Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/207 E. 2022/153 K. 01.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/207 Esas
KARAR NO : 2022/153
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 19/08/2021
KARAR TARİHİ : 01/06/2022
YAZIM TARİHİ : 08/06/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 19/08/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1998 yılında online alışveriş pazarına artı değer katmak ve internet kullanıcılarının her sektördeki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kurulduğunu, www…com alışveriş sitesi üzerinden e-ticaret faaliyetlerini gerçekleştirdiğini, tüketicilere satıcı sıfatıyla doğrudan kendilerinin ürün ve hizmet satışı yaptığını ve aracı hizmet sağlayıcı sıfatı ile üçüncü kişi tacirlere de ürünlerini tüketicilere ulaştırmak için gerekli alt yapı ve platformu sağladığını, davalı yanın … … markasının, müvekkili adına tescilli … ve … markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve halk tarafından karıştırılmaya sebebiyet vereceğini, dava konusu … … markasındaki “…” ibaresinin markada “…” ibaresinden önce yer alması nedeniyle tüketici tarafından öncelikli olarak algılanacağını ve akılda kalacak unsur olduğunu, müvekkiline ait … ve … markalarının da dava konusu markada olduğu gibi … ibaresi ile başladığını, tüketicinin zihninde … ibaresi ile başlayan markaların müvekkili ile özdeşleştirildiğini, markaların görsel ve işitsel olarak bıraktıkları izlenim benzerliği sonucunun iltibasa sebebiyet verdiğini, tüketicinin, … … markasını ilk anda müvekkiline ait olduğunu zannedeceğini, müvekkili firmanın … ürünlerinin … … markası ile tüketiciye sunduğunu düşüneceğini, söz konusu markanın müvekkiline ait bir marka olmadığının anlaşılabilmesi için özel bir zihinsel çaba sarf ederek araştırma yapılmasının gerekeceğini, söz konusu markanın ilk anda müvekkili markası ile ilişkilendirilmemesinin ve aralarında bağlantı olduğunun düşünülmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağını, bir markanın başlangıç kısmının aynen alınıp yanına ayırt edici bir ek ya da kelime getirilmek suretiyle oluşturulan sonraki marka başvurularının marka ile iltibas meydana getiridiği hususunun emsal kararlar ile sabit olduğunu, müvekkiline ait ve özdeşleşen … markasının başta olmak üzere … ibaresi ile başlayan markaları dikkate alındığında, … … markasının, müvekkilinin seri markalarının içinde yer alan yeni bir marka olduğunun düşünüleceğini ve tercih edileceğini, dava konusu markanın, müvekkilinin … ve … markalarının kapsamında bulunan ürün ve hizmetler ile benzer olan 35. sınıf ürün ve hizmetler için tescilinin istendiğini, davalı ile müvekkili markalarının aynı/benzer mal ve hizmetleri kapsaması ve birebir aynı sektörde faaliyette bulunmaları nedeniyle aynı tüketici grubuna hitap ettiklerini, davalı yanın kötü niyetli olduğunu, müvekkili markalarından haberdar olmamasının mümkün olamayacağını, müvekkili markalarının garanti ve reklam gücünden yararlanarak davalının haksız bir kazanç elde edeceğini, müvekkilinin “…” markalarının tanınmış markalar olduğunu ve yoğun kullanımı sonucu yüksek ayırt edicilik vasfını haiz olduğunu, dava konusu markanın tescil edilmesi halinde müvekkili markalarının ayırt edici vasfının zedelenmesine sebebiyet verileceğini, davalı başvurusunun Türk Ticaret Kanunu anlamında haksız rekabet oluşturduğunu iddia ederek; YİDK’nın … sayılı itirazın reddi kararının iptali ile … sayılı … … ibareli marka başvurusunun tescile uygun olmadığının tespitini, işlemden kaldırılmasını veya tescil işlemleri tamamlanmış ise hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 01/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu … sayılı markanın “şekil” unsurlarından oluştuğunu, markanın kelime, şekil ve renk unsurlarından oluşan özgün bir yapıya sahip olduğunu, davalı markasında, davacı yan markasında olmayan kelime, şekil, renk ve kullanımlara esas unsur olarak yer verildiğini, markada bir bütün olarak “… …” ibaresine yer verildiğini, ibarenin özgün bir renk ve yazı stiliyle kaleme alındığını, sarı ve siyah renkte zemin üzerine şekil unsurunun altında olacak şekilde konumlandırıldığını, markalarda kullanılan esas unsurların ve tertip tarzlarının farklı olduğunu, bu durumun markaları sadece görsel olarak değil işitsel ve anlamsal düzeyde de birbirinden ayırdığını, bir bütün olarak okunup algılanacak davalı markası ile davacı markası