Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/183 E. 2022/28 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/183 Esas – 2022/28
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/183 Esas
KARAR NO : 2022/28
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü
DAVA TARİHİ : 27/07/2021
KARAR TARİHİ : 02/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) – Markanın Hükümsüzlüğü davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 27/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının … ve … asli unsurlu seri markalarının sahibi olduğunu, T/03067 tescil no’lu “…” markasının özel koruma altında tanınmış bir marka olduğunu, müvekkilinin tescilli markaları olan; davalı şirketin, davacı markalarına ayniyet derecesinde benzer olan, işitsel ve görsel olarak iltibasa sebebiyet veren ve seri marka izlenimi ile, ayrıca anlamsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali ve karıştırılmaya yol açabilecek kuvvette benzer bulunan … başvuru numaralı “… … …” ibareli marka başvurusunun yayımına itiraz edildiğini, itirazın TPMK YİDK tarafından reddedildiğini, davacının kalite öncelikli çalışmaları ve büyük tecrübesi ile sektörün öncü kuruluşu olarak gelişime liderlik eden ve oluşturduğu değerler toplamıyla sektörde belirleyici güce sahip örnek bir kurum olma misyonu ile hareket ettiğini, davacının küçük bir işletme olarak 1978 yılında Adana’da faaliyete başladığını, ilk yıllarında gıda dışı ürünlerin ticaretiyle faaliyetine devam ederken, zaman içerisinde faaliyet alanını markalaşma sağlayabileceği gıda sektörüne kaydırdığını, Türkiye’ye ithal çayı getiren ilk firma olarak Türk tüketicisini farklı bir damak tadıyla tanıştırdığını, 1990’lı yılların basında Sovyetler Birliği’nden ayrılan ülkelerde önemli fırsatlar yakalamayı başardığını ve bu pazarlara giriş yaptığını, dağılan eski Sovyet Cumhuriyetleri’ne çay götüren ilk özel sektör kuruluşu olduğunu, günümüzde Azerbaycan, Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Rusya ve Irak gibi ülkelerde markalarıyla ciddi varlık gösterdiğini, Amerika, Orta Doğu ve Doğu Avrupa pazarındaki girişimlerinin devam ettiğini, faaliyet gösterdiği 4 ana markayı oluşturduğunu, …. gibi yeni markalarıyla farklı gıda alanlarında çok başarılı ve kaliteli markalar sunmaya devam ettiğini, Adana Hacı Sabancı Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan gıda paketleme tesisini en son teknolojiyle donatarak Türkiye ve yurtdışındaki müşterilerine hizmet verdiğini, Trabzon Sürmene’de çay fabrikası satın alarak Türk çayını uluslararası standartlarda üretmeye başladığını, … A.Ş nin en iyiyi ve en kaliteliyi en uygun fiyata tüketicisine sunabilmek için var gücüyle çalışan … bir marka olduğunu, “…” ibaresinin ilgili sektörde davacı tarafından uzun yıllardır kullanılmış olan bir ibare olduğunu, davacı tarafından bu ibare için kullanıldığı ilk günden bu yana yatırımlar yapıldığını ve maddi ve manevi emek harcandığını, bu ürüne özgülenmiş satış yerlerinde ve satış noktasında yer almak suretiyle “…” markasını tanıttığını ve tüketiciler zihninde bu şekilde yer edinen müvekkil şirketin bu ibare ile özdeşleşmiş ve ibareye davacı tarafından kullanılmak suretiyle de ayırt edicilik kazandırıldığını, T/03067 tescil no’lu ‘’…’’ markasının tanınmış marka olarak özel koruma kapsamı altında olduğunu, davacının … ibaresini, ticaret unvanında da çok uzun yıllardır kullandığını, davacı adına kayıtlı ve tescilli olan … markasının, davacının ana markası olması nedeniyle 100 e yakın tescilli markası ve başvurusu bulunduğunu, söz konusu markanın 1992 yılından itibaren aktif olarak kullanılması nedeniyle müvekkil firma ve unvanı ile özdeşleştiği gibi özellikle