Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/159 E. 2022/7 K. 12.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/159 Esas
KARAR NO : 2022/7

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 18/06/2021
KARAR TARİHİ : 12/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/04/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali – Markanın Hükümsüzlüğü) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 18/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı şahsın davacının çalışanı olduğu bir dönemde, davacının ticari faaliyetlerinde kullandığı markayla yakın benzer özelliklerde bir markayı kendi adına ve aynı faaliyetler için tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, davacı firmanın sahiplerinin başka bir şirketi daha olduğunu ve bu iki şirket arasında imzalanmış olan inhisari lisans sözleşmesine göre davacının/kardeş şirketinin “…” üretip satışa arz ettiğini, davalı şahsın da bu kardeş şirketin elemanı olduğu bir dönemde huzurda dava konusu edilen marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şahsın davacının tescilli markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığını ve bu markanın şöhretinden yararlanmak amacıyla haksız bir biçimde huzurda dava konusu edilen marka başvurusunda bulunduğunu, taraf markalarının birbirleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzediğini ve aynı emtialarda kullanılacağını, her iki markada da, ortada sonsuz seçenek var iken, fuşi pembesi renginin kullanılmış olmasının davalının davacının ürünlerinin ticari takdim şeklini taklit etme saikinde olduğunu ve davacı ile haksız rekabet yaptığını açıkça gösterdiğini, bu durumun markalar arasında karıştırılma ihtimalini doğurduğunu, davalının markasını gören ortalama tüketicilerin bu markayı davacının tanınmış markası ile karıştırma ihtimalinin yüksek olduğunu, davalının davacının markasının tanınmışlığından haksız bir yarar elde edeceğinin açık olduğunu, taraflar arasında İstanbul Anadolu …İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası tahtında yargılaması süren uyuşmazlıkta, davalı şahsın iş hukukundan kaynaklanan sadakat yükümlülüğüne aykırı davrandığı hususunda bilirkişi raporunun dosyaya sunulmuş olduğunu, aynı şekilde www…com web sitesinde davacıya ait görsellerin davalı şahıs tarafından haksız olarak kullanıldığına dair İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … soruştırma no.lu dosyası tahtında bilirkişi raporunun dosyaya sunulmuş olduğunu iddia ederek, TÜRKPATENT YİDK’nın 17.04.2021 tarihli ve … sayılı kararının iptalini, … sayılı markanın tescile uygun olmadığının tespitini ve sicilden terkinini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 01/07/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olmadığını, zira tarafların markalarında kullanılmış olan kelime ve şekil unsurlarının markaların genel görünümlerini farklı kılmaya yettiğini, zira markalarda kullanılmış olan “… …” ve “… … city” ibarelerinin ve donut şekillerinin birbirlerinden çok farklı olduğunu, bu nedenlerle taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, davacının SMK m. 6/5 hükmü kapsamındaki şartların gerçekleştiğine dair bir delil sunamadığını, davacının kötü niyet iddiasını da destekleyebilecek nitelikte elle tutulur, somut ve yeterli delilleri marka işlem dosyasına sunamamış olduğunu, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili 10/07/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava dilekçesinde bahsi geçen inhisari lisans sözleşmesinin gerçekten de hangi tarihte akdedildiğinin net olmadığını, çünkü sözleşmede metnin 04.07.2018 tarihinde imzalandığı yazılmış ise de, sözleşmeyi imzalayan şirketler arasında organik bağ bulunduğundan ve sözleşmede noter tasdikli olmadığından bu sözleşmenin sonradan düzenlenmiş olma ihtimalinin bulunduğunu, bu sözleşmede bahsi geçen 2.000,00-TL lisans bedelinin söz konusu tarihte banka kanalıyla ödendiğine dair en azından bir banka dekontu sunulması gerektiğini, karşılaştırılan markaların birbirlerine benzemediğini, bu durumda davalı şahsın kötü niyetli olduğundan da bahsedilemeyeceğini, davalı şahsın … Gıda’da 19.12.2018-11.02.2020 tarihlerinde ürün dağıtıcısı olarak çalıştığını, davacı ile herhangi bir bağlantısı olmayan davalı şahsın davacının markasından veya iddialara mesnet alınan inhisari lisans sözleşmesinden haberdar olmasının hayatın doğal akışına göre mümkün olmadığını, davalının dava konusu edilen markayı tamamen kendi fikirlerine göre orijinal olarak tasarlamış olduğunu, uyuşmazlık konusu “donut” ürününün, dünyada en çok ABD’de tüketilen, şeker ve yağ açısından zengin bir tatlı türü olduğunu, yani söz konusu ürünü davacının keşfetmediğini ve bu ürünün tekelinin davacıda olmadığını, davacının davalı şahıs aleyhine dosyaladığı şikayetlerin İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/162031 soruştırma no.lu dosyası tahtında haksız bulunarak davalı ile ilgili takipsizlik kararının verildiğini, taraf markalarının bir bütün olarak bıraktıkları genel görünümün farklı olduğunu, markalarda ortak olarak geçen “…” ibaresinin de tanımlayıcı olması nedeniyle markaların sadece tali unsuru olabileceğini, markalar benzemediğinden davalı şahsın davacının markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlaması, markanın itibarının zarar görmesi veya ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşme ihtimalinin de somut olayda bulunmadığını, bu nedenlerle de davadaki taleplerin reddini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK Kararının İptali ve 6769 sayılı SMK m.25 hükmüne göre açılan Markanın Hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davalı şahsa ait … sayılı “Şekil+… City …” ibareli marka başvurusu ile davacıya ait … sayılı “Şekil+… …” ibareli marka arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacı markasının tanınmış marka olup olmadığı, davalı marka başvurusunun davacının markasının tanınmışlığından haksız yere yararlanma riski taşıyıp taşımadığı, davacı şirket ile organik bağ iddiasında bulunulan … Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti bünyesinde işçi olarak çalışırken davaya konu marka tescil başvurusunda bulunan davalı şahsın bu eyleminin kötü niyetli olup olmadığı, tescili halinde davalı markasının hükümsüzlüğünün gerekip gerekmediği hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.

Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın … Soruşturma sayılı dosyası, İstanbul Anadolu 6.İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası UYAP ortamında temin edilmiş, davacı şirketin ve dava dışı … Gıda San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin ticari sicil kayıt bilgileri celp edilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davalı …’in “Şekil+… City …” ibaresinin 30 / 35 / 43. sınıflarda bulunan “30.Sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. 35.Sınıf: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (29 ve 30. Sınıflara giren emtiaların) bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 43.Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin tescili amacıyla 13.01.2020 tarihinde gerçekleştirdiği … sayılı marka başvurusunun yapılan ilk incelemeler sonrasında 12.02.2020 tarih ve 342 sayılı Bülten’de ilan edildiği, söz konusu ilana karşı davacı yanın 30.04.2020 tarihinde … sayılı markayı mesnet göstererek 6769 sayılı SMK’nın m.6/1 ve m.6/9 hükümleri kapsamında itirazda bulunduğu, davalı şahsın 20.05.2020 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, yayına yapılan itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı’nca reddedildiği, bu karara karşı davacı şirket tarafından 18.01.2021 tarihinde yeniden itirazda bulunulduğu, yeniden yapılan itirazı değerlendiren Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı YİDK kararı ile itirazın reddine karar verdiği, bu kararın davacı marka vekiline 18.04.2021 tarihinde tebliğ edildiği, iki aylık hak düşürücü süre içinde eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Dava konusu marka başvurusu 22.12.2021 tarihinde tescil edilmiştir.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, itiraza mesnet marka, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 30. sınıftaki emtiaların tamamı, davacının markasının tescili kapsamında birebir yer almaktadır. Dolayısıyla; 30. Sınıftaki emtiaların tamamı açısından somut olayda emtia ayniyetinin gerçekleştiği, ilave bir inceleme yapılmaksızın söylenebilecektir.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 43. sınıftaki hizmetlerin tamamı ile aynı/benzer/türdeş hizmetler, davacının markasının tescili kapsamında yer almaktadır. Zira; davacının markasının kapsamında açıkça yer almayan “geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri”, aslında davacının markasının kapsamında yer alan “geçici konaklama hizmetleri”nin bir devamı/parçası niteliğinde hizmetlerdir ve bunlar yakın bağlantılıdırlar, birbirlerini tamamlarlar, benzer alıcı çevresine hitap ederler, benzer kaynaklar tarafından sağlanırlar, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynıdır ve benzer markaları bu hizmetlerde gören tüketicilerin markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkündür.
Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen, 30. sınıftaki emtiaların toptan/perakende satışı hizmetleri de, her ne kadar bu hizmetler davacının markasının kapsamında yer almasa bile, davacının markasının kapsamında yer alan 30. sınıftaki emtialar ile ilişkili emtialardır. Zira; bir mal sınıfı 35. sınıf kapsamında perakendecilik hizmetine konu oluyorsa bu durumda o mal sınıfı ile bu hizmetler arasında benzerlik bulunduğu, doktrin ve Yargıtay içtihatlarında kabul edilmektedir; zira; “Praktiker” kararında da belirtildiği üzere, “somut bir malı satmak için verilen bu hizmet tabiatıyla bu mal olmadan bir mana ifade etmeyecektir.”
Davalının markasının kapsamına giren, 35. sınıftaki diğer hizmetler ise, davacının markasının kapsamında yer almadığı gibi, bu hizmetlerin davacının markasının kapsadığı emtialar ile benzer/türdeş olduklarını söylemek mümkün değildir. Zira; bunlar benzer alıcı çevresine hitap etmez, benzer ihtiyaçları gidermezler, satış/dağıtım kanalları da birbirleriyle alakasızdır, birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri ve birbirleri yerine ikame imkanları yoktur, aralarında ham madde/yarı mamul/mamul ilişkisi bulunmaz ve benzer markaları bu farklı emtialarda kullanılırken gören tüketicilerin, markalar arasında veya marka sahibi işletmeler arasında bir bağlantı kurması mümkün değildir.
Sonuç olarak, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 30. ve 43. sınıftaki tüm emtialar ile 35. Sınıf altındaki, “30. sınıfa giren emtiaların toptan/ perakende satışı hizmetleri” açısından somut olayda emtia ayniyeti/ benzerliği/ türdeşliğinin gerçekleştiği, 35. sınıfa giren diğer hizmetler açısından ise bu şartın gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu … sayılı marka incelendiğinde; renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma bir marka olduğu, işaretin sağ üst kısmına yarım daire şeklinde parlak pembe renkli yüzeyi akışkan biçimde tasarlanmış yarım bir donut figürü ve bu figürün altına, altı çizilerek vurgulanmış ayın parlak pembe renkli harflerle el yazısı stilinde baş harfleri büyük ve ayrı olarak yazışmış “… City” kelimelerinin konuşlandırıldığı, kullanılmış olan alt çizginin orta kısmında da çok küçük puntolarla “…” harflerine yer verildiği, bu işarette şekil unsurunun tamamen geri/arka planda kalmadığı, işaretin bütün olarak algılanan imajına katkısının bulunduğu, ancak yine “söz görünümden yüksek sesle konuşur.” ilkesinden cihetle markanın esas unsurunun “… City” ibareleri olduğunun söylenebileceği değerlendirilmiştir.
Davacıya ait … sayılı itiraza mesnet marka incelendiğinde; koyu kahverengi yuvarlak bir zemin üzerinde turuncu renkli büyük harflerle “…” kelimesi ve altına da aynı puntolarda, aynı yazım karakterinde, yine büyük harflerle ancak bu sefer koyu pembe renkli harflerle “…” ibaresinin yazıldığı ve bu zeminin “…” ibaresinde kullanılan turuncu renkli bir çerçeve ile çerçevelendiği, söz konusu işarette kullanılan zemin rengi ve çiziminin bir “donut”ın tepeden görünüşünü andırdığı, her ne kadar bu işaret, kompozisyonda yer alan tüm renk, şekil ve kelime unsurlarıyla bir arada, bir bütün olarak algılanıyor ise de, böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla yazılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur” ilkesi uyarınca, davaya mesnet alınan markada esas unsurun “… …” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Taraf markaları bir bütün olarak karşılaştırıldığında; Her iki işaretin de renk, şekil ve kelime unsurlarını bir arada ihtiva eden karma markalar olduğu, işaretlerde kullanılan şekil unsuru/ kompozisyonu ve renkler itibariyle, işaretlerin bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimlerin, tümüne hakim görünüşlerinin ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajların ve dahi işaretlerde geçen kelime unsurlarının görsel açıdan birbirleriyle benzediğini söylemenin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır. Bu kompozisyonlar, kullanılan renkler ve şekiller birbirlerinden oldukça farklıdır ve her ne kadar her iki işarette de “…” ibaresi geçmekte ise de, bu ibarenin İngilizce kökenli olan ve Türkçe’de “tatlı çörek(ler)” anlamına gelen “donut(s)” cins ismi/ürün adı olması nedeniyle ve Türkçe’de de bu ürünü tasvir/işaret etmek için “tatlı çörek” adından ziyade “donut” adının sıklıkla ve yerleşik olarak kullanılması nedeniyle markasal hüviyette ayırt ediciliği zayıf olan bu kelimenin yarattığı ortaklığın işaretleri birbirlerine benzer kıldığının söylenmesi mümkün görülmemiştir.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu farklılıklar, duyusal/işitsel/fonetik açıdan bakıldığında da, aynı sonucu vermektedir. Markalarda okunuşu aynı “…” ibaresinin ortak olarak bulunması, taraf markalarında okunuşları olabildiğince farklı “City” ve “…” ibarelerinin geçiyor olması nedeniyle, markaların okunuşlarını ve kulakta bıraktıkları “tını”ları yakınlaştırmaya yetecek bir durum yaratmamaktadır.
