Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/27 E. 2021/374 K. 20.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/27 Esas – 2021/374
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/27 Esas
KARAR NO : 2021/374

DAVA : Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet
DAVA TARİHİ : 01/02/2021
KARAR TARİHİ : 20/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/11/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka Hakkının İhlâli / Haksız Rekabet davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili 01/02/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 1989 yılında Gaziantep’te kurulduğunu, bugün sektöründe lider ve tanınmış bir firma olup Türkiye’nin en büyük çikolata üreticilerinden biri haline geldiğini, ürünlerinin hem yurt içinde hem de yurtdışında satıldığını ve tanındığını, halihazırda TÜRKPATENT nezdinde tescilli ve işlem görmekte olan 1.000’in üzerinde kayıtlı markasının bulunduğunu, bu meyanda, “… Sandviç Kek” ürünlerinin ambalaj şekillerinin de TÜRKPATENT nezdinde … sayılı markalar tahtında tescilli olduğunu, davacının bunlar dışında da “…” ibareli pek çok tescilli markasının bulunduğunu, davacının bu markalarının kullanıldığı, davacı tarafından “sandviç kek” olarak adlandırılan, iki kek arasına marshmallow ekleyerek özel bir pişirme tekniği ile endüstriyel olarak üretilen bu ürünün davacının yarattığı orijinal bir ürün olduğunu, davacının bu ürünün ve ambalaj şekli de dahil olmak üzere üründe kullanılan markaların tanıtımına ciddi yatırımlar yaptığını, bu çabalar neticesinde davacının “…”lu markalarının “tanınmış marka” haline geldiğini, davacının bu ürünlerinin piyasaya 8’li büyük ambalaj ve tekli ambalaj şeklinde sürüldüğünü, davalıların, davacının bu ürünleri ve markaları ile iltibas yaratacak derecede benzer aynı ürünü, aynı ambalaj rengi ve tasarımı ile aynı formatlarda piyasaya sürdüğünün tespit edildiğini, ambalajın genel kompozisyonunun ve dahi ambalaj üzerinde yazan “sandviç kek” ibaresinin, davalılar tarafından aynılarının ve yakın benzerlerinin, davalıların dava konusu edilen ürünlerinin ambalajlarında kullanıldığını, ambalaja hakim rengin, ambalajda kullanılan ürün şekillerinin, hiçbir teknik zorunluluk bulunmadığı ve aslında sınırsız sayıda renk seçeneği ve özgürlüğü bulunduğu halde davacının tescilli markalarındaki ve ürün ambalaj şekillerindeki kompozisyonun yakın benzerinin, davalılar tarafından aynı içeriğe/özelliğe sahip ürünlerde kullanılmasının davacının marka haklarının ihlali ve haksız rekabet sayılması gerektiğini, dava konusu ürünlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin içinde çocukların da olduğu düşünüldüğünde, ürünlerin karıştırılmaya çok müsait yapıda olduklarının kabulü gerektiğini, davalıların www…..com.tr web sitesi tahtında da aynı ürünlerinin tanıtımının yapıldığını ve internet erişimiyle Türkiye’nin ve dünyanın her yerinde bu ürün görsellerinin ve ürünlerin tüketicilere ulaştığını, davalıların basiretli birer tacir olarak, aynı sektörde faaliyet gösteren davacının markalarını ve ürünlerini bilmesi gerekirken dava konusu edilen ürünleri üretip piyasaya sürmelerinin davalıların kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, somut olaya benzer ambalaj şekli taklitleri ile ilgili inşa olunmuş emsal pek çok yerli ve yabancı mahkeme kararlarının bulunduğunu iddia ederek; davalıların “…” marka kullanımlarının gerçekleştiği çoklu ve tekli ambalajlar ile … sayılı “… Sandviç Kek” ibareli marka haklarına tecavüz oluşturduğunun ve haksız rekabet yarattığının tespitine, önlenmesine, kaldırılmasına, davalılara ait ürünlerde, ürün etiket ve ambalajlarında, katalog dahil basılı evraklarında, her türlü reklam ve ticari faaliyetlerinde, internet sitesinde, sosyal medya dahil her türlü ticaret ve sayısal ortamda, müvekkili şirkete ait “… Sandviç Kek” ibareli markalarını çağrıştırır şekilde, aynı renk, kombinasyon ve karakterdeki kullanımlarının, onunla aynı türden malzeme çeşidi kullanılarak aynı tat, aynı lezzet ve aynı görünümdeki iki kek arası marşmelov şeklinde yapılarak üretilmesinin, sunulmasının ve satışının önlenmesine, her türlü ihracatının ve ithalatının da önlenmesine, bulundukları her yerden toplatılmasına, imha edilmesine, her türlü hukuka aykırı kullanımların kaldırılmasına, mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra, mahkemece tayin edilecek özetin ve hüküm fıkrasının tamamının Türkiye’de yayınlanan tirajı en yüksek üç gazeteden birinde ayrı ayrı birer hafta ile en az ikişer defa kamuya ilan edilmesine, davalıların marka hakkı tecavüzü ve haksız rekabeti nedeniyle ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmeştir.