arasında, tüketicilerin ilişki kurmasının mümkün olamayacağını, ortalama tüketici kitlesinin davacı markalarını taşıyan ürünleri satın almak isterken davalı markasına yönelmeyeceğini, … ibaresinin davacı tarafından yaratılmış fantezi bir ibare olmadığını, tasviri anlama sahip, düşük ayırt ediciliği olan genel bir adlandırma olduğunun göz önüne alınması gerektiğini, markalar arasında iltibas ihtimali bulunmadığını, iki marka arasındaki belirgin farklılık karşısında tüketicilerin, iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabileceklerini ve aralarında idari veya ekonomik bir bağ kurmayacaklarını, davacı yanın markalarının tanınmış olduğunu iddia ettiğini, ancak bu durumu ispatlar delil ve belge sunulmadığını, söz konusu iddiaların varsayımdan öteye geçemediğini, davacının kötü niyete ilişkin iddialarının da hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ve tümüyle reddedilmesi gerektiğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili 24/09/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’in 1996 yılında kurulan … Kardeşler Gıda Tekstil İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, anılan firmanın, müvekkilinin de içinde bulunduğu bir aile işletmesi olduğunu ve 4 şubesi ile birlikte … sektöründe hizmet verdiğini, davacı yan ve müvekkili markası kökeninin … kelimesinden geldiğini, TDK’nın güncel sözlüğünde … kelimesi anlamının “Bütünü, tamamı, tümü” olarak bulunduğunu, davacı tarafından türetilmiş veya oluşturulmuş bir kelime olmadığını ve yaygın olarak kullanıldığını, dolayısıyla … kelimesinin kullanım hakkının davacının tekelinde olamayacağını, davacı yanın … kelimesini her türlü ürün grubuna yayarak ve yanına küçük kelimeler ekleyerek tekel oluşturma çabasında olduğunu, müvekkili markası ile davacı yan markalarının, yazı karakterleri, renk farklılığı, punto farkı, şekil ve okunuşun hafızada bıraktığı anlam bakımından karşılaştırıldığında birbirine benzemediğini, müvekkili markasının iltibas veya yanıltıcılık unsuru taşımadığını, müvekkilinin marka tescil başvurusunun 11.12.2019 tarihinde yapıldığını, davacının dilekçesinde belirttiği markalarında, “…” ibaresi ile ilgili başvurularının tümünün müvekkilinin başvurusundan sonra yapıldığını, … kelimesinin herkes tarafından kullanılabilen genel geçer ve tanımlayıcı bir kelime olduğunu, kelimenin devamına başka kelimenin ilave edilerek birçok markanın tescil edilmiş olmasının … kelimesine ayırt edici bir anlam yüklemediğini ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “… / … …” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacıya ait markaların tanınmış olup olmadığı, SMK m.6/5 koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “Şekil+… …” ibaresinin 35. sınıfta bulunan hizmetlerin tescili amacıyla 11.12.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında Markalar Dairesi Başkanlığı’nca SMK m.5/1-c hükmü bağlamında başvurunun 35/05 alt grubu bakımından kısmen reddine karar verildiği, başvuru kapsamında kalan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” bakımından başvurunun 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 26.03.2020 tarihinde 2000 20142, 2009 30250, 2010 16160, 2010 16161, 2010 48306, 2011 37279, 2011 95360, 2011 95361, 2011 95362, 2011 95363, 2011 95364, 2011 95365, 2011 95366, 2011 95367, 2012 79983, 2013 90705, 2015 66566, 2016 12926, 2016 16996, 2016 28635, 2016 70644, 2017 53590, 2017 73088, 2017 73089, 2018 121549, 2018 121553, 2018 64894, 2018 86771, 2018 88057, 2018 88387, 2018 88390, 2018 88393, 2018 93414, 2019/120330, 2019 41565, 2019 80178, 2019 97767, T/02598 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın 6/1, 6/5 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 10.11.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şahıs tarafından 16.12.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz edildiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın tüm gerekçeler açısından reddine karar verildiği, bu kararın davacı marka vekiline 29.06.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 13.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında kalan ve eldeki davaya konu olan hizmetler; “35.sınıf: (35/01) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. (35/02) Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. (35/03) İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. (35/04) Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” dir.
