Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/296 E. 2023/408 K. 04.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/296 Esas – 2023/408
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/296 Esas
KARAR NO : 2023/408

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü )
DAVA TARİHİ : 23/11/2021
KARAR TARİHİ : 04/10/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı … vekili dava ve replik dilekçelerinde özetle; Davalı firmanın … kod numaralı “…” ibareli markanın 07, 09, 11 ve 21. Sınıflara giren emtialarda tescili için diğer davalı … nezdinde başvuruda bulunduğunu, davacının bu markaya karşı “…”lı markalarını gerekçe göstererek ve SMK’nın 6/1 ve 6/5 maddeleri hükümlerine dayalı olarak itiraz ettiğini, … …’nın davacının bu itirazını davacının itirazlarına mesnet aldığı bir kısım markalar yönünden haklı görerek davalının başvurusunun reddine karar vermişken, davalı firmanın itirazlarını inceleyen … …’nın bu sefer de davalının itirazlarını kabul ederek dava konusu edilen markanın tescil işlemlerinin devamına karar vermesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira “…” markasının davacının yoğun tanıtım faaliyetleri neticesinde …’de “tanınmış marka” statüsünü kazanmış olduğunu, davacının bu tanınmış ve seri markalarıyla iltibas yaratan davalının “…” esas unsurlu markasının davacının markalarının tescilli olduğu emtialarda tescil edilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, taraf markalarının benzerliği değerlendirmesinin markaların esas unsurları olan “…” ve “…” ibareleri üzerinden yapılmasının gerektiğini, zira davalının markasında geçen “…” ibaresinin …’de “enerji, …” şeklindeki bilinen/yerleşik anlamları nedeniyle ayırt edici niteliği haiz olmadığını, bu ibarelerin de tek harf değişikliği nedeniyle birbirlerine yakın benzer olduğunu, “…” ibaresinin anlamsız ve yaratılmış bir sözcük olmasından dolayı ayırt ediciliğinin çok yüksek olduğunu, davacının 07, 09, 11 ve 21. Sınıflara giren emtiaların tamamı yönünden tescilli markalarının olduğunu, dolayısıyla somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği şartının da gerçekleşmiş olduğunu, davacının “…”lı markalarının “tanınmış marka” olduğuna dair … tarafından verilmiş bir tanınmışlık kararının da olduğunu, bu markanın … no. ile tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu, davalının dava konusu edilen markasının davacının seri markalarından biri olarak algılanma ihtimalinin de çok yüksek olduğunu, davalının davacının tanınmış markasıyla bu derecede benzer bir markayı seçmiş olmasının davalının kötü niyetinin ve davacı ile haksız rekabet yapma saikinin açık bir tezahürü olduğunu, davalının fiilen kullanmadığı markalarına dayalı olarak huzurdaki uyuşmazlıkta müktesep hak ileri süremeyeceğini iddia ederek, … …’nın … sayılı kararının iptalini ve … sayılı markanın tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, taraf markaları benzemediği için de davacının tanınmışlık iddiasının somut olaya bir etkisi olmadığını, zaten davacının SMK m.6/5 hükmünde düzenlenmiş olan şartların somut olayda gerçekleşme ihtimali olduğunu ve davalının kötü niyetle marka başvurusu yaptığını ispat edemediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap ve düplik dilekçelerinde özetle; Öncelikle, davacının davasına mesnet aldığı markalarından 02.04.2015 tarihinden önce tescile bağlanmış olanların SMK m.19/2 hükmü uyarınca kullanıldığının ispat edilmesini talep ettiklerini, ayrıca dava konusu edilen markanın kapsamına giren, 07. Sınıftaki; “kesme aparatı, konserve açacakları, elektrikli içecek veya yiyecek otomatları, elektrikli atık giderme üniteleri, yani atık öğütücüler ve atık sıkıştırma makineleri, elektrikli cam temizleme ekipmanları, elektrikli ayakkabı parlatıcıları, ıslak ve kuru vakumlama aparatı, robotik elektrikli süpürgeler, robotik zemin temizleyiciler, yukarıda bahsedilen tüm mallar için parçalar, toz filtre torbaları”, 09. sınıftaki; “Bitki çoğaltma için elektrik kontrolleri, termostatlar, makine tarafından okunabilen veri taşıyıcıları, veri işleme cihazları ve veri işleme programları, bilgisayar oyunları (kaydedilmiş veya indirilebilir yazılım), sesli kitaplar, kaydedilmiş veya indirilebilir kayıtlı dosyalar, yazılım ve/veya dijital veriler, elektrik akümülatörler”, 11. Sınıftaki; “Izgara, daldırmalı ısıtıcılar, espresso kahve makineleri, tıbbi amaçlı olmayan makineler, kızılötesi lambalar, davlumbaz filtreleri, davlumbaz ekipmanları ve davlumbazlar, depolama suyu ısıtıcıları, anlık ısıtıcılar sıcak su, soğutmalı akıtma muslukları ile birlikte kullanım için içecekler, içecekleri soğutmak için cihazlar (satış makineleri hariç)” ve 21. sınıftaki; “Ütü masalarına