Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/167 E. 2022/84 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/188 Esas – 2022/83
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/188 Esas
KARAR NO : 2022/83

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 29/07/2021
KARAR TARİHİ : 02/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 13/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 29/07/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafın … sayısı ile gerçekleştirdiği başvuruya karşı,… sayılı markalarına dayalı olarak itirazda bulunduklarını, kurum tarafından itirazların kabul edilmediğini, müvekkilinin tanınmış … markalar zincirinin sahibi olduğunu, aynı zamanda “…” markalarının da sahibi olduğunu, müvekkilinin 1997 yılından bu yana çeşitli sınıflarda ve ortak 29. sınıftaki aynı emtialarda tescilli olan çok sayıda “…” ve “…” ibareli markası bulunduğunu, başvuru konusu “… gezen tavuk yumurtası” markasının müvekkilinin markalarının asli unsuru olan ortak “…” ibaresini aynı şekilde ve asli unsur olarak içerdiğini, bu durumun markalar arasında benzerlik yarattığını, “…” ibaresinin markaya ayırt edicilik katmadığını, dava konusu markada öne çıkan unsurun “…” kelimesi olduğunu, davalının “… gezen tavuk yumurtası” markası ile karşılaşan tüketicinin bu markayı gördüğünde müvekkili markalarının serilerinden biri olduğunu zannedeceğini, taraf markalarının birebir aynı emtiaları kapsadıklarını, aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, müvekkili markalarının özellikle süt ve süt ürünleri bakımından yüksek tanınmışlığı olduğunu, Yargıtay’ın daha evvel “…” ve “dostum” markaları arasında iltibas ihtimali bulunduğunu kabul ettiğini, yine “…” markası ile müvekkili markaları arasında benzerlik bulunduğunun kabul edildiğini, müvekkili markalarının tanınmış olduğunu, bu nedenle her halde dava konusu başvurunun da tüm emtialar açısından reddi gerektiğini, Yargıtay’ın 2018/3153 E., 2019/4829 K. sayılı kararında müvekkili markalarının tanınmışlığının tespit edildiğini, davalının kötü niyetli olduğunu, başvurunun aynı zamanda haksız rekabete de sebebiyet vereceğini iddia ederek; … sayılı YİDK kararının iptali ve dava konusu … sayılı başvurunun hükümsüzlüğünü talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 20/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle;
Davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan
yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markaların bıraktığı
intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek
nitelikte olmadığını, markaların karıştırılma olasılıklarının olmadığını beyanla; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … 20/08/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Engelli Kendi İşini Kurma Projesi kapsamında yaptığı başvuru neticesinde gezen tavuk yumurtacılığı işi ile iştigal ettiğini, bu süreçte de dava konusu marka başvurusunu gerçekleştirdiğini, kurumun itirazları haksız bulunduğunu, davacının yumurta üretimi olmadığını, mağazalarında başka bir marka altında yumurta ürünü sattığını, bu nedenle karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların kavramsal ve işitsel olarak aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığını savunarak; davanın reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre tescili halinde markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … nolu “Şekil+… Gezen Tavuk Yumurtası” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, davalı şahsın marka başvurusunda kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka başvuru dosyası ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, maddi vakıalara ilişkin bilirkişi raporu aldırılmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’nun “Şekil+… Gezen Tavuk Yumurtası” ibaresinin 29. Sınıfta bulunan “Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar.
Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yumurtalar, yumurta tozları.” emtiaları bakımından tescili amacıyla 20.03.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 13.04.2020 tarih ve 346 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 05.06.2020 tarihli yayıma itiraz dilekçesi ile 2004 17080, 2005 41383, 2008 32541, 2009 46120, 2009 46892, 2012 81758, 2012 90544, 2013 26897, 2013 26898, 2017 112039, 2017 112043, 2017 112046, 2017 54265, 2019 51104, 2019/86273, 2020 30250, 2020 30260, 96/015578, T/02633 sayılı markalara dayalı olarak SMK m.6/1 ve m.6/5 hükümlerine göre itirazda bulunduğu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca ileri sürülen itirazların reddine karar verildiği, davacının 02.02.2021 tarihinde yayına yeniden itiraz ettiği, davalı şahsın 10.03.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirdiği, itirazları değerlendiren Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 29.05.2021 tarih ve … sayılı kararı ile itirazın reddine karar verdiği görülmektedir. YİDK kararı davacı marka vekiline 31.05.2021 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili tarafından iki aylık yasal hak düşürücü süre içerisinde eldeki dava açılmıştır. Dava konusu marka 04.11.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … sayılı markanın koruma kapsamı altında bulunan “29.SINIF: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar.
Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yumurtalar, yumurta tozları.” emtiaları ile itiraza/hükümsüzlüğe mesnet olarak gösterilen 2017/112046, 2017/112043, 2017/112039, 2017/54265, 2019/51104, 2013/26898, 2013/26897, 2012/90544, 2012/81758, 2009/46892, 2009/46120, 2005/41383, 2004/17080 ve 173194 sayılı markaların kapsamlarında yer alıp bilirkişi raporunda koyu ve altı çizgili olarak gösterilen emtiaları; aynı, aynı tür veya benzerdir. Taraf markalarının benzer amaçlara yönelik, birbirlerini tamamlayıcı mahiyette, satış, sunum ve dağıtım kanalları ortak olan, birbirleri ile doğrudan rekabet içerisinde, benzer tüketici kitlelerine hitap eden nitelikte malları kapsadıkları açık bir şekilde görülmekte ve değerlendirilmektedir.
Dava konusu … sayılı “Şekil+… Gezen Tavuk Yumurtası” şeklindeki markanın genel anlamda yeşil rengin tonlarında tasarlandığı, logonun sol kısmında “tavuk” figürünün yer aldığı, figürün sağ bölümünde, markanın esas ve hakim unsuru olarak “…” ibaresinin kullanıldığı, bu ibarenin hemen altında ise “gezen tavuk yumurtası” şeklindeki sektörel düzeyde ayırt ediciliği bulunmayan bir yardımcı unsura yer verildiği görülmektedir. “…” ibaresinin bütün olarak bir anlamı bulunmadığı görülmekle birlikte “…” kelime kökünden türetildiğinin aşikar olduğu, bu kelime köküne eklenen “…” ibaresinin, dava konusu marka bir bütün olarak ele alındığında tavuk görseli ve “gezen tavuk yumurtası” açıklama ile birlikte doğrudan yumurta ürününü çağrıştırır bir kısaltma olarak algılanacağı değerlendirilmiştir. Bu haliyle dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Davacının itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalarının tamamı “…” kelime kökünü münhasıran veyahut esas unsurlardan biri olarak içeren veyahut bu kelime kökünden türetildiği görülen “…, ” gibi alternatif markalar ile oluşturulmuş markalardır. Dolayısıyla “…” kelimesi davacı yanın markalarının esasını oluşturmakla birlikte davacı yanın bu ibareden türettiği alternatif markalar ile bir seri marka algısı yaratma eğiliminin bulunduğu da görülebilmektedir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Dava konusu marka her ne kadar bütün olarak “…” şeklinde yedi harf tek kelimeden oluşan bir esas unsur ihtiva etmekte ise de söz konusu marka ile uyuşmazlık konusu gıda ürünleri üzerinde karşı karşıya kalan ortalama düzeyde dikkat ve algıya sahip herhangi bir tüketicinin bu markayı “… YUMURTA” şeklinde zihninde algılama ihtimali son derece yüksek olacaktır. Zira anılan ibare bütün olarak bir anlam ihtiva etmemekle birlikte, kelimenin ilk dört harfi “…” kelimesini meydana getirirken, marka görselinde sair figüratif ve yardımcısı unsurların tamamı ise “YUMURTA” kelimesini tüketicinin aklına doğrudan işleyen ibarelerdir. Dolayısıyla dava konusu marka bu haliyle bir bütün olarak incelendiğinde, tüketicinin bu markayı “…” kelime kökü ve “YUMURTA” sözcüğünden yüretilmiş bir kelime markası olarak algılayacağı tereddütsüzdür. Davacı yanın aynı gıda ürünlerinde “…” markaları başta olmak üzere “…”, “” gibi alternatif markalarının var olduğu, başka bir ifadeyle tüketicinin davacı yana ait daha evvel deneyimlemiş olduğu bu maihyetteki markaların mevcut olduğu bir durumda, dava konusu marka ile aynı – aynı tür – benzer ürünlerde karşı karşıya kalacak olan tüketicinin, önceden bildiği “…” markalarının ilgili pazarda yarattığı yeni bir marka olarak dava konusu markayı algılayacağı ve buna bağlı olarak da önceki davacı markalarına olan izlenimi – güveni doğrultusunda, dava konusu markayı taşıyan gıda ürünlerini tercih ederek işaretlerin iktisadi kaynağı konusunda yanılgı yaşabileceği düşünülmektedir. Başka bir ifadeyle daha evvel, önceden beri tescilli bir şekilde kullanıldığı anlaşılan davacı markalarını görmüş, davacı markalarının tescilli olduğu mallardan yararlanmış bir tüketicinin, işbu dava konusu sonraki markayı da birebir aynı veya benzer emtialarda gördüğünde, önceki deneyimlediği marka ile arasında iktisadi – idari bir bağ bulunduğu yanılgısına düşme ihtimali kaçınılmaz olacaktır. Zira tüketicinin, iki markayı her durumda yan yana görme ihtimali bulunmadığından önceki markanın zihninde bıraktığı görsel algının kendisini yönlendirmesi ile sonraki marka ile önceki marka arasında ilişki kurması muhtemeldir. Nitekim ilgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların ayniyeti/benzerliği karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Zira her iki markada da “…” ibaresi ortak unsur olup bu durum işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler oluşturduğu gibi her iki taraf markasında da markalardaki sair ek unsurlar yeterli ayırt edicilik sağlamamaktadır. Dolayısıyla karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; davacı yanın işlem dosyasına tanınmışlık iddialarını destekler hiçbir delil sunmadığı, bununla birlikte davacı yanın “…” markalarının TÜRKPATENT tanınmış markalar sicilinde T/02633 sayısı ile kayıtlı olduğu, bununla birlikte davacı yanın hükümsüzlük talepli dava dosyası ekinde sunduğu 2 klasör delilde “…” markaları ile yapılan satışları gösterir yüzlerce fatura, market broşür/poster/afişleri gibi delillere yer verildiği, yine dava dilekçesinde “…” markalarının tanınırlığı ile ilgili verilmiş mahkeme kararlarına atıfta bulunulduğu görülmüş olup davacı taraf markalarının özellikle “süt ve süt ürünleri” ürünlerinde uzun yıllardır aktif ve yoğun bir şekilde kullanıldığı görülmüş olup bu durum ile birlikte sunulan mahkeme kararları ve tanınmış marka kaydı gözetildiğinde, davacı yan markasının sektörel anlamda tanınmış olduğunun kabul edilebileceği, bu durumun ise taraf markaları arasındaki benzerlik ihtimalini kuvvetlendiren bir etken olarak görülebileceği, dava konusu markanın tescilinin, davacı markasının sektörel bilinirliği ve ayırt ediciliğini sulandırabileceği, bu nedenle tanınmışlık iddiasına ilişkin ileri sürülen istemlerin yerinde olduğu tespit edilmiştir.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir.
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markaların iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmalarının haricinde davalı şahsın kötü niyetle hareket ettiğini gösterir somut olgu ileri sürülmediğinden kötü niyet iddiasına dayalı istemler yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜ ile; … sayılı YİDK kararının İPTALİNE,
2-Dava konusu … sayılı markanın HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin müteselsilen davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç, 28,50 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 300,00 TL posta-tebligat masrafına esas olmak üzere toplam 2.197,10 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa resen iadesine,
Dair, davacı vekili, davalı …, davalı … ve davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.02/03/2022