Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/268 E. 2022/120 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/268 Esas – 2022/120
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/268 Esas
KARAR NO : 2022/120
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 01/11/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/05/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 01/11/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı yanın … sayısı ile 05. sınıfta tescili talep edilen “…” ibareli markasına yönelik itirazlarının, kurum tarafından haksız bir biçimde reddedildiğini, “…” markasının ilgili sektörde müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasını tanınır hale getirdiğini ve kendisi ile özdeşleştirdiğini, T/03067 sayısı ile “…” markasının tanınmış markalar sicilinde de kayıtlı olduğunu, müvekkilinin markasını savunmaya çalıştığını, böyle tanınmış markasının sulandırılmasının önüne geçmek istediğini, müvekkilinin bu ibareyi aynı zamanda ticaret unvanı olarak da 60 yılı aşkın bir süredir kullandığını, müvekkilinin 100’e yakın tescilli markası ve başvurusunun bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, “…” ibaresini aynen içerdiğini, “-sid” ekinin ayırt edicilik sağlamadığını, markaların görsel olarak benzer olduklarını, işitsel olarak da bıraktıkları etkinin aynı olduğunu, müvekkili markalarının 05. sınıfı da kapsar şekilde tescilli olduğunu, kaldı ki tanınmış olduğunu, başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğunu, dava konusu markanın, müvekkili markalarının serisi gibi algılanacak olduğunu, benzer bir uyuşmazlıkta “…” ibareli başvurunun, müvekkili markaları ile benzer görüldüğünü, dava konusu “…” markasının müvekkili firma adına tescilli … esas unsurlu ve özellikle … tescil numaralı markalar ile benzerlik taşıdığını, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve davaya konu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 10/11/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Karşılaştırılan markaların anlamları ve tüketici zihninde
yarattıkları çağrışımın farklı olduğunu, “…” ibaresinin zayıf niteliği sebebiyle farklı kelime veya
eklerle birlikte kullanım halinde genel izlenim bakımından kolaylıkla farklılaşabilmekte olduğunu, gerek
görsel ve işitsel, gerekse de anlamsal yönden, başvuru konusu markanın tüketici algısında bıraktığı etki
bakımından davacı markalarından farklılaşmakta olduğunu, başvuru konusu marka ile davacı
markalarının açıklanan farklılıkları ve ayırt ediciliği olmayan/düşük bileşenlerin
örtüşmesi sebebi ile farklılıkların karıştırma hususunun belirlenmesinde daha etkili olacak
olması hususları ve markaların kapsamındaki hizmetlerin bilinçli tüketici kitlesine hitap
ettiği hususları bütün olarak değerlendirildiğinde, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 hükmündeki
hususların hiçbirinin gerçekleşme ihtimalinin bulunmadığının açıkça ortada olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … İlaçları Anonim Şirketi, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “…” ibaresinin 05. sınıfta bulunan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtialarının tescili amacıyla 10.06.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 29.06.2020 tarih ve 351 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 26.08.2020 tarihinde bir kısım markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 03.03.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 06.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; davacı şirket ve dava dışı 3.kişiler tarafından yapılan itirazların reddedilmesine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 14.09.