha ziyade profesyonel meslekleri/iştigal alanları ile alakalı olarak satın alındığı fiili gerçeği de gözetildiğinde, alıcıların bu hizmetleri satın aldığı anda seçicilik/bilinç/dikkat/algı/özen seviyelerinin düşük olmadığı değerlendirilmiştir. Bu alıcılar, söz konusu hizmetleri satın alma kararını verdikleri süreçte daha uzun vakit geçirmekte, muhtelif bilgi kaynaklarından bilgi sağlayarak/makul süreli bir araştırma yaparak yanlış/eksik/kalitesiz mal/hizmet alma riskini azaltmaya çalışmakta, yani bir süre düşünüp değerlendirerek daha çok zahmete ve gayrete katlanarak satın alma kararını vermektedir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın “… …” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların “…” esas unsurlu kelime etrafında oluşturulduğu, davacı markalarının esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, bu sözcüğün davaya konu hizmetler bakımından bilinen bir anlamının bulunmadığı, orijinal bir sözcük olup bu nedenle somut ayırt edici niteliği güçlü olduğu, “…” ibaresinin İtalyanca “Hayat” anlamına geldiği, ayrıca söz konusu sözcüğün Türkçe’de “Vitamin” kelimesinin kısaltılmışı olarak kullanıldığı, “…” sözcüğünün “Kavram. Anlayış, görüş. Tarz. Düzen.” gibi anlamlara geldiği, davaya konu hizmetler bakımından “…” sözcüğünün somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, o halde dava konusu markanın esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, “…” ve “…” sözcükleri arasında ilk üç harfin ve son harfin aynı olduğu, davacı markalarında ayrıca “R” harfinin bulunduğu, dava konusu markanın “…” şeklinde, davacı markalarının esas unsurunun “…” şeklinde telaffuz edildiği, her ne kadar karşılaştırılan markalar arasında müşterek harfler bulunsa da, bu durumun markaları ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer kılmaya yetmediği, farklı hecelere bölünmesi nedeniyle işitsel olarak markaların esas unsurlarının benzer olduğunun söylenemeyeceği, davacı markalarında bulunan “R” harfinin vurgulu bir sessiz harf olup fonetik olarak markalar arasındaki benzerliği bertaraf ettiği, bununla birlikte özellikle dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” kelimesinin “Vitamin” sözcüğünün kısaltılmışı olduğu da nazara alındığında markaların kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduğu, davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi ile birlikte değerlendirme yapıldığında, daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan söz konusu tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “… …” markasını davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacının “…” markasının seramik ürünler, karo seramikler, armatürler, banyo ve mutfak ıslak mekan donatı ürünleri, aksesuarları, iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde davacının uzun yıllara sari yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu işaretin bu sektörlerde davacı firma ile özdeş hale geldiği, bu markanın seramik ürünler, karo seramikler, armatürler, banyo ve mutfak ıslak mekan donatı ürünleri, aksesuarları, iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde sektörlerinde iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, hatta bu markanın davacı adına TÜRKPATENT nezdinde T/00293 kod numarası ile “tanınmış marka” olarak da tescilli olduğu sabit olsa da, somut olayda SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması gerekir. Davacı SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimali olduğuna dair dava/TÜRKPATENT işlem dosyalarına herhangi bir delil sunmamıştır ve bundan da öncelikli olarak taraf markaları birbirine benzememektedir. Davacının markasının seramik ürünler, karo seramikler, armatürler, banyo ve mutfak ıslak mekan donatı ürünleri, aksesuarları, iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde tanınmış olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmez. Tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. Bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argümanlarla ortaya konulmalıdır. Öyle ki; davalının markasının tescil edilmesi halinde, hayatın olağan akışı içinde SMK 6/5 maddesinde sayılan durumların ortaya çıkmasının gerçekten olası olduğu yönünde bir kanaat hâsıl olmalıdır. Aksine, somut olayda; davalının markasının kullanılacağı/tescil kapsamına giren/dava konusu edilen hizmetlerin hitap ettiği sektörlerin ve alıcıların, davacının seramik ürünler, karo seramikler, armatürler, banyo ve mutfak ıslak mekan donatı ürünleri, aksesuarları, iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde tanınmış markasını bilme olasılığının düşük olduğu, bu yüzden de davacının markasına zaten benzemeyen bir markanın 35. Sınıfa giren hizmetlerde kullanılması halinde haksız bir yarar sağlanması, tanınmış markanın itibarına ve/veya ayırt ediciliğine zarar vermesi, olası görülmemiştir.
Sonuç olarak; somut olayda SMK m.6/5 hükmü koşulunun gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 21,40 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 20,00 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 193,50 TL tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.332,10 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı Vitateks Tekstil Medikal Temizlik Gıda İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından yapılan 34,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Vitateks Tekstil Medikal Temizlik Gıda İnşaat Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve davalı şirket vekilinin yüzüne karşı HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/11/2022