Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/189 E. 2021/442 K. 08.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/189 Esas
KARAR NO : 2021/442

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 30/07/2021
KARAR TARİHİ : 08/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 31/12/2021
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dünya çapındaki tüm ünlü otomobil üreticilerine ve büyük yedek parça ticaret şirketlerine hizmet verdiğini, müvekkilinin otomotiv parça tedariki ile iştigal etmekte olduğunu ve alanında dünya pazarında lider konumda olduğunu, P … … ŞEKİL markasının hem görsel hem de işitsel olarak ayırt edici olduğunu, müvekkili markasının yeni ve özgün olduğunu, herhangi bir üçüncü şahsın hakkını ihlal etmemekte olduğunu, markanın Türkiye dahil kullanım neticesinde ayırt edici hale geldiğini, YİDK kararının iptali için yeterli gerekçe mevcut olduğunu beyan ederek; müvekkiline ait marka başvurusunun reddedilmesi üzerine davalı nezdinde yaptıkları itiraz üzerine tesis edilen … sayılı kararın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 23/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının yersiz olduğunu, dava konusu marka başvurusunun SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri uyarınca müvekkili kurum tarafından re’sen reddedildiğini, kurum tarafından verilen YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait 2020/98837 sayılı “Şekil+ … …” ibareli marka başvurusunun SMK m.5/1-b hükmü uyarınca somut ayırt edici niteliğinin bulunup bulunmadığı, SMK m.5/1-c hükmü uyarınca tasviri nitelikte olup olmadığı, SMK m.5/2 hükmü uyarınca kullanım yolu ile ayırt edici kılınıp kılınmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının Madrid Protokolü hükümleri uyarınca 2020/98837 sayılı “Şekil+… …” ibareli marka başvurusunun 12.sınıfta yer alan “… Türkçesi; (Araç tekerlekleri için denge ağırlıkları.)” malları için 27.08.2020 tarihinde tescili için müracaatta bulunulduğu, bu müracaatın davalı kurum Markalar Dairesi Başkanlığı’nca 21.10.2020 tarihinde SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri gereğince re’sen reddine karar verildiği, bu karara karşı davacının 29.01.2021 tarihinde karara itiraz dilekçesi sunduğu, ancak bu itirazın davalı kurum Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nca 28.05.2021 tarih … sayılı karar ile reddedildiği, red kararının davacı marka vekiline 31.05.2021 tarihinde tebliğ edildiği, eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı tespit edilmiştir.
6769 sayılı Kanun m.4 hükmüne göre; Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.
Markanın; ayırt etme, mal veya hizmetin işletmesel kökenini gösterme, mal veya hizmetin niteliklerini garanti etme, reklam, tekelleştirme ve koruma işlevleri bulunduğu kabul edilir. (Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.356) Ayırt etme işlevi, marka kavramına dahil olan, piyasada bir mal ya da hizmeti diğerlerinden farklılaştırmaya hizmet eden, mal ya da hizmete adeta kişilik kazandıran, o mal ya da hizmete bir ad veren temel unsuru ifade eder. Köken işlevi, malın ya da hizmetin hangi işletmeye ait olduğunun marka ile gösterildiği anlamına gelip, bu işlevin bugün anlamını yitirdiği, globalleşen ekonomi ve piyasada bulunan aktörlerin ve ürünlerin çeşitliliği ile dinamizmi karşısında alıcılardan pek azının piyasadaki mal ya da hizmetlerin hangi işletmeye ait olduğunu markadan anladıkları söylenebilir. Garanti işlevi, bir marka altında pazarlanan mal ya hizmetin kalitesi ile ilgili olup, bu işlev sayesinde alıcı, piyasada bulunan ve deneyimlediği mal ya da hizmetleri nitelik olarak değerlendirme imkanına sahip olmakta, buna bağlı olarak bazı mal ya da hizmetlerin imajında değer artışı, bazılarında ise değer azalışı meydana gelebilmektedir. Reklam işlevi, markanın, ait olduğu mal ya da hizmetin ayırt ediciliğini sağlayan işaret olduğuna göre, bu işaretin mal ya da emek sarfedilerek geniş halk kitlesine ulaştırılmasını, böylece ilgili markaya konu mal ya da hizmetin pazar payının arttırılmasını ifade eder. Bununla bağlantılı olarak ilgili mal ya da hizmetin piyasada gördüğü rağbetin hakim duruma gelmesi söz konusu olabilecek, bu da markanın tekelleştirme işlevine hizmet edecektir.
Markanın en önemli fonksiyonu ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt ediciliğidir. Soyut ayırt edicilik; bir işaretin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini, bir başka teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olmayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedirler. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile, farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır. Piyasa şeffaflığının yerine getirilebilmesi, markanın iletişim fonksiyonu ile kolaylaşır. Markanın iletişim fonksiyonu, piyasada mal ve hizmet arz edenlerle talep edenlerin aralarında iletişim kurmalarını sağlamaktadır. Bu yolla marka, teşebbüslerin mal ve hizmetlerini kolayca pazarlamalarına, tüketicilerin malın imajı hakkında bilgilendirilmelerine hizmet etmektedir. Markanın çok fonksiyonluluğu, marka hukukuna ilişkin düzenlemelerin uygulama alanının tayininde ve problemlerin çözümünde büyük önem arz etmekte ve dikkate alınması gerekmektedir. Bu nedenle, bir işaretin soyut ayırt ediciliğe sahip olup olmadığının belirlenmesinde markanın belirtilen bu fonksiyonlarının göz önünde bulundurulması gerekir. (Beşir Fatih Doğan; Türk, Alman ve AB Hukuku’na Göre Marka Olamayacak İşaretlerin Kullanım Sonucu Ayırt Edici Nitelik Kazanarak Tescil Edilebilirliği Sorunu; FMR; Y.6; C.6; S.2006/3)
Soyut ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının tespiti ile tescil kapsamında bulunan mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının bir ilgisi yoktur; bu ayırt edicilik türünde marka olacak işaretin bütünlük arz etmesi, kolayca algılanabilir ve sınırlarının tespit edilebilir olması, ayırt edicilik fonksiyonunu haiz olması aranır.
6769 sayılı Kanun m.5/1-b bendinde belirtilen “Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” somut ayırt edici güçten yoksun işaretlerdir. Bu işaretler, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla ilgili tüketici kesimi tarafından marka olarak algılanmayacak işaretler olarak madde gerekçesinde açıklanmıştır.
Somut ayırt edicilik, marka olarak tescili talep edilen işaretin, tescile konu mal veya hizmetleri diğer teşebbüslerin mal veya hizmetlerinden ayırt etmeye elverişli olması halidir. Soyut ayırt edici gücü haiz bir işaretin somut ayırt edici güce sahip olup olmadığının tespitinde, işaretin tescil başvurusuna konu olan mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahip olup olmadığının dikkate alınması gerekmektedir. İşaretin, somut ayırt edici güce sahip olup olmadığı, piyasada oluşan kanaate göre tespit edilmektedir. Bu kanaatin oluşmasında değişik faktörler etkili olmaktadır. İşaretin orijinalliği, tanınmışlığı, piyasada genel olarak kullanılırlığı, kullanımın süresi ve yoğunluğu gibi kıstaslar, bu ayırt ediciliğin bulunup bulunmadığının belirlenmesinde dikkate alınmalıdır. Eğer bir işaret, piyasada oluşan kanaate göre tescili talep edilen mal veya hizmetler bakımından ayırt edicilik fonksiyonuna sahipse, kullanım sonucu ayırt edici güç kazanmasına gerek kalmaksızın marka olarak tescil edilebilecektir. O an için işaretin ayırt ediciliğinin bulunmadığı kabul ediliyorsa, işaret ancak kullanım neticesi bu gücü kazanabilir veya zaman içerisinde piyasadaki kanaatin değişmesi neticesi bu güç kazanılabilir.
6769 sayılı SMK m.5/1-c bendinde; Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Hüküm uyarınca, ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten, üretim hizmetlerinin yapıldığı zamanı gösteren, malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini ifade eden sözcükleri münhasıran veya esas unsur olarak içeren işaretler marka olarak alınamazlar. Bu mutlak red nedeninin kabulünün birinci sebebi; marka olarak tescili istenen işaretin, ilgili mal veya hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini belirten ad veya işaretlerden oluşması halinde, sözkonusu işaretin o mal ve hizmetin karşılığı olan kavram ile özdeşleşecek olması, bu sebeple mezkûr işaretin ayırt edici nitelik unsurundan yoksun bulunmasıdır. İkinci sebep ise; malın ve hizmetin kendisini veya onun bazı karakteristik özelliklerini ifade eden bir işaretin marka olarak tescili suretiyle, herkesin kullandığı bir işareti bir şahsın inhisarına vermemek düşüncesidir.(Ünal Tekinalp; Fikri Mülkiyet Hukuku; Aralık 2005; 4.Bası; sh.381)
6769 sayılı SMK m.5/2 hükmüne göre; Bir marka, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal veya hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa bu markanın tescili birinci fıkranın (b), (c) ve (d) bentlerine göre reddedilemez.
Hükme göre ayırt edici olmayan bir markanın kullanım yoluyla ayırt edici hale gelebilmesi için kullanım, tanıtım ve reklam harcamaları o kadar yoğun olmalıdır ki, artık o marka veya işaret söz konusu olduğunda bir ürünün veya hizmetin adı ya da ticarette herkesin kullandığı, malların karakteristik özelliklerini, cins veya çeşidini gösteren işaretler değil, bir firmanın mal veya hizmeti olduğu algılaması ortaya çıksın. Bu halde marka sözcük anlamından uzaklaşarak ondan bağımsızlaşmakta, ikinci bir anlam kazanmaktadır. (Uğur Çolak; Türk Marka Hukuku; Eylül 2018; 4. Baskı; sh.165-166)
Belirtilen açıklamalar ışığında; tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin ve Hukuk Genel Kurulu’ nun yerleşmiş uygulamasına göre (HGK. 19.11.2003 T, E. 2003/11-578, K. 2003/703) YİDK kararının yerinde olup olmadığı, kararın alındığı tarihteki koşullara göre değerlendirilmelidir. (Y11HD, 21.01.2010 T, 2008/4266 E 2010/586 K) Eldeki dava da salt YİDK kararının iptali istemini barındırdığından YİDK karar tarihi olan 28.05.2021 tarihindeki marka işlem dosyasında mevcut maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak ve salt marka işlem dosyası ile sınırlı olarak değerlendirme yapılmıştır. Bu nedenle marka işlem dosyasına sunulmayan, ancak dava aşamasında ibraz edilen bilgi ve belgeler değerlendirme dışı bırakılmıştır.
Dava konusu marka başvurusundan çıkartılan ve davaya konu olan “Balance weights for vehicle wheels. Türkçesi; (Araç tekerlekleri için denge ağırlıkları.)” malları; toplumun her kesimine hitap etmeyen, spesifikleşmiş, gündelik kullanıma uygun olmayan, sıklıkla tüketilmeyen, özellikle motorlu araç tekerlekleri bakımından uygulama alanı bulan, araçların tekerlekleri üzerinde dengeli ve güvenli olarak seyretmesine yardımcı olan, araç imalatı ya da araç bakım işi ile iştigal eden kimselere hitap eden, bu nedenle söz konusu malların hitap ettiği tüketici kesiminin profesyonel meslekleri icabı bu mallardan yararlanmaları nedeniyle dikkat seviyelerinin genel halk kesimine nazaran daha yüksek olduğu kanaatine varılmıştır. Aynı zamanda bu tüketici kesiminin ilgili piyasada yer alan sair teşebbüslerin imal ettiği davaya konu emtialara ve dolayısıyla bu emtialara yönelik çeşitli markalara da aşina oldukları kabul edilmelidir. Zira, profesyonel meslekleri uyarınca bu emtialara ihtiyaç duyan ilgili tüketici kesiminin, çalıştığı sektörde yer alan sair markalı emtialara aşina olması, ticari hayatın teamüllerine ve olağan akışına uygundur.
Dava konusu marka başvurusu incelendiğinde; Kelime ve şekil unsurlarından mürekkep karma bir marka olduğu, markanın başlangıcında yer alan şekil unsurunun stilize edilmiş “P” harfine göndermede bulunduğu, ancak stilize formun basit ve ayırt ediciliği bulunmayan bir biçimde olmadığı, tam aksine; dikey düzlemde mavi renkli bir şerit ile bu şeritin sağında yer alan kesikli bir daire figürünün mavi ve yeşil olarak ikiye bölümlenmesi, bu dairenin bir bütün olarak aynı zamanda dikey şeritin bir kısmı içine eklemlenmesi ile oluşan ve şekil algısı ön planda olan bir unsur olduğu, markanın kelime unsurunun İngilizce olarak “… …” ibaresinden oluştuğu, bu ibarenin Türkçe’de “Mükemmel Ekipman” anlamına geldiği, İngilizce’nin ülkemizde en yaygın aşina olunan yabancı dillerden biri olması, “…” kelimesinin toplumda yaygın kullanım alanının bulunması ve “…” kelimesinin de Türkçe’ye fonetik olarak geçmiş olması da dikkate alındığında, dava konusu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin markadaki kelime unsurunu hemen ve ilk bakışta “Mükemmel Ekipman” olarak algılayacağı, bu kavramsal algının, davaya konu “Balance weights for vehicle wheels. Türkçesi; (Araç tekerlekleri için denge ağırlıkları.)” mallar bakımından somut ayırt edici niteliğinin bulunmadığı, malların kalitesine ilişkin tasviri bir niteliğinin bulunduğu, dolayısıyla salt “… …” kelimesinin davaya konu emtialar bakımından marka fonksiyonlarını icra etme kabiliyeti bulunmayan bir ibare