Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/233 E. 2022/191 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/233 Esas – 2022/191
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/233 Esas
KARAR NO : 2022/191

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/09/2021
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 20/09/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 17/09/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin uzun yıllardır yayıncılık ve eğitim sektöründe Türkiye çapında faaliyet gösteren, uzman öğretmenler tarafından kurulmuş ve işletilen bir kurum olduğunu, “…” markasını gerek yayıncılık, gerekse eğitim ve öğretim hizmetleri alanında kullanarak bu sektörlerde tanınan bir marka haline getirdiğini, “…” esas unsurlu toplam 69 adet seri markasının olduğunu, ayrıca “…” markasının TÜRKPATENT nezdinde T/02210 sayılı ile “tanınmış marka” statüsüne alınmış olduğunu, davalı şahsın dava konusu edilen markasının içerdiği “…” ibaresi sebebiyle davacının bu tanınmış-seri markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzediğini, davalının sanal ortamlarda markasını kullanış biçiminde sadece “…” ibaresini ön plana çıkarmakta olduğunu, davalının markasındaki diğer kelime unsurlarını fiilen kullanmıyor olmasının davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, zaten davacının 2014 06248 sayılı markasının tek başına “…” ibaresini ihtiva etmesi nedeniyle davalının dava konusu edilen markasının davacının bu markasıyla da iltibas yaratacak nitelikte bir marka olduğunu, davalının markasının davacının tanınmış ve seri marka hüviyetinde olan markalarının arasına sızacağını, haksız yarar elde edeceğini ve bu tanınmış markaların itibarını zedeleyeceğini, taraf markalarının birebir aynı mal ve hizmetlerde kullanılacağını, halbuki 16 ve 41. Sınıflara giren bu emtialarda “…” markasının davacı ile özdeşleşmiş olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 25.08.2021 tarihli ve … sayılı kararının iptaline ve davalının … sayılı markasının tescil edilmesi halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 21/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda karşılaştırılan markalar arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmasına ilişkin koşulun sağlanmadığını, markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden çok farklı olduklarını, tüketicilerin dava konusu edilen markayı yapay parçalara bölerek içinden sadece “…” harflerini ön planda algılamasının makul ve beklenebilir olmadığını, markaların hitap ettikleri tüketici kitlesinin bilinç/dikkat düzeyinin yüksek olduğunu, bu nedenle çekişme konusu mal ve hizmetler açısından markalar arasında bir iltibas tehlikesinin bulunmadığını, davacının SMK m. 6/5 hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleştiği ve davalının kötü niyetli olduğu yönündeki iddialarını yeterli delille ispatlayamadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 19/10/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin 2017yılında … … ismiyle bir youtube kanalı ve facebook öğretmen grubu açtığını, akabinde dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğunu, yapılan başvuruya davacının itiraz ettiğini, ancak bu itirazın diğer davalı yanca reddedildiğini, müvekkiline ait marka ile davacıya ait markalar arasında iltibas tehlikesi oluşturacak derecede bir benzerlik bulunmadığını, nitekim müvekkili yayınlarında … şeklinde sunuş yapıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 20/03/2022 tarihli ıslah dilekçesi ile; Davacıya ait … markasının SMK m.25/7 ve m.19/2 hükümleri uyarınca kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait 2019/124116 sayılı “… YAYINLARI …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şahıs vekilinin ıslah ileri ileri sürdüğü kullanmama def’i bağlamında; markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, davacıya ait 2014 06248 sayılı markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde ciddi surette kullanılıp kullanılmadığı, SMK m.6/5 hükmü uyarınca davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davaya konu marka başvurusunun, davacıya ait markaların tanınmışlığından haksız avantaj elde etme, itibarlarını lekeleme ya da ayırt ediciliklerini zedeleme risklerinden birini taşıyıp taşımadığı, davalı şahsın marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalıya ait markanın hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’ın “… YAYINLARI …” ibaresini 16 ve 41. sınıfta bulunan “16.SINIF:Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı yayınlar, basılı evrak: kitaplar, dergiler, gazeteler, faturalar, irsaliyeler, gelir makbuzları, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, pullar. Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç): kırtasiye tipi kağıt ürünler, yapıştırıcılar, kalemler, silgiler, kırtasiye tipi bantlar, el işi için karton, yazı kağıtları, kopyalama kağıtları, yazarkasa kağıt ruloları, çizim aletleri, kara tahtalar, resim boyaları. Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. 41.SINIF:Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.”nin tescili amacıyla 10.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği 2019/124116 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 15.06.2020 tarihinde 2016 46847, 2017 109229, 2017 16804, 2017 23825, 2018 15220, 2018 15224, 2018 15230, 2018 15234, 2018 53539, 2020 12469, 2002 07939, T/02210 ve 2013 50493 sayılı markalarını mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/5 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 05.10.2020 tarihli itiraza karşı görüş sunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca incelenmesi sonucunda haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davacının 27.01.2021 tarihli ve 26.02.2021 tarihli yeniden itiraz dilekçeleri ibraz ettiği, davalı şahıs tarafından bu itiraza karşı 22.03.2021 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz edildiği, yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 26.08.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 27.12.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının itirazlarına mesnet aldığı markalardan 2020 12469 sayılı marka, TÜRKPATENT kayıtlarına dava konusu edilen markadan daha sonraki bir tarihte girmiş olduğundan, öncelik ilkesi bağlamında, söz konusu itiraza mesnet marka değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davacının muhtelif itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları, dava konusu edilen markanın kapsamına giren 16 ve 41.sınıftaki tüm mal ve hizmetler açısından tescillidir veya bu mal ve hizmetler ile benzer/türdeş mal ve hizmetleri kapsamaktadır. Bununla birlikte; marka işlem dosyasında itiraz sebebi yapılmayan, ancak dava aşamasında ileri sürülen ve bu nedenle salt markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından dikkate alınması gereken davacıya ait 2014/06248 sayılı marka kapsamında yer alan emtialar ile dava konusu marka kapsamında yer alan emtialar karşılaştırıldığında; markaların kapsamına giren 41. sınıftaki hizmetler birebir aynıdır. 16. sınıftaki emtialardan birebir aynı olmasa bile, benzer/türdeş olarak nitelendirilebilecek emtialar, bilirkişi raporunda karşılıklı sütunlarda aynı renkli harflerle işaretlenmiştir. Zira bu emtialar; benzer ihtiyaçları giderirler, benzer alıcı çevresine hitap ederler, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır, birbirleri yerine ikame edilebilirler ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır, dağıtım kanalları ve satış yerleri aynı yerlerdir, aralarında ham madde/mamul/yarı mamul ilişkisi bulunur ve bu emtialar üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurması ihtimali mevcuttur.
Dava konusu 2019/124116 sayılı marka incelendiğinde; renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; markada “…”, “YAYINLARI” ve “…” ibareleri, alt alta gelen satırlarda, aynı yazım karakterindeki aynı renkli ve aynı puntolu harflerle, ayrı olarak yazılmıştır. Her ne kadar bu kelime unsurları aynı özelliklerle yazılmış ise de, işaretin kurgusu içinde farklı satırlarda yer alıyor olmaları itibariyle, dava konusu edilen işarette geçen “…” ve “…” ibarelerinin, ayrı ayrı algılandığı düşünülmektedir. İşarette geçen “YAYINLARI” ibaresinin, yerleşik anlamı/cins isim olması nedeniyle markasal hüviyette bir ayırt ediciliğinin olmadığı değerlendirilmektedir.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar incelendiğinde; “…” ibaresini başkaca kelime ve bazen de şekil unsurlarıyla birlikte ihtiva ettiği, hatta davacının 2011 88890, 2000 27598,193002, 193128 ve 11344 sayılı markalarının “…” ibaresini tek başına esas unsur olarak ihtiva ettiği, davacının markalarında “…” ibaresi, başkaca kelime ve bazen de basit şekil unsurlarıyla birlikte, isim ve sıfat tamlamaları içinde bütünleşik olarak yer almakta ise de, bu işaretlerde geçen diğer kelime unsurlarının, yerleşik/bilinen anlamları olan, tanımlayıcı ibareler olması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliklerinin bulunmadığı gerçeği ve markalarda geçen basit şekil unsurlarının, böyle, basit şekil unsurları yanında baskın kelime unsurları ihtiva eden markalarda “sözün görünümden daha yüksek sesle konuştuğu” yerleşik doktrinsel görüş gözetildiğinde, davacının markalarında “…” kelime unsurunun “çatı marka” hüviyetinde kullandığı ve davacının “…”li markaları ile “seri marka” yaratmış olduğu söylenebilecektir. Davacının sadece davasına mesnet aldığı 2014 06248 sayılı … görselli markası da, tek başına “…” ibaresini ihtiva eden bir kelime markasıdır.
Davacıya ait 2014/06248 sayılı “…” ibareli markanın kullanılmadığına ilişkin ıslah ile def’i ileri sürüldüğünden; bu markanın, SMK m.25 ve m.6/1 hükümleri uyarınca hükümsüzlük iddiasına mesnet bir marka olup olmadığının SMK m.25/7 hükmü uyarınca ön sorun olarak incelenmesi gerekmiştir.
Davacıya ait 2014/06248 sayılı markanın 28/11/2014 tarihinde tescil edildiği, tescil tarihi ile dava tarihi arasında 5 yılı aşkın süre bulunduğu, SMK m.25/7 hükmü uyarınca, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde davacının 2014/06248 sayılı markayı tescil kapsamında bulunan “16.SINIF:Kağıt, karton (mukavva); kağıt veya karton malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri, karton kutular; kağıttan yapılmış tek seferlik kullanıma mahsus ürünler (kırtasiye amaçlı ürünler hariç): kağıt havlular, tuvalet kağıtları, kağıt peçeteler. Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı evraklar; basılı yayınlar, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, (pullar). Kırtasiye, büro, eğitim-öğretim, yazım, çizim, resim ve sanatçılar için malzemeler (mobilyalar ve cihazlar hariç; kırtasiye tipi kağıt ürünler ve yapıştırıcılar dahil). Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar. Tespihler. 41.SINIF:Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” mal ve hizmetleri bakımından ciddi surette kullandığını ispat külfeti altında bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı vekili 2014/06248 sayılı … markasının kullanım ispatı iddiasına ilişkin olarak 11/04/2022 havale tarihli dilekçesi ile evrak, katalog ve ürün örnekleri sunmuştur. Davacı yanın sunduğu söz konusu kullanım ispatına ilişkin evrak incelendiğinde; instagram hesabı görüntüleri (bu görüntülerde öğrencilerin giydiği giysiler üzerinde … ibaresi yer almaktadır, görüntülerin bir kısmı dava tarihinden sonraya ilişkindir), dava dışı şirket tarafından davacıya kesilen ve içeriğini giysilerin oluşturduğu faturalar (bu faturaların bir kısmı dava tarihinden sonraya ilişkindir), 2016-2017 dönemine ilişkin kıyafet kataloğu görsellerinin mevcut olduğu (katalog görselleri içeriğinde yer alan öğrencilerin üzerinde yer alan muhtelif giysiler üzerinde … ibaresi bulunmaktadır), davacı vekilinin aynı tarihli dilekçesi ile iki adet kıyafet kataloğu ile ürün örnekleri de sunduğu, bu katalog ve ürün örnekleri incelendiğinde; üzerinde … ibaresi bulunan okul giysilerine ilişkin oldukları tespit edilmiştir.
Davacı vekilinin kullanım ispatına yönelik sunduğu deliller birlikte değerlendirildiğinde; bu delillerin, davacıya ait 2014/06248 sayılı markanın tescilli olduğu 16 ve 41.sınıftaki mal ve hizmetlerden hiçbiri bakımından markasal kullanım içermediği kanaatine varılmıştır. Şöyle ki; dosyada mevcut faturalara göre; davacı yan, dava dışı 3.kişiden üzerinde “…” ibaresi mevcut okul giysilerini satın alarak öğrencilerine dağıtmaktadır. Davacı yan ister ücretsiz olsun, isterse ücreti mukabilinde olsun, öğrencilerine üzerinde … ibaresi yazan okul giysilerini dağıtması eylemi, 16 ve 41.sınıfta yer alan mal veya hizmetlerin sağlanması olarak nitelenemez. Başka bir deyişle; okul giysilerinin öğrencilere tedariki eylemi, 16 ve 41.sınıfta yer alan mal veya hizmet sunumu olarak değerlendirilemez. Bu nedenle, davacı yanın 2014/06248 sayılı “…” ibareli markasını, dava tarihinden önceki son 5 yıl içinde tescilli olduğu mal ve hizmetler üzerinde ciddi surette kullandığı iddiasını ispatlayamadığı kanaatine varıldığından, söz konusu marka; 6769 sayılı SMK m.25/7 hükmü uyarınca SMK m.6/1 hükmü bağlamında dava konusu markanın hükümsüzlüğüne mesnet olamaz.