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 11.03.2022 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, davacıya hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka kapsamında yer alan “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” mallarının tamamı, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 05. Sınıfta yer alan mallar ile aynı ya da aynı türdeki mallardır. Dolayısıyla 05.sınıfta yer alan mallar bakımından taraf markaları arasında doğrudan bir ticari rekabetin mevcut olacağı, markaların benzer tüketici ihtiyaçlarına yönelik, benzer satış noktaları ile tüketiciye sunulan, satım, sunum ve dağıtım biçimleri aynı türdeki mallar oldukları tereddütsüzdür. Bununla birlikte başvuruda yer alan 05.02 alt grubundaki takviye edici, tıbbi içerikli, kimyasal özellikleri bulunan gıda ürünleri ile davacı markaları kapsamında 29 ve 30. Sınıfta yer alan gıda ürünleri açısından ise doğrudan bir benzerlik bulunmadığı düşünülmektedir. Zira başvuruda yer alan 05.02 Sınıftaki mallar; standart, günlük, alelade tüketime uygun gıda ürünleri olmadıkları, bu ürünlerin emtia sınıflandırmasında da belirtildiği üzere genel olarak tıbbi içerikli ürünler oldukları, bu gıda ürünleri doğrudan ilaç olarak kabul edilmemekle birlikte nutrasötik olarak tabir edilen ürünler oldukları bilinmektedir. Dolayısıyla tıbbi içerikli zayıflama ve diyet yiyecek ve içeceklerinin, alelade gıda ürünleri olarak kabulü mümkün olmayıp bu ürünlerin de insan sağlığını doğrudan etkiler nitelikte kimyasal bileşenlerinin mevcut olabileceği, örneğin “tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” emtiasının günlük kullanıma uygun “ada çayı, ıhlamur, nane çayı, rezene” vb. mahiyetteki bitkiler ile yapılan içecekler ile doğrudan benzer nitelikte olduğunun kabul edilemeyeceği, tıbbi amaçlı içeceklerin hastalıkların tedavisinde de kullanımı olan, takviye amaçlı içecekler oldukları, çeşitli teknik ve tıbbi metotlar kullanılarak meydana getirildikleri, bu ürünlerin nutrasötik olarak ifade edilen temel besleyici özelliklerinin yanı sıra sağlık yararları sağlayan ve fakat doğrudan ilaç olarak kabul edilmeyen, ilaç görünümünde ambalajlarda, tablet, kapsül, yumuşak jel gibi farklı dozaj şekillerinde bulunabilen ve günlük diyetin takviye edilmesi amacıyla kullanılan bu ürünlerin kişisel sağlığı da doğrudan ilgilendirmekte olduğu, nitekim bu ürünlerin standart gıda ürünleri gibi marketlerde, bakkallarda vb. satış noktalarında satışlarının yapılmadığı (yapılsa dahi tüketicinin bu noktalardan ilgili ürünleri temin etme gibi bir alışkanlığının mevcut olmadığı), daha ziyade eczaneler başta olmak üzere bu tür ürünlerin satışını yapmaya yetkili işletmeler aracılığıyla tüketiciye ulaştırıldığı, tüketicinin bu tür ürünleri kullanmadan evvel çoğu zaman bir uzmana başvurduğu ve uzmanın kendini yönlendirmesi neticesinde ilgili malları kullanma yönündeki iradesini oluşturduğu, bu nedenle bu tür emtialar açısından doğrudan bir benzerliğin varlığı tespit olunmamaktadır.
Somut uyuşmazlıkta taraf markalarında benzerliği tespit olunan 05. Sınıftaki “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler. ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar. tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.” mallarının ilgili tüketicilerinin, söz konusu ürünlerin doğrudan tıbbi içerikli olmalarından kaynaklı genel anlamda profesyonel meslek mensupları (doktor, eczacı, ilaç sektör temsilcisi, diş hekimi, veteriner vs) oldukları kabul edilmektedir. Nitekim ilaç, kimyasal, diş hekimliği ürünleri, tıbbi içerikli takviye gıdalar vs nitelikteki
ürünler, her ne kadar bu ürünlerin nihai kullanıcısı herhangi bir tüketici olabilir ise de gerek genel olarak doktor, eczacı, diş hekimi gibi sektör uzmanlarının reçetelendirmesi ve devlet politikası şeklinde yürütülen sair uygulamalar (karekodlu satış sistemi, ilaç takip sistemi, geri ödemeli kurumlara bildirim gibi) sayesinde tüketiciye erişimi gerekse de doğrudan kişinin kendi sağlığını ilgilendirmesi nedeniyle (reçetesiz dahi olsa) yüksek düzeyde bilinç, dikkat ve özene sahip olduğu değerlendirilmektedir. Yine aynı sınıfta yer alan diğer emtialar olan “insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; bebek mamaları;” şeklindeki yardımcı gıda ürünlerinin de nutrasötik olarak ifade edilen temel besleyici özelliklerinin yanı sıra sağlık yararları sağlayan ve fakat doğrudan ilaç olarak kabul edilmeyen özellikleri nedeniyle tüketicinin bu tür takviye gıda ürünlerini satın alırken çok daha kapsamlı bir araştırma yaparak daha üstün bir dikkat sarf edeceğini kabul etmek yerinde olacaktır. Ayrıca “bebek mamaları” emtiasının da günlük gıda tüketim ürünlerinin yer aldığı 29 ya da 30. sınıfta değil de 05. sınıf emtialar arasında yer alıyor oluşunun temelinde, bu ürünlerin satış noktalarının davacı markaları kapsamındaki gıda ürünlerinden farklı olması yer almakta olup her ne kadar büyük perakende