Davalılar vekili 03/03/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; 30 yıllık sektör deneyimi olan davalılardan …’e ait “…” markası altında 300’den fazla çeşit ürünün diğer davalı … Çikolata’nın tesislerinde üretildiğini, davalıların ürünlerinin yaklaşık 80 ülkeye ihraç edildiğini, davalıların, davacının markalarının tanınmışlığından yararlanma kastının söz konusu olamayacağını, zira; davalıların oluşturduğu markaları ile piyasada tanınan, bilinen ve tercih edilen şirketler olduğunu, markalarda benzerlik/iltibas ihtimali incelemesinin markaların esas unsurlarına göre yapılması gerektiğini, davacının davasına mesnet aldığı markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu, markalarda geçen ambalaj şekli ve özelliklerinin markaların ancak ve sadece yan unsurları olabileceğini, karşılaştırılan işaretlerde geçen “sandviç kek” ve “sandwich cake” ibarelerinin de tasviri/tanımlayıcı unsurlar olarak markasal hüviyette korunamayacağını, “woopie pie” adıyla da bilinen, iki dilim kek arasına marshmallow veya krema yerleştirilerek üretilen dava konusu ürünlerin gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında gıda sektöründeki pek çok aktör tarafından üretildiğini ve davacının yarattığı bir ürün olarak nitelendirilemeyeceğini, karşılaştırılan işaretlerin esas unsuru olan “…” ve “…” ibarelerinin benzer/ortak herhangi bir yönünün bulunmadığını, davacının ürün ambalajlarının tasarım tescilinin dahi bulunmadığını, zaten tarafların ürün ambalajlarının görünümünün farklı olduğunu, dava konusu ürünlerin kalıp teknolojisi tekniği ile üretilmesinden kaynaklanan teknik zorunlulukların dava konusu edilen ambalajlara yansıtılmış olmasından öte, ambalaj şekilleri arasında bir benzerlik bulunmadığını, ambalaj içinde satılan ürünün niteliklerinin ön plana çıkartılarak ambalajların bu şekilde tasarlanmasının Yargıtay içtihatlarına göre markaya tecavüz/haksız rekabet sayılamayacağını, tasarımlarla ilgili olarak karşılaştırmanın “bilgilenmiş kullanıcı” ölçü alınarak yapılması gerektiğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.29 ve m.149 ile 6102 sayılı TTK m.54 vd hükümlere göre açılan marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, kaldırılması, imhası, hükmün ilanı istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıların, davacıya ait marka haklarını ihlâl ve haksız rekabet eylemlerinin bulunup bulunmadığı, varsa bu eylemlerin tespiti, önlenmesi, kaldırılması, tecavüze konu nesnelerin toplatılması, imhası, hükmün ilanı istemlerinin yerinde olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ edilmiş, sundukları deliller alınmış, marka tescil belgeleri getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Marka hakkına tecavüz, 6769 sayılı SMK m.29’da düzenlenmiştir.
6769 sayılı SMK m.29/1 hükmüne göre; Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:
a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.
b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.
c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.
ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.
SMK m.29/1-a bendinin yollamada bulunduğu m.7 hükmüne göre;
(1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.
(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:
a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.
b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.
c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:
a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.
b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.
c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.
ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.
d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.
e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.
f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması.
(4) Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.
