Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/164 E. 2022/192 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/164 Esas – 2022/192
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/164 Esas
KARAR NO : 2022/192
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 23/06/2021
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 23/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 1952 yılında faaliyet alanını değiştirdiğini, 2009 yılına kadar ulusal ilaç üretim sektöründe Türkiye’nin en önde gelen kuruluşlarından biri olduğunu, 2009 yılından sonra gayrimenkul geliştirme, sağlık, hızlı tüketim ürünleri, yapı ürünleri ve diğer endüstrilerde … Holding A.Ş.’ye bağlı olarak ticari faaliyetini sürdürdüğünü, müvekkilinin 2004/02152 tescil numaralı “…”, 2004/17890 numaralı “…+şekil”, 2004/02150 “… …”, 2011/76454 numaralı “…”, 2014/109106 numaralı “…”, 2015/27750 numaralı “radyo …”, 2015/27761 numaralı “radyo …” ibareli markaların sahibi olduğunu, yurt içinde ve dünya çapında sahip olduğu geniş ticari ağ kapsamında ticari faaliyetlerinin bir kısmını uzun süredir yoğun bir şekilde “…” markası adıyla sürdürdüğünü ve markasının ciddi bir bilinirliğe sahip olduğunu, davalı yanın dava konusu “… …” ibaresinin 14.10.2019 tarihinde … başvuru numarasıyla tescil edilmek istendiğini, marka yayın aşamasında iken müvekkili şirket tarafından Markalar Dairesi Başkanlığı’na itirazda bulunulduğunu ve iş bu itirazın reddedildiğini, müvekkili şirketin Yeniden İnceleme ve Değerendirme Kurulu’na itiraz başvurusunu yenilemişse de … numaralı kurul kararı ile itirazın reddedildiğini, ciddi kullanımın ispatlanamadığına yönelik kurul kararının hatalı olduğunu, müvekkiline ait kullanım ispatı istenen 2004/17890 “…+şekil”, 2004/02152 “…”, 2004/02150 “… …” ibareli markaların 35/36/37/41/42/43/44/45. sınıflarda, 2011/76454 “… markasının ise 38. sınıfta tescilli olduğunu, “…” markasının aktif bir şekilde kullanıldığını ve bu marka ile yüz binlerce kişiye ulaştığını ve tanındığını, internet üzerinde yapılabilecek basit bir aramayla dahi “…” markasının ne kadar ciddi kullanıldığının ve bilindiğinin tespit edilebileceğini, YİDK tarafından “…” markalarının ciddi şekilde kullanımının ispatlanamadığından bahisle itirazların reddine karar verilmesinin hukuka ve gerçeğe uyar bir yönü olmadığını, tescili istenen “… …” markası ile müvekkili markaları arasında ilişkilendirilme dahil karıştırılma ihtimali olacak şekilde benzerlik bulunduğunu, “… …” ibaresinin müvekkili adına tescilli bulunan “…”, “…+şekil”, “… …”, “…”, “…”, “radyo …”, ve “radyo …” ibareli markaları ile birebir benzediğini, SMK’nın 6.maddesi uyarınca söz konusu ibarenin tescil edilemeyeceğini, tescili istenen marka içerisinde yer alan “…” ibaresi ile müvekkilinin tescilli markaları arasında bir harf farkı (c/k) dışında aynı harflerden oluştuğunu, davalı markasında bulunan “…” ibaresinin Türkçede … olarak okunduğunu, okunuş ve telaffuzlarının aynı olduğunu, markaların esas unsurunu oluşturan “…” ibarelerinin ayırt edilemeyecek düzeyde birbirini çağrıştırdığını, markalar arasındaki bu benzerlliğin ilgili tüketici nezdinde ilişkilendirilme/karıştırılma olasılığına yol açacağını, davalı yanın, müvekkiline ait markanın toplumdaki tanınmışlığından ve bilinirliğinden faydalanmak istediğini iddia ederek; müvekkili şirketin marka haklarının ağır ihlali söz konusu olduğundan … başvuru numaralı “… …” marka başvurusunun tescil işlemlerinin yürütülmesinin tedbiren durdurulmasını, … sayılı YİDK kararının iptalini ve davaya konu marka başvurusunun tescil edilmesi veya tescil edilmiş sayılması halinde geçmişe etkili olarak başvuru tarihinden itibaren hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
C E V A P :
Davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili 05/07/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Başvuru sahibi tarafından SMK 19/2 maddesi hükmü kapsamında itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar için 2004 02150, 2004 02152, 2004 17890, 2011 76454 sayılı markaların, tescil kapsamlarında bulunan mal ve hizmetler bakımından kullanıldıklarının ispatının istendiğini, söz konusu markaların, dava konusu başvurunun yapıldığı tarih itibariyle beş yıldan uzun süredir tescilli olduğunu ve bu markalar hakkında SMK 19/2 maddesinin uygulanabileceğini, Markalar Dairesi ve YİDK kararında belirtildiği üzere ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından markaların Türkiye’de ciddi biçimde kullanıldığını ispatlamaya yeterli delil sunulmadığını, davacıya ait 2014 109106, 2015 27750, 2015 27761 sayılı markaların, süre koşulu göz önüne alındığında kullanım ispatına konu olmadığını, dava konusu markanın “… …” ibaresinden oluştuğunu, davacı yanın 2014 109106, 2015 27750, 2015 27761 sayılı markalarının, kelime, şekil ve renk unsurlarından oluşan farklı bir kombinasyonu olduğunu, davalı markasından farklı esas unsurlar barındırdığını, markaların farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde oluşturulduğunu ve iltibas ihtimallerinin bulunmadığını, davalının … sayılı markasının 20 ve 35.sınıfta yer alan bir kısım mal ve hizmetleri kapsadığını, davacı yana ait 2015 27750, 2015 27761 sayılı markaların 38. Sınıfta ve 2014 109106 sayılı markasının ise 19.sınıfta yer alan bir kısım mal ve hzimetleri kapsadığını, markalar arasında çifte benzerlik ihtimalinin gerçekleşmediğini, kapsadıkları mal ve hizmetlerin farklı olduğunu, emtialar yönünden tüketicilerin, iki farklı marka karşısında olduklarının farkına varabileceğini ve üreticiler arasında idari ve ekonomik bir bağ kurulmayacağını, birinin, diğerinin serisi olarak algılanamayacağını, davacı yan iddialarının varsayımdan öteye geçemediğini, davacı markasının tanınmış marka olmadığını, önceki markanın tanınmışlığının gösterilmiş olmasının haksız avantaj elde edileceğini veya itibarın zarar göreceğini ispatlamayacağını ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Mobilya Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi vekili 09/08/2021 havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firmanın 64 yıllık tecrübesi ile Türkiye’nin lider mobilya markalarından biri olduğunu, müvekkili markası ile davacı yana ait markalar arasında benzerlik bulunmadığını ve işbu durumun Türk Patent nezdinde de tespit edildiğini, dava dilekçesinde dayanak gösterilen markalar ile müvekkiline ait markanın benzer olduğu ve bu durumun tüketici nezdinde iltibas ihtimalini gündeme getireceği belirtilmişse de bu iddianın kabul edilemeyeceğini, kıyasa konu markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak farklı markalar olduğunu, davacı markasında görsel olarak pek çok farklı renk ve şekle yer verildiğini ve “…” esas unsurlu markalarda şekil veya başka bir kelime unsuru ile desteklendiğini, müvekkili markasında ise esas unsur olarak “… …” kelimelerinin yer aldığını, müvekkili firmanın “…” ibaresi ile Türk Patent nezdinde 610 adet markasının bulunduğunu, ortalama tüketicilerin ilk olarak dikkatini çekecek olan kısımın “…” ibaresi olacağını, davacı yana ait markalarda “…” ibaresini içerir hiçbir marka bulunmadığından işitsel anlamda davacıya ait markaları çağrıştırmasının mümkün olamayacağını, davacı markasında yer alan “…” ibaresinin TÜRKPATENT nezdinde 81 marka kaydının bulunduğunu, bu durumun, “…” ibaresinin coğrafi bir terim olması ve herkesin kullanımına açık olmasından kaynaklandığını, bu tip genel bir ibarenin tek bir kişinin tekeline bırakılamayacağını, farklı unsurlarla ayırt edici kılınarak tescil başvurusunda bulunulabileceğini, müvekkili