İtiraza ve hükümsüzlüğe mesnet gösterilen ve bilirkişi raporunda altı çizili gösterilen emtiaları barındıran davacı markaları, çekişme konusu hizmetlerin tamamı “(35.sınıf: (35/01) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. (35/02) Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. (35/03) İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. (35/04) Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.)” bakımından AYNI/AYNI TÜR hizmetleri barındırmaktadır. Şöyle ki; itiraza mesnet gösterilen 2000 20142, 2009 30250, 2010 16160, 2010 16161, 2010 48306, 2011 37279, 2012 79983, 2013 90705, 2015 66566, 2016 12926, 2016 16996, 2016 28635, 2016 70644, 2017 53590, 2017 73088, 2017 73089, 2018 121549, 2018 88057, 2018 121553, 2018 93414, 2018 64894, 2018 86771, 2018 88387, 2018 88390, 2018 88393, 2019 41565, 2019 80178, 2019 97767, 2019/120330 sayılı davacı markaları ile bunların yanı sıra hükümsüzlüğe mesnet gösterilen 2016 100413, 2016 65115 sayılı davacı markaları çekişme konusu 35/01, 02, 03, 04 alt gruplarını kapsadığı gibi; doğrudan bu hizmetler için de tescilidir.
Dava konusu “reklamcılık, büro, iş yönetimi, açık arttırma” hizmetlerinin ilgili tüketici kitlesi; makul derecede bilgili, dikkatli ve gözlemci olarak kabul edilen ortalama tüketici olup; içinde özellikle profesyonel iş sahiplerinin yanı sıra sıradan kişilerin, nihai kullanıcıların da yer aldığı oldukça geniş bir kitledir. Eğitim, kültür, sosyo ekonomik durum farkı olmaksızın pek çok yetişkin bu hizmetlerin kullanıcısı/tüketicisi durumundadır. Bununla birlikte; söz konusu hizmetler; günlük, sıradan ve ucuz ürünler olmayıp, bu ürünlerin ilgili tüketici kitlesinin, gündelik ürün alıcılarına göre nispeten daha dikkatli ve bilgili olduğu da yadsınamaz.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; siyah alt zemin üzerine eklenmiş hardal sarı fon üstüne siyah renkte, büyük puntolarla yazılmış … kelimesi ile bu kelimenin altına daha küçük boyutta kırmızı renkte yazılmış … kelimesinden ve alışveriş sepeti içindeki paketli gıda görseli biçimindeki şekil unsurundan oluşmaktadır.
Davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar incelendiğinde; tümü … ve … … ibareleri etrafında türetilmiş seri markalardır. Turuncu renk kullanımı, markaların bir kısmının baskın görsel unsurudur.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” nin nitelikleri, kullanım yeri ve amaçları, fonksiyonları, bunlara bağlı olarak bu hizmetlerin ilgili tüketici kesiminin algı düzeyi ve bunlara bağlı olarak ilgili tüm faktörlerin bütünü dikkate alınarak ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi değerlendirmesinin yapılmasının gerektiği,
Buna göre; dava konusu markada yer alan “…” ibaresinin; “Bütünü, tamamı, tümü, cümlesi.” gibi anlamlara gelen (Bkz; https://sozluk.gov.tr/) bir zamir olduğu, bu ibarenin ticari hayatta sektör fark etmeksizin herkes tarafından yaygın surette kullanılan, bu nedenle marka vasfı son derece düşük, dolayısıyla davaya konu hizmetler bakımından da somut ayırt edici niteliği düşük, zayıf karakterli bir ibare olduğu, dava konusu markada “…” ibaresinin altında kırmızı renk tonu ile “…” ibaresine yer verildiği, “…” kelimesinin; “Özellikle her türlü yiyecek maddesinin, ev, büro, mağaza vb. yerlere ait gereçlerin satıldığı dükkân.” anlamına gelen (Bkz; https://sozluk.gov.tr/) bir sözcük olduğu, davaya konu hizmetlerin niteliği dikkate alındığında, “…” kelimesinin bu hizmetlerin karakteristik özelliklerinden herhangi birini niteleyen bir kelime olmadığı, bu hizmetler bakımından söz konusu kelimenin herkes tarafından yaygın surette kullanıldığına ilişkin dosya kapsamında somut delil bulunmadığı, bu nedenle vurgulu bir renk olan kırmızı ile yazılı “…” kelimesinin de davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği haiz bir ibare olduğu, yine markada yer alan ve sarı renk ve siyah çizgilerle oluşturulmuş “gıda sepeti”ni andırır şekil unsurunun da davaya konu hizmetleri doğrudan tanımlamadığı, bu hizmetlere ilişkin herhangi bir çağrışım gücünün bulunmadığı, dolayısıyla markada yer alan şekil unsurunun da davaya konu hizmetler bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, umumi intiba olarak; dava konusu markanın, davaya konu hizmetler bakımından ve bu hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi tarafından esaslı unsurunun bir bütün halinde “… …+Şekil” ibaresi olduğu, davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların “…” ve “… …” kelimeleri etrafında kümelenmiş seri markalardan oluştuğu, ancak davacı markalarının hiçbirinin salt “…” kelimesinden oluşmadığı, bu kelimenin yanı sıra şekil veya farklı kelime gruplarıyla marka kompozisyonlarının oluşturulduğu, karşılaştırılan markalar arasında salt “…” kelimesinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı olarak markalar arasında davaya konu hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu yönünde bir çıkarsamada bulunulamayacağı, zira; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 12.10.2020 tarih 2020/92 E 2020/3984 K sayılı kararında belirtildiği üzere; zayıf markaların koruma kapsamı değerlendirilirken iltibas tehlikesinin yapılacak küçük bir değişiklik ile dahi bertaraf edilebileceğinin göz önüne alınması gerektiği, somut olayda da, karşılaştırılan markalar arasında müşterek olarak bulunan “…” kelimesinin somut ayırt edici gücü düşük zayıf karakterli bir zamir olduğu, zamir olma fonksiyonu nedeniyle ticari hayatta yaygın kullanıma konu bir ibare olduğunun kabul edilmesi gerektiği, başka bir deyişle, ticari hayatta yaygın kullanıma konu bu kelimenin salt bir kişi lehine marka olarak tekel sağlanamayacağı, aksi düşüncenin serbest işleyen dürüst ve bozulmamış piyasa ekonomisinin işleyişini haksız rekabet oluşturacak derecede tahrip etmek anlamına geleceği, ancak marka hukuku normlarının, tam aksine, piyasada faaliyet gösteren kişilerden biri veya birileri lehine haksız rekabet oluşturma amacı gütmeyip, bilakis, dürüst ve bozulmamış, adil rekabete dayalı ekonomik düzeni tesis etmeyi umduğu, ayrıca davacının salt “…” kelimesini değil, “Şekil+….com” veya “… …” ibareli markalarını “perakende satış ve özellikle online mağazacılık” sektöründe tanınmışlık düzeyine eriştirdiği, davacının tanınmışlık düzeyine eriştirdiği bu markaların genel görünüm olarak; dava konusu marka ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadığı, dolayısıyla, davacı markalarının kullanım yolu ile ayırt ediciliklerini arttırdığı ve tanınmışlık mertebesine ulaştırdığı markaları bakımından, işaret benzerliği bulunmaması nedeniyle ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesinin oluşmayacağı, sonuç olarak; daha önce davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet “…” veya “… …” ibarelerini barındıran markaları gören, işiten, bu markalı hizmetlerden yararlanan davaya konu hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin daha sonra davaya konu “… …+Şekil” markasını davaya konu hizmetler üzerinde gördüğünde veya işittiğinde, davaya konu hizmetlerden faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı, davacıya ait markalardan farklı bir marka olarak algılayacağı gibi, marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. … önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. … önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; Dava konusu marka ile davacıya ait tanınmışlık mertebesine ulaştığı tespit edilen “Şekil+….com” veya “… …” ibareli markaların genel görünüm olarak işaret benzerliği taşımamaları nedeniyle, dava konusu markanın tescil edilmesi halinde, davacıya ait markaların tanınmışlığından haksız yere yararlanılacağı, davacı markalarının itibarına leke düşürüleceği veya onların ayırt ediciliğini zedeleyeceğine ilişkin herhangi bir risk bulunmadığından, başka bir deyişle; dava konusu markanın tescili halinde, davalı şahıs lehine, davaya konu hizmetler bakımından olumlu imaj transferi ihtimali oluşmayacağından ve yine davacı aleyhine de olumsuz imaj riski bulunmadığından, tanınmışlık iddiasına dayalı nispi tescil engelinin somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; Davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08/06/2016 tarih …Karar sayılı kararı uyarınca; iltibas değerlendirmesinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olduğundan, bu yönden dosya içerisinde mevcut bilirkişi raporunun aksi yöndeki hukuki kanaatlerine itibar edilmemiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 17,00 TL vekalet harcı, 133,00 TL posta-tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.018,60 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı … vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.01/06/2022
Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza