Emsal Mahkeme Kararı Ankara 5. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/150 E. 2022/43 K. 09.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/150 Esas – 2022/43
TÜRK MİLLETİ ADINA

T.C.
ANKARA
5. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/150 Esas
KARAR NO : 2022/43
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 08/06/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
Mahkememizde görülmekte bulunan Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) davasının yapılan açık yargılamasının sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili 08/06/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının uzun yıllardır “…” markası altında ürünlerini piyasaya sürdüğünü, nitekim bu markanın davacı adına 1989 yılından muteber olmak üzere davalı TÜRKPATENT nezdinde 112601 no. ile tescilli olduğunu, ayrıca “…” ibaresinin davacının kardeş şirketi olan “… Koruyucu Malzemeler San. ve Tic. A.Ş.” firmasının ticaret unvanının kılavuz unsuru da olduğunu, davacının “…”li diğer markalarının da 2005 01844, 2005 13180, 2017 66616, 2014 15805, 2013 107042 no.lar tahtında tescilli olduğunu, aynı ibareyi ihtiva eden “… … …” ibareli markayı tescil ettirmek için yaptığı başvurunun, davalı firmanın “…”lı markalarına dayalı olarak dosyaladığı itirazları nedeniyle 19. Sınıfa giren bir kısım emtialar açısından reddedilmesinin haksız ve hukuka aykırı bir işlem olduğunu, zira taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal açılardan benzemediğini ve markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğundan söz edilmesinin mümkün olmadığını, markaların ortak olarak “…” ibaresini içermelerine rağmen işaretlerde yer alan diğer kelime unsurlarının markaları yeterli derecede farklılaştırdığını, taraf markalarının hitap ettiği tüketici kitlesinin de son derece farklı olduğunu, davacının “…” ibareli markasını uzun yıllardır aktif biçimde kullanarak bu markayı ilgili sektörde tanınmış hale getirdiğini ve bu ibare üzerinde müktesep hak sahibi olduğunu, “…” ibaresinin fizik ve kimya sektörlerinde “sağlam, dayanıklı” anlamlarına geldiğini, yani beynelmilel teknik bir ibare olduğunu ve markasal hüviyette kimsenin tekeline verilemeyeceğini, nitekim “duracell” ibaresinin dayanıklı pil, “…” ibaresinin sağlam cam ve “…” ibaresinin de sağlam teknoloji anlamlarına geldiğini, bu ibarenin Madrid Protokolü çerçevesinde de dünyanın pek çok ülkesinde marka olarak tescilli olduğunu ileri sürerek, TÜRKPATENT YİDK’nın dava konusu edilen 08.04.2021 tarih ve … sayılı kararının iptaline ve … sayılı marka başvurusunun TÜRKPATENT nezdinde tescile bağlanmasına ilişkin işlemlerin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili 02/07/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Somut olayda davacının başvuru markası ile davalı firmaya ait kısmi redde konu markalar arasındaki benzerliğin ortalama tüketici nezdinde karışıklık yaratacak olmasının yanı sıra, markaların aynı/aynı tür emtiaları kapsaması hususu da dikkate alındığında ilgili tüketicilerin kolaylıkla yanılabileceklerinin açık olduğunu, karşılaştırılan işaretleri oluşturan kelimelerin başında yer alan “…” ibaresinin birebir ortak olduğunu, bu ibarenin dilimizde yerleşik/bilinen bir anlamı olmadığından markasal hüviyette ayırt ediciliğinin bulunduğunu, davacının müktesep hak iddialarına mesnet aldığı markasının “boya ve kaplama malzemeleri” için tescilli olduğunu, halbuki huzurdaki davaya konu edilen emtiaların “inşaatlar için cam ürünleri” olduğunu, davacının önceki tarihlerde tescilli markalarının kapsamını genişletmesi durumunun müktesep hak müessesesi ile örtüşmediğini, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