marketlerinde bu ürünler bulunabilir ise de farklı raflarda ve bebek bezi, bebek pudrası gibi ürünlerle birlikte sergilendiği, başka bir ifadeyle standart atıştırmalık gıda ürünleri reyonlarında tüketiciye sunulmadıkları, standart atıştırmalık gıda ürünleri arasında bebe bisküvisi olarak sunulan ürünlerin işbu sınıftaki ürünler olmadıkları, bu ürünlerin çoğu kez çeşitli vitamin, protein ve benzeri takviyeler içerir, yeni doğan/bebek sağlığını ve gelişimini etkileyen, bebeklerin büyümesine katkı sağlayan (hatta bebeklerin yaşlarına göre kullanım periyodu değişebilen) temel besin malzemeleri arasında oldukları, bu ürünlerin ilgili tüketicilerinin yine yetişkin ebeveynler olacağı, ebeveynlerin bebeklerinin sağlığı açısından tercih ettikleri hemen her çeşit üründe dahi günümüzde çok yüksek dikkat sarf eden nitelikte tüketiciler olduğu, dolayısıyla bu tür ürünleri marketten satın aldıkları bisküvi, kraker, içecek gibi emtiaları satın alırken harcayacakları dikkatin çok daha üzerine bir dikkat ve özen ile tercih edecekleri düşünülmektedir. Nitekim bu ürünler açısından da karar aşamasında etki edecek aracıların, profesyonellerin ve hatta diğer tüketicilerin (mal veya hizmeti deneyimlemiş) görüşleri etkili olacağından bu noktada da dikkat düzeyi yüksek alıcılar/tüketicilerden bahsedilmesi doğru olacaktır.
Bunun yanı sıra “Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” emtialarının da hatalı kullanımları halinde kişi sağlığını tehdit edebilecek kimyasal/ilaç içerikli kullanıma konu edilebilir ürünler olmalarından kaynaklı yine tüketici kitlesinin niteliğinin dikkat ve bilinç düzeyinin yüksek olabileceği ancak gerek bir üst paragrafta belirtilen mallar gerekse de işbu paragrafta bahsi geçen mallar açısından ilgili tüketici grubunun doğrudan profesyonel sağlık mensupları olarak değerlendirilmeleri mümkün olmadığından işaretler arasında yanılgı yaşama ihtimallerinin daha kuvvetli olabileceği; benzerliği tespit olunan “Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler.” emtialarının ise nitelikleri itibariyle daha geniş tüketici gruplarına hitap eden, tüketicinin herhangi bir aracı kişiye ihtiyaç duymadan temin edebildiği ürünler olmalarından ötürü hitap ettikleri tüketicilerin bilinç/dikkat/özen seviyelerinin, doğrudan marketten bir gıda ürünü satın alan ortalama tüketici algısı ile eşdeğer olmayacağı ve fakat 05. Sınıfta yer alan diğer malların tüketicileri kadar da yüksek olmayacağı, bu halde makul düzeyde özen ve dikkat seviyesine sahip herhangi bir tüketici grubunun ilgili tüketiciler olabileceği değerlendirilmektedir.
Dava konusu markanın “…” şeklinde tek kelime yedi harften oluştuğu, markanın bütün olarak bir anlam ifade etmediği, yazımına uygun şekilde “…” olarak telaffuz edileceği değerlendirilmektedir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar ise başta “…” olmak üzere; “…+SÖZCÜK” veya şekil unsurları ile oluşturulan seri markalardır. Davacı markalarının tamamında “…” ibaresinin esas unsur veyahut esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı değerlendirilmektedir.
Dava konusu marka yukarıda da belirtildiği üzere tek kelimeden oluşan bir sözcük markasıdır. Ülkemiz tüketicisi açısından dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat edilmekte olup tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar. Bu anlamda tüketicinin dava konusu marka ile karşılaştığında bu markanın “…” kök unsurundan türetilmiş bir ibare olduğunu algılaması kuvvetle muhtemeldir. Zira “…” kelimesi dilimizde de kullanılan ve öncül olarak “yunan alfabesinin ikinci harfi” şeklinde bir anlama sahip bir kelime olduğu gibi ülkemizde daha birçok alanda kullanılan bir kelimedir. Örneğin tıp alanında da “sıklıkla bademciklere yerleşip hastalık yapan bir mikrop” adı olarak da bilinen bir virüsün adıyken, bilişim alanında bilgisayar teknolojilerinde ikincil yazılım sürümünün adı olara kullanılmakta, yine örneğin “… …” olarak bilinen ekmek mayasından elde edilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren doğal bir maddenin adı gibi anlamlara da sahip olmaktadır. Dolayısıyla birden fazla anlama gelen ve tüketici tarafından bilinen bir ibare olan “…” ibaresini belirgin olarak içerir dava konusu marka bütününde, tüketicinin “…” ibaresi üzerindeki algısı çok daha kuvvetli olacaktır.
