Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/191 E. 2022/123 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/191 Esas – 2022/123
… MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/191 Esas
KARAR NO : 2022/123

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/08/2021
KARAR TARİHİ : 13/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/05/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali), Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 02/08/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; …Bankası’nın iştiraki olan …’in, internet bankacılığının kullanımını yaygınlaştırmak ve internete bağlı müşteri sayısını artırmak amacı ile 1999’da kurulduğunu, geliştirdiği internet altyapısıyla farklı kurumlara da iletişim ve telekomünikasyon alanında hizmet sunmaya başladığını, ilk olarak 2004’te ses hizmetleri sağlama lisansı alarak uydu hizmetlerini de portföyüne kattığını, 2005’ten bu yana 81 ilde POP noktasına sahip olduğunu, … Telekom’un yanı sıra, yurt içi ve yurt dışı telekom operatörleriyle kurduğu ara bağlantılar ve … uydu operatörleri üzerinden 7×24 kesintisiz iletişim ve veri hizmetleri sunduğunu, …’in her ölçekteki şirkete ve kamu kurumlarına Ses, Veri Merkezi, İnternet, Sanal Ağ-VPN, Uydu Hizmetleri verdiğini, 2013 itibarıyla NetteFatura markasıyla e-fatura, e-arşiv fatura, NetteArşiv sanal saklama platformu ve ayrıca TÜRMOB ile işbirliği kapsamında …Fatura ile tam entegrasyon olanağı sunan … KOBİ Ticari Yazılımı’nı dijital ürün ve hizmetleri yelpazesine eklediğini, davacının … ibareli markalara benzeyen davalıya ait 2020/26599 başvuru numaralı “…” ibareli başvuruya karşı itirazlarının TPMK Markalar Dairesi Başkanlığınca ve YİDK’nın 2021-M-3985 sayılı kararıyla reddedildiğini, oysa, davacının 07/08/09/16/21/35/38/41/42. sınıflarda 2015/19989-“işnetkapasite”, 2013/45966-“… uydu internet”, 2012/85179-… insan için teknoloji, 2012/85178-…’ten insan için teknoloji, 2007/18691-işte.net şekil, 2005/14199-… şekil, 2001/27516-ekonet …´ten ekonomik internet paket! Şekil, 2001/26123-… plaza şekil markalarının sahibi olduğunu, “…” markasının davacıya ait tanınmış, seri markaların esas unsuru olan “…” ibaresi ile görsel, biçimsel, anlamsal, sesçil olarak ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davacı markalarının da kapsadığı 35 ve 38. sınıfları kapsadığı ve iltibas yarattığını, dava konusu “…” markasının son üç harfinin davacıya ait markaların esaslı unsuru olan …-… ibaresi ile birebir aynı olduğunu, taraf markaların logolarının beyaz arka plan üzerine benzer yazı stilinin küçük harf kullanılmasıyla oluşturulduğunu ve benzer bir dizaynın mevcut olduğunu, ”…” ibaresine ”OR” gibi anlamı olmayan bir ibarenin eklenmesinin ”…” markasını ayırt edici kılmadığını, başvuru markasının davacının seri markalarının devamı olarak algılanacağını, taraf markalarının aynı tüketici grubuna hitap ettiğini, davacının ’…’’ ibareli markasını yoğun olarak kullandığını, davalının, davacının yıllarca emek ve para sarf ederek meydana getirdiği haklı ünden faydalanacağını ve oluşturduğu kalite imajının sarsılacağını, IS/ŞNET ibaresinin, aynı zamanda davacının ticari unvanının da esas unsuru olduğunu, davalı şirketin kötü niyetli olduğunu belirterek; 30.05.2021 tarihli 2021-M-3985 sayılı YİDK Kararının iptali ile 2020/26599 başvuru numaralı ORISNET ibareli markanın tescil edilmesi halinde başvurusu yapılan tüm sınıflar açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 16/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru markası olan 2020/26599 numaralı “…” markası ile itiraza gerekçe olarak gösterilen 2001/26123 sayılı “… plaza+ , 2001/27516 numaralı “ekonet …’ten ekonomik internet paket + , 2005/14199 numaralı “…+ ,“ 2007/18691 numaralı “işte.net+ “, 2012/85178 numaralı “…’ten insan için teknoloji” , 2012/85179 numaralı “… insan için teknoloji” , 2013/45966 numaralı “… uydu internet” , 2015/19989 numaralı “işnetkapasite” ibareli markaların görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer markalar olmadığını ve kurul kararının yanlış olduğu yönündeki iddiaların da haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Alfa İletişim Hizmetleri Pazarlama Ticaret Anonim Şirketi vekili 25/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının BTK’dan sabit telefon hizmetleri lisansı, internet servis sağlayıcılığı lisansı ve sanal mobil şebeke hizmeti lisansı alarak faaliyet gösteren telekominikasyon sektöründe öncü şirketlerden biri olduğunu, 35 ve 38. sınıfta tescili istenen davaya konu 2020/26599 sayılı … markasının, davalının tescilli markası olan … ibaresine getirilen NET eki ile türetilmiş bir marka olduğunu, başvuru markasının ISNET ibaresini barındırmasının tek başına tescil engeli teşkil