(5) Marka sahibi, üçüncü kişiler tarafından dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içinde, markasının aşağıda belirtilen biçimlerde kullanılmasını engelleyemez:
a) Gerçek kişilerin kendi ad veya adresini belirtmesi.
b) Malların veya hizmetlerin türüne, kalitesine, miktarına, kullanım amacına, değerine, coğrafi kaynağına, üretim veya sunuluş zamanına ya da diğer niteliklerine ilişkin açıklamalarda bulunulması.
c) Özellikle aksesuar, yedek parça veya eşdeğer parça ürünlerinde, malın ya da hizmetin kullanım amacının belirtilmesinin gerekli olduğu hâllerde kullanılması.
Haksız rekabet; rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar olarak tanımlanmıştır. (TTK m.54)
TTK m.55/1-a-4 hükmüne göre; Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemleri almak, haksız rekabet hallerinden biri olarak düzenlenmiştir.
TTK m.56/1hükmü uyarınca; haksız rekabet nedeniyle menfaatleri zarar gören veya zarar görme tehlikesi ile karşılaşabilecek kimsenin, fiilin haksız olduğunun tespiti, haksız rekabetin men’i, haksız rekabetin oluşturduğu maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteme hakkı bulunmaktadır.
Belirtilen açıklamalar ışığında tarafların iddia ve savunmaları, ibraz edilen deliller, taraflara ait marka tescil belgeleri, fiziki ürün örnekleri, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu edilen markasal kullanımların gerçekleştiği emtialar; iki dilim kek arasına marsmallow veya krema yerleştirilerek üretilen ürünler, yani sandviç keklerdir.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Davacının davasına mesnet aldığı tüm markalarının kapsamına giren; “Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar” ve “Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler” emtiaları ile dava konusu edilen markasal kullanımlara konu “sandviç kekler” aynı/benzer/türdeş emtialardır. Zira bunlar; aynı alıcı çevresine hitap ederler, benzer ihtiyaçları giderirler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketicileri aynıdır, dağıtım kanalları ve satış yerleri benzerdir, marketlerde aynı reyonlarda satılırlar, birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri vardır ve aralarında ham madde/yarı mamül/mamül ürün ilişkisi bulunur, son olarak da bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurabileceği düşünülür.
Buna göre; dava konusu edilen markasal kullanımlara muhatap gıda ürünleri açısından, somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının … sayılı markaları, renk, şekil ve kelime unsurlarını birarada ihtiva eden karma/ambalaj şekli markalarıdır. Davacının tekli ürün ambalajı şekilli markalarında; koyu kahverengi/siyah renkli ana zemin üzerinde, şeklin üst kısmına altın sarısı renkli büyük harflerle “…” ibaresi yazılmış, bir markasında bu ibarenin altına “sandviç kek” ibaresi eklenmiş, işaretin kalan kısmında da kırmızı ve mor zeminler üzerinde bir tarafı ısırılmış mamül resmi/şekli konuşlandırılmıştır. Davacının çoklu ürün ambalaj şekilli markalarında ise, yine koyu kahverengi/siyah renkli ana zemin üzerinde, yine altın sarısı büyük harflerle “…” ibaresi ve bunun altına beyaz renkli küçük puntolu harflerle ürünün cins ismi olan “Sandviç Kek” ibaresi yazılmış, işaretin kalan kısmında da bir tanesi bütün, diğerinin bir tarafı ısırılmış şekilde mamül resimleri/şekilleri, kırmızı/mor/pembe/turuncu zeminler üzerinde konuşlandırılmıştır.