uygun duvar aparatları, yassı demir sehpalar yani kol tahtaları” emtiaları yönünden somut uyuşmazlıkta emtia benzerliği/türdeşliği şartının da gerçekleşmediğini, ayrıca da taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olmadığını, zira taraf markalarının esas unsurları olan “…” ve “…” ibarelerinin farklı sayıda harf ve farklı harfler ihtiva ettiklerini, “…” ve “…” olarak okunan bu ibarelerin fonetik açıdan da farklı olduklarını, ayrıca da davalının markasının iki kelimeden oluştuğunu, bunlardan “…” ibaresinin … kökenli olup “…, yaşam”, “…” ibaresinin de … olup “…” anlamına geldiğini, davacının markalarında geçen “…” ibaresinin ise davacı tarafından kurgulanmış olduğunu, bu farklılıklar nedeniyle taraf markalarının kavramsal açılardan da benzemediğini, ayrıca da taraf markalarının makul derecede tecrübeli, ihtiyatlı, alım tercihini belirlerken normale göre daha uzun bir düşünme süreci geçiren tüketicilere hitap ettiğini, dolayısıyla taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, zaten de davalının önceki tarihlerde tescile bağlanmış olan … sayılı markalarından kaynaklanan kazanılmış bir hakkının bulunduğunu, zira davalının seri marka yaratma amacı ile hareket ederek tüketicinin karşısında yeni bir imaj yaratmak amacıyla huzurdaki davaya konu edilen markayı tescil ettirmek istediğini, taraf markaları benzer olmadığından davacının “…” markasının tanınmış olup olmadığının huzurdaki davayı etkilemeyeceğini, ayrıca da davalının uluslararası bir firma olup bünyesinde …. markalarını barındıran, “…” ibareli birçok markanın sahibi olan bir firma olduğunu ve davacıya ait “…” ibareli markanın tanınmışlığından faydalanma ve/veya bu markayı sulandırma amacı ile hareket ettiğinin ileri sürülmesinin hayatın olağan akışı ile uyarlı olmadığını, davalının kötü niyetine ilişkin somut bir delilin de sunulamadığını, zaten davalının fikri mülkiyet haklarına saygılı, köklü, uluslararası bir firma olup kötü niyetli olmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan … Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından: Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı … kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet …. sayılı markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı,
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından; Davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka ile davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirket tarafından ileri sürülen kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davalı şirketin önceki tarihli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı, dava konusu markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, dilekçe teati aşaması tamamlanmış, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, özel veya teknik hususlara ilişkin bilirkişi kök ve ek raporları aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren … Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalının … kanalı ile … yaptığı marka başvurusunun … no. ile işleme alındığı, “…” ibareli marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.08.2020 tarih ve 355 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 23.10.2020 tarihinde “…” ibareli markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 20.11.2020 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, dilekçesinde … sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacının 12.03.2021 tarihli marka kullanım ispat formu sunduğu, yayına yapılan itirazın …’nca SMK m.6/1 hükmü kapsamında haklı bulunarak marka tescil başvurusunun reddine karar verildiği, redde mesnet olarak; … sayılı markaların gösterildiği, bu karara karşı davalı şirket tarafından 08.07.2021 tarihinde itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren …’nun … sayılı … kararı ile; itirazın kabulüne ve başvuru hakkındaki ret kararının kaldırılmasına karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 26.10.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 03.06.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
…’e müzekkere yazılarak; davacı … vekilinin 02/05/2023 tarih “Redde mesnet markaların devrinin bildirilmesi ve davayı kaldığı yerden devam etme iradesi” konulu dilekçesinde bildirdiği markaların, yargılama devam ederken, davacı … tarafından, … San. Tic. A.Ş’ye devredilip devredilmediği, devir olgusuna ilişkin sözleşmeler, tescil belgeleri ve devrin sicile kaydına ilişkin ilgili evrakın mahkememize gönderilmesi istenmiştir. Davacı yanın bildirdiği markaların adı geçen şirkete devri gerçekleştiği anlaşıldığından; 6100 sayılı HMK m.125/2 hükmü uyarınca … San. Tic. A.Ş’nin davacı olarak UYAP kaydı yapılmış ve yargılamaya devam olunmuştur.