etmediğini, … ibaresi koyu NET ibaresi ise soluk renkte yazılarak … ibaresinin güçlendirildiğini, NET ibaresinin internetle ilgili hizmet sınıfını tanımlayan kimsenin tekeline bırakılamayacak bir ibare olduğunu, davalının … ibaresinden türetilmiş … …, … … SHOP, … … KART, … GLOBAL NETWORK gibi çok sayıda markasının olduğunu, taraf logolarının belirgin şekilde farklı olduğunu, tescili istenen hizmetlerin profesyonellere yönelik olduğunu ve taraf markalarının karıştırılabilecek düzeyde benzerlik taşımadığını belirterek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği 2021-M-3985 sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait 2020/26599 sayılı “Şekil+…” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas bulunup bulunmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, davalı şirketin önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+…” ibaresinin 35 / 38. sınıflarda bulunan “35/Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. … yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi … takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. 38/Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri.” hizmetlerinin tescili amacıyla 02.03.2020 tarihinde gerçekleştirdiği 2020/26599 sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.04.2020 tarih ve 347 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 07.08.2020 tarihinde 2001/26123, 2001/27516, 2004/21102, 2005/14198, 2005/14199, 2005/40088, 2007/18691, 2007/18692, 2007/18693, 2007/18694, 2007/18695, 2007/41659, 2008/26935, 2012/85178, 2012/85179, 2012/96998, 2012/96999, 2013/45966, 2013/86379, 2014/19202, 2014/19218, 2014/24428, 2014/52300, 2014/52338, 2014/52355, 2015/19989, 2015/44952, 2015/60960, 2015/65959, 2015/65966, 2015/85524 sayılı markaları mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, m.6/3, m.6/5, m.6/6 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şirketin 28.09.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 26.02.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 05.04.2021 tarihli itiraza karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren … Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 2021-M-3985 sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 31.05.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 10.11.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, davacıya ait ticari sicil kayıt bilgileri, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Davacının 2001/27516 sayılı marka tescilinin yenilenmeyerek, 2015/44952 sayılı başvurusunun 06.10.2016’da müddet kaydı düşülerek, 2005/14198, 2007/41659, 2008/26935 ve 2014/52300 sayılı başvurularının ise reddedilerek hükümden düştüğü/hiç tescil edilmediği ve dolayısıyla 02.03.2020 başvuru tarihli davaya konu marka başvurusu bakımından tescil engeli teşkil etmedikleri anlaşıldığından, aşağıda yapılacak ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi incelemesinde bu markalar değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; başvuru markasının tesciline karar verilen 35. sınıfa konu “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. … yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi … takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri”, davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2004/21102, 2005/40088, 2007/18691, 2007/18692, 2007/18693, 2007/18694, 2007/18695, 2012/96999, 2012/96998, 2013/86379, 2014/19202, 2014/19218, 2014/24428, 2014/52338, 2014/52355, 2015/65959, 2015/60960, 2015/65966 ve 2015/85524 sayılı markalarının kapsamında bulunan hizmetlerle birebir AYNI hizmet niteliğindedir. Bu hizmetler, daha ziyade büyük, orta veya küçük ölçekli profesyonel … sahiplerine yönelik göreceli olarak daha yüksek dikkat ve özen gösterilerek tedarik edilen hizmetlerdir. Aynı şekilde, başvuru markasının tesciline karar verilen 38. sınıfa konu “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil). Haber ajansı hizmetleri”, davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2004/21102, 2005/14199, 2007/18691, 2007/18692, 2007/18693, 2007/18694, 2007/18695, 2012/96999, 2012/85179, 2012/96998, 2013/86379, 2013/45966, 2014/19202, 2014/19218, 2014/24428, 2014/52338, 2014/52355, 2015/19989, 2015/65959, 2015/60960, 2015/65966 ve 2015/85524 sayılı markalarının kapsamında bulunan birebir AYNI hizmet niteliğindedir. “Haber ajansı hizmetleri”, profesyonel yayıncı kuruluşlar ile işletmelere yönelik göreceli olarak daha yüksek dikkat ve özen gösterilerek tedarik edilen hizmetler iken, “Radyo ve televizyon yayın hizmetleri. Haberleşme hizmetleri (internet servisi sağlama hizmetleri dahil)” ortalama dikkat ve özenle hareket eden her cins, eğitim, meslek ve sosyal statüden vasati nihai tüketiye hitap eden hizmetlerdir.