gıda sektörünün 01, 03, 05, 07, 08, 09, 11, 16, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 29, 30, 31, 32, 33, 35, 36, 38, 41, 43, 44, 45. sınıflarda ve bu ürünlerin tüketiciye sunulduğu 35. sınıfta dahil olmak üzere bir tanınmışlığa üne ve marufiyete sahip tescilli bir marka olduğunu, davacının … markası üzerinde üstün ve öncelik hakkı olduğunu, davacının … ibaresine ilişkin Ankara 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … K sayılı kararı ve Yargıtay onama ilamının sunulduğunu, davacıya ait “…” markaları ile itiraza konu “…” esas unsurlu “… … …” markasının; görünüş, renk, okunuş ve telaffuz açısından birebir aynı olduğunu, bu benzerliğin her iki marka arasında irtibat bulunduğu kanısını uyandırmaya yeterli olduğunu, iki markanın aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davacının “…” ibaresinin sonuna yan unsur olacak şekilde “…” ve “…” ibareleri eklenerek farklılık yaratılmaya çalışıldığını, markada kullanılan “…” ve “…” ibarelerinin itiraza konu markanın esaslı unsurunu oluşturan … kelimesini tanımlamak/vurgulamak amaçlı kullanılmış olup, markada bu ibarelerin herhangi bir ayırt edicilik vasfı bulunmadığını, söz konusu kelime grubunun genel bir ibare olup, tek başına tescilinin mümkün olmadığını, davacının … ibareli markalarının 09 ve 35. sınıf da dahil olmak üzere birçok sınıfta tescilli olduğunu, ayrıca davacıya ait … markasının T/03067 no ile tanınmış marka statüsünde olduğunu, dava konusu … başvuru numaralı … … … markasının da aynı şekilde 09 ve 35. sınıfta tescil başvurusu bulunduğunu, başvurunun kötü niyetli olduğunu, tüketici nezdinde “… … …” ibaresinin davacının bir alt veya yan markası olarak algılanacağını ve söz konusu firmanın sebepsiz zenginleşmesine yol açacak nitelikte olduğunu beyan ederek; … sayılı YİDK kararının iptaline, tescil edilmiş olması halinde … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 13/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında markanın bütünü itibariyle bıraktığı etkinin dikkate alınarak karar verildiğini, diğer davalının başvuru markası “… … …” ibaresinden oluşmaktayken, davacı yanın itiraz markalarının ise; “…” ibaresi ya da … ibaresiyle birlikte başvuru markasında yer almayan ibare/ibarelerden ya da şekil unsurlarından oluştuğunu, ancak itiraz markalarının önemli bir kısmının “…” ibaresinden başka, başvuru markasında yer almayan farklı kelime ya da şekil unsurlarını içerdiğini, ayrıca, dava konusu başvuru markasının “…” ibaresi dışında, “…, …” ibaresi ve karakteristik “G” ve “B” harflerini içeren yuvarlak şekil unsurlarına sahip olduğunu, anılan markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, ayrıca, davacının itiraz markalarından 2017 18877, 2014 21213, 2011 81812, 2004 42602, 2003 37097, 2001 19191, 2000 17787, 98 19484 sayılı markalar ile başvuru markası benzer olsa da, başvuru kapsamında kalan mal ve hizmetlerle itiraz gerekçesi markanın başvuru kapsamında olan mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olmadığını, dava konusu başvuru markası ile anılan markalar arasında da karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, diğer farklı unsurları görmeksizin parçalara bölerek inceleme yapılmasının mümkün olmadığını, somut olay açısından, itiraza konu başvurunun tescilinin 6769 Sayılı SMK’nın 6/V maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde de bir kanaat oluşmadığını, başvurunun kötü niyetli olduğu yönündeki iddiaların itiraz aşamasında bu yönde kanaate varılabilecek şekilde delillendirilemediğinden, bu husustaki iddiaya dava aşamasında da itibar edilemeyeceğini, YİDK kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi vekili 31/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirket’nin Ankara Ticaret Odasının 17.04.2018 tarih ve … Ticaret Sicil Numarası ile kayıtlı üyesi olup, sermayesinin tamamı Ankara Ticaret Odasının 07.10.2003 tarih ve …. sicil numaralı üyesi … Market Dış Ticaret Limited Şirketine ait bir bağlı ortaklık olduğunu, ana şirket olan … Market Dış Ticaret Ltd. Şti. kuruluş tarihinden bu yana geçen 18 yıllık süre içinde başta elektrik malzemeleri ve mermer ürünlerinin ihracatı ile demir-çelik sanayiine yönelik ferro-alyaj ürünlerinin ithalatı ile bağlantılı temsilcilik hizmetleri olmak üzere önemli bir faaliyet hacmine ulaştığını, … Market Dış Ticaret Limited Şirketi’nin on yılı aşkın bir sürede ve büyük bir çaba ile oluşturduğu Uganda pazarında kendisini kanıtlamış olup, pazarda … ve … markaları sürekli olarak birlikte kullanılmış, bu nedenle her iki markanın bütünleşik olarak algılanmaya başladığını ve söz konusu bileşik markanın pazarda önemli bir tanınırlık düzeyine ulaştığını, ana şirket tarafından, Uganda’daki yerel bir aktörle ortaklık kurularak, Uganda merkezli, bu ülkenin yasalarına tabi …-… (U) LTD isimli şirket kurulduğunu ve halen bu şirket üzerinden faaliyetlerini sürdürdüğünü, ana şirket tarafından yürütülen elektrik ekipman ve malzemeleri ticaretinin yeniden yapılandırılması ve söz konusu Uganda operasyon merkezi projesinin hayata geçirilmesi amacına yönelik olarak öncelikle, ana kuruluşun bağlı ortaklığı olarak … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin kuruluşunun gerçekleştirildiğini, grubun ·başta Doğu Afrika pazarı olmak üzere yürüttükleri ortak faaliyetlerin korunması amacıyla, “…-… …” markasının … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi adına tescili yönünde girişimde bulunulduğunu, davalı şirketin davacının tanınmışlığından yararlanma maksat ve niyeti olmadığını, davacı … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi’nin faaliyetleri arasında ne ürün tür ve özellikleri, ne pazar alanları ve ne de diğer bakımlardan herhangi bir benzerlik veya yakınlığın mevcut olmadığını, davaya konu … sözcüğünün Grek Alfabesinin ikinci harfi olarak anonim bir niteliğe sahip olup, herhangi bir kişi ya da kuruluşun tekelinde olmadığını, davacının dilekçesinde kendi adına tescil edilmiş olduğunu belirttiği markaların, … sözcüğünün yanı sıra ilgili ürün veya hizmete işaret eden tamamlayıcı sözcüklerin de yer aldığı bileşik isim olduğunu, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, içinde … sözcüğünün yer aldığı sayısız firma ismi ve ticari marka mevcut olup, söz konusu firma isimleri ve markaların birbirlerinden firma faaliyet alanını veya ürünü tanımlayan tamamlayıcı ibarelerle ayrıldığını, davacının tanınmış markası ile müvekkilinin tescil ettirdiği markaların gerek görsellik, gerek yazı ve şekil karakterleri, gerekse ürün grupları bakımından bütünüyle birbirinden farklı olup, tüketiciler nezdinde karıştırılması ihtimali bulunmadığını, müvekkilinin tescilli markaları ile davacının tescilli markaları arasında genel görünüm olarak hiç bir benzerlik bulunmadığını, gerek 9. sınıfta gerekse 35. sınıfta davacı ile müvekkilinin markalarının bütünsel görünümü/görselliği bütünüyle farklı olup ayırt edilemeyecek kadar aynı veya benzer olmayıp karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının 9. sınıftaki ürünler bakımından herhangi bir üretim ve pazarlama faaliyeti bulunmadığını, dava konusu markanın … ve … sözcüklerinin birleşimi ile oluşturulduğunu, her iki sözcüğün de daha önceden marka olarak ayrı ayrı tescilli olup korunduğunu, ayrı ayrı mevcudiyetlerinin iltibas yaratmadığı kabul ediliyorsa, -ki bu güne kadar davacı tarafından her iki marka için gerek hükümsüzlük