Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/213 E. 2022/105 K. 30.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/213 Esas
KARAR NO : 2022/105

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 26/08/2021
KARAR TARİHİ : 30/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 22/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 26/08/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin “…” markalarının ilk olarak 1992 yılında 11, 20 ve 21. sınıf mallarda tescil edildiğini, yine …. sayılı markalarının bulunduğunu, müvekkilinin “…” markalarının aynı zamanda özel/01477 sayısı ile tanınmış marka sicilinde de kayıtlı olduğunu, yurt içi ve yurt dışında çok sayıda tescillerinin bulunduğunu, www…com.tr, www…com.tr, www…com gibi web siteleri üzerinden yayınları olduğunu, özellikle mobilya sektöründe 2019 yılında sektörün en beğenilen 3 şirketinden biri olarak gösterildiğini, kısaca müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, dava konusu … sayılı “… … …” ibaresinin doğrudan müvekkili markaları ile aynı şekilde 24. sınıf malları kapsayacak şekilde başvuru konusu edildiğini, buna dair yapılan itiraz neticesinde ise itirazlarının reddine karar verildiğini, verilen kararın hatalı olduğunu, dava konusu markanın esas unsurunun herhangi bir şekil unsuru içermeyen ve düz yazı şeklinde yazılmış “… … …” şeklinde olduğunu, 24. sınıf malların tüketicilerinin ortalama düzeyde dikkat ve algı seviyelerinin bulunduğunu, dava konusu markada “…” ibaresinin birebir kullanıldığını, dava konusu markanın bu haliyle müvekkilinin seri markalarından biri olarak algılanacağını, zira “…” ibaresinin dava konusu markada bütüncül algıda baskın konumda olduğunu, müvekkili markalarının tanınmış olmasının da bu durumda etki yaratacağını, aksi düşüncenin “…” ibaresi önüne herhangi bir ibare ekleyen herkesin bu markayı tescil ettirmesi gibi bir sonucu ortaya koyacağını, bunun kabul edilemez olduğunu, müvekkilinin 30 yılı aşkın bir süredir Türkiye’de aktif olarak faaliyet gösterdiğini, dava konusu markadaki emtiaların tamamının müvekkili markaları kapsamında da yer almakta olduğunu, müvekkili lehine verilmiş çok sayıda mahkeme kararının mevcut olduğunu, hatta diğer davalı Kurum tarafından verilmiş pek çok kararda da müvekkili markalarının korunduğu, “… … …,” gibi markaların mahkemelerce müvekkili markaları ile benzer görüldüğünü, müvekkili markalarının tanınmışlık düzeyi karşısında dava konusu markanın tescilinin müvekkili markalarının ayırt ediciliğine zarar verebilecek nitelikte olduğunu, müvekkili markalarının tanınmışlığının da birçok mahkeme kararında tespit edildiğini, taraf markaları kapsamındaki emtiaların ilgili tüketicilerinin çok ayrıntılı değerlendirmeler yapmayan tüketiciler olduklarını, bu nedenle dava konusu markayı, müvekkili markalarının devamı gibi algılama ihtimallerinin mevcut olacağını, müvekkilinin “…” ibaresi sabit kalmak kaydıyla oluşturduğu çok sayıda markasının bulunduğunu, emsal nitelikte çok sayıda mahkeme kararını dosyaya ibraz ettiklerini iddia ederek; … sayılı YİDK kararını iptalini ve … sayılı markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalı başvurusunun konusu olan “… … …” işaretinin, davacıya ait “…”
esas unsurlu markalara “toplu olarak bıraktığı umumi intiba” itibariyle- ilk bakışta kolayca
tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve bu suretle iltibasa sebebiyet vereceğinden söz
edilebilmesinin olanaksız olduğunu, bu nedenle taraf markalarının işaret anlamında benzer olmadıklarını ve
ortalama tüketici nezdinde karıştırılmayacağının açık olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …, davaya cevap dilekçesi ibraz etmediğinden; 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “… … …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’nın “… … …” ibaresinin 24. sınıfta bulunan “Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri: perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. Kampçılar için uyku tulumları” emtialarının tescili amacıyla 28.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı 25.03.2020 tarihinde davacı şirket tarafından SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümleri kapsamında 2014/11499, 2015/24596, T/01477 sayılı markalar itiraza mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazın reddine karar verildiği, davacı yanın 13.11.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunduğu, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 08.07.2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka başvurusu, yargılama safahati içerisinde tescil edilmemiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
İlk olarak belirtilmelidir ki; dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
YİDK kararının iptali istemi bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki talep de YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 07.07.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak YİDK kararının iptali istemi değerlendirilmiştir.