markasının ayırt edici olduğunu, ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığının kanıtlandığını, davacı yanın ise sınırlı bir coğrafyada yer alan faaliyetleri neticesinde tanınmışlık iddiasında bulunmasının uygun olmadığını, müvekkili başvurusunun markalarına bir yenisini eklemek amacıyla yapıldığını, davacı yanın tanınmışlığından ve bilinirliğinden faydalanmasının söz konusu olmayacağını ileri sürerek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.25 hükmüne göre açılan markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şirkete ait … nolu “… …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait “…” ibareli markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, YİDK kararının iptali bakımından davalı şirketin ileri sürdüğü kullanmama def’inin yerinde olup olmadığı, davacı markalarının tanınmış olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı şirketin 14.10.2019 tarihinde … sayılı “… …” ibareli 20 ve 35.sınıflarda bulunan bir kısım mal ve hizmetler bakımından marka tescil başvurusunda bulunduğu, başvurunun 27.01.2020 tarih ve 341 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davacının 26.03.2020 tarihinde 2004 02152, 2004 17890, 2004 02150, 2015 27750, 2015 27761, 2011 76454, 2014 109106 sayılı markaları itiraza mesnet göstererek SMK m.6/1 hükmü uyarınca yayına itiraz ettiği, davalı şirketin 29.07.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, 2004/02150, 2004/02152, 2004/17890, 2011/76454 sayılı markalara ilişkin olarak kullanmama def’i ileri sürdüğü, davacı tarafın 21.09.2020 tarihli kullanım ispat formu ibraz ettiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazların haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davacının 07.12.2020 tarihinde aynı gerekçelerle yeniden itiraz ettiği, davalı şirketin bu itiraza karşı 30.12.2020 tarihli karşı görüş dilekçesi ibraz ettiği, YİDK nezdinde gerçekleştirilen itirazlar üzerine yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda 28.04.2021 tarih ve … sayılı karar ile; itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 03.05.2021 tarihinde tebliğ edildiği, yasal iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 19.10.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza/hükümsüzlüğe mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Eldeki uyuşmazlıkta YİDK kararının iptali istemi bakımından; marka işlem dosyasında itiraza mesnet bir kısım markaların tescilli oldukları emtialar bakımından kullanılmadığına ilişkin def’i ileri sürüldüğü, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ise; dava aşamasında mesnet gösterilen markaların kullanılmadığına ilişkin herhangi bir def’i ileri sürülmediği anlaşıldığından, YİDK kararının iptali ve markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından kullanmama def’i ileri sürülmesi ve sürülmemesi hususları dikkate alınarak yargılama yürütülmüştür.
SMK m.19/2 hükmüne göre; 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
YİDK Kararının İptali İstemi Bakımından İleri Sürülen Kullanmama Def’i İncelendiğinde;
Dava konusu marka başvurusu, 14.10.2019 tarihinde yapılmış olup; itiraz aşamasında başvuru sahibi davalı, davacının itirazına dayanak gösterdiği 2004 02152, 2004 17890, 2004 02150, 2011 76454 sayılı markalara ilişkin kullanım ispatı istemiştir. Bu kapsamda davacının itirazına mesnet gösterdiği 2004 02152, 2004 17890, 2004 02150, 2011 76454 sayılı markalar, dava konusu marka başvurununun yapıldığı tarih itibariyle 5 yılı aşkın süredir tescilli olup, davacının iltibas iddiasına dayanak gösterdiği iş bu markaları kapsadıkları tüm mal ve hizmetler üzerinde kullandığını ispatlaması gerekmektedir.
Davacı şirketin TÜRKPATENT nezdinde sunduğu kullanım ispatı delil listesi şu şekildedir:
…. sayılı markalar için).