Davalı Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketi vekili 09/07/2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; Davalının 1961 yılından beri yurt içinde ve yurt dışında faaliyet gösteren Türkiye’nin en güçlü sanayi kuruluşlarından biri olduğunu, uyuşmazlık konusu “…” ibaresini de ihtiva eden 2004 02177, 2007 01405, 2008 52828, 2008 52829, 87368, 87387, 186213, 187283, 202462, 98 014085, 98 014087, 98 014088 ve 98 014089 sayılı markalarının TÜRKPATENT nezdinde uzun yıllardır tescilli olduğunu, davalının bu tescilli markalarının esas unsuru konumunda bulunan “…” ibaresinin davacının dava konusu edilen markasının da esas unsuru olduğunu ve bu durumun davacının markasının davalının “…”lı seri markalarından bir tanesi olarak algılanması ihtimalini yarattığını, zira karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirlerine benzediğini, markalarda kullanılmış olan yardımcı unsurların işaretlerin ayırt ediciliğine katkısının düşük olduğunu, davalının “…”lı markalarının cam sektöründe tanınmış marka olduklarını, davacının markasının kapsamına alınmak istenilen 19. sınıftaki “inşaat için cam ürünleri” açısından davalının markasının davacının seri ve tanınmış markalarıyla iltibas yaratacağının açık olduğunu, davacının 112601 sayılı markasından kaynaklanan müktesep bir hakkının mevcut olmadığını, zira bu marka ile huzurda dava konusu edilen markanın seri marka oluşturabilecek nitelik ve sınıflarda olmadığını, bu nedenlerle davadaki taleplerin reddinin gerektiğini savunmuştur.
UYUŞMAZLIK:
Dava, 5000 sayılı Patent ve Marka Vekilliği ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun m.15/C hükmüne göre açılan YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın; Davalı kurumun tesis ettiği … sayılı YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı, davacıya ait … sayılı “… … …” sayılı marka başvurusu ile davalı şirkete ait redde mesnet markalar arasında “19.SINIF: İnşaatlar için cam ürünleri.” emtiaları bakımından SMK m.6/1 hükmü uyarınca ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma tehlikesi bulunup bulunmadığı, davacının önceki tarihli tescilli markalarından kaynaklı müktesep hakkının bulunup bulunmadığı hususlarına ilişkin olduğu tespit edilmiştir.
Davanın açılmasını müteakip tarafların dilekçeleri karşılıklı tebliğ olunmuş, sundukları deliller alınmış, marka tescil ve başvuru dosyaları ile alâkalı kayıtları getirtilmiş, dava şartları incelenmiş, ön inceleme duruşması yapılmış, hak düşürücü süre bakımından eksiklik bulunmadığı tespit edilmiş, taraflar sulhe teşvik olunmuş, arabulucuya gitme hakları hatırlatılmış, sonuç alınamaması üzerine uyuşmazlık konuları tespit edilmiş, tahkikat icra olunmasını müteakip, bilirkişi heyetinden maddi vakıalara ilişkin rapor alınmış, 06/08/2015 tarih 29437 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik’in 201/2. maddesi hükmü de gözetilerek taraflara tahkikat ve yargılamanın geneliyle ilgili son sözleri de sorulmuş; sözlü iddia ve savunmada bulunma olanağı tanınmıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İşlem dosyasının tetkikinde; Davacının 13.01.2020 tarihinde “… … …” ibareli … sayılı başvuru ile 01, 02, 17 ve 19.sınıfta yer alan bir kısım emtilar için tescil talebinde bulunduğu, başvurunun 27.02.2020 tarih 343 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde yayımlandığı, davalı şirket tarafından 05.05.2020 tarihinde SMK m.6/1, m.6/3, m.6/5 ve m.6/9 hükümleri kapsamında 2004 02177, 2007 01405, 2008 52828, 2008 52829, 87368, 87387, 186213, 187283, 202462, 98 014085, 98 014087, 98 014088 ve 98 014089 sayılı markalar itiraza mesnet gösterilerek yayına itiraz edildiği, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca itirazın haklı bulunmayarak reddine karar verildiği, davalı şirket tarafından 28.12.2020 tarihinde karara yeniden itiraz edildiği, davacı şirketin 04.02.2021 tarihli itiraza karşı görüş bildirme dilekçesi ibraz ettiği, 08.04.2021 tarihinde Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu yapmış olduğu incelemede, … sayılı kararı ile itirazın kabulüne ve başvurunun tescil kapsamından “19.Sınıf:İnşaatlar için cam ürünleri.”nin çıkartılmasına karar verdiği, redde mesnet olarak SMK m.6/1 hükmü uyarınca “…” ve “durasolar” markalarının gösterildiği, bu kararın davacı marka vekiline 09.04.2021 tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekili tarafından eldeki davanın iki aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun (SMK) 6.maddesinin 1.fıkrasına göre; Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir.
Karıştırma ihtimali, ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurmasıdır. Bu durum, bir mal veya hizmetin alıcısının bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını ya da hizmetini alma ihtimali biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma ihtimali, iltibas kavramından daha geniş bir kavram olup, doğrudan ve dolaylı karıştırılma ihtimali olarak ikiye ayrılır. Bu ayrıma göre eğer mal veya hizmetin aynı işletmeden ileri geldiği yönünde bir algılama ortaya çıkıyor, yani bir işletmeye ait mal veya hizmet, başka bir işletmeye ait mal veya hizmet ile karıştırılıyor ve bu nedenle satın alınıyorsa doğrudan karıştırılma ihtimali söz konusudur. Buna karşın, eğer mal veya hizmetin markası birbirinden ayırt ediliyor ancak bunların aynı işletmenin markaları olduğu ya da bu mal veya hizmetin aralarında ekonomik veya idari bağlantı bulunan işletmelerden geldiği biçiminde bir algılama oluşuyor ise bu halde de dolaylı karıştırılma ihtimalinden söz edilir.
Karıştırılma ihtimalinden bahsedilebilmesi için öncelikle önceki ve sonraki markalar arasındaki mal veya hizmet sınıflarının aynı ya da benzer olması gerekir. Mal veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde, karşılaştırılacak mal veya hizmetlerin benzer alıcı çevresine hitap edip etmediği, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olup olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olup olmadığı, marketlerde aynı reyon ya da raflarda satılıp satılmadıkları, aynı toptancılarda satılıp satılmadıkları gibi kriterler göz önünde tutulmalıdır. Sınıfsal benzerlik karşılaştırmasında gerek Nice sınıflandırması gerekse de TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğleri mahkemeler bakımından bağlayıcı değildir. Somut olayın özelliklerine göre TÜRKPATENT tarafından çıkartılan sınıflandırma tebliğinde farklı sınıflarda yer almalarına rağmen ilgili alıcısı nezdinde karıştırmaya yol açacak nitelikteki ürün ve hizmet markalarının kapsadıkları mal ve hizmet sınıflarının benzer olarak değerlendirilmesi de mümkündür.
Karıştırılma ihtimali bakımından sınıfsal benzerliğin söz konusu olması halinde önceki ve sonraki markanın aynı ya da benzer olup olmadıklarının incelenmesi gerekir. Markaların aynı ya da benzer olup olmadıkları incelenirken markayı oluşturan her bir unsura göre değil, bir bütün olarak karşılaştırılan markaların bıraktığı genel, global izlenim, markaların bütünü ile bıraktığı etki dikkate alınacaktır. Markalarda eğer tanımlayıcı unsurlar var ise bu unsurlar değerlendirme dışı bırakılacaktır. Global değerlendirmeye göre, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olup olmadığı incelenirken, ilgili alıcısı nezdinde bıraktıkları genel intibaya göre markaların benzer olup olmadığı, markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunup bulunmadığı, ortalama alıcısının algısının ve satın alma kararı verirken göstereceği özen ve dikkat derecesinin ne olduğu, markalar veya işletmeler arasında bağlantı ihtimalinin söz konusu olup olmadığı gibi hususlar incelenerek değerlendirme yapılmalıdır. Bu şekilde inceleme yapılırken, markanın toplumda ne kadar tanındığı, markaların ayırt edici unsurlarının neler olduğu, markanın hitap ettiği ürün ya da hizmetin tüketici kitlesinin kimler olduğu, bu kitlenin satın alma sürecinde göstermeleri beklenen dikkat ve algılama düzeyinin ne olduğu, mal veya hizmetin niteliğinin ve fiyatının ne olduğu, markanın ne kadar özgün, ayırt edici ya da tanımlayıcı olduğu, seri marka algılamasına yol açıp açmadığı gibi hususlar dikkate alınmalıdır.
Belirtilen açıklamalar ışığında, tarafların iddia ve savunmaları, marka işlem dosyası, redde mesnet markalar, hukuki nitelendirme hali hariç olmak üzere maddi vakıalara ilişkin tespitler barındıran bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce aldırılan bilirkişi raporunda tablolaştırıldığı üzere; dava konusu … sayılı marka başvurusundan çıkartılan ve eldeki davaya konu olan “19.Sınıf:İnşaatlar için cam ürünleri.” ile redde mesnet 186213, 2004 02177 ve 2007 01405 sayılı markalarının kapsamına giren emtialar ile aynı veya türdeştir. Zira; bu emtialar aynı alıcı çevresine hitap eder, aynı/benzer ihtiyaçları giderir, son kullanıcıları ve hedeflenen tüketici profilleri aynı ve bazen de benzerdir, birbirlerini tamamlayıcı ve birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikleri vardır. Dolayısıyla; davacının markasının kısmen reddedildiği emtialar bakımından, somut olayda, emtia ayniyeti/benzerliği şartının gerçekleştiği değerlendirilmiştir.
Dava konusu … sayılı marka başvurusu incelendiğinde; renk/şekil unsurlarından yoksun bir kelime markası olduğu, işarette düz yazı karakterinde büyük ve siyah renkli harflerle ayrı olarak yazılmış “…” ve “…” ibareleri ve “…” rakamının kullanıldığı, bu üç unsur içerisinde “…” rakamı ve “…” ibaresinin, bir ürünün kodunu işaret eden, markasal hüviyette ayırt edicilikten yoksun unsurlar olarak algılandığı, dolayısıyla davacının markasında markasal hüviyette ilk bakışta dikkat çeken unsurun, tek başına ve kendi içinde bütünleşik olarak algılanan “…” ibaresi olduğu tespit edilmiştir.
Redde mesnet markalar incelendiğinde; bunlardan bir kısmının renk unsurlarını da ihtiva eden, “S” harfinin basit bir şekli andıran özel bir kompozisyonla kullanıldığı, “…”, “…” ibareleri yanında renkli zeminlere yazılmış “…” ibarelerinden müteşekkil işaretler olduğu, bu işaretlerde “…” ibaresinin, işaretlerin genel kompozisyonu içerisinde, diğer unsurlardan daha baskın bir biçimde ön planda/ilk anda algılandığını söylemek mümkün görülmemiştir. Dolayısıyla, davalının renkli ve “… …” ibareli markalarının bir bütün olarak bıraktığı genel izlenimlerin, tümüne hakim görünüşlerinin ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajların ve dahi işaretlerde geçen kelime unsurlarının, davacının sırf kelime markası hüviyetindeki işaret ile görsel açıdan benzediğini söylemek mümkün değildir. Davalının tek başına kelime unsurlarını haiz kelime markaları incelendiğinde ise, bu markalardan üç tanesinde “…” ibaresinin işaretlerin tek unsuru olduğu, bir tanesinde de aynı ibarenin, yerleşik anlamı itibariyle markasal hüviyette ayırt edicilikten yoksun “emaye” ibaresiyle birlikte kullanılmış olduğu ve “…” ibarelerinin söz konusu markalarda düz yazı karakterinde siyah renkli harflerle birleşik yazıldığı görülmektedir. Söz konusu kelime markalarının, bu özellikleri itibariyle, davacının yine sırf kelime markası olan dava konusu marka ile görsel açıdan benzeştiği, markalarda esas/tek unsur olarak kullanılmış bulunan “…” ve “…” ibarelerinin de, baş kısmında bulunan “…” ibaresinin ayniyeti nedeniyle benzer ibareler olduğu değerlendirilmiştir. Dolayısıyla, davalının kelime markaları özelinde, karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin mevcudiyetinin ve markaların genel izlenimlerin, karşılaştırılan işaretleri görsel açıdan benzer kıldığı söylenebilecektir. Söz konusu işaretlerde, markasal hüviyette ayırt edicilikleri düşük “tek” ve “cam” ibarelerine nazaran ayırt ediciliği yüksek unsur olan ve ibarelerin baş tarafında yer aldığı cihetle ilk anda göze çarpan “…” ibaresinin başkaca kelimelerle birleşik olarak düz yazı/siyah karakterde harflerle yazılmış görüntüleri itibariyle taraflara ait kelime markaları, genel tertipleri ve kompozisyonları yönünden dahi birbirlerine benzemektedirler. Bu meyanda; karşılaştırılan markaların (en) ayırt edici/ortak unsuru olan “…”kelimesi, İspanyolca’da “sert” anlamına gelse ve İngilizce’de de “dayanıklı” anlamına gelen “…” kelimesini çağrıştırsa da, bu kelimelerin Türkçe konuşma diline de yerleşmiş olduğu ve yaygın olarak bilindiği söylenemeyecektir. “…”lı işaretlerin farklı pek çok sektörde, başkaca kelimelerle birleşik biçimde markasal hüviyette farklı aktörler tarafından kullanılıyor olması, bu ibarenin aslında orijinal/sonradan türetilmiş bir ibare olma hüviyetini değiştirmemektedir. Dünyada en yaygın olarak bilindiği varsayılabilen dil olan İngilizce’de bile, “…” ibaresi tek başına hiçbir anlam ifade etmemektedir, “…” ibaresinin kısaltılmış olması dahi bu durumu değiştirmemektedir. Dolayısıyla; taraf markalarında ortak olarak geçen “…” ibaresinin, özellikle de Türkçe’de yerleşik/yaygın olarak bilinen bir anlamı olan bir sözcük olduğunun kabulü mümkün görülmediğinden, bu ibarenin markasal hüviyette soyut ve/veya uyuşmazlık konusu edilen 19. Sınıftaki “inşaatlar için cam ürünleri” açısından somut ayırt ediciliğinin düşük olmadığı değerlendirilmiştir.
Taraf markaları global olarak karşılaştırıldığında; davalının sırf kelime markası olan, 186213, 187283, 2004 02177, 2007 01405 sayılı markaları özelinde, karşılaştırılan markaların genel görünümleri/kelime markası olma karakterleri ve esas unsurları içinde geçen “…” ibareleri aynı olduğundan, markalardaki yan unsurlardaki farklılıkların, markalardaki ortak ayırt edici/esas unsurun bir parçasının ve markaların genel görünümlerinin/tertiplerinin ayniyetinin yaratmış olduğu yakınlaşmayı ortadan kaldıracak, yani karşılaştırılan markaları görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ayırt edilemeyecek derecede benzer olmaktan kurtaracak güçte ve nitelikte olmadığı değerlendirilmiştir. Diğer taraftan; somut olayda davacının markasının kapsamında çıkartılan tüm emtialar açısından, davalının 186213, 2004 02177 ve 2007 01405 sayılı markaları yönünden -ki bu markaların hepsi, davacının markası ile benzer bulunan kelime markaları arasındadır- emtia ayniyeti/türdeşliği/benzerliği şartının gerçekleştiği sonucuna da varılmıştır. Her ne kadar bu emtiaların hitap ettiği alıcıların bilgi/bilinç/dikkat/özen seviyesi yüksek olsa da, taraf markalarının esas unsurlarındaki yakınlaşmanın, bu emtialar yönünden somut ve soyut ayırt ediciliği düşük olmayan “…” ibaresinin markasal hüviyette farklı firmalar tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu emtiaların aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, tarafların “ortak bir proje” kapsamında iş yaptığını düşünebilecekleri, davacının markasının, davalının markalarının tescilli olduğu emtialar açısından davalının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği ve davalının “…”lı seri markalarının arasına sızabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; davacının 186213, 187283, 2004 02177, 2007 01405 sayılı kelime markaları özelinde, taraf markaları arasında görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzerlik bulunduğundan ve davacının markasının kapsamına alınmak istenilen/kısmi redde konu emtialar ile davalının bu markalarından 186213, 2004 02177 ve 2007 01405 sayılı olanların tescili kapsamına giren emtialar ile aynı/aynı tür/benzer emtialar olduğundan, bahsi geçen markalar özelinde, markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf önceki tarihli markalardan kaynaklı olarak müktesep hak iddiasında bulunduğundan bu husus aşağıdaki şekilde irdelenmiştir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 19.09.2008 tarihli ve 2007/7547E. – 2008/10251K. Sayılı kararına göre; Bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan markanın asli unsuru muhafaza edilerek ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın kapsadığı ürünlerin veya bir ürün çeşidinin tüketiciye yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerinin de işletmesel köken olarak öncekilerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni markalar yaratmak amacıyla önceki markada yer alan asıl unsurun yanına başkaca asli ve/veya tali unsurlar ekleyerek oluşturduğu markaların seri marka olarak kabulü olanaklıdır. Bu tür markalar niteliği itibariyle 556 sayılı KHK’nın 55. maddesinde tanımlanan ortak markalara benzemekle birlikte; seri markalar, ortak markalarda mevcut olan bir grupta yer alan işletmelerin mal veya hizmetlerini diğer işletmelerden ayırt edilmesi fonksiyonu, teknik yönetmelik gibi özelliklere sahip olması gerekmeyen ve esasen ortak asli unsuru taşımakla birlikte her biri diğerinden bağımsız nitelikteki ticaret ve hizmet markalarıdır.
Bu karar içeriğinden de anlaşılabileceği üzere müktesep hakkın kabulü üç koşula bağlanmıştır. Bunlar:
• müktesep hak iddia edilen marka ile davaya konu markadaki asli unsurların muhafaza edilmiş olması ve eski markaya karşı hükümsüzlük davası açılacak sürenin dolmuş olması ve bu markanın çekişmesiz şekilde kullanılması,
• markalar arasında işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yaratılan izlenimin korunması,
• dava konusu markada, müktesep hak iddia edilen markaya nazaran kapsamın genişletilmemiş olması.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder.
Bu üç şartın gerçekleştiği durumlarda marka sahibi kazanılmış hak elde eder. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıdaki şartlar sağlansa bile, sonraki tarihli marka başvurusu, itiraza mesnet markaya yakınlaşma ve bu yolla haksız yararlanma tehlikesi oluşturmamalıdır. Burada irdelenmesi gereken husus; marka olarak seçilen işaretin önceki tarihli kök seri markaların yenilenmesi suretiyle mi oluşturulduğu, yoksa itiraza mesnet markalar ile yakınlaşarak onunla iltibas tehlikesi doğurma tehlikesi oluşturacak şekilde mi mizanpajının yapıldığıdır. Daha ilk bakışta başvurunun kök markanın değil de, itiraza mesnet markanın yeni düzenlenmiş bir versiyonu olduğu yönünde ortalama tüketici nezdinde izlenim doğuyorsa, önceki kök markalardan kaynaklı müktesep hak şartlarının doğduğundan söz edilemez. Bu itibarla seri marka olarak tescili talep edilen işaret, kök markadan esaslı farklılıklar göstermemeli ve seri marka seçilirken itiraza mesnet markaya yakınlaşacak font, renk, mizanpaj değişikliklerinden kaçınılmalıdır. (Burçak Yıldız, Mükerrer Markanın Seri Markasının Tescili -SMK m.5/1-ç ve m.6/1 Hükümlerine Yargıtay Kararları İle Getirilen İstisna, BATİDER 34(4), 2018, s.116)
Müktesep hak iddiası bakımından hemen belirtmek gerekir ki; önceki tarihli markanın çekişme konusu olmaktan çıkması hali tek başına müktesep hak şartlarının doğumunu sağlamaz. Önceki tarihli markanın başvuruya konu emtialar bakımından aynı zamanda fiili olarak kullanıldığının da ispatlanması gerekir. Zira, müktesep hak müessesesinin kabul edilmesinin amacı, önceki tarihli markanın uzunca süredir kullanımı nedeniyle ilgili tüketici kesiminde oluşan imajın, sonraki tarihli marka başvurusuna sirayet etmesini sağlamaktır. Bu nedenledir ki, fiilen kullanılmayan önceki tarihli markanın ilgili tüketici kesiminde bir imaj duygusu oluşturduğundan söz edilemez. Olmayan imajın yenilenen yeni bir marka başvurusuna aktarımı da dolayısıyla söz konusu olamaz. Müktesep hak şartları bakımından yukarıda ifade ettiğimiz görüşü destekler nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 06/01/2020 tarih 2019/2269 E 2020/16 K sayılı kararında, önceki markanın fiilen kullanılmasını, müktesep hakkın doğumu bakımından gerekli görmüştür.

Somut olay bu kriterler çerçevesinde incelendiğinde; dava konusu markanın başvuru tarihi olan 13.01.2020’den geriye dönük 5 yıl hesaplandığında, yani 13.01.2015 tarihinden önce tescile bağlanmış davacı markalarının 2005 01844 ve 2005 013180 sayılı markalar olduğu tespit edilmiştir. Bahsi geçen markalar ile huzurda dava konusu edilen markanın kapsamına giren/alınmak istenilen emtialar karşılaştırıldığında; davacının bu markalarının her ikisinin de 01, 02 ve 17. Sınıflara giren emtialar yönünden tescilli olduğu, yani tescilleri kapsamına 19. Sınıfa giren ve … sayılı markanın kapsamına alınmak istenilen “inşaatlar için cam ürünleri”nin girmediği görülmektedir. Zira; Yargıtay’ın belirlediği müktesep hak kriterlerine göre; sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, kapsamını genişletme yoluna gitmemesi gerekmektedir. Halbuki; davacının 2005 01844 ve 2005 013180 sayılı markalarının kapsamına giren, kimyasal ürün olma özelliği ağır basan emtialar ve boyalar ile izolasyon/kaplama malzemelerinin, davacının … sayılı markasının kapsamına almak istediği “inşaatlar için cam ürünleri” ile aynı/aynı tür emtialar olduğu söylenemeyecektir.
Belirtilen nedenlerle davacı yanın müktesep hak iddiası yerinde bulunmamıştır.
Yukarıda izah edilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL’nin düşümü ile bakiye kalan 21,40 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerinden karar verildiği tarihte yürürlükte bulunan AAÜT m.3 hükmü gereği hesaplanan 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL peşin harç, 59,30 TL başvurma harcı, 17,00 TL vekalet harcı, 126,50 TL posta-tebligat, 1.750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.012,10 TL yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketi tarafından yapılan 28,50 TL vekalet harç sarfiyatına ilişkin yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları Anonim Şirketi’ ne verilmesine,
6-HMK m.333 hükmü gereği karar kesinleştiğinde artan avansın yatıran tarafa re’sen iadesine,
Dair, Davacı vekilinin, Davalı Kurum vekilinin ve Davalı şirket vekilinin yüzüne karşı, HMK m.341 ve m.345 hükümleri gereği kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk dairesi nezdinde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/02/2022