Buna göre; mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu marka kapsamında yer alan ve dava konusu edilen 24.sınıfta yer alan “Kampçılar için uyku tulumları” emtiaları ile, davacı yana ait önceki tarihli markalar kapsamında 20. Sınıfta yer alan “kampçılar için uyku tulumları” malları birebir aynı emtialardır.
Bununla birlikte davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında doğrudan 24.sınıftaki mallar yer almamakla birlikte 35.05 alt grubundaki satış hizmetlerinde 24. Sınıf malların satışının özgülendiği görülmektedir. Uygulamada da kabul edildiği üzere; mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı satışa da konu ederek ticari mevkiye çıkartacağı kabul edildiğinden mal ile aynı ya da benzer malların satışına yönelik satış hizmetleri arasında benzerlik ilişkisi bulunmaktadır.
Sonuç olarak; dava konusu … sayılı marka başvuru kapsamında yer alan emtialar ile davacıya ait itiraza mesnet …. sayılı markaların kapsamlarında yer alan bir kısım mal ve hizmetlerin; aynı, aynı tür ya da benzer olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; herhangi bir görsel unsur taşımaksızın üst kısımda “…” ve “…” sözcükleri, alt kısımda ise “…” kelimesinin kullanımı ile oluşturulmuş bir sözcük grubu markası olduğu, “…” kelimesinin ise İtalyanca “ev” anlamına geldiği, ancak bu anlamının tüketiciler tarafından bilinebilir olmayacağı, “…” ibaresinin dilimizde “bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde, ferment: İçerdikleri enzimlerin katalizör niteliği etkisiyle şekerleri karbondioksit ve alkole dönüştüren bir hücreli bitki organizmaları; yaradılış, öz nitelik” gibi anlamları mevcut olduğu gibi yine tarihte yaşamış ve bilinen uygarlıklardan birinin de adı olduğu, ancak dava konusu markanın bütün olarak, hitap ettiği tüketici kitlesi nezdinde, somut bir algı oluşturmayacağı, tüketicinin markayı yabancı bir sözcük grubu markası olarak algılayacağı ve soldan sağa okuma ilkesi uyarınca “… … …” sıralaması ile okuyarak telaffuz edeceği, bu haliyle markadaki öncül vurgunun “…” ibaresi üzerinde toplanacağı değerlendirilmektedir.