Kavramsal açıdan bakıldığında; markalarda ortak olan “…” ibaresinin dilimizde de yerleşmiş/bilinen ve yukarıda yer verilen anlamı nedeniyle, işaretlerin tüketici zihninde ilk uyandırdıkları algının “donut ürünü ile ilgili bir işaret” şeklinde olsa da, işaretlerde kullanılmış olan diğer kelime, şekil ve renk unsurlarının varlığının, markaları kavramsal açıdan birbirlerinden ayırt etmeye yettiği, her ne kadar; davacının markasında geçen “…” kelimesi, ABD’de yerleşik ve tanınmış bir şehir adı olsa ve davalının markasında geçen İngilizce kökenli “City” kelimesi de Türkçe’de “şehir” anlamına gelse de, “city” veya “… city” denince akla ilk gelen şehrin “…” olmasının beklenemeyeceği düşünüldüğünde, bu özelliğin dahi karşılaştırılan markaları kavramsal açıdan yakınlaştırdığı söylenememiştir. Kaldı, ki; karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin, bir tatlının/tatlı bir çöreğin cins ismi/adı olması itibariyle, herkes tarafından bilinen/bilinebilecek, toplumumuzda uyandırdığı yerleşmiş/genel/yaygın anlamı/yarattığı algı gözetildiğinde, herkes tarafından bilinen/kullanılan, ayırt edici niteliği zayıf ibarelerden oluşan markalarla iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceğine, bu tür zayıf ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğuna dair yerleşmiş/emsal yargı kararlarının, somut olayımıza emsal olacağı değerlendirilmiştir. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle zayıf unsurlardan oluşan markaların yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de, herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Halbuki; somut olayda, davacının “donut”lı markasının ilişkili sektörde yoğun/ciddi kullanım ve tanıtım neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “donut”lı markasına korunması gereken ilave bir ekonomik değer kazandırdığı, davacının dava/itiraz dosyasına sunmuş olduğu delillerden anlaşılamamaktadır.
Sonuç olarak; karşılaştırılan markalarda yer alan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, markaların genel görünümleri/okunuşları/algılanışları itibariyle görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzediğini söylemek mümkün görülmemiştir. Taraf markalarının birden fazla unsur ihtiva eden genel kompozisyonları, genel intiba/izlenim açısından işaretleri birbirinden yeterli derecede farklılaştırmaktadır. Dolayısıyla, taraf markalarında geçen ve uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ayırt edici niteliği zaten düşük olan “…” ürün adının/cins isminin mevcudiyeti/ortaklığı, markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzer olacak derecede yakınlaştırmaya yeter güçte bir ortaklık olarak nitelendirilememiştir. Bütün bu hususlar, davacının “… …”lı markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının dava konusu edilen “… City” ibaresini de ihtiva eden şekil kompozisyonlu markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması ve karıştırması” ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Her ne kadar her iki tarafın markasının kapsamına giren 30. sınıftaki emtialar ve bunların perakende/toptan satışı hizmetleri ile 43. sınıftaki hizmetler aynı/benzer/türdeş ise ve bunların büyük kısmının hitap ettiği ortalama tüketici/perakende hizmet/servis alıcısının bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyeleri düşük ise de, markalardaki bu farklılıkların, ilgili tüketicilerin/alıcıların bu markalar altında sunulan mal ve hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma/yanılma ihtimalini berteraf ettiği, tüketicilerin/alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayacakları, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünmeyecekleri değerlendirilmiştir. Bu nedenle karşılaştırılan markalar arasında SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/5 hükmüne göre; Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.
SMK m.6/5 hükmü uyarınca; önceki tarihli tescil edilmiş veya tescil başvurusu yapılmış olan bir marka, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi sebebiyle, aynı veya benzeri sonraki tarihli marka başvurusunun, aynı veya farklı nitelikteki mal ya da hizmetlere ilişkin tescil talebinin reddini talep edebilir. Bir markanın sadece tanınmış marka niteliğini haiz olması, otomatik olarak o markanın farklı türdeki mal veya hizmetlere ilişkin olarak sonraki tarihli marka başvurusunu engelleme hakkı bahşetmez. Tanınmış marka hakkı sahibinin genişletilmiş korumadan yararlanabilmesi için;
A) Tanınmış markanın itibarından haksız yarar elde edilmesi,
B) Tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi,
C) Tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi, olasılıklarından en az birinin gerçekleşmesi veya gerçekleşme ihtimalinin bulunması gereklidir. Ayrıca, sonraki tarihli marka başvuru sahibinin, marka başvurusunda haklı bir nedeninin de bulunmaması gerekir.
Tanınmışlık, statik ve dogmatik bir durum değildir. Aksine; sürekli güncellenen, dalgalanabilen, bir çok değişkene bağlı dinamik bir süreci içinde barındırır. Bir markanın tanınmış marka niteliğinde olup olmadığı; a)Toplumun ilgili kesimince markanın tanınma düzeyi, b) Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu, c)Marka promosyonlarının ve reklamlarının süresi, yoğunluğu, hedef aldığı alan, d)Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü, e) Markanın resmi mercilerce tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları, f) Markanın ekonomik değeri, g) Markanın hitap ettiği mal veya hizmetlerin pazar payı, gibi tahdidi olmayan kriterler dikkate alınmak suretiyle, yapılacak global bir değerlendirme neticesinde her somut olayda ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hemen belirtilmelidir ki; bir markanın tanınmış marka niteliğini haiz olmasının; yukarıda yer verilen tüm kıstasların sağlanması gerektiğini şart koşmadığı gibi, yukarıda yer verilen kıstaslardan yalnızca birinin gerçekleşmesinin mutlak anlamda ilgili markayı tanınmışlık seviyesine çıkaracağını da göstermez. Burada önemli olan husus; her somut olayda, yukarıda yer verilen kıstaslardan da yararlanarak, global bir değerlendirme yapılması, bunun sonucunda tanınmışlık vasfı ve varsa bu tanınmışlığın etki alanının belirlenmesidir.
Tanınmış markanın itibarından haksız yararlanılmasından söz edilebilmesi için; tanınmış markanın iyi şöhret ve itibar sahibi olması, ilgili tüketici kesimi nezdinde markanın olumlu bir imajının olması gerekir. Bu nedenle imaj transferine konu olabilecek sonraki tarihli marka başvurusunun, tanınmış markanın itibarından haksız yararlanma tehlikesi doğurabileceği söylenebilir. Burada önemli olan, sonraki tarihli markayı gören tüketicinin, önceki tarihli tanınmış markanın kendi zihninde oluşturduğu olumlu imaj ile sonraki tarihli marka arasında bir bağlantı (link) kurması, imaj transferi ihtimalinin bulunması, böylece tanınmış markanın olumlu imajının sağladığı kolaylıktan yararlanarak sonraki tarihli marka başvuru sahibinin ticari avantaj sağlama ihtimalinin bulunmasıdır. Böylece, sonraki tarihli marka başvuru sahibi, tanınmış marka sahibinin uzun uğraşlar sonucu oluşturduğu kalite ve güven birikiminden parazitvari yararlanarak, kendi lehine haksız bir avantaj sağlayacaktır.
Tanınmış markanın itibarına zarar verilebilmesi için; Tanınmış markanın, arzu edilmeyen olumsuz imaj tehlikesine maruz kalacağı bir hal olasılığı içerisinde bulunması gerekmektedir. Tanınmış markanın itibarının zarar görme tehlikesi altında bulunup bulunmadığı incelenirken, tescile konu mal ve hizmetlerin kapsamı dikkate alınmalıdır. Örneğin; tanınmış bir içecek markasının, aynı veya benzerinin tuvalet temizliği emtialarında marka olarak kullanılması halinde, böyle bir olumsuz imaj tehlikesi söz konusu olabilir.
Tanınmış markanın ayırt etme gücünün zedelenmesi için; Sonraki tarihli marka başvurusu nedeniyle, tanınmış markanın ayırt etme gücünün zayıflaması ve bu suretle markanın reklam değerinin düşme ihtimali bulunmalıdır. Tanınmışlık derecesi ve karşılaştırılan markaların hitap ettiği mal veya hizmetlerin birbirleri ile yakınlığı arttıkça, markanın ayırt ediciliğinin zedelenmesi ihtimali de artmaktadır. Bu durumda, markanın muhatap çevresi, sonraki tarihli marka nedeniyle, önceki markanın artık sadece tanınmış marka sahibine ve onun ürünlerine ait olmadığı kanısına varmaktadır.