Dava konusu edilen markasal kullanımlarda da aynı kompozisyon (tekli ürün ambalajlarında; koyu kahverengi/siyah renkli ana zemin üzerinde, şeklin üst kısmına altın sarısı renkli büyük harflerle yazılmış “…” ibaresi ve “…” çatı markası ile bunların altına konuşlandırılmış, ürünün cins ismi olan “Sandviç Kek”in İngilizcesi olan “Sandwich Cake” ibaresi ile ambalajın kalan kısmında da kırmızı ve mor zeminler üzerinde bir tarafı ısırılmış mamül resmi/şekli, çoklu ürün ambalajlarında da; yine koyu kahverengi/siyah renkli ana zemin üzerinde, yine altın sarısı büyük harflerle yazılmış “…” ibaresi ve “…” çatı markası ve bunların altına mor renkli küçük puntolu harflerle yazılmış “Sandwich Cake” ibaresi ile, ambalajın kalan kısmında da mor zemin üzerine konuşlandırılmış, bir tanesi bütün diğerinin bir tarafı ısırılmış şekilde mamül örnekleri) kullanılmış, sadece “…” ibaresi yerine “…” ibaresi, “Sandviç Kek” ibaresi/cins ismi yerine de bu ibarenin İngilizcesi olan “Sandwich Cake” kullanılmıştır. Tasviri/tanımlayıcı olan cins isimlerin arasındaki anlam ayniyeti ya da tam tersine yazılış farklılıkları, bu ibarelerin markasal hüviyeti olmadığından somut uyuşmazlık açısından önem arz etmemektedir. Tarafların kullandığı işaretlerde geçen kelime unsurunun, birbirleriyle görsel, işitsel ve kavramsal açılardan hiç benzemeyen “…” ve “…” ibareleri olmaları, karşılaştırılan işaretler açısından bir farklılık yaratmaktadır. Ancak davacının karma/ambalaj şekilli markalarının tümüne hakim olan görünüşlerin ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajlarının, dava konusu markasal kullanımlarda, birebir kopyalandığı değerlendirildiğinden; bu kullanımlara konu markaların hitap ettiği tüketici kitlesinde çocukların da bulunması, işaretlerde kullanılan kelime unsurundan ziyade ambalaj şeklinin daha baskın olarak algılanacağını düşündürmektedir. Zira; markalarda geçen kelimeleri okuyamayan/algılayamayan, yaşı küçük olan veya okuma/yazma bilse bile satın alacağı ürünü seçerken markadaki kelime unsurlarından ziyade ambalaj şekli unsurunu ilk planda algılayarak seçimini buna göre yapan kesimin de hedef tüketici kitlesine dahil olduğu gerçekleri de göz önüne alındığında, karşılaştırılan işaretlerin benzer olduğu değerlendirilmektedir. Diğer bir ifadeyle; davaya konu markasal kullanımlarda, somut ayırt ediciliği bulunmayan cins ismin İngilizcesi’nin ve çatı marka olan “…” ibaresinin kullanılmış olması, hatta işaretlerin kelime unsuru olarak farklı kelimeler seçilmiş olması, işaretlerin tüm kompozisyonun birebir aynı olacak şekilde kopyalanmış olması gerçeği karşısında, işaretleri birbirlerinden ayırt edebilecek nitelikte farklılıklar olarak değerlendirilememektedir. Bu yüzden, somut olayda karşılaştırılan markalarda ortak olan genel görünüşün ve ambalaj kompozisyonunun, bu kompozisyonda kullanılan renklerin, şekillerin ve bunların konumlarının ayniyetinin, işaretleri görsel açıdan yakın benzer kıldığı değerlendirilmiştir. Bu meyanda, davalıların “dava konusu ürünlerin kalıp teknolojisi tekniği ile üretilmesinden kaynaklanan teknik zorunlulukların dava konusu edilen ambalajlara yansıtılmış olduğu…” ve “ambalaj içinde satılan ürünün niteliklerinin ön plana çıkartılarak ambalajların bu şekilde tasarlanmasının Yargıtay içtihatlarına göre markaya tecavüz/haksız rekabet sayılamayacağını…” şeklindeki savunmalarına da itibar edilememiştir. Zira; ürün ambalajının belli bir renkte olması ve belli unsurları içermesi, herhangi bir teknoloji veya teknik zorunluluktan kaynaklanmamaktadır. Ayrıca, her ne kadar ambalaj üzerinde, ürünün görselinin yer alması mutad ve tercih edilebilir bir durum ise de, somut olaydaki gibi, ambalaj şeklinin hemen hemen tüm özelliklerinin -ana ve zemin renklerinin, kompozisyonunun, yerleştiriliş tarzının- aynen kopyalanmış olması, yerleşik içtihatlara göre, davalı tarafın iddia ettiğinin aksine, markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturmaktadır.