I-… Kararının İptali İstemi Bakımından Yapılan Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi kök raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının itirazlarına mesnet aldığı muhtelif markalarının tescilli olduğu ve korunduğu; 07, 09, 11 ve 21. sınıflardaki emtialar ile dava konusu edilen markanın kapsamına giren aynı sınıflardaki; ısıtma, soğutma, pişirme, kurulama, kaynatma, sterilizasyon, temizlik amaçlı cihazlar/ürünler, sıhhi tesisat ürünleri, elektrikli mutfak ve ev aletleri ile bunları kumanda etmeye yarayan kontrol cihazları, veri taşıyıcıları, yazılımlar şeklinde özetlenebilecek emtialar, farklı kelimelerle ifade edilmiş aynı/benzer/türdeş emtialardır ve benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları, hedeflenen tüketici profilleri, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır, birbirleri yerine ikame imkanları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri bulunur ve benzer markaları bu emtialar üzerinde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurma ihtimali yüksektir.
Dolayısıyla; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait itiraza mesnet … sayılı markaları özelinde, davalının markasının kapsamına giren tüm emtialar yönünden somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; “…” ibaresinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Davacıya ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; “… koleksiyon”, “…”, “Hayranlık uyandıran evlerde seramik …’dır”, “……” ibarelerinden oluştuğu tespit edilmiştir. Davacı markalarının esas unsuru “…” ibaresidir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın “…” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait itiraza mesnet markaların “…” esas unsurlu kelime etrafında oluşturulduğu, davacı markalarının esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, bu sözcüğün davaya konu emtialar bakımından bilinen bir anlamının bulunmadığı, orijinal bir sözcük olup bu nedenle somut ayırt edici niteliği güçlü olduğu, “…” ibaresinin … “…” anlamına geldiği, “…” sözcüğünün “…” gibi anlamına gelen … bir sözcük olduğu, davaya konu emtialar bakımından “…” sözcüğünün somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, o halde dava konusu markanın esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, “…” ve “…” sözcükleri arasında ilk üç harfin ve son harfin aynı olduğu, davacı markalarında ayrıca “R” harfinin bulunduğu, dava konusu markanın “…” şeklinde, davacı markalarının esas unsurunun “…” şeklinde telaffuz edildiği, her ne kadar karşılaştırılan markalar arasında müşterek harfler bulunsa da, bu durumun markaları ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer kılmaya yetmediği, farklı hecelere bölünmesi nedeniyle işitsel olarak markaların esas unsurlarının benzer olduğunun söylenemeyeceği, davacı markalarında bulunan “R” harfinin vurgulu bir sessiz harf olup fonetik olarak markalar arasındaki benzerliği bertaraf ettiği, bununla birlikte özellikle dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” kelimesinin “…” sözcüğü ile bir araya gelerek kavramsal olarak “… …” şeklinde kavramsal algı oluşturduğu da nazara alındığında markaların kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduğu, davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi ile birlikte değerlendirme yapıldığında, daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan söz konusu tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
… sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
II-Markanın Hükümsüzlüğü İstemi Bakımından Yapılan Değerlendirme:
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davalı taraf, huzurdaki davanın esasına cevap verirken, davacının davasına mesnet aldığı markalarından 02.04.2015 tarihinden önce tescile bağlanmış olanların kullanıldığının ispatlanmasını talep etmiştir.
Davacının davasına mesnet aldığı … sayılı markalarının tescil tarihlerinin, dava konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 02.04.2020 tarihinden geriye dönük beş yıl hesaplandığında ulaşılan 02.04.2015 tarihinden önce olduğu tespit edildiğinden, davacının bu markalarının davalının kullanım ispatı talebine muhatap olabileceği değerlendirilmiştir.