İş bu deliller incelendiğinde; sunulan görsellerin … AVM’nin iç ve dış görünümünü yansıtan fotoğraflardan, stant resimlerinden, bila tarihli broşürlerden ve etkinlik duyurularından ibaret olduğu anlaşılmıştır. Kullanım delili olarak sunulan faturalar “satış standı geliri”ne ilişkin olup az sayıda ve oldukça düşük bedellidir. www…..com.tr internet sayfasında incelendiğinde ise, … AVM’nin tanıtımının yapıldığı görülmektedir. Marka işlem dosyasında bunlar dışında işletme faaliyetlerini ve bu faaliyetlerin içeriğini göstermeye elverişli uygun sayı ve bedelde fatura bulunmadığı gibi, SATIŞ STANDI GELİRİ açıklamalı faturalar da tek başına 35, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45. Sınıflar için markasal kulanım delili olarak kabul edilemez. Zira dosyada reklam/promosyon harcamalarını, markanın hangi mal ve hizmetler açısından somut olarak kullanıma konu edildiğini gösterir başkaca somut delil bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkememizce, davacı yanın itiraza mesnet gösterdiği 2004 02152, 2004 17890, 2004 02150, 2011 76454 sayılı … ibareli markalarını, kapsadıkları mal ve hizmetlerde (35, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45. sınıflarda) ciddi ve markasal nitelik arz edecek mahiyette kullanıma konu ettiğini ortaya koyar nitelikte delillerin marka işlem dosyasında bulunmadığına kanaat getirilmiştir.
Bu bağlamda YİDK kararının iptali istemi bakımından; kullanımı ispatlanamayan 2004 02152, 2004 17890, 2004 02150, 2011 76454 sayılı markalar SMK 6/1 maddesi bakımından iltibas değerlendirmesinde dikkate alınmamış, sadece 2014 109106, 2015 27750 ve 2015 27761 sayılı markalar esas alınarak değerlendirme yapılmıştır. Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından ise davacıya ait markaların kullanılmadığına ilişkin def’i dava aşamasında ileri sürülmediğinden davacı yana ait tüm markalar nazara alınarak iltibas değerlendirmesinde bulunulmuştur.
YİDK kararının iptali istemi bakımından; dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan 20 ve 35.sınıftaki mal ve hizmetler ile davacıya ait itiraza mesnet olup kullanmama def’i kapsamında kalmayan 2015/27750, 2015/27761 ve 2014/109106 sayılı markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin aynı, aynı tür veya benzer olmadıkları, birbirlerinden farklı ve ilişkisiz emtialar oldukları kanaatine varılmıştır. Bu nedenle; YİDK kararının iptali istemi bakımından, kullanmama def’ine tabi olmayan itiraza mesnet markaların kapsamlarında yer alan emtialar ile dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan emtialar arasında benzerlik bulunmadığından, başkaca bir inceleme yapılmasına gerek olmaksızın, dava konusu marka başvurusu ile davacıya ait itiraza mesnet markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca iltibas tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle YİDK kararının iptali isteminin reddine karar verilmiştir.
Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından aşağıdaki şekilde değerlendirme yapılmıştır:
Dava konusu marka kapsamında yer alan “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.”, bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere davacıya ait 2004/02150 ve 2004/02152 sayılı markaların kapsamlarında yer alan ve bilirkişi raporunda koyu renk ile vurgulanan hizmetleri ile aynı veya aynı türdür.