gerekse markaya tecavüz nedeniyle herhangi bir dava açılmamış olduğunu hususunun da bunu desteklediğini- her iki markanın birleştirilerek ve daha fazla ayırt edicilik kazanmış bir halde yeniden tescillerinin herhangi bir karışıklık yaratmayacağının öncelikle kabul edilmesi gerektiğini; TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı Tanınmış Marka Değerlendirme Tutanağına göre davacının “…” markasının sadece “çay emtiasında” tanınmış marka olarak tespitine karar verildiğini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının davacının itirazlarının reddine ilişkin kısmının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … sayılı “Şekil+…-… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalı markası arasında iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı, davalı şirketin marka tescil başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin “Şekil+…-… …” ibaresinin 09 ve 35.sınıflarda bulunan bir kısım mal ve hizmet sınıflarında tescili amacıyla 11.11.2019 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 23.03.2020 tarihinde “…” ibaresini içeren 96 adet markasına dayanarak 6769 sayılı SMK’nın m.6/1, 6/3, 6/5, 6/6 ve 6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 09.11.2020 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, davalı şirketin 08.12.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile; davacı tarafından yapılan itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 29.05.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka 11.08.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, … izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. … değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; Dava konusu marka başvurusu kapsamında 9.sınıfta yer alan mallar ile davacının itiraza dayanak markalarından 2017/74796 ve 2017/45451 no’lu markaların kapsamındaki 9.sınıftaki malların aynı olduğu, dava konusu marka başvurusu kapsamında 9.sınıfta yer alan mallar ile davacının itiraza dayanak markalarından 2017/74796, 2017/18875, 2017/109121, 2017/109120, 2016/28733, 2016/01385, 2013/78185, 2013/78180 nolu markaların kapsamındaki 35.sınıftaki hizmetlerin benzer olduğu, dava konusu marka başvurusu kapsamında 35.sınıfta yer alan hizmetler ile davacının itiraza dayanak markalarından 2017/74796, 2017/18875, 2017/109121, 2017/109120, 2016/62017, 2016/28733, 2016/01385, 2014/83962, 2014/83958, 2014/39733, 2013/78185, 2013/78180 no’lu markaların kapsamındaki 35.sınıftaki hizmetlerin aynı olduğu tespit edilmiştir.
Dava konusu “Şekil+…-… …” markası incelendiğinde; “…-… …” + “Şekil ” unsurundan oluşmakta olup, … ve … ibareleri, “-” ( Kısa çizgi/tire) işareti ile birbirleri ile birleştirilmiş, “…” ibaresinden daha büyük puntolarla ve ibarenin üzerinde, sağ ve sol tarafları aynı hizaya gelecek şekilde yerleştirilmiş ve şekil unsurunun ise Büyük “G” harfi ve küçük “b” harfi ile iç içe geçmiş dairesel çizgiler ile özgün olarak tasarlandığı görülmektedir.
Davacıya ait itiraza mesnet markaları şekil ve renk unsurlarından yoksun sırf kelime markaları ve şekil/renk unsurlarını da haiz karma markalar olarak ayırıp değerlendirmek gerekmektedir. Davacının karma markalarının büyük çoğunluğunda, “ambalaj şekli”ni gösteren markalar olduğu görülmekle; bu markalarda geçen “…” ibaresinin, markaların genel görünümleri ve bütünleşik tasarımları itibariyle, tek başına ön planda olmayan ve işarete tek başına ayırt edicilik katmayan bir unsur olduğu, yani davacının karma markalarında geçen “…” ibaresinin markaların tek başına esas/baskın unsuru olduğunun söylenemeyeceği değerlendirilmiştir. Davacının kelime markalarında ise, hepsinde ortak olan “…” ibaresidir.