Dava konusu edilen markasal kullanımlarda, davacının tescilli markalarında kullanılan ambalaj şeklinin, genel kompozisyonunun, tümüne hakim olan görünüşlerin ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajlarının, birebir aynı biçimde kullanıldığı, bu yüzden de; dava konusu edilen markasal kullanımların, davacının “… ürününün ambalaj şekli”ni ihtiva eden markalarının bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu düşünülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının bahsi geçen kompozisyonlu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalıların aynı kompozisyonu haiz markasal kullanımlarıyla karşılaştığında bu tanıtıcı işaretleri benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu değerlendirilmiştir. Buna ilaveten; dava konusu markasal kullanımların davacının tescilli markaları kapsamına giren emtialar ile çok yakın benzer/türdeş emtialarda gerçekleştiği, üstelik söz konusu emtiaların hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin, söz konusu emtiaları satın alırken düşük olduğu, zira bu emtiaların okuma-yazma bilmeyen çocuklara da hitap ettiği fiili gerçekleri de gözetildiğinde, iltibas tehlikesinin belirlenmesinde görsel algının, işitsel ve kavramsal algıya göre ön plana çıktığı, buna göre; aynı gıdalarda, karşılaştırılan işaretlerin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde tüketicilerin söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki tanıtıcı işareti kullanan işletmeler/tacirler arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, dava konusu edilen markasal kullanımların, davacının markalarının tescil kapsamına giren bu emtialar açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir. Bütün bunlara ilaveten; davacının dava dosyasına sunmuş olduğu tanınmışlığa dair belge ve deliller incelendiğinde, davacının “…” markasını taşıyan ürünlerin gıda sektöründe, yaygın ve yoğun kullanım sonucu belli bir bilinirliğe ve tanınmışlığa ulaştığı da görüldüğünden, bu tanınmışlığın, yukarıda yapılan tespitleri pekiştireceği düşünülmüştür.
Sonuç olarak, yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere somut olayda; davacının tescilli ve gıda sektöründe tanınmış markaları ile dava konusu edilen markasal kullanımların iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve bu nedenle de dava konusu edilen markasal kullanımların, davacının davasına mesnet aldığı markalarından doğan haklarının ihlali fiiliyle örtüştüğü sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının ambalaj şekli kullanımının tümüne hakim olan görünüşün ve ayıcılığını vurgulayan imajının, dava konusu markasal kullanımlarda birebir kopyalandığı düşünülmektedir. Davaya konu markasal kullanımlarda, somut ayırt ediciliği bulunmayan “Sandviç Kek” cins isminin İngilizcesi’nin ve çatı marka olan “…” ibaresinin kullanılmış olması, hatta işaretlerde “…” ve “…” şeklinde, kelime unsuru olarak farklı kelimeler seçilmiş olması, işaretlerin tüm kompozisyonun birebir aynı olacak şekilde kopyalanmış olması gerçeği karşısında, işaretleri birbirlerinden ayırt edebilecek nitelikte farklılıklar olarak değerlendirilememektedir. Bu kullanımların hepsi de aynı/aynı tür gıda ürünlerinde gerçekleştiğinden, dava konusu edilen bu kullanımların, davacının önceki tarihli tescilli markaları ve davacının ürün ambalajlarını oluşturan genel görünümleri ile iltibas oluşturacak derecede benzer kullanımlar olduğu, dolayısıyla, davalı eylemlerinin aynı zamanda davacıya ait iş ürünleri ile karıştırılabilecek nitelikte olduğu gözetilerek, davalı eylemlerinin aynı zamanda davacı aleyhine haksız rekabet oluşturduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kısmen kabulü ile; Davalıların, mahkememize ibraz edilen 26/07/2021 havale tarihli bilirkişi raporunun 8 ve 15.sayfalarında gösterilen “…” ibareli çoklu ve tekli ambalajlı markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarına tecavüz oluşturduğunun ve haksız rekabet yarattığının tespitine, bu eylemlerin önlenmesine, kaldırılmasına, davalılara ait ürünlerde, ürün etiket ve ambalajlarında, katalog dahil basılı evraklarında, her türlü reklam ve ticari faaliyetlerinde, internet sitesinde, sosyal medya dahil her türlü ticaret ve sayısal (dijital) ortamda, davacıya ait “… Sandviç Kek” ibareli markalarını çağrıştırır şekilde, aynı renk, kombinasyon ve karakterdeki kullanımlarının önlenmesine, davacı markaları ile iltibas tehlikesi oluşturan davalı markasal kullanımlarına ilişkin tanıtıcı materyalin toplatılmasına, iltibas tehlikesi oluşturan markasal kullanımların bu tanıtıcı materyallerden çıkartılmasına, bunun mümkün olmaması halinde söz konusu tanıtıcı materyallerin imhasına, her türlü hukuka aykırı kullanımların kaldırılmasına, karar kesinleştiğinde masrafı müteselsilen davalılardan karşılanmak kaydıyla hüküm özeti ve hüküm fıkrasının Türkiye genelinde yayımlanan tirajı en yüksek ilk üç gazeteden birinde ayrı ayrı birer hafta ara ile iki kez ilan edilmesine karar verilmiştir.