Karakteristik özellikleri itibarıyla, başvuru markasının tesciline karar verilen 35 ve 38. sınıflara konu hizmetler ile davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet 2012/85178 sayılı markasının kapsadığı “16/Kağıt, karton (mukavva) ve bunlardan yapılmış ürünler ( kırtasiye amaçlı ürünler hariç). Plastik malzemeden mamul ambalajlama ve sarma malzemeleri. Matbaa ve ciltleme malzemeleri. Basılı evraklar; basılı yayınlar, takvimler, posterler, fotoğraflar, afişler, tablolar, çıkartmalar, (pullar). Kırtasiye, büro, eğitim ve öğretim malzemeleri (mobilyalar ve cihazlar hariç). Büro makineleri. Badana ve boya işleri için fırçalar ve rulolar” malları veya “41/Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri. Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılması, dağıtımına ilişkin hizmetler ( global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil ). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri”in hiçbir ilgi veya bağlantısı bulunmayan FARKLI mal ve hizmet niteliği taşıdığı tespit edilmiştir.
Dava konusu “Şekil+…” ibareli marka incelendiğinde; şekil unsuru ile “…” ve “net” kelimelerinin biraraya getirilmesiyle oluşturulmuş bir bileşke/karma marka olduğu, başvuru markasının ihtiva ettiği “net” ibaresi, “ağ” anlamına gelen, internetle bağlantılı hizmetler bakımından ticarette herkes tarafından sıklıkla kullanılan [İnternet ibaresi, İnter (arasında) ve net (ağ) kelimelerinin birleşmesinden oluşumakta olup, internet TCP/IP olarak adlandırılan bir transfer kontrol protokolünün kullanılması suretiyle bilgisayar ağlarının birbirine bağlanmasını sağlayan elektronik iletişim ağı olarak nitelendirilmektedir (https://www.sabah.com.tr/tdk-anlami/net-ne-demek-net-tdk-sozluk-anlami)], uyuşmazlığa konu internet sağlama hizmetleri bakımından ayırt ediliği olmayan, “kesintilerden sonra kalan miktar” anlamını da taşıması sebebiyle ticarette sıkça kullanılan ayırt ediciliği düşük olan ve başvuru markasının sonuna silik ve ince harflerle yerleştirilerek geri planda ve sönük bırakılmış bir ibare olduğu ve başvuru markasında daha koyu renkli ve kalın harflerle ön plana çıkartılan asli, baskın ve ayırt edici unsurunun ibarenin “…” kelimesi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının 2005/40088 sayılı “yeterkiiste” markasının bitişik olarak yazılmakla birlikte “Yeter ki iste” olarak okunup, işitilip algılanacağı, bu slogan markasının asli, baskın ve ayırtedici unsurunun “Yeter ki iste” ibaresi olduğu ve “şekil+…” markasının da “is”, hecesini ihtiva etmesi dışında markaların hiçbir görsel, işitsel veya kavramsal benzerlik taşımadığı, karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı,
“Şekil+…” markasının davacının 2004/21102 sayılı “İştel” markasıyla her iki markanın da “i” ve “e” harflerini içermeleri dışında hiçbir benzerlik barındırmadığı ve karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı,
Davacının 2007/18692 sayılı markasının “işte” olarak okunup, işitilip, algılanacağı, zaten şekil unsurunun konum ve boyutları itibarıyla kelime unsurunun altında geri planda ve sönük bırakıldığı, markanın asli, baskın ve ayırtedici unsurunun “İŞTE” ibaresi olduğu, başvuru markası ile bu markanın “i” ve “e” harflerini içermeleri dışında hiçbir benzerlik barındırmadığı ve karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı,
Başvuru markası ile davacının “işte” kelimesine çoğu tanımlayıcı ibareler ekleyerek oluşturduğu seri markalarıyla görsel, işitsel veya kavramsal olarak ilişkilendirilme veya karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, … esas unsurlu başvuru markasının, davacının İŞTE ibareli seri markalarından biri olarak algılanmayacağı,
Başvuru markası ile davacının 2015/65959 sayılı …markaları arasında, başvuru markasının zaten tali unsuru olan ve uyuşmazlığa konu hizmetler bakımından ayırt ediciliği son derece düşük “NET” ibaresi dışında ortak unsur bulunmadığı ve karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığı, “NET” ibaresi “kesintilerden sonra kalan miktarı” ifade etmesi sebebiyle ticarette sıkça kullanılan ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu gibi, “Ağ” anlamını da taşıması sebebiyle uyuşmazlığa konu 38. sınıf haberleşme/internet sağlama hizmetleri bakımından doğrudan tamamlayıcı bir ibare olduğu, dolayısyla kimsenin tekeline bırakılamayacağı,
Davacının 2012/85179 sayılı “… İNSAN İÇİN TEKNOLOJİ” markasının “…”, “net” ve “İnsan için teknoloji” kelimeleri ile şekil unsurunun biraraya getirilmesiyle oluşturulmuş bileşke bir marka olduğu, “…” ibaresinin konumu ve koyu renkli harflerle yazılmak suretiye ön plana çıkartıldığı, … ve … ibarelerinin belirgin şekilde farklı olduğu, bu marka ile … markası arasında görsel, işitsel veya kavramsal olarak ilişkilendirilme veya karıştırılabilecek düzeyde benzerliğin ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
Davacının 2013/45966 sayılı “… UYDU İNTERNET” markasında net, uydu ve internet ibarelerinin uyuşmazlığa konu 38. sınıf hizmetler bakımından tanımlayıcı bir ibare olduğu, bazı potansiyel müşterilerce “…” ibaresinin “… ağı” anlamına gelen zayıf bir marka olarak algılanabileceği ve markanın “…” ibaresiyle temsil edildiğinin düşünülebileği, bu durumda dahi … markasının bu marka ile … esas unsurlu … markası arasında görsel, işitsel veya kavramsal olarak ilişkilendirilme veya karıştırılabilecek düzeyde benzerliğinin ve karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı,
Davacının … olarak okunup işitilip algılanacak olan 2005/14199 sayılı … markasının esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, davacı markasının esas unsuru olan … ve başvuru markasının esas unsuru … ibareleri arasında görsel benzerlik bulunmadığ, başvuru markasının esas unsurunun … olduğunun varsayılması halinde dahi davacı markası ile … markası arasında düşük düzeyde görsel benzerlik olduğu, davacı markası “” olarak işitilirken, başvuru markasının “olarak işitilip algılanacağı için markalar arasında işitsel olarak da düşük düzeyde benzerlik bulunduğu, davacı tarafından başvuru markasının, … dil yapısına da aykırı şekilde … olarak işitilip algılanacağının ve hecesinden iltibas doğacağının ileri sürüldüğü, başvuru markasında … ibaresinin aynı boyut, yazı karakteri ve harflerle yazıldığı ve .. hecesine hiçbir özel vurguyla dikkat çekilmediği, zaten markaların, hecelere, kelimelere veya parçalara bölünerek değil, bir bütün olarak mukayese edilmeleri gerektiği, taraf markalarının kavramsal benzerlik taşımadıkları değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 çerçevesinde, taraf markaları arasındaki kavramsal, görsel ve işitsel farklılıkların, kapsadıkları hizmetlerin ayniyetinden kaynaklanan ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi olasılığını bertaraf ettiği, başvuru markasının, hitap ettiği profesyonellerden vasati nihai tüketicilere kadar uzanan alıcı kitlesi nezdinde bıraktığı bütünsel genel izlenim yönünden görsel, işitsel ve kavramsal olarak, davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalarıyla tesciline karar verilen hizmetler bakımından ilişkilendirilebilecek veya karıştırılabilecek düzeyde benzerlik taşımadığı kanaatine ulaşılmıştır.