Davacı markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında; Markalar arasında “…” ibaresinin müşterek olarak bulunmasından kaynaklı kısmi görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde benzerlik bulunsa da, markaların ilgili tüketici kitlesi nezdinde ayırt ediciliklerini oluşturan genel görünümlerinin parçalanarak, bu parçalardan eşleşen kısımların müşterekliği nazara alınarak iltibas değerlendirmesinin yapılamayacağı, zira, ilgili tüketici kesiminin markaların ayırt edici unsurlarını bir bütün olarak algıladığı, markaları parçalarına ayırarak inceleme yapmadığı, somut olayda dava konusu markanın esaslı unsurunun “Şekil+…-…” ibaresinden oluştuğu, dava konusu markada bulunan “…” ibaresinin Türkçe’de “Trafo, dönüştürücü, transformatör” gibi anlamlara gelen İngilizce kökenli bir sözcük olduğu, davaya konu 9.sınıfta yer alan emtialar ve bu emtiaların pazarlanmasına ilişkin 35.sınıftaki 9.sınıf emtiaların mağazacılığı hizmetleri bakımından “…” kelimesinin somut ayırt edici niteliği bulunmadığı, zira; başvuru markasında müstakil olarak “Transformatörler” emtialarına yer verildiği, dolayısıyla bu sözcüğün dava konusu markada tali konumda kalan tamamlayıcı bir unsur olduğu, dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerle benzer emtiaları içeren davacı markaları incelendiğinde; bu markaların, “… ….” gibi ibarelerden oluştukları, davaya konu 9 ve 35.sınıfta yer alan mal ve hizmetlerin niteliği ve vasıfları gözetildiğinde; “tahmis, tea” gibi ibarelerin bu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi açısından marka vasfını haiz somut ayırt edici niteliği bulunan kelimeler oldukları, davacıya ait bir kısım itiraz markalarının esas unsurunun salt “…” ibaresi olduğu kabul edilse bile (örneğin; … vital gibi), davacıya ait bu markalarla dava konusu marka arasında umumi intiba olarak, davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği ilgili tüketici kesimi nazarında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi doğuracak derecede bir benzerlik bulunmadığı, zira “…” kelimesinin aynı zamanda “Yunan alfabesinin ikinci harfi” anlamına gelen, orijinal olmayan ve anlamı ilgili tüketici kesimince bilinen, bu nedenle dava konusu mal ve hizmetler bakımından ayırt ediciliği güçlü olmayan bir sözcük olduğu, o halde, daha önce davacıya ait “…” ibareli markaları gören, işiten, bu markalı mal ve hizmetlerden yararlanan davaya konu mal ve hizmetlerin hitap ettiği nispeten dikkatli ve bilinçli tüketici kesiminin, daha sonra davaya konu “Şekil+…-… …” markasını, davaya konu mal ve hizmetler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, davaya konu emtialardan faydalanmak için ayıracağı süre içerisinde, bu markayı davacı markalarından farklı, başka bir teşebbüse ait marka olarak algılayacağı gibi marka sahipleri arasında idari veya ekonomik bir bağlantı da kurmayacağı, dolayısıyla sonuç olarak; dava konusu marka ile davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markaların tamamı bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/4 hükmüne göre; Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/4 hükmü bağlamında tanınmış marka koruması için; toplumun her kesimince bilinme gerekli olmayıp, toplumun ilgili kesimindeki bilinilirlik düzeyi dikkate alınacaktır. Toplumun ilgili kesimi; markanın tanındığı iddia edilen ve kaynak ülkede markanın tescilli olduğu ve kullanıldığı sektörü ifade eder. (Uğur Çolak, Türk Marka Hukuku, 4.Baskı, İstanbul 2018, s.344-345) Bir markanın Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış marka olarak kabul edilebilmesi için, bu markanın Türkiye’de tanınmış olmasının ya da kullanılmasının gerekip gerekmediği hususu bakımından; Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.02.2019 tarih 2017/3943 Esas 2019/1154 Karar sayılı kararında belirtildiği üzere, Türkiye’de tescilli olmayan markalara tanınmış marka koruması sağlanabilmesi için, söz konusu markanın, itiraza konu marka başvuru tarihinden önce Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış marka olduğunun dosyaya sunulan objektif delillerle ispat edilmesi gerekir. (Aynı yönde Y11HD; 18.09.2019 tarih, 2018/790 E 2019/5512 K; Y11HD; 20.11.2018 tarih, 2017/1345 E 2018/7216 K)
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak … bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, … bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Davacı tarafından 19.06.2016 tarihinde yapılan “…” ibareli ve T/03067 sayılı tanınmış marka başvurusu TPMK Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından değerlendirilmiş ve “çay emtiasında” tanınmış olduğuna karar verilmiştir. Dosyada mübrez “Tanınmış Marka Değerlendirme Tutanağı” tarihsiz olduğundan, hangi tarihte “tanınmışlık kararı” verildiği anlaşılamamakla birlikte, davacı şirkete TPMK Markalar Dairesi’nin 03.10.2017 tarih ve 2017- OE- 418664 sayılı yazılarına göre, 19.06.2016 ile 03.10.2017 tarihleri arasındaki bir tarihte tespit kararının verildiği düşünülmektedir.