olduğu, ancak davaya konu marka başvurusunun salt bu ibareden oluşmadığı, aynı zamanda markanın başlangıcında bulunan ve markanın genel görünümüne etki eden ve yukarıda incelenen stilize edilmiş bir şekil unsurunu da içinde barındırdığı, bu şekil unsurunun davaya konu malları doğrudan tanımlamadığı, davaya konu mallar ile ilişkili piyasada herkes tarafından kullanılan ayırt ediciliği bulunmayan bir ibare olmadığı, dolayısıyla; markanın genel görünümü içinde markanın genel görünümüne kattığı ayırt edicilik ile dava konusu marka başvurusunun bir bütün olarak davaya konu emtialar bakımından asgari düzeyde somut ayırt edici niteliğin sağlandığı, başka bir deyişle; davaya konu markayı gören davaya konu emtiaların hitap ettiği ilgili tüketici kesiminin bunu ayırt edici bir işaret olarak algılayacağı, davaya konu emtiaları tasvir eden bir işaret olarak algılamayacağı, zira; markada yer alan şekil unsurunun ilgili tüketici kesiminin dikkatini hemen ve ilk bakışta çeken somut ayırt edici niteliği haiz figüratif unsur olduğu,
Markanın tescil edilebilirliği ile koruma kapsamının gücü farklı kavramlar olup, somut ayırt edici olup marka olabilme ehliyeti taşıyan işaretlerin, ayırt etme güçlerinin düşük olması nedeni ile zayıf karakterli marka olabilecekleri, ancak bu durum; zayıf markanın koruma kapsamının tayinininde önem taşıyan bir husus olup, marka olarak ayırt etme gücü yeterince yüksek olmayan bir işareti kendisine seçen kimsenin, seçmiş olduğu markayı oluşturan işarette küçük ölçekte olsa da ayırt edici birtakım değişiklikler ile birlikte oluşturulan başka kimselere ait markaların kullanımına rıza göstermiş sayılacağı, eldeki davada da davacının seçmiş olduğu marka başvurusunu oluşturan işaretin, ayırt etme gücü düşük ancak tescil edilmek istendiği hizmetlerin ortalama tüketicisi nezdinde marka algısı oluşturan ve dolayısıyla somut ayırt etme gücünü haiz bir işaret olduğu, “Vasıf belirten ibare” ile “zayıf marka” olgusunun birbirinden farklı kavramlar olduğu, zayıf markaların vasıf belirtmediği, ancak koruma kapsamlarının sınırlı olduğu hususunun öğretide de savunulduğu (Bozgeyik, Hayri (2016) ‘Vasıf Belirten İbarelerin Marka Olarak Tescili’ TFM, C:1, S:1, s.95), bu hale göre somut olayda davaya konu marka başvurusunun tescil başvurusuna konu edildiği mallar bakımından somut ayırt edici niteliği haiz olduğu, ayrıca davaya konu malları doğrudan tanımlamadığı, bu nedenle tasviri niteliğinin de bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu marka başvurusunun, bir bütün halinde, SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri uyarınca mutlak tescil engeli barındırmayan, markasal fonksiyonları icra etme kabiliyetini haiz bir işaret olduğu kanaatine varılmıştır. Nitekim; İngilizce’nin ana dil olarak konuşulduğu Birleşik Krallık Fikri Mülkiyet Ofisi nezdinde, dava konusu marka başvurusunun, davaya konu emtialar bakımından “UK00801133009” marka numarası ile tescilli olduğu, aynı şekilde bu ibarenin EUIPO (Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi) nezdinde de 22.11.2021 tarihinde tescil edildiği gözlemlenmiştir.
Dava konusu marka başvurusunun bir bütün halinde SMK m.5/1-b ve m.5/1-c hükümleri uyarınca mutlak tescil engeli içermeyen bir işaret olduğu anlaşıldığından, SMK m.5/2 hükmü uyarınca dava konusu marka başvurusunun kullanım yolu ile ayırt edicilik kazandığı iddiası ayrıca değerlendirilmemiştir. Zira; dava konusu marka başvurusunun, başlangıçta da, marka olabilme niteliğini haiz asgari düzeyde ayırt ediciliği bulunan bir ibare olduğu mahkememizce kabul edilmiştir.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcı peşin alındığından bu hususta ayrıca harç tahsiline yer olmadığına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 25,50 TL vekalet harcı, 33,00 TL posta, tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 177,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/12/2021

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza