Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/170 E. 2022/109 K. 06.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/170 Esas – 2022/109
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/170 Esas
KARAR NO : 2022/109

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/06/2021
KARAR TARİHİ : 06/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 30/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının 19.06.2006 tarihinden bu yana kesintisiz biçimde sigortacılık ve … acenteliği alanında faaliyet göstermekte olduğunu, önceden “… … … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.” olan ticaret unvanını 01.06.2012 tarihinde “… … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.” olarak değiştirdiğini, uyuşmazlık konusu edilen “…” markasını da 2006 yılından beri tescilsiz olarak ticari faaliyetlerinde kullanageldiğini, acentesi olduğu firmalar nezdinde de “…” markası ile tanındığını, www…..com.tr uzantılı web sitesinin, …@gmail.com e-posta adresinin ve “…” ibareli Instagram hesabının da sahibi olduğunu, bunlara rağmen, davalı şahsın davacıya 29.05.2021 tarihinde bir e-posta göndererek “…” markasının sahibinin kendisi olduğunu iddia ettiğini ve markanın kullanımının durdurulmasını talep ettiğini, davalının 02.06.2021 tarihinde bu ihtarını yine e-posta yoluyla yinelediğini, halbuki “…” markasının gerçek hak sahibinin davacı olduğunu, zira bu ibareyi davacının 15 yıldır kesintisiz ve ciddi bir biçimde ticari faaliyetleri kapsamında markasal hüviyette kullanageldiğini, ayrıca davacının ticaret unvanından doğan korunması gereken bir hakkının bulunduğunu, zira davacının ticaret unvanının kılavuz unsurunun dava konusu edilen marka ile birebir aynı olduğunu, mevzuat gereği … aracılık şirketlerinin ticaret unvanlarında zorunlu olarak sadece “… aracılık hizmetleri” ibaresinin yer alabildiğini, bu yüzden de … aracılık şirketlerinin ticaret unvanında ayırt edici olan tek unsurun bu ibarenin önüne yazılan kelime olduğunu, davalının dava konusu edilen marka tescilini aslında kullanmak amacıyla değil yedekleme ve marka ticareti yapma amacıyla tescil ettirdiğini, zira davalının sigortacılık sektöründe faaliyet gösteren … … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.’nin ortağı olarak davacının ticari faaliyetlerinden ve tescilsiz olarak kullandığı markasından haberdar olduğunu, bu şirketin de davacı gibi Aksigorta’nın acentesi olduğunu, bütün bu hususların davalının marka tescilini kötü niyetli yapmış olduğunun açık bir tezahürü olduğunu iddia ederek, davalıya ait 2020 155022 sayılı markanın hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
C E V A P :
Davalı …, davaya yasal süre içinde cevap dilekçesi ibraz etmediğinden 6100 sayılı HMK m.128 hükmü gereği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılmıştır.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davacının “…” ibareli marka üzerinde gerçek hak sahipliğinin bulunup bulunmadığı, davacıya ait ticaret unvanı ile davalıya ait 2020/15502 sayılı “…” ibareli marka arasında iltibas bulunup bulunmadığı, davalının marka tescil başvurusu esnasında kötü niyetli olup olmadığı, bunlara bağlı olarak; davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, davacıya ait ticaret sicil bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25/1 hükmüne göre; 5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.
SMK m.25/3 hükmüne göre; Marka hükümsüzlük davası, dava tarihinde sicilde marka sahibi olarak kayıtlı kişilere veya hukuki haleflerine karşı açılır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında Kurum taraf gösterilmez.
SMK m.25/1 hükmüne göre SMK m.5 hükmünde sayılan mutlak tescil engelleri veya SMK m.6 hükmünde sayılan nispi tescil engellerine dayalı olarak, tescilli bir markanın hükümsüz kılınması istenebilir. Bu davayı SMK m.25/2 hükmüne göre; Menfaati olanlar, Cumhuriyet savcıları veya ilgili kamu kurum ve kuruluşları açabilir.
SMK m.6/3 hükmüne göre; Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.
Marka başvurusunun bu sebeple reddi için marka başvurusundan önce ve markaya konu işaretin aynısı veya benzerinin yoğun ve sıkı kullanımı sonucu işarete belirli bir düzeyde ayırt edicilik kazandırılması gerekir. (Y11HD; 08.10.2019 tarih, 2018/4855 E 2019/6316 K)
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka tescil belgesi, davacı yanın ibraz ettiği deliller, davacıya ait ticari kayıtlar üzerinde yapılan yerinde inceleme sonucunda hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu 2020/15502 sayılı markanın; “36.SINIF:… hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri.” hizmetleri bakımından 09.12.2020 tarihinde tescil başvurusuna konu edildiği, 25.05.2021 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.

Davacının dava dosyasına sunduğu ve mahkememizce de ATO’dan celp edilen
davacının ticaret sicili kayıtlarından; davacının 14.06.2006 tarihinde “… …
… Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.” ticaret unvanı altında kurulmuş olduğu ve şirketin ana
faaliyet alanlarının “… aracılık hizmetleri/… acenteliği” olduğu, davacının
01.06.2012 tarihinde ticaret unvanının “… … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.”
olarak değiştirildiği, davalının ise dava dışı … … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.’nin tek
ortağı olduğu ve bu şirketin Aksigorta’nın acentesi olduğu anlaşılmıştır.
TOBB’tan gelen cevabi yazıdan; davacının sigortacılık levhasına …levha kayıt no.su tahtında 23.06.2009 tarihinden muteber olmak üzere “… … Aracılık
Hizmetleri Ltd. Şti.” unvanı ile kaydedilmiş olduğu, dava dışı … … Aracılık Hizmetleri
Ltd. Şti.’nin de T08611-76JS levha kayıt no.su tahtında 24.09.2009 tarihinden muteber olmak
üzere kaydedilmiş olduğu, davalı şahsın bu firmanın/acentenin tek ortağı ve teknik
personeli olarak faaliyet gösterdiği, davalı şahıs adına levhada başka acentelik kaydı
bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davacının dava dosyasına sunduğu BTK sorgu sonucu çıktılarından; “www…..com.tr” alan adının davacı adına 27.06.2012 tarihinden muteber olmak
üzere tescilli olduğu, davacının bu tescili oluştururken “…@gmail.com” e-posta
adresini kullandığı, “www…..com” web sitesinin de 26.05.2021 tarihinden
muteber olmak üzere “… Gayrimenkul ve Yatırım Danışmanlığı” adına
tescilli olduğu anlaşılmıştır.

Son olarak; davacıya ait ticari defterlerin ve kayıtların bulunduğu … Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik Ltd. Şti.-….Ankara adresinde
bilirkişi heyeti üyelerinden H. Neslihan Seyithanoğlu ve Hilmi Alpan tarafından 04.02.2022
tarihinde yerinde yapılan incelemede; davacının “…” ibaresini hizmet markası
hüviyetinde, işyerindeki tabelalarda “… acenteliği” ve “…” şeklinde, işyerinde mevcut olan ve 2020 yılına ait bir tanesi de dava dosyasına sunulmak üzere yerinde inceleme sırasında heyet üyeleri tarafından dosya arasına alınan ajandada “…” şeklinde kullanıldığı hususu tespit edilmiştir. Bununla birlikte; yerinde inceleme esnasında bilirkişi heyet üyeleri tarafından davacının bilgisayar
kayıtlarında yapılan incelemede davacının Allianz ve Aksigorta acentesi olarak 2016-2020
yılları arasında toplamda 203 sayfalık bir listede yer alan sayıda poliçe ürettiği, şeklinde olduğu, Kurumlar vergisi beyanlarına göre ticari bilanço kar/zarar durumunun da;
2015 yılında 33.788.74 TL zarar, 2016 yılında 29.141.80 TL zarar, 2017 yılında 718.54 TL
kar, 2018 yılında 9.101.25 TL zarar, 2019 yılında 38.161.40 TL zarar ve 2020 yılında da
43.055.74 TL kâr gösterdiği anlaşılmıştır.

Davacının fiziki olarak dava dosyasına sunduğu delillerden de, davacının “…”
ibaresini, basılı evraklarında, poliçeleri üzerinde, tanıtımlarda
kullandığı araç ruhsat kaplarında, kartvizitlerinde ve tabelalarında markasal hüviyette aktif bir
biçimde kullandığı ve acentesi olduğu Aksigorta tarafından davacıya “…” tanıtma
vasıtası altında yürüttüğü 20 yıllık hizmetleri karşılığında ödül ve teşekkür plaketleri verildiği
hususlarının tevsik edilebildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen tespitlere göre;
Davacının ticari faaliyetlerinde “…” tanıtma
vasıtasını kullandığı anlaşılmaktadır. Davalının markasında da “…” ibaresi,
herhangi bir şekil veya renk unsurundan yoksun bir biçimde ve başkaca bir kelime unsuruyla
birlikte olmaksızın, birebir kullanılmıştır. Bu yüzden, karşılaştırılan işaretlerin her ikisinde
de esas unsurun birebir aynı olan “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle, davacının, davalıya ait marka tescil başvurusundan önceki tarihte tescilsiz olarak kullanmaya başladığı “…” ibaresi ile dava konusu markayı oluşturan “…” ibaresi ayırt edilemeyecek derecede benzerdir.
Dava konusu edilen markanın kapsamına giren; “…
hizmetleri” ile davacının “…” ibaresini tescilsiz olarak kullandığı ticari faaliyet alanları, birebir aynıdır. Dolayısıyla bu hizmet
açısından somut olayda emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği hususunda herhangi bir
tereddüt yoktur. Davalının markasının kapsamına giren diğer hizmetler açısından ise, “emtia
benzerliği”nin tespiti aşamasında göz önünde bulundurulması gereken kriterlere göre, somut
olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği söylenemeyecektir. Zira; bu
hizmetlerin aynı veya benzer ihtiyaçları giderdiği, benzer alıcı kitlesine hitap ettiği, hedeflenen
alıcı profillerinin aynı olduğu, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri olduğu, bu hizmetlerde aynı
markanın kullanıldığını gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı
kurabileceği düşünülmemektedir. Dolayısıyla; somut olayımızda, karşılaştırılan
marka/tescilsiz işaret açısından, “… hizmetleri” hizmetleri yönünden, yani kısmen,
“emtiaların aynı/türdeş/benzer olması” şartı da gerçekleşmiştir.
Davacının, dava konusu edilen “…” markasının eskiye dayalı kullanımına dair dava
dosyasına sunduğu delillerin incelenmesinde ve bilirkişi heyeti tarafından 04.02.2022 tarihinde
yapılan yerinde incelenmede tespit edilen bulguların değerlendirilmesinde; davacının
“…” tanıtma vasıtasını, dava konusu edilen markanın başvuru/koruma
tarihi olan 09.12.2020 tarihinden önceki dönemlerde, sigortacılık/… acentalığı
hizmetlerinde, tabelalarında, kartvizitlerinde, promosyon malzemelerinde,
poliçelerinde hizmet markası hüviyetinde kullandığı, davacının 2016-2020 yılları
arasında Aksigorta ve Allianz acentesi olarak toplam 203 sayfalık bir listeyi oluşturan
nicelikte … poliçesi düzenlediği ve bu poliçelerde “…” hizmet markasını
kullandığı, …. tarafından davacıya verilen teşekkür plaketlerinde davacının
tanıtma vasıtasının “…” şeklinde yazılmış olduğu ve “davacının 20 yıllık
hizmetleri”nden bahsedildiği görülmekle, davacının gerçek hak sahipliğine
gerekçe olarak gösterdiği bu kullanımların niteliğinin, niceliğinin ve içeriğinin, SMK m. 6/3 hükmünde aranan “ciddi/uzun yıllara sarih kullanım” hususunu tevsik edebildiği
kanaatine varılmıştır. Diğer bir ifadeyle; huzurdaki uyuşmazlıkta davacı taraf, dava konusu
“…” ibaresini, markasal hüviyette, dava konusu edilen markanın koruma
tarihinden önce kullanarak bu kullanım sonucu işarete/ibareye sigortacılık/…
acentalığı hizmetleri açısından “tescilsiz dahi olsa korunmaya değer ekonomik bir değer
kazandırdığını” tevsik edebilen yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil sunabilmiştir.
Sonuç olarak; uyuşmazlık konusu edilen işaretler ayniyet derecesinde benzer ve bu
işaretlerin marka/tanıtma vasıtası olarak kullanıldığı/tescilli olduğu “…
hizmetleri” aynı/türdeş/benzer hizmetler olduğundan ve davacının “…”
tanıtma vasıtasını, SMK 6/3 maddesi hükmünün gerektirdiği derecede yoğun ve uzun süredir
kullandığını kanıtlayan yeterli nitelikte, nicelikte ve içerikte delil dava dosyasına
sunulmuş olduğundan, davacının SMK m.6/3 hükmüne dayalı iddialarının, davalının
2020 155022 sayılı markasının, sadece “… hizmetleri” açısından hükmüne engel
olabileceği kanaatine varılmıştır.
SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.”
Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı girer. Bir alan adının SMK m. 6/6 hükmü uyarınca korunmasının istenebilmesi için, o alan adının fiilen kullanıldığı faaliyet konuları kapsamı ile aynı/benzer konularda bir marka kullanımının söz konusu olması gerekir.