Davalı şirket, önceki tarihli “…” esas unsurlu markaları bulunduğunu belirterek müktesep hak savunmasında bulunduğundan, bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olayda yapılan incelemede; mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere, davalının başvuru markası ile önceki tarihli davalı şirkete ait marka tescillerinin tamamının 35 ve 38. sınıfta birebir aynı hizmetleri kapsadığı ve dolayısıyla başvuru markasının “Tescili istenen yeni başvuruda tescil kapsamının genişletilmemiş olması” kriterini karşılandığı görülmektedir.
Davalının önceki tarihli … ibareli markaları dikkate alındığında; başvuru markasının, bir başkasına ait bir markaya yakınlaşma çabasının ürünü değil, kendisine ait önceden tescilli markalarına yakınlaşma çabasına işaret ettiği kanaatine ulaşılmaktadır.
Davalının 2019/85281 sayılı markasının esas unsurunun, huzurdaki davaya konu başvuru başvuru markası gibi … ibaresi olup, başvuru markasının asli unsurunu muhafaza etme ve tescil kapsamının genişletilmemiş olması kriterlerini karşıladığı görülmektedir. Diğer yandan, 2019/85281 sayılı marka 19.01.2021 tarihinde tescil edilmiş olup, davaya konu başvurunun yapıldığı 02.03.2020 tarihi itibarıyla, bu marka bakımından “uzun süredir çekişmesiz şekilde tescilli olma veya kural olarak 5 yıl olan hükümsüzlük davası açılması süresinin dolmuş olması” kriteri karşılanmamıştır.
Davalının 2015/88412 sayılı markasında, “…” ve “…” ibarelerinin asli/esas unsurlar olarak kullanıldığı, … ibaresinin markayı temsil eden ve konumu itibarıyla ön plana çıkartılan esas unsur olduğu ve markasının asli unsurunu muhafaza etme ve tescil kapsamının genişletilmemiş olması kriterlerini karşıladığı sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak, davalının bu markası 22.08.2016 tarihinde tescil edilmiş olup, davaya konu başvurunun yapıldığı 02.03.2020 tarihi itibarıyla, bu markaya karşı hükümsüzlük talebiyle dava açılabileceği süre henüz dolmadığından “önceki markanın hükümsüzlük talebine konu olmaksızın/çekişmesiz şekilde tescilli olması veya -kural olarak 5 yıl olan hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması” kriterinin karşılanmadığı görülmektedir.
Davalının 2015/88416 sayılı markasının “… … SHOP” ibarelerinden oluştuğu, … ibaresinin markayı temsil eden ve konumu itibarıyla ön plana çıkartılan esas unsurlardan biri olduğu ve markasının asli unsurunu muhafaza etme ve tescil kapsamının genişletilmemiş olması kriterlerini karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak bu marka 24.08.2016 tarihinde tescil edilmiş olup, davaya konu başvurunun yapıldığı 02.03.2020 tarihi itibarıyla bu markaya karşı hükümsüzlük talebiyle dava açılabileceği süre henüz dolmadığından “önceki markanın hükümsüzlük talebine konu olmaksızın/çekişmesiz şekilde tescilli olma veya -kural olarak 5 yıl olan- hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması” kriterinin karşılanmadığı anlaşılmaktadır.
Davalının 2015/88420 sayılı “… … KART” ibareli markasında da, … ibaresinin ön plana çıkartılarak markayı temsil eden esas unsur olarak kullanıldığından, başvuru markasının markasının asli unsurunu muhafaza etme ve tescil kapsamının genişletilmemiş olması kriterlerini karşıladığı sonucuna ulaşılmıştır. Ancak, bu marka 27.07.2016 tarihinde tescil edilmiş olup davaya konu başvurunun yapıldığı 02.03.2020 tarihi itibarıyla davalının bu markası bakımından da “hükümsüzlük talebine konu olmaksızın/çekişmesiz şekilde tescilli olma veya -kural olarak 5 yıl olan- hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması” kriterinin karşılanmadığı görülmektedir.
Davalının kazanılmış hakka dayanak gösterdiği önceki markalarını fiilen kullanılıp kullanılmadığı hususuna ilişkin olarak; davalı tarafından, davalının BTK’dan sabit telefon hizmetleri lisansı, internet servis sağlayıcılığı lisansı ve sanal mobil şebeke hizmeti lisansı alarak faaliyet gösteren telekominikasyon sektöründe öncü şirketlerden biri olduğu belirtilmektedir. Ancak, dosya münderecatında davalının … …, … … SHOP ve/veya … … KART ibareli bu markalarının ne zamandır hangi hizmetlerde fiilen kullanılmakta olduğuna dair tarih ihtiva eden katalog, broşür, internet sitesi ekran görüntüsü, lisans belgeleri, mal hizmet sunumuna dair fotoğraf, mal/hizmet satış faturası, mal satış sözleşmeleri, yazarkasa satış fişi, gazete ilanı/haberi ve benzeri delile rastlanmamıştır.
Sonuç olarak; davalı şirketin önceki tarihli markalarından kaynaklı olarak, dava konusu marka başvurusu üzerinde müktesep hakkının bulunduğu argümanının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı tarafından “…” ibareli markasını yoğun olarak kullandığı, davalının davacının yıllarca emek ve para sarf ederek meydana getirdiği haklı ünden/tanınmışlıktan faydalanacağı ve oluşturduğu kalite imajının sarsılacağı iddiaları ileri sürülmüştür.
Yukarıda izah edildiği üzere; “Şekil+…” ibareli başvuru markasının, davacının “…” ibaresini ihtiva eden herhangi bir markasıyla ile aynı veya benzer olması koşulunun somut olayda karşılanmadığı tespit edilmiştir. Bununla birlikte; dosya münderecatında, davacının “…” ibaresini içeren markalarından herhangi birinin dava konusu markanın başvuru tarihi 02.03.2020 itibarıyla ulaştığı veya korunduğu tanınmışlık düzeyine ve refleks halinde müdahaleye ihtiyaç duymadan hatırlanan tanınmış bir hizmet markası olduğuna veyahut davalının “Şekil+…” markasının tescil ve kullanımı halinde, potansiyel bir müşterinin, davacının … ibareli bir markasıyla bağlantı kuracağına, bu bağlantının yaratacağı çekimle satın alma tercihini değiştirerek davacı yerine davalı işletmesine yöneleceğine ve böylece davacı markasının temsil ettiği imaj ve güvenin davalı markasına transferi suretiyle haksız menfaat sağlanacağına veya alıcıların davalının sağladığı hizmetlerde beklediği kaliteyi bulamaması halinde olumsuz düşünce ve algısını davacıya mal edeceğine, davacı markalarının çekim gücünün/ayırt edici gücü ve etkileme alanının zayıflaması, sıradanlaşması, itibar veya ayırt edici niteliğine zarar verilmesi sonuçlarının doğabileceğine ilişkin somut olgu veya delile rastlanmamıştır. Bu nedenle davacı yanın tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engeline yönelik savları yerinde bulunmamıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.

Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; “…” esas unsurlu başvuru markasının davacının … NET kök sözcüğüne havi ticaret unvanıyla iltibas yaratmadığı kanaatine ulaşıldığı gibi davacıya ait … ticaret unvanının ne zamandır hangi hizmetlerde fiilen kullanılmakta olduğuna dair tarih ihtiva eden katalog, broşür, internet sitesi ekran görüntüsü, lisans belgeleri, mal/hizmet satış faturası, satış sözleşmesi, yazarkasa satış fişi, gazete ilanı/haberi ve benzeri delile dosya kapsamında rastlanmadığı, bu nedenle davacı yanın SMK m.6/6 hükmünden kaynaklı üstün bir hakkının somut olayda mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Mahkememizce verilen 02/08/2021 tarihli ihtiyati tedbir kararının etkisinin nihai kararın kesinleşmesine kadar devam ettirilmesine, nihai karar kesinleştiğinde HMK m.397/2 hükmü uyarınca ihtiyati tedbir kararının kendiliğinden ortadan kalkmış sayılacağına,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 138,60 TL posta-tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.024,20 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı Alfa İletişim Hizmetleri Pazarlama Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Alfa İletişim Hizmetleri Pazarlama Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/04/2022