Davalıların aynı türden malzeme çeşidi kullanarak aynı tat, aynı lezzet ve aynı görünümdeki iki kek arası marşmelov şeklindeki üretimlerinin, sunulmasının, satışının, her türlü ihracatının ve ithalatının önlenmesi, bulundukları her yerden toplatılması, imha edilmesi istemleri bakımından ise red kararı verilmiştir. Zira; adı geçen ürün, davalılar vekilinin 02/04/2021 havale tarihli düplik dilekçesinde görsellerini örneklendirdiği üzere; gıda sektöründe başkaca teşebbüslerce de kullanılan, tek başına kullanımı kimsenin tekeline verilemeyecek bir ürün olup, salt bu ürünün ticari sahada kullanımı bakımından davacı lehine tekel sağlanması düşünülemez. Yine somut olayda marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturan davalılar eylemleri; markasal kullanımlara ilişkin olup, davalıların markasal kullanımlarına konu iki kek arası marşmelov emtiasının davalılar tarafından ticari sahada kullanımının bizatihi kendisi davacı aleyhine marka hakkı ihlali ve haksız rekabet oluşturmaz. Dolayısıyla; bu emtianın gerek kullanımının önlenmesi, gerekse imha edilmesi gibi istemlerin reddine karar verilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile;
a) Davalıların, mahkememize ibraz edilen 26/07/2021 havale tarihli bilirkişi raporunun 8 ve 15.sayfalarında gösterilen “…” ibareli çoklu ve tekli ambalajlı markasal kullanımlarının, davacıya ait … sayılı marka haklarına tecavüz oluşturduğunun ve haksız rekabet yarattığının TESPİTİNE, bu eylemlerin ÖNLENMESİNE, KALDIRILMASINA,
b) Davalılara ait ürünlerde, ürün etiket ve ambalajlarında, katalog dahil basılı evraklarında, her türlü reklam ve ticari faaliyetlerinde, internet sitesinde, sosyal medya dahil her türlü ticaret ve sayısal (dijital) ortamda, davacıya ait “… Sandviç Kek” ibareli markalarını çağrıştırır şekilde, aynı renk, kombinasyon ve karakterdeki kullanımlarının ÖNLENMESİNE, davacı markaları ile iltibas tehlikesi oluşturan davalı markasal kullanımlarına ilişkin tanıtıcı materyalin TOPLATILMASINA, iltibas tehlikesi oluşturan markasal kullanımların bu tanıtıcı materyallerden ÇIKARTILMASINA, bunun mümkün olmaması halinde söz konusu tanıtıcı materyallerin İMHASINA, her türlü hukuka aykırı kullanımların KALDIRILMASINA, davalıların aynı türden malzeme çeşidi kullanarak aynı tat, aynı lezzet ve aynı görünümdeki iki kek arası marşmelov şeklindeki üretimlerinin, sunulmasının, satışının, her türlü ihracatının ve ithalatının önlenmesi, bulundukları her yerden toplatılması, imha edilmesi istemlerinin REDDİNE,
c) Karar kesinleştiğinde masrafı müteselsilen davalılardan karşılanmak kaydıyla hüküm özeti ve hüküm fıkrasının Türkiye genelinde yayımlanan tirajı en yüksek ilk üç gazeteden birinde ayrı ayrı birer hafta ara ile iki kez İLAN EDİLMESİNE,

2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davanın kısmen reddolunması ve davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davanın kabul ret oranının takdiren 3/4 olarak kabulüne,
6-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı ve 17,00 TL vekalet harcı, 121,00 TL posta-tebligat masrafı ve 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.947,30 TL yargılama giderinin 3/4 ü olan 1.460,48 TL’sinin müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 486,82 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalılar tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/4 ü olan 4,25 TL’sinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye 12,75 TL yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalılar vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
20/10/2021