Böyle bir durumda ise davacı yana ait önceki tarihli “…” esas unsurlu markalar mevcutken, tüketicinin dava konusu marka ile karşılaşması halinde, normal şartlarda, davalı taraf markasını da davacı yanın markalarından biri olarak yeni bir ürününe verdiği isim şeklinde algılaması ve değerlendirmesi, buna bağlı olarak ise nihai tercihlerinde bir yanılgı yaşaması kuvvetle muhtemeldir.
Ancak ‘…’ ibaresinin 05. sınıfta yer alan bir kısım emtialarda, tıpta bilinen ve kullanılan anlamı itibariyle ayırt ediciliği son derece zayıf bir sözcük olduğu aşikardır. Dolayısıyla her ne kadar taraf markaları arasında normal şartlarda güçlü bir benzerlik hali mevcut ise de özellikle “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler. İlaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar. tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.” açısından “…” ibaresinin ayırt edici vasfının son derece zayıf bir tıbbi terime işaret etmesi ve tüketici kitlesinin bilinç düzeyi yüksek doktor, eczacı vs sağlık çalışanları olduğu göz önüne alındığında, taraf markaları arasındaki mevcut farklılıkların markaların birbirlerinden ayırt edilmesini sağlamaya yeter olacağı, nitekim bahsi geçen tıbbi içerikli ürünler açısından “…” kelime kökü ile türetildiği görülen 400’ü aşkın marka başvurusunun yer aldığı, hatta “…” kökünü haiz çok sayıda etken madde isminin de bu başvurular arasında yer aldığı gözlenmiştir.
Bununla birlikte “…” ibaresinin ayırt edici vasfı zayıf olarak nitelendirilmesi mümkün görülmeyen “Bebek mamaları; Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler.Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” emtiaları yönünden ise yaratacağı algı itibariyle, önceki tarihli “…” markası ile karşı karşıya kalmış, bu markaları deneyimlemiş tüketicilerin, sonraki karşılaştığı “…” şeklindeki davalı başvurusunu davacı yan markalarının yeni bir serisi olarak algılamasına yol açacağı düşünülmektedir. Her ne kadar ilgili tüketici gruplarının dikkat düzeyleri bu noktada daha yüksek olsa da işaretler arasındaki yoğun benzerlik hali ve davacı yanın sahip olduğu seri markaların varlığı karşısında, tüketicinin dava konusu markanın son hecesinde oluşan “sid” sesini, bütünsel algıyı değiştiren bir etken olarak görmeyeceği aşikardır. Nitekim karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus ilgili tüketicinin algısı olup tüketicinin her iki markayı her zaman aynı anda görüp detaylarını karşılaştırabileceğinin düşünülmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyecektir. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği düşünülmektedir. Bu doğrultuda davalı markalarını görmüş, duymuş, deneyimlemiş bir tüketicinin, dava konusu markayı gördüğünde, önceki algısında kalan deneyimleri doğrultusunda, davalı markaları ile ilişkilendirmesi beklenen olacaktır. Böyle bir durumda tüketicinin, dava konusu markayı da davalı tarafa ait olduğunu düşünerek hareket edebileceği ve bu durumun markaların iktisadi kaynaklarında bir yanılgının oluşması olarak değerlendirilebileceği aşikardır.