Somut olayda yapılan incelemede; her şeyden önce, taraf markaları benzer olmadığından, davacının itiraza mesnet markasının ilgili sektörde tanınmış olduğu kabul edilse dahi, tanınmış markanın bir benzerinin farklı mal ve hizmetlerde kullanılması somut olayda söz konusu olmayacağından ve davacı da dava/itiraz dosyalarına aksi yönde bir delil sunmadığından, davalının markasını tescil ettirmesi ve kullanması sonucunda haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi ya da tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarından birinin gerçekleşme ihtimalinin olmadığı değerlendirilmektedir. Ayrıca davacının bu markasının ilgili sektörde/piyasada bilinirliği, bu markaya yapılan yatırım, bu markanın piyasa payı, dava/itiraz dosyası içeriğindeki belge ve delillerden anlaşılamadığından, bu markanın “tanınmış” olduğunun söylenmesi de mümkün görülmemektedir. Bu nedenlerle; somut olayda, davacının markasının “tanınmışlık” iddialarının, davalının … sayılı markasının tesciline/hükmüne bir etkisinin olamayacağı kanaatine varılmıştır.
SMK m.6/9 hükmüne göre; Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.
Kötü niyetli marka başvurusu; Kişiyi, hukuk düzeninin tescil ile elde edilecek hakları kullanması amacı taşımaksızın, hukuka ve ahlaka aykırı olarak, bu hakların hukuk düzenince tasvip edilemeyecek şekilde başka amaçlarla kullanılması olarak tanımlanabilir. Hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 12.06.2019, E:2018/2285 K:2019/4361)
Somut olayda; davaya konu marka ile itiraza mesnet markanın iltibas tehlikesi oluşturacak derecede benzer olmadıkları, iltibas oluşturacak derecede benzer olmayan davalı şahsa ait markanın tescil başvurusuna konu edilmesinin kötü niyetli bir davranış olarak yorumlanamayacağı, zira dava konusu marka başvurusunun tescili halinde, davacıya aleyhine haksız rekabet, engelleme, spekülasyon, şantaj, haksız kazanç vb gibi ticari dürüstlük kuralları ile bağdaşmayan sonuçların ortaya çıkmayacağı, buna bağlı olarak davalı şahsın, davacı şirket ile organik ilişkisi bulunduğu iddia edilen dava dışı … Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti bünyesinde işçi olarak çalışırken dava konusu marka tescil başvurusunda bulunması iddiasının da davalı şahsın dava konusu marka başvurusunda kötü niyetli olduğu anlamına gelmeyeceği, tarafların fiili markasal kullanımların dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli olarak tescil edilip edilmediği değerlendirmesine etkisinin bulunmadığı, davalı şahıs hakkında yürütülen ceza soruşturması içeriği ve İstanbul Anadolu 6.İş Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası içeriği incelendiğinde de; davalı şahsın dava konusu marka tescil başvurusunda bulunurken kötü niyetli olduğuna yönelik yorumda bulunulamayacağından davalı şahsın kötü niyetli olduğu iddialarının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Son olarak belirtilmelidir ki; davacıya ait itiraza/hükümsüzlüğe mesnet … sayılı markadan feragat edildiği TÜRKPATENT cevabi yazısından anlaşılmıştır. YİDK karar tarihi itibariyle söz konusu marka geçerliliğini koruduğundan YİDK kararının iptali istemi bakımından itiraza mesnet marka yukarıda yer aldığı gibi dikkate alınarak değerlendirme yapılmıştır. Ancak, markanın hükümsüzlüğü istemi bakımından, hükümsüzlüğe mesnet … sayılı markadan feragat edilmesi nedeniyle, bu markaya dayalı olarak dava konusu markanın hükümsüzlüğü talep edilemez. Bu nedenle davacı yanın hükümsüzlük istemi yukarıda yer verilen değerlendirmelerin yanı sıra, ayrıca, hükümsüzlüğe mesnet markadan feragat edilmesi nedeniyle de kabul edilemez.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 28,50 TL vekalet harcı, 107,60 TL posta, tebligat masrafı, 1.750,00 TL bilirkişi ücretine esas olmak üzere toplam 2.004,70 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı … tarafından yapılan 8,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şahıs vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.12/01/2022

Katip …
E-imza

Hakim …
E-imza