YİDK kararının iptali açısından yapılan incelemede, marka işlem dosyasında yer alan Yayıma İtiraz Dilekçesi ekindeki “sunum dosyası”nda belgelerin incelenmesi neticesinde; davacının “…” ibareli markasının “çay” malı için tanınmış olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Bununla birlikte itiraz dilekçesinde, dava konusu marka başvurusunun davacı markalarının itibarına nasıl zarar verebileceği, nasıl, ne şekilde davacı markalarının tanınmışlığından yarar sağlayabileceğine dair bilgi, belge ve açıklama sunulmamış olduğundan; yine dava konusu marka ile davacı markaları mahkememizce benzer olarak nitelendirilmemiş olduğundan, tanınmışlık iddiasından kaynaklı nispi tescil engelinin oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından yapılan incelemede, marka işlem dosyasında yer almayan ve davacı tarafından sunulmuş olan bir klasör içindeki bilgi ve belgeler ise yine klasör içinde yer alan ve CD-R ve flash disk içinde yer alan deliller; özellikle davacı markalarının “çay” emtiası dışında farklı mal ve hizmetler alanlarında tanınmış olup olmadığı açısından incelendiğinde, davacı markasının “çay” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu ve gıda sektöründe faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir. Bu nedenle, yukarıda ifade edildiği şekli ile markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından da, tanınmışlık iddiasından kaynaklı hükümsüzlük sebebi koşulunun oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.

Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dosyada mübrez Adana Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 06.12.2021 tarih ve 11797 sayılı yazısı ekindeki davacı şirkete ait bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı şirketin 15.01.1987 tarihinde … Elektronik Cihazlar Pazarlama Ltd.Şti olarak kurulduğu, 09.08.1995 tarihinde tür değişikliği yaparak … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanı ile tescil edildiği, mamul, yarı mamul ve hammaddelerin ithalat, ihracat, imalat, yartırım, hizmet, pazarlama ve ticareti, bu malların ve sektörlerin distribütörlüğünü, tek yetkili satıcılığını, bayilik, aracılığı ve acentalık işlerini yapmak amacıyla kurulduğu tespit edilmiştir.
Marka işlem dosyasında yer alan yayıma itiraz dilekçesi ekindeki “sunum dosyası”ndaki bilgi ve belgelerin incelenmesi neticesinde, davacı şirketin Türkiye’deki faaliyet alanının başta “çay” soğuk içecek, çikolata, kahve, kahvatılık gevrek, bal, Türk lokumu, çekirdek” üretimi, satış, pazarlama, ihracatı olduğu anlaşılmaktadır.
Marka işlem dosyasında yer almayan ve davacı tarafından sunulmuş olan bir klasör içindeki bilgi ve belgeler ise yine klasör içinde yer alan ve CD-R ve flash disk içinde yer alan deliller özellikle davacı ticaret unvanının gıda sektörü dışındaki faaliyetlerinin tespiti açısından incelendiğinde, davacı markasının “çay” emtiası bakımından tanınmış marka olduğu ve gıda sektöründe faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir.
Davacının ticaret unvanı “… Gıda San. Ve Tic. A.Ş” olup, unvanın dava konusu marka ile iltibas yarattığı iddia edilen ek kısmı “…” ibaresidir.
Davacının ticaret unvanı ile gerek dava konusu marka kapsamında yer alan mal ve hizmetlerle aynı veya benzer emtialar bakımından ticaret unvanının aktif olarak kullanmaması, gerekse davacıya ait ticaret unvanı olan “…” ibaresi ile dava konusu “Şekil+…-… …” ibareli marka arasında işaret benzerliği bulunmadığından SMK m.6/6 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, bunun haricinde davalı şirketin kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu da ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 8,50 TL vekalet harcı, 158,50 TL posta, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.035,60 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı … Elektrik Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi ‘ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/02/2022