Davacı tarafa ait itiraza mesnet markalar incelendiğinde; 2014/11499 ve 2015/24596 sayılı her iki markanın da baskın sözcük unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu markada herhangi bir şekil unsuru mevcut değildir. Bununla birlikte markayı oluşturan kelimelerden herhangi birinin de diğerine nazaran daha vurgulu ya da ön plana çıkartılmış bir kullanımı bulunmamaktadır. Ortalama bir tüketici, dava konusu markayı “… – … – …” sıralaması ile okuyacak, algılayacak ve üçüncü kişilere aktaracak olup bu algıda “…” ibaresinin öncül sözcük unsuru olmasından kaynaklı olarak tüketici zihninde doğrudan ve öncelikle yer edineceği tereddütsüzdür. Anılan ibare marka içerisinde bağımsız olarak varlığını korumakta ve bu varlığıyla algılanmaktadır. Bu çerçevede taraf markaları arasında “…” ibaresi ve bu ibarelerin taraf markalarındaki kullanım biçimleri itibariyle görsel ve işitsel açıdan doğrudan ve güçlü bir benzerlik hali bulunmaktadır. Kavramsal olarak da her iki marka içerisinde de “…” ibaresini gören tüketici açısından, ibarelerdeki ortaklığın, ek sözcük unsurlarına rağmen, aynı kavramsal kökene işaret eden bir unsur olarak algılanma ihtimalleri bulunacaktır. Ancak bu durum tüketicinin taraf markalarını kavramsal olarak karşılaştırmaya çalışması sonucunu kendiliğinden doğurmayacaktır. Dolayısıyla taraf markalarının bütünsel anlamda yarattıkları genel intibada genel olarak “…” sözcüğünden ve bu sözcüğün markalardaki kullanım biçimlerinden kaynaklı güçlü bir benzerlik bulunduğu değerlendirilmektedir. Gerek markaların telaffuzundan gerekse de görsel algıya hitap eden benzerliklerinden kaynaklı olarak tüketicinin uyuşmazlık konusu mal ve hizmet sınıflarında daha önceden davacıya ait “…” markasını deneyimlediği bir durumda, dava konusu markayı da bu markanın yeni bir versiyonu, aynı iktisadi kaynağın alternatif olarak yaratılmış yeni bir markası olarak algılama ihtimali bulunacağı düşünülmekte ve bu açıdan işaretler arasında güçlü bir benzerlik arama ihtiyacı duymayacağı değerlendirilmektedir. Zira “…” sözcüğü ilgili mal ve hizmetlerde ayırt ediciliği bulunan bir kelimedir. Dolayısıyla; daha önce davacıya ait itiraza mesnet “…” esas unsurlu markaları gören, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan makul derecede bilgili, dikkatli ve ihtiyatlı ortalama tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “… … …” markasını davaya konu emtialar üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı sınırlı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait markaların serisi niteliğinde bir marka olarak algılayacağı gibi bir kısım tüketici kesiminin markaların farklı ticari kökeni işaret ettiğini algılaması ihtimalinde dahi bu kez marka sahipleri arasında idari ya da ekonomik bir bağlantı bulunduğu yönünde yanılsamaya düşeceği, bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; davacı yanın işlem dosyası kapsamında tanınmışlık iddialarını destekler mahiyette somut delillere yer vermemekle birlikte T/01477 sayılı tanınmış marka tesciline dayandığı gibi ayrıca işlem dosyasındaki dilekçelerinde birtakım mahkeme kararlarına atıfta bulunarak müvekkili markalarının tanınmışlığına yönelik verilmiş mahkeme kararları bulunduğunu ileri sürdüğü görülmektedir. Yukarıda ifade edildiği üzere tanınmışlık statik değil, dinamik bir olgudur. Bu özelliği dolayısıyla tanınmışlık iddiasının yukarıda yer verilen kriterlere uygun olarak her bir marka başvuru işlem dosyasında ayrı ayrı ispat edilmesi gerekir. Somut olayda; marka işlem dosyasında yer alan dokümanın, davacılara ait “…” esas unsurlu markaların dava konusu marka başvuru tarihi olan 28.12.2019 tarihi itibariyle tanınmış markalar olduğunu ispatlamaktan uzak olduğu, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davacının SMK m.6/1 hükmü uyarınca ileri sürdüğü itirazın haklı bulunduğu anlaşılmakla, davanın kabulü ile; … sayılı YİDK kararının iptaline, dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu marka başvurusu tescil edilmediğinden hükümsüzlük istemi hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 20,00 TL vekalet harcı, 150,00 TL posta-tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.038,60 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davalı … vekilinin yokluğunda, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/03/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza