Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/269 E. 2023/133 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/269 Esas
KARAR NO : 2023/133

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 22/03/2023
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2023
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/11/2021 tarihli dava ve 16/12/2021 tarihli replik dilekçelerinde özetle; Müvekkilinin, eşinin hukuk bürosunun ismi olarak kullanılan … sayılı “…” isimli markanın maliki olduğunu, söz konusu hukuk bürosunda arabuluculuk süreç uzmanı olark arabuluculuk dosyalarının ön hazırlığının yapılması işleri ve ön muhasebe işlerini yürüttüğünü, müvekkili eşi …’ın “…” ve “… …” markalarını kullanması için müvekkili tarafından lisans verildiğini, lisans sözleşmesinin mevcut olduğunu, müvekkilin eşinin … nezdinde … sicil no ile kayıtlı arabulucu olduğunu, 01.03.2018 tarihinden itibaren “… …” işletmesi ile faaliyette bulunulduğunu, … adlı e-posta adresinin 09.01.2018 tarihinde alındığını ve arabuluculuk taslak dökümlerinin bu e-postadan gönderildiğini, 21.02.2018 tarihinde … adlı alan adının alındığını, daha sonra 03.12.2018 tarihinde marka başvurusunda bulunulduğu ve davalı yan tarafından yapılan itiraz sonucunda marka başvurusunun reddedildiğini, müvekkilinin “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu belirterek; dava konusu … no.lu “… …” markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili 04/12/2021 tarihli cevap ve 04/01/2022 tarihli düplik dilekçelerinde özetle; Davacı yanın dava dilekçesinde belirttiği “…” markası ile dava konusu … no.lu “… …” markasının benzer olmadığını, öncelik iddiasına ilişkin olarak sunduğu belge ve dokümanların “…” markasının kullanımına ilişkin olmadığını, gerçek hak sahipliği iddiasını ispat edemediğini, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

UYUŞMAZLIK:
Dava; 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalıya ait … sayılı”…+…” markası ile davacıya ait … sayılı “…+…” ibareli marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalıya ait … sayılı “…+…” markası bakımından davacı yanın SMK m.6/3 hükmü uyarınca gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davalının marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, bu sebeplere bağlı olarak, davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı olarak birbirlerine tebliğ edilmiş, tarafların ibraz ettikleri deliller alınmış, marka tescil belgeleri celp edilmiş, …. Esas sayılı dosyası UYAP üzerinden temin edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, talimat mahkemesi aracılığıyla bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren …. Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
6769 sayılı SMK m.25/1 hükmüne göre; 5’inci veya 6’ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir. SMK m.25/2 hükmüne göre; Menfaati olanlar, cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları markanın hükümsüzlüğünü mahkemeden isteyebilir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre … tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, hükümsüzlüğe mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacıya ait … sayılı marka başvurusu; gerek dava konusu markadan sonraki tarihli olması, gerekse geçersiz olması nedeniyle aşağıda yapılacak incelemede değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Davalıya ait … sayılı “….” ibareli markanın “Hukuki hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil). Güvenlik hizmetleri. Evlendirme büroları hizmetleri. Cenaze hizmetleri. Giysi kiralama hizmetleri. Yangın söndürme hizmetleri. Refakat etme hizmetleri. İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri. Sosyal ağ oluşturma hizmetleri.” bakımından 20/05/2019 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Davacıya ait hükümsüzlük iddiasına mesnet gösterilen … sayılı “…+…” ibareli markanın “Hukuki hizmetler (sınai ve fikri mülkiyet hakları konusunda danışmanlık hizmetleri dahil). Güvenlik hizmetleri. Evlendirme büroları hizmetleri. Cenaze hizmetleri. Giysi kiralama hizmetleri. Yangın söndürme hizmetleri. Refakat etme hizmetleri.” bakımından 22/07/2014 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.
Hükümsüzlüğü istenen marka kapsamında yer alan hizmetlerin birçoğu ile hükümsüzlüğe mesnet marka kapsamında yer alan hizmetlerin aynı veya aynı tür olduğu tespit edilse de, markaların ilgili tüketici kesimi nezdinde ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır. Markalar arasında müşterek olarak bulunan unsur “…” ibaresidir. Bu ibare; … bir sözcük olup, …” gibi anlamlara gelen, genel olarak ayırt ediciliği oldukça düşük zayıf karakterli bir ibaredir. Davacı markası; … unsurunun yanı sıra “…” ibaresinden oluşurken, davalı markası; sağa yatık içi turkuaz renk ile dolu bir şerit, bu şeritin yanında yer alan “+” unsuru, bu unsurun altında yer alan “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Markalarda; ayırt ediciliği düşük olan “…” ibaresi haricinde kalan sair unsurların birbirinden farklı olduğu, markaların tertip tarzlarının farklılaştığı, …. . sayılı kararında belirtildiği üzere zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, buna göre; daha önce davacıya ait markayı gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan ilgili tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu markayı gördüğünde ya da işittiğinde, bu marka kapsamında yer alan hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markadan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (…)
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı vekili “…” ibaresinin davalı markasının tescilinden önce
kullanıldığını iddia etmektedir. Bu kapsamda bilirkişi heyeti tarafından davacı iş yerinde
yapılan incelemede, … e-posta adresiyle 7000 civarında tanıtım
e-postasının Mayıs 2018’de gönderildiği tespit edilmiştir. Arabuluculuğa ilişkin atılan bu
tanıtım mailleri sonrasında, arabuluculuk faaliyetlerinin ve davet mektuplarının ise
…. adresinden gönderilmeye devam ettiği görülmüştür.
Tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, her ne kadar davacı tarafın söz konusu mailleri
tanıtım maksadıyla gönderdiği anlaşılsa da gerçek hak sahipliğinin temelinin ilgili markaya
piyasada maruf hale getirme ile sağlanabileceği ve markaya ayırt edicilik kazandırılması
gerektiği belirtilmelidir. Somut uyuşmazlıkta ise davacı vekilinin “…”
markasını piyasada tanınır hale getirdiğine ve ayırt edicilik kazandırdığına ilişkin yeterli
veri bulunmamaktadır. Söz konusu tanıtım mailleri bu kapsamda değerlendirme
bakımından yeterli değildir. Yine; davacı yan tarafından dosya kapsamına sunulan marka lisans sözleşmeleri, kira kontratı, kira ödeme dekontları, serbest meslek makbuzları, internet sitesine ilişkin faturalar ve
arabuluculuk son tutanaklarında “…” ibaresi yer aldığı,
serbest meslek makbuzlarında sadece “…” ibaresinin yer aldığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında yer alan belge ve dokümanların davacı yanın gerçek hak sahibi olunması
bakımından yeterli olmadığı, davacının dava konusu markanın tescil başvurusunun
yapıldığı 29.11.2018 tarihinden önce gerçek hak sahibi olduğunun dosya
münderecatından tespit edilemediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (…)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacının gerçek hak sahipliği iddiasının ispatlanamadığı, …. Esas sayılı dosya içeriğine göre de davalı yanın ticari dürüstlük kurallarına aykırı harekette bulunduğu hususunun ispatlanamadığı, bunların haricinde davalının kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 120,60 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı, 555,90 TL posta masrafı, 5.250,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 5.933,00 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 18,60 TL dosya masrafı ve 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin toplam 27,10 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde …. Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/03/2023

Katip…
E-imza

Hakim …
E-imza