Davacının dava dosyasına sunduğu, davacının ortakları arasında yer aldığı dava dışı “…Mal. Yat. Ve Paz. A.Ş.” tarafından 2013-2018 yıllarında kesilmiş faturalardan, davacının 2013-2017 yıllarına ait ürün katalogları görsellerinden ve davacının …uzantılı web sitesinden alınmış görsellerden; davacının “…” markasını “pisuvar sifonu, contası, yarım ayak montaj seti, seramik ve tamamlayıcı ürünler, armatürler, duş sistemleri ve banyo aksesuarları, banyo mobilyaları, yıkanma alanları, lavabolar, pisuarlar, klozetler, klozet kapakları”nda ciddi/pazar payı yaratabilecek bir biçimde kullandığının yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil ile tevsik edilebildiği değerlendirildiğinden, hükümsüzlük talepli dava yönünden, davacının … sayılı markalarının, tescilli oldukları takdirde, 11. Sınıfa giren; “Sıhhi tesisat ürünleri: musluklar, duş takımları, klozet iç takımları, banyo-duş kabinleri, küvetler, klozetler, evyeler, lavabolar, musluklar için contalar, salmastralar (musluk iç takımı)” ve bu emtialarla uyumlu, farklı şekilde ifade edilmiş emtialar yönünden SMK m.6/1 hükmü kapsamındaki bir korumadan yararlanabileceği ve hükümsüzlük talepli davada, tescilleri kapsamına girdiği takdirde, sadece bu emtialar yönünden bu madde hükmü kapsamındaki değerlendirmelere dahil edilebileceği kanaatine varılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının hükümsüzlüğe mesnet aldığı, davalının kullanmama def’ine muhatap olmayan ve kullanmama def’ine tabi olup da kullanma külfeti yerine getirilen emtialar nazara alınarak, dava konusu edilen marka ile benzer bulunan muhtelif markalarının tescilli olduğu ve korunduğu, 07, 09, 11 ve 21. sınıflardaki emtialar ile, dava konusu edilen markanın kapsamına giren aynı sınıflardaki; ısıtma, soğutma, pişirme, kurulama, kaynatma, sterilizasyon, temizlik amaçlı cihazlar/ürünler, sıhhi tesisat ürünleri, elektrikli mutfak ve ev aletleri ile bunları kumanda etmeye yarayan kontrol cihazları, veri taşıyıcıları, yazılımlar şeklinde özetlenebilecek emtialar, farklı kelimelerle ifade edilmiş aynı/benzer/türdeş emtialardır ve benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları, hedeflenen tüketici profilleri, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynıdır, birbirleri yerine ikame imkanları ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri bulunur ve benzer markaları bu emtialar üzerinde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurma ihtimali yüksektir.
Sonuç olarak; davacının hükümsüzlüğe mesnet aldığı … sayılı markaları özelinde, davalının markasının kapsamına giren tüm emtialar yönünden somut uyuşmazlıkta emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği kanaatine varılmıştır.
I nolu bölümde izah edildiği üzere; dava konusu markanın esas unsuru “…” sözcüğü iken, davacı markalarının esas unsuru “…” sözcüğüdür.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; dava konusu markanın “…” ibaresinden oluştuğu, davacıya ait hükümsüzlüğe mesnet markaların “…” esas unsurlu kelime etrafında oluşturulduğu, davacı markalarının esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, bu sözcüğün davaya konu emtialar bakımından bilinen bir anlamının bulunmadığı, orijinal bir sözcük olup bu nedenle somut ayırt edici niteliği güçlü olduğu, “…” ibaresinin … “…” anlamına geldiği, “…” sözcüğünün “…” gibi anlamına gelen … bir sözcük olduğu, davaya konu emtialar bakımından “…” sözcüğünün somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, o halde dava konusu markanın esas unsurunun “…” sözcüğü olduğu, “…” ve “…” sözcükleri arasında ilk üç harfin ve son harfin aynı olduğu, davacı markalarında ayrıca “R” harfinin bulunduğu, dava konusu markanın “…” şeklinde, davacı markalarının esas unsurunun “…” şeklinde telaffuz edildiği, her ne kadar karşılaştırılan markalar arasında müşterek harfler bulunsa da, bu durumun markaları ilgili tüketici kesimi nezdinde benzer kılmaya yetmediği, farklı hecelere bölünmesi nedeniyle işitsel olarak markaların esas unsurlarının benzer olduğunun söylenemeyeceği, davacı markalarında bulunan “R” harfinin vurgulu bir sessiz harf olup fonetik olarak markalar arasındaki benzerliği bertaraf ettiği, bununla birlikte özellikle dava konusu markanın esas unsurunu oluşturan “…” kelimesinin “…” sözcüğü ile bir araya gelerek kavramsal olarak “… …” şeklinde kavramsal algı oluşturduğu da nazara alındığında markaların kavramsal olarak birbirlerinden farklı olduğu, davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin dikkat düzeyi ile birlikte değerlendirme yapıldığında, daha önce davacıya ait “…” esas unsurlu markaları gören, işiten, bu markalı emtialardan yararlanan söz konusu tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “…” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
… sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Yargılamanın sonucuna etki etmese de, eksiklik bulunmamasını teminen, davalı şirket vekilinin müktesep hak iddiası aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
… . sayılı “…” kararında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir.
…. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (…)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, … sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede;
✓ Davalının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markalarını taşıyan ürünlerin 2015-2022 tarihleri arasında kesilmiş fatura örnekleri,
✓ Davalının … uzantılı web sitesinde yer alan ürün görselleri,
✓ Davalının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markaların yer aldığı tanıtım ve pazarlama çalışmalarını içeren sosyal medya ve haber çıktıları/görselleri,
✓ Davalının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markalarını taşıyan ürünlerin görsellerinin yer aldığı, 2009 ve 2015 yıllarına ilişkin katalog görselleri,
✓ Davalının ürün satışlarına ilişkin fatura örnekleri ve satış tabloları incelenmiş;
Davalının “…” ve “…” görselli markalarının katı meyve sıkacaklarında, “…” görselli markasının soğutucular, dondurucular ve buzdolaplarında, “…” görselli markasının “…” şeklinde, soğutucuların bir özelliğinin/sisteminin markası hüviyetinde soğutucularda, …’de satışa sunduğu ürünlerde 2009 yılından muteber olmak üzere ciddi bir biçimde fiilen kullanıldığı hususunda bulgular tespit edilmiştir. Davalının “…” markasının ise …’de fiili olarak ve markasal etki doğuracak şekilde tescilli olduğu emtialar üzerinde kullanıldığına ilişkin tespit yapılamamıştır.
Davalının “…”, “…” ve “…” ibareli markalarının tescil tarihleri ile dava konusu marka başvuru tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunmaktadır. Bu nedenle söz konusu markalar potansiyel olarak, dava konusu marka tescil başvuru tarihi itibariyle hükümsüzlük tehdidi altında değildirler. Bu markaların esaslı unsuru “…” ibaresi olup, dava konusu marka başvurusunun da asli unsuru “…” ibaresidir. Davalının önceki tarihli bu markalarını fiili olarak kullandığını ispatladığı emtiaları, dava konusu marka kapsamında yer alan “… tercüme: 07. Sınıf: Meyve presleri, meyve sıkacakları, meyve suyu santrifüjleri. 11.Sınıf: Soğutma aparatları, özellikle buzdolapları, derin dondurucular, soğutmalı dolaplar, içecek-soğutma aparatları, buzdolabı-dondurucular, derin dondurucular, buz makineleri ve aparatları.” emtialarına karşılık geldiğinden, bu emtialar bakımından, davalının önceki tarihli yukarıda belirtilen markalarından kaynaklı olarak müktesep hakkının bulunduğu tespit edilmiştir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, …’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacının “…” markasının banyo/sıhhi tesisat ürünleri ile ilintili iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu işaretin bu sektörlerde davacı firma ile özdeş hale geldiği, bu markanın bu sektörlerde iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, hatta bu markanın davalı … nezdinde … kod numarası ile “tanınmış marka” olarak da tescilli olduğu sabit olsa da, somut olayda SMK m. 6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanılabilmesi için, davalının dava konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması/oluşma ihtimalinin yüksek olması gerekir. Davacı SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların gerçekleştiğine/gerçekleşme ihtimali olduğuna dair dava/… işlem dosyalarına herhangi bir delil sunmamıştır ve bundan da öncelikli olarak taraf markaları birbirine benzememektedir. Davacının markasının banyo/sıhhi tesisat ürünleri ile ilintili iç mimari, dekorasyon ve yapı sektörlerinde tanınmış olması, SMK 6/5 maddesi hükmünde sayılan şartların “otomatikman” gerçekleştiği veya gerçekleşebileceği anlamına gelmez. Tanınmışlığın varlığı koşulu sağlanmışsa, inceleme, önceki/tanınmış markanın zarar görecek şekilde etkilenmesi koşulu ile devam etmelidir. Bu koşulun gerçekleşme ihtimali, haklı sebeplerle ve mantıklı argümanlarla ortaya konulmalıdır. Somut olayda; dava konusu marka ile davacıya ait tanınmışlığı ispatlanan “…” markası arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/5 hükmü koşulunun gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 210,55 TL’nin müteselsilen davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 25,500,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davacılardan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 59,70 TL vekalet harcı, 4.510,00 TL mütercim bilirkişi ücreti, 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 45,42 TL dosya kapağı masrafı, 234,00 TL yurt dışı tebligat harcı, 324,50 TL posta-tebligat masrafı olmak üzere toplam 9.292,22 TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin müteselsilen davacılardan alınarak davalı …’ye verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacılar vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/10/2023

Katip ….
E-imza

Hakim …
E-imza