Davacının kullanmama def’ine takılan 2014/06248 sayılı markası haricinde kalan sair itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaları ile dava konusu marka global olarak karşılaştırıldığında; davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kitlesi nezdinde görsel, işitsel ve kavramsal olarak iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunmadığı, şöyle ki; davaya konu 16.sınıf emtiaların makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesimine, davaya konu 41.sınıf hizmetlerin ise dikkatli ve bilinçli tüketici kesimine hitap ettikleri, gerek ortalama tüketici kesiminin, gerekse de dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin “aceleci bir gerizekalı” olmadığı, markaların ayırt edici unsurlarını bir bütün halinde algıladıkları, markalar arasında müşterek olarak yer alan bir kısım harf benzerliği nedeniyle hemen markalar arasında doğrudan veya dolaylı bir ilişki kurmayacakları, buna göre; davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin davaya konu “… YAYINLARI …” ibaresinde yer alan “YAYINLARI” kelimesinin davaya konu mal ve hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği bulunmayan tali bir unsur olarak algılayacakları, bu nedenle davaya konu markanın esas unsurunu bir bütün halinde “… …” olarak algılayacakları, markanın genel görünümünde yer alan “…” ibaresinin, “…” kelimelerinin ilk harflerinden oluştuğunu, bu ibareyi söz konusu kelime tamlaması ile birlikte gören ya da işiten tüketici kesimi nezdinde hemen ve ilk bakışta algılanabilir olduğu, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalarla “…” harflerinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak karşılaştırılan markalar arasında kısmi olarak görsel ve işitsel benzerlik bulunsa da, kavramsal olarak dava konusu markanın davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalardan farklılaştığı, zira, dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin “…” kelimelerinin baş harflerine atıfta bulunduğunu ilgili tüketici kesiminin hemen ve ilk bakışta algılayabileceği, davacıya ait “…” markalarının ilgili tüketici kesimi nezdinde oluşturduğu kavramsal çağrışımın ise “…” kelime anlamına ilişkin olduğu, “…” kelime anlamı ile “…” kelimelerinin oluşturduğu kavramsal çağrışımların birbirlerinden oldukça farklı olduğu, buna göre; daha önce davacıya ait “…” markalarını gören, işiten, bu markalı mal veya hizmetlerden yararlanan gerek makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, gerekse daha dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… YAYINLARI …” markasını davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu mal ve hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayabileceği gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, belirtilen nedenlerle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; “Şekil+…” markasının “eğitim ve öğretim hizmetleri” ve “basılı yayınlar ve yayıncılık hizmetleri”nde davacının uzun yıllara sari tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın bahsi geçen hizmetlerde ve ürünlerde iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği, bu markasının TÜRKPATENT nezdinde T/02210 sayı ile “tanınmış marka” statüsüne alındığı karardan anlaşılmaktadır. Ancak; davacının somut olayda SMK m.6/5 hükmü gereğince tanınmış marka korumasından yararlanabilmesi için, davalının başvuruya konu markasının, davacının “…”li bu markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşmuş olması veya gerçekleşme ihtimalinin ispat edilebilmiş olması gerekir. Dava konusu markanın genel görünümü itibariyle, davacıya ait “Şekil+…” ibareli marka ile işaret benzerliği taşımaması nedeniyle, SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötüniyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, davacı yanın, davalı şahsın fiili olarak markasal kullanımlarında “…” ibaresini ön plana çıkardığını ileri sürerek davalı şahsın marka tescil başvurusunda kötü niyetli olduğunu ileri sürdüğü, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, davalı şahsa ait facebook ve youtube hesaplarında “…” ibaresinin markasal olarak ön planda olacak şekilde kullanımının bulunduğu tespit edilse de, söz konusu vakıanın, davaya konu marka başvurusu bakımından davalı şahsın tescil isteminde kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyeceği, zira, somut olayda çözümlenmesi gereken hususun, davaya konu 2019/124116 sayılı “… YAYINLARI …” markasının tescil başvurusu esnasında davalı şahsın kötü niyetli olup olmadığı hususuna ilişkin olduğu, davalı şahsın fiili markasal kullanımının, davaya konu marka tescil başvurusunun genel görünümünden farklılaştığı, bu durumun davacı yana ait tescilli markalarına yanaşarak onun marka haklarına tecavüz teşkil eder mahiyette olduğu değerlendirilebilirse de, bu hususun eldeki davanın konusunu oluşturmadığı, davalı şahsın fiili markasal kullanımının tescil başvurusuna konu ettiği marka başvurusundan farklılaşmasının, tescil başvurusuna konu marka başvurusunun kötü niyetli olduğu sonucuna yol açmayacağı, zira, davalı şahsın fiili olarak koruma kapsamı dışında kalan bir işareti kullanmasının yaptırımının, Kanun Koyucu tarafından 6769 sayılı SMK m.29 vd. hükümlerinde marka hakkına tecavüz hükümleri ile düzenlendiği ve davacının, Kanun Koyucu’nun tecavüz eylemine yönelik ihdas ettiği kanuni düzenlemelerden yararlanarak davalı şahıs aleyhine hukuki takibat yapabileceği, dava konusu marka başvurusu bakımından, davalı şahsın kötü niyetli olduğuna hükmedebilmek için, davalı şahsın, davaya konu marka tescil başvurusunda bulunurken, spekülasyon, engelleme, şantaj, tuzak vb. gibi dürüst ticari uygulamalar ile bağdaşmayan bir kasıtla hareket etmesinin gerektiğinin dış aleme yansımış nesnel ve tutarlı vakıalardan anlaşılması gerektiği, ancak somut olayda, davalı şahsın dürüst ticari uygulamalar ile bağdaşmayan kötü niyetli bir kasıtla hareket ettiğini gösterir somut ve nesnel başkaca bir delil bulunmaması nedeniyle davalı şahsın kötü niyetli olduğu iddiasının ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 31,50 TL vekalet harcı, 173,00 TL posta, 1.950,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.273,10 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 20,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı … vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/06/2022