Sonuç olarak; her ne kadar taraf markaları, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların tamamı bakımından benzerlik taşımakta ve dava konusu “…” markası ile davacı yanın “…” esas unsuruna haiz markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel algılar itibariyle meydana gelen bir benzerlik hali mevcut ise de, “…” ibaresinin yukarıda açıklanan kavramsal karşılığı itibariyle ayırt edici vasfının son derece düşük olduğu ve doğrudan tıbbi bir terim olarak algılanacak olduğu “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler. ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar. tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.” malları bakımından taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin meydana gelmeyeceği;
Ancak “Bebek mamaları; Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler.Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” emtiaları yönünden ise, önceki tarihli “…” markaları ile karşı karşıya kalan tüketicinin sonraki “…” şeklindeki davalı başvurusunu, davacı yan markalarının yeni bir serisi olarak algılayabileceği, işaretlerin aynı iktisadi – idari kaynaktan çıktığını düşünebilecekleri nihai olarak ise işaretler arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırma tehlikesi yaşayabilecekleri kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı yan tarafından işlem ve dava dosya kapsamına sunulan delillerden davacı yanın gerek yurtiçi gerekse de yurtdışında çok sayıda tescili bulunduğu gibi “…” markaları ile oldukça uzun yıllardır mevcut olduğu görülen sektörel kullanımları göz önüne alındığında davacı markalarının özellikle “çay, meyve çayı, bitkisel çay” gibi içecek ürünlerinde, ilgili tüketici kitlesi nezdinde belli bir tanınmışlığa eriştiğinin kabulünün gerekeceği, nitekim bu hususta daha evvel verilmiş emsal yargı kararları bulunduğu gibi davacı yana ait “…” markasının TÜRKPATENT sicil kayıtlarında da T/03067 sayısı ile tanınmış markalar sicilinde 2016 yılından bu yana kaydının bulunduğu, dolayısıyla davacı yanın “…” markalarının yoğun ve uzun yıllara sair kullanım neticesinde ciddi bir ayırt edicilik elde ettiği, bu bağlamda davacı yan markalarının anılan emtialar üzerindeki ticari faaliyetleri neticesinde söz konusu tanınmışlığın başvuru kapsamındaki “tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” emtialarına da sirayet edeceğinin kabul edilebileceği, her ne kadar normal şartlarda “…” ibaresinin anılan emtialar açısından da ayırt edici vasfının zayıf olduğu değerlendirilebilir ise de ayırt edici vasfı zayıf bir işaretin yoğun kullanım neticesinde güçlü bir ayırt edicilik elde ederek daha geniş bir korumadan yararlanabileceği, dolayısıyla her ne kadar … ibaresinin “tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler” emtiaları yönünden tıbbi içeriği itibariyle başlangıçta zayıf bir marka olduğu kabul edilebilse de, davacı yan markalarının “çay, bitkisel çaylar vb” ürünlerde kullanım sonucu elde ettiği ayırt edicilik ve ayrıca davacı yanın sahip olduğu bir seri marka ailesinin varlığı nedeniyle, davacı markalarının ilişkili emtialarda da korunması gerektiği, zira anılan tıbbi içerikli içecek ürünler üzerinde çay, bitkisel çay, meyve çayı gibi olağan tüketim içeceklerinden bildiği ve tanıdığı bir markayı gören tüketicinin, tanıdığı – bildiği markanın, tıbbi içerikli bitkisel içecek ürünlerinde de faaliyet göstermeye başladığı yönünde bir algı edinebileceği, bu doğrultuda başvuru kapsamında yer alan “tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler” emtialarında dava konusu markanın tescilinin, davacı yanın SMK m. 6/5 kapsamında elde ettiği tanınırlığı sulandırabilecek, davacı markalarının ayırt ediciliğini zayıflatabilecek sonuçlar doğurabileceği gerekçeleri ile engellenebilecek olduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/6 hükmüne göre; Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.
Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı yanın ticaret unvanın kılavuz unsuru da “…” ibaresi olup anılan ibare aynı zamanda davacı yanın markalarının kendisidir. Davacı yanın ticaret unvanın kılavuz unsurunun, uyuşmazlık konusu mallarda doğrudan kullandığını gösterir herhangi bir delil mevcut olmayıp mezkur kullanımlarının daha ziyade çay – bitki çayı, meyve çayı ürünlerinde olduğu görülmektedir. Bu bağlamda davacı yanın ticaret unvanının markasal kullanımlarının esasen doğrudan tescilli markalarına dayalı bir kullanım olduğu görüldüğünden davacı yanın SMK m. 6/6 uyarınca ticaret unvanına dayalı daha geniş bir koruma elde edemeyeceği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların bir kısım emtialar bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile; “Bebek mamaları; Tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının iptaline, fazlaya ilişkin istemin reddine, dava konusu … sayılı markanın “Bebek mamaları; Tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; “Bebek mamaları; Tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının İPTALİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın “Bebek mamaları; Tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” emtiaları bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile alınması gereken 21,40 TL harcın müteselsilen davalılardan alınarak hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı TÜRKPATENT’e verilmesine,
7-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak kabulüne,
8-Karar ve ilam harcının davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
9-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 8,50 TL vekalet harcı, 2.000,00 TL bilirkişi ücreti, 196,25 TL tebligat-posta masrafı olmak üzere toplam 2.264,05 TL yargılama giderinin 1/2’si olan 1.132,03 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.132,02 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
10-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, Davalı Şirketin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2022