Davalı markasının kapsadığı 20. Sınıftaki mallar açısından ise emtia listeleri farklı/ilişkisizdir. Bununla birlikte; davalı markasının kapsadığı 35/05 alt grubu 20. Sınıftaki malların satışına ilişkindir. Hükümsüzlüğe mesnet gösterilen davacı markaları kapsamındaki 35/05 alt grupları ise herhangi bir emtia sınırlaması içermeksizin “müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli mallarının bir araya getirilmesi” şeklinde genel ifadelerle düzenlenmiştir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2016/8877 E 2018/171 K, 2015/8504 E 2016/3492 K, 2015/12715 E 2017/1112 K, 2011/15502 E 2013/461 K, 2017/3588 E 2019/642 K sayılı müstekar içtihatlarında da belirtildiği üzere; mağazacılık hizmetinin daha önceki tarihte 35.sınıf için bir belirleme yapılmaksızın genel olarak tescil edilmiş bir marka ile aynı ya da benzer tür hizmetler olduklarının kabulü için, tescilli marka sahibinin itiraz ettiği başvuru kapsamında sayılan malların da kendisi tarafından bu hizmet altında satışa sunulmasının kanıtlanması gerektiği, genel perakende satış hizmetleri için tescilli bir markanın koruma kapsamının “Çoğun içinde az da vardır.” görüşüyle ticari alandaki tüm sektörler tarafından satışa arz edilen malları kapsayacak şekilde geniş belirlenmesinin markanın tescilli olduğu mal ve hizmetler bakımından korunması ilkesine uygun düşmeyeceği gibi benzer işaretler altında ancak farklı sektörlerde satışa arz edilecek mallar bakımından karıştırılma ihtimaline yol açacağı düşüncesinin de kabul edilemeyeceği, ilkeleri benimsenmiştir. Bu nedenle; 35. sınıf son alt grubunda “genel olarak” tescilli önceki markalar ile 35. sınıf son alt grubunda emtialar yönünden spesifik olarak sınırlandırılmış sonraki tarihli markaların kapsamındaki emtiaların doğrudan benzer olarak kabul edilmemesi gerektiği ve önceki marka sahibinin, fiilen gerçekleştirdiği mağazacılık/perakende satış hizmetlerinin hangi emtia ve sektöre ilişkin olduğunu ispatlaması gerektiği görüşü benimsenmiştir.
Somut olayda, davacı yanın hükümsüzlüğe mesnet tuttuğu 35.sınıfta genel olarak tescil edilmiş mağazacılık hizmetleri bakımından, 20.sınıfta yer alan emtialarla aynı veya benzer mallar bakımından mağazacılık hizmeti bulunduğu hususunu ispatlayamadığından, davacının genel olarak tescil edilmiş mağazacılık hizmetleri ile dava konusu marka kapsamında 35.sınıfta yer alan 20.sınıf emtiaların mağazacılığı hizmetleri arasında benzerlik bulunmamaktadır.
Dava konusu “… …” ibareli marka incelendiğinde; siyah renkte, düz yazı karakteri ile küçük harflerle yazılmış “…” ve “…” kelimelerinden oluştuğu görülmektedir. Markada yer alan … kelimesi TDK Güncel Türkçe Sözlük uyarınca; “1- Gelecek. 2- Karşılama.” anlamlarına gelmektedir. … sözcüğü ise “…” kelimesinin İngilizcesi olup, “Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu, bir kıvrımı keserek iki yandaki çukurlukları birleştiren, dar ve boğaz biçimindeki vadi” anlamını haizdir. … ibaresi davalı şirketin çatı/lider markasıdır. Bu nedenle dava konusu markanın esas unsuru … ibaresidir.
Davacının dava konusu marka kapsamında yer alan ve yukarıda tespit edilen bir kısım hizmetler ile aynı, aynı tür hizmetleri içeren markaları 2004/02150 ve 2004/02152 sayılı markalar olup, “… …” ve “…” ibarelerinden oluşmaktadır. Davacıya ait bu markaların esaslı unsuru “…” ibaresidir.