Ticaret unvanı, bir tacirin ticari işletmesine ilişkin işlemlerinde kullandığı addır. Markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı birbirinden ayırt etmeye yarar. Buna karşılık, ticaret unvanları ise işletmenin kendisini tanımlar. Şirketlerin ticaret unvanları tescil edilirken, faaliyet alanına her türlü mal ve hizmetin yazılması mümkün olduğundan ve ticaret unvanının bu alanların hepsinde kullanma gibi bir yükümlülük bulunmadığından, ticaret unvanının fiilen kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından, 6769 sayılı SMK’nin 6/6 maddesi anlamında sahibine öncelik hakkı sağladığının kabulü gerekmektedir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 13.03.2019 tarih 2017/5439 Esas 2019/2119 Karar sayılı kararında da, önceki tarihli ticaret unvanı nedeniyle sonraki tarihli aynı/benzer markanın başvurusunun engellenebilmesi için, salt ticaret unvanına ilişkin ticari sicil kayıtlarında yer alan iştigal alanlarına bakılmaması gerektiği, ticaret unvanının fiili olarak kullanıldığı mal ve hizmetler dikkate alınmak suretiyle iltibas değerlendirmesi yapılması gerektiği kabul edilmiştir.
Somut olayda yapılan değerlendirmede; Dava
konusu edilen “…” ibaresi, davacının markasal kullanımlarına konu ve dahi, dava
konusu edilen markanın başvuru tarihi olan 09.12.2020 tarihinden 8 yıldan daha fazla bir
süre önce, 01.06.2012 tarihinde ticaret siciline usulünce tescil edilmiş olan “… … Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti.” şeklindeki davacının ticaret unvanının
kılavuz unsuru olduğu halde, dava konusu edilen marka da birebir aynı biçimde, yani başkaca
unsurlardan yoksun olarak ve de davacının ana faaliyet alanları olan “… hizmetleri”nde
marka olarak kullanılmak üzere tescil edilmiştir. Bu durumun, SMK m. 6/6 hükmünde
düzenlenmiş olan ticaret unvanı koruması kapsamına aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Davacı tarafından uzun yıllardır kullanılan bir ticaret unvanının kılavuz unsurunun
birebir aynısının, davacının faaliyet alanına giren hizmetlerde/aynı sektör altında
gösterilen ticari faaliyetler açısından himaye edilmesinin talep edilebileceği
değerlendirilmektedir.
Bu nedenle; davalının markasının kapsamına giren hizmetlerden “… hizmetleri”
açısından, somut olayda, davacının ticaret unvanından kaynaklanan haklarının
korunmasını talep edebileceği ve buna dayalı olarak da dava konusu edilen markanın
“… hizmetleri” açısından hükümsüzlüğü nedeninin, somut olayımızda gerçekleşmiş
olduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile hükümsüzlüğe mesnet tescilsiz işaretlerin ve ticaret unvanının bir kısım hizmetler bakımından iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzerlik bulunması haricinde, davalının kötü niyetli olduğuna ilişkin başkaca somut olgu bulunmadığı, davalının, dava dışı … … Aracılık Limited Şirketi’nin ortağı ve yetkili olmasının da tek başına davalının kötü niyetli olarak marka tescil başvurusunda bulunduğu anlamına gelmeyeceği, zira; davalının, engelleme, spekülasyon, tuzak, yedekleme, şantaj vb gibi ticari dürüstlük kurallarına aykırı amaçlarla dava konusu marka tescil başvurusunda bulunduğuna yönelik nesnel delillerin dosya kapsamında bulunmadığı anlaşıldığından davacı yanın kötü niyet iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; SMK m.25, SMK m.6/3 ve m.6/6 hükümleri uyarınca, davanın kısmen kabulü ile; … sayılı markanın “… hizmetleri.” bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; … sayılı markanın “… hizmetleri.” bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
2-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 59,30 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,

5-Davanın kısmen reddolunması ve davalının kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davanın kabul ret oranının takdiren 1/4 olarak kabulüne,
7-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 2.100,00 TL bilirkişi ücreti, 209,80 TL posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.386,10 TL yargılama giderinin 1/4 ü olan 596,53 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.789,57 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından yapılan 11,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 3/4 ü olan 8,63 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 2,87 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin ve Davalı vekilinin (e duruşma ile katıldı.) yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.06/04/2022