Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/283 E. 2022/100 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/283 Esas – 2022/100
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/283 Esas
KARAR NO : 2022/100

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 09/11/2021
KARAR TARİHİ : 23/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 09/11/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; YİDK kararının hatalı tespitinin aksine, bir bütün olarak bakıldığında “…” ibaresinin teknolojik gelişmenin çok hızlı yaşandığı günümüzde tüketicilere yönelik kampanyanın bir SLOGAN MARKASI olduğunu, esnafların bu kampanya çerçevesinde tamamen müvekkili yazılımları ve kaynak koduyla hazırladığı yeni bir sistemin müşteri ve tüketiciye sunulmasını sağlamayı amaçlamakta olduğunu ve aynı zamanda sosyal yönü de olan bir markayı kampanyayı ifade etmekte olduğunu, bu amaçla bir kelime kombinasyonu oluşturulduğunu ve tamamen türetme kelime kombinasyonları ile günümüze uygun yeni bir kavram yaratılarak marka olarak kullanılmaya başlanmış olduğunu, “…” ibaresi bu hali ile slogan markası olduğunu, ayırt edici niteliğe ve marka olabilme özelliklerine sahip bir marka olduğunu, slogan markaları diğer markalardan daha katı inceleme kriterlerine tabi tutulmakta olduğunu beyan ederek; müvekkili şirketin marka tescil başvurusuna karşı, davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu Başkanlığı’nın 01.09.2021 tarih ve … sayı ile vermiş olduğu kararın iptaline, Türk Patent ve Marka Kurumu Markalar Dairesi Başkanlığı nezdinde 16/05/2021 tarih ve … no ile işlem görmekte olan “…” ibareli marka tescil başvurusunun, kısmi redde konu tüm emtialar için bütünüyle kabulü ile markamızın marka tescil belgesine bağlanmasını temin zımnında tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı vekili 23/11/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu “…” ifadesi dikkate alındığında ortalama tüketici nezdinde doğrudan anlamı dahilinde bir algılamaya yol açan
bu nedenle de anlamı herkes tarafından açık ve genel bir ifade olduğundan ve kurum tarafından ret
kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ticari kaynak belirtme, ayırt edicilik vasfı
bulunmadığından ve de tüketici nezdinde bir marka algısı yaratmayacağından anılan ibarenin
tescilinin 6769 sayılı SMK.m.5/1-b kapsamında reddinin hukuka uygun olduğunu, davacı vekilinin yerinde
olmayan ve hukuka aykırı tüm iddialarına katılmanın hukuken mümkün olmadığını, Yeniden İnceleme
ve Değerlendirme Kurulu tarafından alınan dava konusu kararın usule ve hukuka uygun olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalının tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusunun SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmadığı, SMK m.5/2 hükmü uyarınca kullanım yolu ile ayırt edicilik kazanıp kazanmadığı, hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmuş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacı şirketin 18.11.2020 tarihinde “…” ibareli … sayılı başvuru ile 9, 35, 38, 41 ve 42. Sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil talebinde bulunduğu, yapılan ilk incelemeler sonrasında başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından 09.03.2021 tarihinde 6769 sayılı SMK m.5/1-b hükmü gereği reddine karar verildiği, davacı şirket tarafından 17.05.2021 tarihinde bu karara itiraz edildiği, Yeniden ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun yapmış olduğu incelemede, … sayılı davaya konu kararı ile itirazın ve başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 09.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Belirtilen açıklamalar ışığında; tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 01.09.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Somut olayda dava konusu marka başvurusunu oluşturan işaret; “…” ibareli salt kelime unsurlarından oluşmaktadır. Marka başvurusunun genel görünümü içinde kelime unsurları eşit düzeyde temsil edilmiş olup, söz konusu marka başvurusu bir bütün halinde algılanmaktadır. Bu marka başvurusu; basit, gündelik ve sıradan bir slogan niteliğindedir.
Esnaf; küçük sermaye ve zanaat sahibi kimse olarak tanımlanmaktadır (Bkz; https://sozluk.gov.tr). “…” ibaresi; küçük sermaye ve zanaat sahibi kimseler olan esnafın yapmış olduğu mal veya hizmet arzına ilişkin olarak, iş işleyişini kolaylaştıran, o işleyişe katkı sağlayan bir açıklama muhtevasını hemen ve ilk bakışta tüketici kesiminin aklına getirmektedir. Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan muhtelif mal ve hizmetler bakımından, bu mal ve hizmetler üzerinde “…” ibaresini gören veya işiten, bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kesimi nezdinde hemen ve ilk bakışta, detaylı bir incelemeye gereksinim duymaksızın, söz konusu ibarenin mal veya hizmetleri, diğer mal ya da hizmetlerden ayırt edici bir işaret olarak algılaması mümkün değildir. Zira; söz konusu ibare, davaya konu mal ve hizmetlere ilişkin sektörlerde, bu sektörlerde yer alan herkes tarafından yaygın şekilde kullanılabilen, herhangi bir markasal fonksiyon icra etme kapasitesi bulunmayan basit bir slogandır. Bu durumda “…” ibaresinin, davaya konu mal ve hizmetler bakımından SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici nitelikten yoksun bir işaret olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı yan marka işlem dosyasında her ne kadar SMK m.5/2 hükmü uyarınca dava konusu marka başvurusunun kullanım yolu ile ayırt edici kılındığı yönünde itirazda bulunmuşsa da, söz konusu itiraz da haklı görülmemiştir. Zira; marka başvuru dosyası incelendiğinde, davacı yanın, “…” ibaresini, davaya konu mal ve hizmetler üzerinde yoğun ve sıkı bir şekilde kullandığına ilişkin yeterli nitelik ve nicelikte delil ibrazında bulunmadığı anlaşılmakla, davaya konu bu işaretin SMK m.5/2 hükmü uyarınca kullanım yolu ile ayırt edici kılınmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 20,00 TL vekalet harcı, 100,00 TL posta-tebligat ücreti olmak üzere toplam 238,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.23/03/2022