Bu çerçevede “… şeklinde alt harften oluşan taraf markalarının esas unsurları arasında yalnızca ilk harf açısından bir farklılık bulunduğu görülmektedir. Ancak her iki kelimenin de iki heceli olarak “kan-yon” şeklinde telaffuz edilecekleri ve aynı anlamları haiz oldukları dikkate alındığında hem anlamsal hem fonetik açıdan işaretler arasındaki bu ayniyetin/benzerliğin tüketiciler nezdinde yanılgı oluşturabileceği düşünülmektedir. Zira davacı markaları ile daha önceden bir şekilde karşılaşmış, davacı markalarını deneyimlemiş, duymuş ya da görmüş bir tüketicinin, sonraki bir zamanda dava konusu marka ile aynı – aynı türdeki hizmetlerde karşılaştığında, önceki deneyimlediği marka ile oldukça benzer şekildeki … … ibaresini, önceki marka olduğu algısıyla hareket ederek tercih etme yoluna gitmesi kuvvetle muhtemeldir. Başka bir deyişle tüketici, daha önce deneyimlediği “…” markası ile yeni karşılaştığı “… …” markasının ilişkili olduğu düşüncesinden hareketle ve hafızasında kalan izin etkisiyle yanılgı yaşama ihtimali olacaktır. Davalı markasındaki çatı marka olan … kelimesinin varlığının ise markaları farklılaştırmaya yetmeyeceği değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, davacı yana ait 2004/02150 ve 2004/02152 sayılı … esas unsurlu markalar ile dava konusu … sayılı … … markası arasında “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” hizmetleri bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunduğu, davaya konu sair mal ve hizmetler bakımından dava konusu marka ile hükümsüzlüğe mesnet tüm markalar arasında emtia benzerliği bulunmaması nedeniyle böyle bir tehlikenin bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; hükümsüzlük istemi yönünden yapılacak tanınmışlık değerlendirmesinde; marka işlem dosyasına sunulan delillerin yanı sıra, davacının dava ve cevaba cevap dilekçesi ekinde sunduğu delillerin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu kapsamda davacının sunduğu tüm deliller incelendiğinde;
• … Alışveriş Merkezi İç ve Dış Fotoğrafları,
• …
• Çoğu bila tarihli, renkli fotokopi biçimindeki etkinlik broşür ve afişleri,
• Ocak 2015 ve Eylül 2016 tarihli “…’da” bülteni fotokopileri,
• Davacı şirketin antetli kağına basılmış 21.07.2015 tarihli İnsan Kaynakları yazısı,
• Bila tarihli … E-Bülten sureti,
• “…” kelimesi ile google arama motorunda yapılan aramada ilk sonuç olarak … AVM’ye ulaşıldığını gösterir çıktı şeklinde olduğu görülmüştür.
Yukarıda yer verilen deliller bütüncül olarak değerlendirildiğinde; Davacı yanın … markalarının tanınmış olduğu iddiasının ispatlanamadığı, bu nedenle SMK m.6/5 hükmü koşulunun somut olayda oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda izah edilen nedenlerle davanın kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-YİDK kararının iptali isteminin REDDİNE,
2-Davacının davalı şirkete yönelttiği markanın hükümsüzlüğü davasının KISMEN KABULÜ ile; davaya konu … sayılı markanın “Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri.” hizmetleri bakımından HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE ve SİCİLDEN TERKİNİNE, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-6769 sayılı SMK m.27/6 hükmü gereği hükümsüzlük kararı kesinleştiğinde bir örneğinin re’sen TÜRKPATENT’e gönderilmesine,

4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi ‘nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-YİDK kararının iptali istemi bakımından; davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine,
7-Markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından; davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi kendisini vekil ile temsil ettirmesi sebebiyle AAÜT gereğince hesap olunan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine,
8-Davanın kabul ret oranının markanın hükümsüzlüğü istemli dava bakımından takdiren 1/2 olarak kabulüne,
9-Harcın davanın yalnızca kabul edilen kesimi üzerinden alınması sebebi ile davacının peşin yatırdığı 59,30 TL peşin karar ve ilam harcının tamamının davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine,
10-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 305,50 TL posta, tebligat masrafı olmak üzere toplam 2.131,80 TL yargılama giderinin 1/2 si olan 1.065,90 TL’nin davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nden alınarak davacıya verilmesine, bakiye 1.065,90 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
11-Davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi tarafından yapılan 17,00 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin 1/2 si olan 8,50 TL’nin davacıdan alınarak davalı … Mobilya Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’ne verilmesine, bakiye 8,50 TL yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
12-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iade edilmesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı Şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.29/06/2022